29 Nisan 2021 Perşembe

Doğa ile Evrenin İzinde -4

 (Doğanın insanı uzaya fırlatışı)


Doğanın ideal varlık ilkeleri ve evrensel (kozmoloji) işleyişle olan etkileşimleri 

Doğanın ideal varlık biçimi, canlılık türlerinin çeşitliliği ve farklılığına dayanmaktadır.

Bu ideal varlık biçiminin amacı evrensel (kozmolojik) boyutta ve orandaki evrensel (kozmolojik) işleyiş ilkelerinin kendisini sınırlaması ve yok etmesi tehlikesine karşı her türlü savunma sistemini ve ilkelerini kendi özünde tutmak zorunluluğundandır.

Evrensel zamanın ve ilkelerinin işleyiş düzeni bulunmaktadır.

Doğa ideal varlık biçimini evrensel zaman ve ilkelerin işleyiş düzenine göre daha hızlı ve değişken tarzda sürdürmesi şeklinde oluşturması onun temel özelliği ve ilkelerindendir.

Doğa içindeki türler hızla artmalı ve çeşitlenmelidir. 

Türler arası ilişkiler doğanın bütünsel yapısına zarar vermemesi için birbirlerini sınırlandıracak bir biçimde ilerlemelidir.

Türlerin çeşitliliği ve birbirlerine bağlı bir döngü içindeki sınırlılıkları oluşu doğanın bir denge oluşturma ve varlığını genişletip yayma açısından çok önemli görünmektedir.

Doğa içindeki türlerin sınırlandırması

* Çoğalan türün kendi içinde kendini sınırlandırılması. Bu türün kendi içinde ayrı mekanlara ayrılması ve beslenme yetilerinin değişimiyle kendi türlerine yönelik sınırlama potansiyellerinin oluşumu örnek verilebilir.

* Çoğalan türün doğaya bıraktığı atıkların ve yaşamı biten üyelerin doğaya dönüşümü aşamasında ortaya çıkan yeni türler tarafından sınırlandırılmaya doğru ilerlediği görülmektedir.

* Mekanın bir çok canlı tarafından doldurulması, karşılaşmalar ve sıkışıklık ile farklı türlerin birbirine zararlı olma olasılığının artması. Amazon ve diğer büyük ormanlar örnek olabilir. 

* Çoğalan türlerin etkileri sonucunda iklimsel değişimlerin meydana gelmesi ve söz konusu türün çoğalması da durma yoluna veya türün farklı mekanlarda ve şartlarda değişime uğrayarak aynı türün çoğalmasını önleme şekline dönüşür. 

İnsanlığa özgü özellikler son iki bölüme aittir. Türümüzün çoğalması ile mekanda çok yer kaplayarak bize zararlı olabilecek virüslerle temas zorunluğu oluşması. Farklı mekanlardaki türümüzün kendi içindeki hakimiyet ve yönetim çabası uluslar arası tür farklılığı iddiası ile ortaya çıkmaktadır. İnsan türü kendi türü içinde farklı tür ve özellikleri iddiasından dolayı rekabet ve hakimiyet olgusunu tarihi içinde zihinsel yapı olarak oluşturmuş ve taşımıştır. Türün çoğalmasının getirdiği yönetim, kaynak ve görev paylaşımı konularında sınırlı sayıdaki kesimin olanakları için mücadele vardır. İnsanlık tarihi bu olaylarla doludur. İnsanlığın bir tür olduğu kabul edildiği halde kalabalık olması nedeniyle yönetim, kaynak ve görev paylaşımının tüm türe özgü uygulanabilir özelliğinin keşfedilememesi veya keşfedilmek istenmemesi, engellemesi nedenleriyle insanlık kendisini doğa ilkelerinin gizli baskısı yolu ile savaşarak sınırlandırmaya yönelmektedir. Yani kolay yolu seçmekte zor olan kalabalık türün nasıl barış içinde olabileceğine odaklanamamaktadır. Doğa bu konuda kolaylaştırıcı değil kendi ilkesi açısından zorlaştırıcıdır.   

