28 Eylül 2022 Çarşamba

Ahlak'ın Temelleri

 Ahlakın Tanımı

Felsefimize göre ahlakın tanımı şöyledir.

Canlıların tümünde, tür ve cinslerinde canlı sayısının artmasına orantılı olarak daha belirgin olmak üzere evrimleşme sürecinde mekan, zaman ve şartlara göre kendi aralarında belirli davranış kalıpları ortaya çıkarmaları, oluşturmaları, geliştirmeleri ve değiştirmeleridir. 

Bu tanımımıza göre ahlakın temelleri genetiğimizden hali ile doğadan gelmektedir. Oluşması, gelişmesi ve değişmesi tür ve cins çeşitliliğinde ikili, grupsal ve toplumsal üye sayısının artması, mekana yayılması, iklim şartları, temel ihtiyaçların karşılanma koşulları, türe veya cinse ait genetik çeşitlenme olasılıklarının yaşama değişikliklerine etki etmesi ile şekillenen alışkanlıklara, gelenek, görenek, usul, ilke ve kurala dönüşerek ilerleme sürecine giren türün devamı sürecine sürekli değişme, gelişme ve dönüşme olanağını içinde barındıran öğrenilmiş, öğretilebilen ve yaşanılarak tekrar sürecine girebilen tüm davranış kalıpları olasılıklarını da içinde barındıran olgudur.

Aynı türün üyeleri yeryüzünde çoğalması durumunda yatay bir ilerlemeye başlarlar. 

Mekanın genişlemesi ile tür üyelerinin tümünün farklı ahlak oluşturma olasılığı artmaktadır. Günümüzde internet küresel iletişime doğru ilerleyerek evrensel ahlakın oluşma sürecinde farklı ahlak biçimlerin birbiri ile karşılaşması ve değerlendirilmesine doğru ilerlemektedir.

Fiziksel şartları, temel ihtiyaçları karşılama için türün yardımlaşma biçimi, birbirlerine davranış, tutum ve amaçların öne çıkması ve belli bir merkezce kontrol edilemeyen, yönlendirmesi yapılamayan her türlü söz, niyet, amaç, sonuçların yenilenme, tekrar ve değişime açık halde sürekliliği olan canlılığın evrim süreci ile taşıdığı ve aktardığı davranış kalıp ve şekil olasılıkları ve onların gerçekleşmesi, yaşanması olgusudur.   

Ahlak kavramını da çözdük hayırlı olsun. 

Nasıl bir ahlak konusu ise ayrı bir konu olup onun çözümü toplumsal olarak yaşama sırasında oluşabilecektir.

27 Eylül 2022 Salı

Sana Seni Anlattım Bu Şiir'de (şiir)

Yağmur yağıyorken, bakıyordun, sessiz ve çaresizce,

Düşünceliydin fikirsizce, sadece gözlerin seyretmede,

Kulakların dinlemedeydi, merakla bedenin beklemede,

Bilim sokuldu yanına ve kulağına fısıldadı sessizce.


Sana yağmuru anlattı, nasıl yağdığını, bütün gece,

Sende artık biliyordun, yağmur nedir, nasıl, nice,

Teknoloji göründü gülümseyerek, uzattı şemsiye,

Artık yağmur sana zarar veremez, dedi fikrince.


Ben yanındaydım o anlara şahitlik ederek, izleyerek,

Yağmur bilgin ve şemsiye ile büründün yeni kimliğine,

Göremez oldun, arken örtüldü yeni bilgi ve nesne ile,

Şimdi sana hatırlatmak isterim, eski ve yeni kimliğinle.


Çok zaman önce yalnız ve çaresizdin, yoktu zamanın,

Tek hücre gibi dolaşırdın, vahşi doğanın kucağında,

Kendini bilmez, bir şey bilmez, yalnız ve zamansız,

Gündüz güneş, gece ay eşlik ederdi ömrün boyunca.


Yumurta ile gelişmiş, memeliye döndün, evrimince,

Memeli, yavruyu karnında büyütmekti dönemince,

O ilkenin devamı, sende olacaktı, hücrenin hedefince,

Önce hücre, sonra doku, organ ve beden sürecinde.


