30 Kasım 2012 Cuma

Bedenimiz doğada, zihnimiz uzayda

Doğal yaşam ; Bitkilerin temelinde yükselen canlılık, beslenme, varlığını sürdürme döngüsü.

İnsan bu döngüyü   durma noktasında azalttı. Bitki ve diğer canlılara hakim olup doğal hareketin yönünü kendi faydası adına yönlendirdi.

Eski insan zamanlarını düşünelim, karanlık ve bilinmedik bir çok tehlike içindeydik. Hala devam eden doğal afetler başta olmak üzere yırtıcı, zehirli ve hasta eden bir çok canlı türünden korunmak zorundaydık. Doğa ve diğer canlılar bizim için gerekli olduğu kadar tehlikelerle de doluydu.

Şimdi günümüze gelelim, doğayı ve çalışma prensiplerini öğrendik. Karanlıkları aydınlattık, tehlikeli canlı türlerini sınırladık. Artık bilinmedik ses, hareket ve görüntü kalmadı doğada bizim için.

Toplum yaşamını doğal olamayacak kadar düzenli, sakin, mutlu olma ve tüm insanların bir arada yaşayabilme olanağını oluşturmak üzerine geliştirdik. Fakat bireyler ve toplumlar arası ilişkilerde hala emekleme aşamasındayız. Doğanın etkilerini üstümüzden atabilmiş veya ona hakim olabilmiş değiliz.

Bırakın yapsınlar, bırakın yıksınlar  hala eskimedi mi ? Doğadan alınmış ve topluma uyarlanmış bir model yapısı olan bu ekonomi modelinin yeni yapılanma ve düzenlemesi gerekmiyor mu ?

ABD ve AB refahının dünyaya yayılmasıyla, sermayenin doğuya göçüyle ve ekonominin camdan kurulan komisyon, faiz, arz ve medyayı kullanarak geleceğe satılan rant kulelerinin kırılmasıyla başlayan küresel ekonomik kriz üretim ve tüketim modellerin gözden geçirilmesi gerekmiyor mu ?

Borsa, banka ve aracı kurumların çalışma amacı nedir ?

Ekonomik işleyişin düzeni içindir.

Meslekler, meslekler, meslekler...

Bir ülkenin her konudaki iyi gelişmesi meslek çeşidi ile onu yapacak insan sayısının oranına bağlıdır.

Nasıl ki bir insan mesleğini severek yaparak mutlu olabiliyorsa, bir ülkenin mutluluğu da mevcut iş ve çalışan oranının düzenlemesiyle ilgilidir.

Bunu yapabilen bir ülke var mı. Maalesef henüz yok.

İş çeşidi az, çalışmaya hazır kişi sayısı çok.

Nüfusumuz artsın, çoğalalım üç kat olalım. Dünya nüfusu 7 milyar yetmez, 25 milyar olalım diyebilir miyiz?

Üretim, tüketim, iş ve işgücü oranlarını dengelemeden bunu yapmak bir çok sorunu ortaya çıkarır.

ABD  varlığını Roma taktiğine borçlu değil mi ? Fethet, yönet, cazibe merkezi olup tüm zenginlikleri, bilim adamlarını, sanatçıları ve diğer tüm seçkin kişi ve kurumları merkezinde topla.

Biz tüm dünya insanları olarak toplum yapımızı hangi amaç ve gerekliliğe göre kurup düzenlemeye çalışıyoruz.

Tabi ki önce doğa ve onun mevcut tehlikelerine(doğal afetler, ihtiyaçların giderilmesi vb.) karşı onun içinde varlığımızı korumak ve bir arada yaşamanın düzenini oluşturmak için.

Dolayısı ile toplumsal yapımız doğal olamaz ve doğal yapısına bırakılamaz.

Dünya şu an bizim evimiz, evimiz sallandığında, ısındığında, soğuduğunda doğal yapısını kabullenecek miyiz.
Tabi ki hayır, soğuksa ısınmanın, sıcaksa serin kalmanın, sallanıyorsa eşyaların devrilmesini önlemenin yollarını arayacağız.

Dünya evimizden uzaya bakıyoruz.

Bedenimizin yönü doğaya, zihnimizin yönü uzayadır.




Kış Hüznü
Yine geldi, bir kış hüznü daha, 
Yine geldi, soğuk hüzün bana,
Karanlık, soluk günler peşi sıra,
Sular hızla, toplanma telaşında.

Güneş uzakta, solmuşçasına,
Silik ve bulanık doğmuşçasına,
Canlılık azalmış kış uykusunda,
Dünya sanki bir yoklamasında.
Özkan Salman