Görüldüğü gibi evrim olgusu doğa ideal varlık ilkelerinin bir parçası konumunda olup doğanın gelişimi, çeşitlenmesi, farklılaşması, türlerin miktarının sınırlandırılması, yayılması, ilerlemesi gibi kendine has özelliklerinin bir kısmını içinde barındırmaktadır. Dolayısı ile evrim olgusu doğanın evren ilkel işleyiş ilkelerine karşı kendi üzerinde geliştirdiği bir araç, yöntemdir.

Türler arasındaki birbirini sınırlama amacı doğanın ideal varlık ilkesinde evrenin temel ilkeleri işleyiş sınırlaması ve yok edici özelliğine karşılık gelmektedir. Bir olay çok anlam. Tikel anlamda av-avcı olgusu türün kendini var etme mücadelesi iken üst anlamda tür sınırlandırma hareketidir. Doğa ideal varlık biçimi için bu olgu kendi içinde bir denge ve evrensel işleyiş ilkelerine karşı savunma arayışlarıdır.

Doğa'nın korunma ve savunma geliştirmek zorunda olduğu evrensel işleyiş ilkeleri

* Canlının, sıcaklık ve soğukluk miktarlarına karşı korunması, değişimi, uyumu ve onu kendine göre dengeleyip etkilemesi (kendine uyumlu hale getirip sabitlemeye çalışması )

*  Canlının, madde, enerjinin birbirlerine ve canlıya uyguladığı çarpışma, birleşme, parçalanma gibi hareket şekil ve oluşumlardan koruması

Aslında sıcaklık ve soğukluk değişimlerinin madde ve enerjinin birbirine uyguladığı tüm etkileşimlerin kaynağı ve temelinde yer aldığını düşünebiliriz.

Doğa'nın evrende madde ve enerji ile olan zorunlulukları

* Canlı, evren içinde yönlülük, madde ve enerjiye bağlılık, tutunma zorunluluğundadır (Havada belli bir alanda çok yönlü hareket edebilen sinekler, üreme için kur yapma hareketi olarak zorunlu hale gelen bu uçuş şekillerini yönetebilmek için göz miktarlarını çok sayıda çoğaltma yoluna gitmişlerdir, tabi ki arılarda her yöne uçuş olanağı için aynı yöntemi geliştirmişlerdir, pilotların da bir çok kameralı başlık taşımaları uçak veya uzay gemisini her yönde rahatça kullanmalarını sağlayabilir).

* Canlı, madde ve enerjiyi kullanma, beslenme, birliktelikte bulunma zorunluluğundadır. Bu olgu canlının madde ve enerjiyi kendinde taşıması, dolayısı ile varlık oluşma temelinin onlara dayandığı bilgisi ortaya çıkmaktadır.

Zaman, mekan ve hareket şekillerinin canlı ve evrensel işleyiş ilkelerinde görünümleri

* Enerji ve madde zaman ve mekan olarak canlı öncesi oluşmuş bir aşama olarak görünmektedir.

* Evrende madde ve enerji hareketi oluş ilkeleri belli hız ve zamanlarda oluşmaktadır. Enerji ve madde miktarı aynı kaldığı tahmini veya çok yavaş değişime uğrayarak artış gösterdiği düşüne bilinir. Canlıda ise uygun şartların oluşması ile çoğalma ve büyüme hızı madde ve enerji işleyiş ilkelerine göre çok hızlı ve büyük oranlara çıkabilme potansiyeli bulunmaktadır. Canlı için adeta madde ve enerji üretim ve depolama varlığı da denilebilir bir izlenim olarak.


..............

   

26 Nisan 2021 Pazartesi

Doğa ile Evrenin İzinde - 3

 

(Düşünen insan)



Bilinmeyen bir yerde olağan üstü diyaloglar geçmektedir. 

Oraya doğru kulak kabartıyoruz.

Doğa : Ey İnsan neler yapıyorsun.....

İnsan: Neler yaptığımı biliyorsun, ama yine de sorman kendi kendime  hatırlatmam için sanırım...