Üreme ile bitmeyecekti, ömür boyu yaşamandı birlikte,

Yavruların ve onların yavruları ile, hücre, tür gereğince,

Artık biliyorsun sürecini, duygu ve aklın geldi böylece,

İnsandan başka canlı başaramadı, doğanın işleyişinde.


Aile olmak, birlikte ömür sürmek, türüne hizmet etmek,

İş bölümü, yardımlaşmak, dayanışmaktı hücre temelinde,

Sen insan busun şu an hücrenin birleşerek, bölünmesinde,

Bedenlenme sonrasına ulaşma aşamasında ve büyümesinde.


Türler arası ulaştın zirveye, bu yarışta, hücrenin hedefinde,

Kazandın yağmurun bilgisini ve şemsiyeyi de hakkettin de,

Çevrende temsil evren malzemeleri, ellerini güçlendirmede,

Doğanın üç temel ilkesi üre, çoğal ve yayıl'dasın günümüzde.


Özkan Salman

23 Eylül 2022 Cuma

Geçim ile El alem (şiir)

 

Dertlerin önce yolunu çizer, sonra kaderini,

Geçim derdi en önemlisidir, hep oyalar seni,
El alem, Toplum düzen, sürekli yoklar seni,
Ne yapıyor ne ediyorsun, kötü müsün iyimi.

Fakirleşirsen kol kanat gerer, yardım ederler.
Toplumla devam için, öğütle, yol gösterirler,
O yolda ilerler isen sabırla ulaşırsın orta hale,
Geçim derdi devam eder, ya geriler ya ilerler.

Zengin olursun, el alem imrenir, tebrik ederek,
Onların istediği haldesindir, eh bir gün olacak,
Geçim derdindedir, kendine yeter, çoğunluk,
Fakirlik ile zenginlik arasında uzun yolculuk.

Kimi vardır zengin, fakir gibi yaşar, öyle de ölür,
Kimi vardır orta, zengin gibi yaşar, çabuk yorulur
Kimi var fakir, el alemi dinlemez, erken gömülür,
Kimi vardır, zengin, hem zengin hem orta görülür.

Geçim derdi hiç bitmez, el alem takibi de durmaz,
Nerede yaşar, nerede gezersin, ne yer ne içersin,
Kimlerle yaşar, konuşursun, nerelisin, neredensin,
Neyin var, yok, işin, gücün nedir, ne hallerdesin.

Geçim derdi, geçinme derdi, sürer ömürlerce,
Ne var, ne yok, geçiniyor, iş, güç idare, deriz,
Aile kurmak, ev, araba almak, iş, aş derdinde,
Şükür eder, sağlık olsun da her şey olur deriz.

Geçim derdi zorlaşır, sağlık giderse, hastalıkta,
Gelir azalır, çalışılmaz ise, erir neyin var yoksa
Zengin orta, orta fakir olur, fakirler ise fukara,
El aleme muhtaçlık, böyle istenmez bu yolda.

Geçim derdi, çalışmak ile başlar, sağlıklı iken,
Birikim gelir, temel ihtiyaçlar karşılanır iken,
Barınma, çocuk büyütme, yeme içme der iken,
Nasıl birikim olacak, bir sürü masraf var iken.

Şehirde geçim derdi kalabalıklarla zorlaştırılır,
Yerini beğenmeyenler, yarış atı gibi yarıştırılır.
Rekabetle en iyi, en önde olmak için koşturulur,
Başarılı olanlar kutlanır, hilekarlar ise ayıplanır.

Şehirde geçim üçe ayrılır, varoşlardır şehir gerisi,
Orta direktir el alemin özü, tüm şehir ve çevresi,
Zenginler otururlar, geniş bahçeli, havuzlu villası,
Bu üç geçimci görmezler, sevmezler birbirlerini.

Geçim derdi, can, canan derdi, bitmez tükenmez,
Ömür boyu bizi bırakmaz, el aleme karşı gelinmez,
El aleme küsülmez, kızılmaz, ne ele gelir ne avuca
Sevgi bilinmese de saygı, şükran, minnet de bitmez.