Enerji : Onu dinleme İnsan yoluna devam et oyalanacak vaktin yok........

Madde : Çalışmalarına ve eylemelerine devam et insan yanındayız. Sen artık bizden yanasın doğanın değil.

Doğa : İnsan bana rağmen onları dinleyecek misin....

İnsan : Kaynağım doğadan ama yönüm madde ve enerji yolunda ilerliyor....Karar vermekte zorlanıyorum...

Enerji : Yolun önemli insan şu an ilerlediğin yol...

Madde: Kaynağını unut, o geride kalmadı mı....bak ben de önce enerji idim...

Doğa: Kaynağını unutmak...doğru mu sence insan...

İnsan: Neden ayrıldım senden... ben niye düzeninden çıktım....

Doğa : Bu konu uzun... önce sen enerji ve maddenin sözleri için ne düşünüyorsun onu belirlemelisin...

İnsan : Onların kuralları belli, evrende gelişimleri de.... ürettiğim zekayı bende almak istiyorlar şu an...Tıpkı benim arıların balını almam gibi... burada düşündüğüm konu bu olay benim kaderim mi, yani ben ne yapsam da onlar bu ürünü benden her yol ile alacaklar mı... yoksa ben kendini bilmez tavrımla mı bu yola giriyorum.

Doğa : Düşün ey İnsan.... vaktin var... sana ait olan yetini kullan...

Enerji : Düşünmene gerek yok insan......Sadece yoluna devam etmek için düşün o yeter sana...

Madde : İnsan düşünmek için zamanın yok, artık... geri dönülemez bir yola girdin...Yetin olan zekan artık senin boyunu aştı....bu yetini bir hedefe yöneltmen çok zor artık... 

İnsan : Arada kaldım... Düşünmem gerekiyor...Zekam dağılıyor.. aklım parçalara ayrılıyor...canlılığın tür hedefinden çok uzaklaştım...o kadar çoğaldım ki...kendi içimde türler oluşturmaya çalışıyorum fark etmeden...doğanın karşı konulamaz ilkelerinin büyük etkisini içimde hissediyorum...madde ve enerjiyi kullanarak bu büyük ilkelerin baskısından, ağırlığından kaçmaya çalışıyorum...bunu yaparken zekamı madde ve enerjiye teslim etmeye ve doğaya karşı savunmaya çalışıyorum...sonsuzluğa tanık aklım kalıcılıktan pay aldı onu bırakmak istemiyor...bedenim doğanın tüm ilkeleri ile titriyor...şunu biliyorum ki hala bir hücreyim ben tüm yaşamım ve varlığım bir hücre içine sığacak kadar küçük bu evrende...O halde görevim şu an... aslen bir hücrede bulunurken doğanın ve doğaüstü gücün etkisi ile tamamlanmış bir beden görüntüsünde yaşamakta ve bilmekteyim.... Sonsuzluktan pay alan zihnim bu payında ısrar etme hatasında...benim tamamlanmış bedenimde yaşamam hücreden bağımsız ve onun üstünde olduğum anlamına gelmemekte...hücrelerin bir kule oluşturup bir amaca doğru ilerlemesi içinde var oluyorum...

Enerji : Ben sana yardım etmeye hazırım, sende varım zaten, beni kullanıyorsun....

Madde :  Bende hazırım, beni kullanmana, bende sende varım....

Doğa : Olayı anlıyor musun insan....Ben ve sen hala bir hücreyiz evren için....henüz sadece bir hücre olarak sistemimizde görünür olduk...