Özkan Salman 

18 Eylül 2022 Pazar

Felsefenin Temelleri

Günümüz yaşantısına, önce bilim sonra onun ürünü teknoloji hakim olmuştur. 

Hayırlı olsun.

Hala teknoloji büyüsünü yaşıyoruz gündelik yaşantımızda. 

Teknoloji bizleri çepeçevre sarmış ve büyüsü ile kuşatmış durumda.

Modern don kişot kitabını yazsa idim şu dizeler dökülürdü kitap satırlarıma;

" Ey savul teknoloji seni yeneceğim. Büyünden kurtulacak ve insanlığı kurtaracağım. Bizleri dinlediğin ve izlediğin telefonunu almayacağım ve yasaklayacağım etkimdeki çevremden. Bize boş hayal ve rüya tuzağı kurduğun tv yi seyretmeyecek ve meşgül etmek istediğin, internetini kullanmayacağım tüm azmimle. Ninni söyleyerek uyutmaya çalıştığın radyonu dinlemeyecek ve tüm metalik atlarına ve içtikleri yağlı ve siyah içeceğe savaş açacağım oto yolarda. Mutfakta kullanmayacağım robot askerlerini, kışın ısınmayacağım ve yazın serinlemeyeceğim klima ejderhalarınla. Tüm metal kuşlarına, sandallarına ve hızla giden  ve insanları karnında taşıyan büyük yılanlarına savaş açıyorum. "

Ve bu kitap satırları tarihte gülünç ve acınası kalırdı tüm hafızalarda. Fakat bir tarih değişimi de sunardı unutulmamacasına. 

Teknoloji çağına hoş geldiniz.

Teknoloji bizi kuşatmış ve her şeyimizi belirlemişken geri kalanlarımız nelerdir bu yüzyılda küçülmekte ve zayıflamakta olan nelerdir sorarım sizlere. 

Elbette Sanat din ve felsefe aklıma gelir hemen onun adları diye.  

Tarihin üç devi adeta iç geçirir ve nefes almakta zorlanmaktadırlar. 

Bilim ise kıs kıs gülmekte öne sürdüğü teknoloji ürünleri sayesinde. 

Bilim kendi dönüşünü yaşamakta şu anlarda teknolojinin sahne alması sırasında. 

Bilim artık kimlik değiştirmekte gizlice.

Bilim kaybolmakta yerini teknolojiye bırakırken. Ve o gölgelerde dolaşmakta sessiz ve sakin köşelerinde kilo almakta iken.

Sisler içinde bir şeyler dolaşmakta kendini göstermeden ve sessizce. 

Belli belirsiz görünmekte ama net seçilememekte. 

O felsefe değil mi yanındaki de bilim olsa gerek. 

Bilim ağlamakta felsefenin kollarında. Üzgün ve çaresizce dert yanmakta.

"Felsefeciğim biz bu hale nasıl geldik, kendimi tanıyamıyorum, aynada kendimi göremiyorum. "

Bilimin saçlarını okşarken felsefe dingin ve huşu içinde hafif gülümsemekte. 

" Kaderin bir tecellisi yavrucuğum, bundan kaçış yok. Laboratuvarda deneydin ve kitaplardaki bilgi idin şimdi ise yeryüzünde varlığa dönüştün. Teoriden pratiğe dönüştün. Ve bu senin kaderin kuzum."

Bilimde hemen atılır heyecanla; " Sen düşünce idin, bende senin eylemin oldum değil mi "

Felsefe sakince " Evet haklısın, ama benim düşünme işim devam ediyor sen kendini teknolojiye bırakırken ve yeni düşüncelerimin eylemini teknolojiye sunmayı düşünüyorum maalesef sana değil."