 (canlı, hücredir)


İnsan : Canlıda tamamlanmış bir bedenin öncesi, bir hücrede bulunduğuna ve ondan gelişmesine tek bir hücrenin tek olarak büyümesi yerine bir çok hücrenin çoğalarak bedeni oluşturması ve bu yapının tüm canlılarda aynı olması canlının tikel, canlılığın ise tümel olması fikrine götürür. O halde doğa canlıları barındıran bir tümeldir. Canlılık dışı madde ve enerji doğa varlığının temelinde yer almakta olmasına rağmen onları doğadan ayrı tutmalıyız. Canlıyı doğa tümeline, madde ve enerjiyi evrenin temel yapısına ayırmalıyız. Evren tümelinde hem doğa hem de madde ve enerji birleşmekte olup, evrendeki doğa dışındaki oluşumlara evrenin temel işlevi olarak ayırmalıyız. Evren tümelinde doğa ve evrensel işleyiş  olarak iki alt tümel bulunduğunu söyleyebiliriz. Bilimleri de evrensel işleyiş bilimleri klasik fizik, kimya ve biyoloji, doğa bilimlerini doğafizik, doğakimya ve doğabiyoloji temelinde insanbilimleri ilerleyişi ile olacağını dikkate alabiliriz. Doğa ile evren arasındaki etkileşimleri bu bilimlerin ortaya koyduğu yeni bilgiler ışığında ortaya çıkarabilir. Türümüzün gelecek plan ve hedeflerini daha doğru, güvenilir ve sürdürebilir bir hale getirebiliriz.  Yeni tarzda yapılacak bilim verilerine göre şu konular aydınlanacaktır.

* Canlılığın kendi içindeki ilişkilerin temelleri.

* Canlılığın, evren işleyişine karşı "ortak" savunması, korunması, tedbirler oluşturması, faydalanması ve kendini geliştirme çabaları.

* Dünyadaki olayların oluşma temellerinde doğanın ve evrensel işleyişin etki oranlarını bulma. Yağmur, rüzgar, deprem vb. gibi ortak oluşan olayların temellerine inilmesi ve çözümlenmesi bu olayların geleceğe yansımalarının ortaya çıkarılması, mevsimlerin kaynağının yerkürenin döngü yapısı dışında canlılığın etkilerinin neler olduğunun keşfedilmesi.

* Canlılığın evrensel işleyişi ile olan etkileşimlerinin saptanması canlılığın oluşumu ve evren içindeki yönü, eğilimi ve hedefi konularında birçok bilgi vermesi sonucunda türümüzün kendi hedefinin yönünü canlılığın ortak hedefine yönelterek varlığının temellerini belirleme ve sürdürebilir bir geleceğe yönelmesine olanak sağlar.

İnsandaki akıl ve beden etkileşiminden insan ve doğa birlikteliğine ulaşmamız olasıdır. 

Türümüzün varlık olgusunu sadece türümüze ait değil doğa ile birliktelik, onunla bağlantılı, etkileşimli, bağımlılık gibi bir çok algı ile tümleşik, birleşik olarak ele almanın gereği ve zorunluluğu yaşanılan küresel salgın ile bir kez daha ve önemli olarak ortaya çıkmaktadır.  



............

22 Nisan 2021 Perşembe

Küresel Salgın Günlüğü -5



Kültürel gündem sisi, örtüsü: Küresel Salgın

Günümüz günlük yaşantıda gündemi belirleyen en önemli etken küresel salgın olmuştur.

Bir örtü gibi diğer gündemlerin üstünü kaplamıştır. 

Yeryüzüne bir sis perdesi gibi inmiş, etrafta neler olup bittiğini adeta gizlemektedir. 

Küresel gelişmeleri anlık takipten banttan izler hale gelmemize neden olmuştur. 

Önemli gündem başlıkları olay başlamış halde gelişme aşamasının bilinmezliğinde bize yansımaktadır.

Teknolojik gelişmelerin gündeme yansıyan kısmından çok ileride olma hali gibi, bir çok alanda oluşan gelişmelerin geçmiş zamanları gündeme yansımaya başlamıştır.

Şu an piyasa da bulunan ulaşım, iletişim, iş ve yaşam alanı araçları teknolojileri ar-ge merkezlerindeki son bilgilerin çok gerisinde olduğu tahmin edilmektedir.

Ar-ge gizli teknolojik araştırma merkezleri haline gelmiş olma olasılığı bulunmaktadır. Neden.

* Rakiplere bilgi vermemek, sızdırılmasını önlemek.

* Alt üretim şekil ve miktarlarının piyasada tüketim miktarın doymasını ve deflasyonu önlemek, enflasyonun gelişimini izlemek.

* Üretim araçları ve teknolojinin hızı tüketim hızını çok ötesine geçmesi nedeniyle ileri teknolojiyi raflarında bekletme zorunluluğu.

* Üretilen teknolojiyi küresel olarak yaymaktan ise ondan yararlanabilecek en üst tüketici grubuna hizmet etmek ve fiyat düşürülmesini ancak model eskimesi aşamalarına bırakmak.

Küresel salgının uzaması dikkatli zihinlerde şüphelere neden olmaktadır. 

Küresel ilk büyük salgın ne kadar sürecek sorusu önemli bir sorudur. 

Küresel salgının sürmesinde hangi piyasa sektörlerinin büyümesine olanak vermektedir. 

Küresel salgının uzaması nedeniyle gerileyen sektörler bu konuya nasıl değineceklerdir. 

Küresel olayların gündeme yansımasında ve teknolojilerin gelişim aşamalarındaki kopuşun artması küresel bir zaman ve olay algı kırılmasına neden olmaktadır. 

Olaylar ve teknolojik gelişmelerin başlangıç, gelişme ve son hali gibi aşamaların zihin algısındaki anlama ve anlamlandırma olanağını zorlamaktadır. 

Bu gelişme planlı ve sistemli mi yapılmaktadır, yoksa küreselleşme gelişmesinin bilinmez ve öngörülemez bir doğal süreç aşamasından mı kaynaklanmaktadır. Bu Konuyu hem bilimsel hem de felsefik olarak mercek altına almak gerekmektedir. 

Bu durumlar karşısında " Küresel gelişim ana bilim dalı " kurulmalı. 

Felsefe bölümleri baykuşlarını gece yarısı değil, akşam üstü uçurmaya çalışmalılar.  



20 Nisan 2021 Salı

Doğa ile Evrenin İzinde - 2



Fareli köyün kavalcısı (Teknoloji Üretenler) 

Evreni anlama yolunda ilerlemek için doğa ile evren arasındaki etkileşimleri, ilişkileri, gelişimleri tespit etmeye ve saptamalar yapmaya çalışmak önemlidir.

İnsanlığın, geleceğinde, varlığını sürdürebilmesi, sürdürülebilir olması için doğa ve evren etkileşimlerini, bağlantılarını araştırıp ortaya çıkarması gereklidir. 

Bilgimizi (bilimsel çalışmalar) türümüzün salt yararına olacak şekilde sınırlamamız bizleri ne kadar daha taşıyabilir. 

Uzaya açılma çabalarımızı sürdürmeye çalışmamızın altında yatan yeni buluşları arttırıyor gibi görünmesindendir.

Burada görülmeyen olgu her uzaya açılmamızda doğa ile evren bağlantısının sınırlarında dolaşıyor olmamızdandır. 

Uzaya açıldığımız için yeni icatlar yapıyor olmamız bilimin algısı, doğa ile evren bağlantısının sınırlarında dolaştığımız için yeni icatlar yapılmaktadır önermesi ise felsefenin algısıdır. 

İnsanlığın daha iyi bir gelecek için uzaya açılması gerekir algısı bilimin, İnsanlığın daha iyi bir gelecek için doğa ile evren bağlantısının bilgisine ulaşmaya çalışmalıdır önermesi de felsefenin algısıdır.

Felsefenin önermesi bilimin uzaya bakışını kapsamaktadır. Sadece uzay değil, uzaya açılma dışında da yeni bilgi ve icatlara ulaşılmasını hızlandırır ve insanlığın geleceğinin yeni rotasının oluşmasını sağlar.    

Günümüzde ufuk ve gelecek tacirlerin müşterisi olan tüm insanlığı ne yöne doğru götürdüğü bilinmemektedir. Bu ufuk tacirlerinin (küresel hakimiyet politikaları) her atılımı kötü ve iyiyi içinde barındırmakta iken gelecek planlarının sürekli darlaşıp, krizlere doğru ilerlemesi gelecek vizyonlarının hitap ettikleri kitlelerin kapasitesine göre olmadığı, sadece azınlık bir kesime göre sığ ve sınırlı olduğu ortadadır.