Bilim yalvarmaya başlar. " Lütfen beni bırakma, ben senin en değerli kısmınım, bak din ve sanat kardeşlerimle ilişkini zayıflattın beni de bitirmeye çalışıyorsun uzmanlık yeni gözdelerinle. Bana da gelecekten bir yer ver olur mu. "

Felsefe gizli planlarını keşfetmiş bilime hayretle baktı ve; " Elbette bilimciğim seni hiç unutur muyum, fakat sen artık bir amaç değil araç haline gelmeye başladın, her zaman seni dikkate alacak ve sana değer vereceğiz merak etme."

Felsefenin temelleri konusuna giriş yapmak için yazımda edebi satırlara başvurdum. 

Her yerde olan görülmez. Sadece her yerin parçaları görünür. Sınırlı duyularımız ve algılarımızda.

Felsefe her yerdedir hayatımızda onu görmek veya sezilmesi için büyük gayret gerekmektedir. Genelimizden, tümümüzden bu gayreti istemek haksızlık olurdu. Siz rahatınıza bakın biz gönüllüler bu alanda hem istekli hem de yaptığından mutlu olan bizler yeteriz felsefeyi devam ettirmeye.

Teknoloji her yerde değildir. O hep elimizin ve ayağımızın altında, bizler onun içinde, yanındayızdır. Teknolojiyi görmekteyiz sürekli haliyle onu kullanıyoruz. Ve o günlük yaşantımızın her saatini bize hizmet etmek üzerine çalışmakta yani teknoloji bizim hali ile tüm insanlığın cansız kölesidir.

Tarihteki efendi- köle diyalektiği değişmektedir. Cansızları biz canlılar köle ediniyoruz. Bu köleler hiç itiraz etmiyorlar. Madde ve enerjiyi kendimize köle ediyoruz. Bir düğmeye basarak onları çalıştırıyor ve bir düğme ile durduruyoruz. Bunlar köle olduklarını bile bilmiyorlar. Bilme özellikleri yok çünkü canlı değiller. Canlı olsalardı eninde sonunda tepki verirlerdi iyi veya kötü. 


.............


11 Eylül 2022 Pazar

9 Eylül İzmir'in 100. yıl kutlamaları


                                              
09.09.2022 Cuma 18:00 -23:00

Bu gün İzmir'in kurtuluş günü Gündoğdu meydanında yüz binlerce (2 milyon kişi, bu yüzyılın etkinlik için toplanma ilk rekoru) kişinin katılımı ile kutlandı. Tarkan konseri ile de geceye renk kattı.
Ressam bir arkadaşımla bu büyük etkinliğe katıldık. Kalabalıklarla birlikte Konak'tan Gündoğdu meydanına doğru yürüyüşe geçtik. İnsan seli ile birlikte akıyorduk adeta.
Bu yürüme sıradan bir yürüyüş olmadı. Toplumun temsili bu kalabalığın gizli ve büyük gücünü bedenlerimizde hissederek yürüyorduk. Kulaklarımız bu kadar insan sesine gözlerimiz bu kadar kalabalığın hareketine alışık değildi. Kulaklarımız duymaktan, gözlerimiz görmekten yoruldu.
Bu kalabalıklar mutlu bir gün için bir araya gelmişti ve herkesin yüzü gülüyordu. Çocuklar çok neşeli konuşuyor ve heyecanları ses tonlarından belli oluyordu. Gençler ve yetişkinler ise keyifli ve sakin olarak aile, arkadaş grupları halinde yürüyorlardı. Yüzlerinde üzgün, öfkeli ve çok ciddiyetten kasılmış, asık gibi olumsuz ifadeler görünmüyordu. Her yüzde sakin, keyifli ve neşeli ifadeler hakimdi. Bu hal toplumun pozitif gizli ve büyük gücü idi. Ben ve arkadaşım tüm yorgunluğumuza rağmen bu toplumun gizli ve büyük gücün enerjisini hissediyor ve alıyorduk beden ve zihnimizle.
Toplum temsilinde büyük kitle halinde insanlar belli bir amaç ve hedefle bir araya gelmişler, bu mekanlarda yürümekteydiler. Ben ve arkadaşım da bu kitlenin içinde, yanında ilerliyorduk. Tümümüzde toplum barışı hakimdi. Bedensel ve sözsel sataşma, öfke, üzüntü, korku gibi ara duygulara izin verilmiyordu. Burada tamamlanmış duygular hakimdi. Neşe, keyifli olma ve sakinlik halleri.
Kent varlığının oluşma ve temellerinin herkesçe bilinmesinin verdiği ortak anlayış ile toplum birlikteliğinin mutluluğu herkesi sarmış halde yürüyorduk hep birlikte.