Fareli köyün kavalcısı gibi teknolojiyi üretenler arkasından gelen bizleri nereye götürdükleri belli değildir. 

Kavalcının yol haritası bulunmamaktadır.  Kavalcılar (teknolojiyi üretenler) bizlerin yeryüzündeki yaşama konforumuzu sağladılar, doğanın ve evrensel işleyişin kötü ve tehlikeli etkilerinden kurtardılar fakat bunu yeterli görmeyip ezgilerini bitirmiyorlar, görevini bitirecek gibi de görünmüyorlar, acaba hak ettikleri ikramiyeyi alamadılar mı. Yoksa kavalın sihirli gücünü kötüye mi kullanma tercihinde bulunmaktalar. Ütopyaya hizmet yerine distopya tercihini mi seçtiler. Gizli ve önemli yeni bilgileri refah tacirlerinin (kar kurumları) hizmetine sunmakta ısrar mı ediyorlar. 

Felsefenin ilerleme rotası bilimin teknolojinin etkisine girerek ihmal ettiği doğa ve evren ilişkisi üzerine olmalıdır. 

Yeni tümel sorumuz " Doğa ile Evren arasında nasıl bir bağ vardır, etkileşimleri nelerdir, birbirleri için ne anlama gelmektedir " . Benzeri bir çok soru sorabilir ve cevap arayabiliriz. 

Günümüz insan bilgisinin zirvesi olan teknoloji kavalcıların yönetiminde kendi planlarına göre ilerlemektedir. 

Bilim hedefini teknoloji rotasında sürdürme zorunluluğunda (finanse edenler) olarak belirlemiş gibi görünmektedir. 



...............  

19 Nisan 2021 Pazartesi

Doğa ile Evrenin İzinde




Canlılık yaşamı ile dünyayı çepeçevre kuşatmış ve doğa tüm varlığı ile görünür olmuştur.

Evrende bu nadide oluşum kabına (dünya) sığamaz durumdadır. 

Dünyadaki büyümesi ilerledikçe evrene doğru patlaması kaçınılmaz olacaktır. 

Dünyada büyüyen doğa evrene doğru patlamasında canlılık köpüğü sayabileceğimiz insanı uzaya fırlatmaya hazırlanmaktadır. 

İnsanlığın yeryüzündeki iç devinimi kendisi için büyük amaçları içinmiş gibi görünürken, farkında olmadan doğanın büyük amaçlarının küçük bir ileri hamlesi olduğunu gözden kaçırması olasıdır.

Doğanın dünyadan evrene patlama yapmasının belirtilerini insanlığın iç deviniminden saptayabiliriz.

Dolayısı ile bu konuyu düşünmeli ve incelemeliyiz. 

Canlılık köpüğü, püskürtüsü, fışkırtısı (Tazyikli bir suyun en öndeki damla veya buharları, patlayan bir volkanın etrafa fırlattığı eriyik madde parçaları, güneşten uzaya fırlamış olan ışık demetleri) olma bilincine ulaşmak veya ulaşamamak bizlerin gelecek yaşantısında ne gibi etkileri olabilir.

Bu hal akan bir nehirde yüzmeye benzer, bilinçli olan insan olayları tahmin etmektedir, içinde kargaşa, kaos, bilinmezlik, belirsizlik bulunmaz, kaderini görmüş ve ona hazırlanmaktadır. En uygun ne şekilde eylemde ve düşüncede olması gerektiğini bilmektedir. 

Bu bilinçte olamayan ise bu nehirde karmaşık zihinle, bilinmezliklerle dolu, korku ve endişe içinde suda çırpınıp durur. 

Bu sıra dışı fikirlerimde yanılıyor olabilirim, yanılmıyor da olabilirim. 

Bunu anlamanın en doğru yolu diğer bulunan tüm bilgilerin bu fikirlere destekleyici mi yoksa yanlışlayıcı mı olduğunu saptamak.