Bu duygulara merak eşlik ediyordu. Başka insanları görme merakı. Paylaşılan, kentimizde yaşayan diğer insanların nasıl olduğuna duyulan meraktı bu. Kadınlı erkekli giyim şekilleri, bedenleri, sosyo - ekonomik ve kültürel çeşitlilikleri merak konularıydı.
O kalabalıkta her kesimden insan bulunmaktaydı. Hepsi de pırıl pırıldılar. Temiz ve düzenli giyinmişlerdi. Yürürken bir uyum ve düzen içinde ilerliyorlardı. Gür, berrak ve serin akan bir nehir (insan nehri) gibiydiler.
Cumhuriyet meydanında bir kafenin ikinci katında locaya oturduk. Pasta ve çay eşliğinde kalabalığı ve gösteri uçaklarını izledik. Telefon kamerası ile kayıt altına aldık ve fotoğraflar çektik.

Bir saat oturduktan sonra hava kararması ile Gündoğdu Meydanı'na doğru yürümeye devam ettik kalabalıkla beraber. Biz kalabalık halinde giderken, geri dönen kalabalıklarla da karşılaştık. Bu yürüyüş çok yoğun ve yorucu idi. Fakat o an heyecandan farkına varamıyorduk. Kalabalıktan kişilerle çarpışmamak ve önce yan yana sonra önlü arkalı sıralı yürüdüğümüz arkadaşımla birbirimizden ayrılmamak için çok gayret sarf ederek yürüyorduk.

Göz ve kulağımız çok çalışıyor, iskelet ve kaslarımız yürüme sırasında dengede kalmak için çok çaba sarf ediyordu. Nefes alma zorluğu çektik. Bu kalabalık ortamda oksijen tüketilmiş ve karbondioksit hakim olmaya başlamıştı. Böylelikle yürürken yorgunluk hissetmeye ve baş ağrısı duymaya başladık. Kalabalığın beden sıcaklığı ortamı kaplamış ısıyı arttırmıştı. Kalabalıkla giderken bazı kişilerle kısa ve hafif çarpışmalar da yaşıyor ve bu hal yorgunluğumuzu arttırıyordu dengede durmamızı zorlaştırır hale getiriyordu.
Yorulmuş, fakat bir çok mutluluğu bir arada yaşamış olarak kentimizin 100. yıl gününü kutlama büyük etkinliğine katılmış ve bir çok ilham alma olanağımız olmuştu.






 

4 Eylül 2022 Pazar

Bu Şehir Uyku Kokuyor (Şiir)


Bu şehir uyku kokuyor, gecenin ikisinde,
Sahilden nemli ve serin esen yellerinde,
Bu şehir uyku kokuyor, gecenin içinde,
Ağır, yorgun, sokakların sessizliğinde.

Bu şehir uyku kokuyor, derin oh çekişlerde,
Sevişmelerden yorulmuş, terli nefeslerde,
Evinde yalnızlığı seçmiş, mutlu emeklilerde,
Günün yorgunluğu çökmüş, tüm bedenlerde.

Bu şehir uyku kokuyor, son içilen kadehlerde,
Sokağa taşmış, telefona patlayan öfkelerde,
Bu şehir uyku kokuyor, sessiz gezen kedilerde,
Parklarda oturmuş, sohbet eden sevgililerde.

Kahkaha seslerinde, karıştırılan çöplerinde,
Terkedilmiş, boşaltılmış, loş mekanlarında,
Rüyaya dalmışların, hülya ve hayallerinde,
Bu şehir uyku kokuyor, Güzelyalı'larında.

Güzelyalı Şairi

Bu şiirimi Güzelyalı, Göztepe sahilinde felsefe ve ilham yürüyüşlerimden bir örnekle sunuyorum.