Diğer yol ise bu fikirlerimi mercek bilgi (tümel bilgiler mercek bilgi özelliği taşımaktadır) olarak kabul edip diğer tüm bilgilere bu mercekle bakmalı ve bilgileri anlamlandırmaya, sorunları çözmeye ve yeni tespit, saptamalara ulaşmaya olanak verip vermediğinin testini yapmalıyım.

Denemeye değer. 

" Doğa ile Evrenin İzinde " başlıklı yazı dizimde bunu araştıracağım. 






..............


13 Nisan 2021 Salı

İnsan Doğa ve Dünya -14

 İnançların İnsan Hayatındaki Önemi

İnsan olarak inançlarımızın temelinde tüm insanlığın yaşam, hayat, bilgi ve varlık gibi bir çok önemli konularda ortak düşünce ve eylem birliğine ulaşmak bulunmaktadır. 

Bu istek canlılığın haliyle insanın temel yapısında bulunmaktadır.

Gözlerimizi doğaya çevirdiğimizde bir çok canlı türünün birlikte hareket ettiğini ve aynı amaçlar doğrultusunda yaşadığını görürüz. 

Karıncalar belli bir düzende çoğalmakta ve yaşamlarını sürdürmektedirler. 

Göçmen kuşlar hep beraber uçarak göçü gerçekleştirmektedirler. 

Otçullar çok sayıda otlaklarda ve mevsimsel yerlerini değiştirmektedirler. 

İnsan türü olarak diğer canlılardan ayrıldığımız zihinsel yapımız doğamızdan gelen bu birlik olma amacımızı tarihsel ve mekansal gelişimimiz nedeni ile biraz zorlaştırdığı ortadadır. 

İnançlarımız davranış ve tutumlarımızı eşitler, bu eşitleme birlik bilinci içinde tüm sağlıklı düşünen zihinlerimizi de eşit kılar. 

Tüm insanlığın ortak hedeflerde ve gelecekte buluşma amacıyla araştırabileceği bir çok yol bulunmaktadır. 

İnançlarımız ise bu konuda en eski ve en derin bir yapıda bulunmaktadır.

Üzücü olan ise bu inançlarımızın farklı olmasına rağmen hizmet ettiği en son noktada birleştirici özelliğine ihanet edilerek birbirlerine rakip ve düşman kılınma yolu ile kişisel ihtiraslar uğruna hakimiyet kurma ve bunu sürdürme hatasına düşüldüğünü insanlık tarihinde görmemiz ve hala bu halin uygulanmaya çalışılıyor olmasıdır.

Köy yerleşim biriminden başlayan birlik kurma çabaları, bölgeye, oradan da ülkeye evrilmiş ve sınırlar çizilmiştir birer hücre temsilinde.

Bir çok hücrenin dokulara, organlara ve bedene ulaşması gibi insanlıkta birlik arayışını zihinsel ve bedensel olarak sürekli çabalamıştır tarihi boyunca.

İnançlarımız bu süre içinde her şeyi kuşatıcı ve kapsayıcı olmuştur. Tüm davranış ve düşüncemizin üstünde ve evrenimizin büyüklüğü, genişliği gibi bilinemez olmuştur.  

İçinde bulunduğumuz bu büyük evren karşısında sınırlarımızı bilmekteyiz. 

Hem bedenen hem de zihnen sınırlarımız bulunduğunu. Hem mekan hem de zaman yönünden. 

Doğa içinde sınırlarımız, kendi içimizdeki ilişkilerimizdeki sınırlarımız. Dünya'daki sınırlarımızı. 

Canlılık içindeki sınırlarımız. 

Küresel salgının bizlere verdiği en büyük etki bu sınırlılıklar üzerine olduğu görülmektedir. 

İnançlarımız tüm sınırlarımızı birleştirmektedir. 

İnançlarımız biz insanları tür olarak eşitlemektedir.

12 Nisan 2021 Pazartesi

Eytişimsel Düşünmede Bilim ve Teknoloji kritiği

 

Bilim, geçen yüzyıldan bu yana kaybetmiş olduğu temel ilkesi olan tarafsız olma kimliğinden yoksun olarak gelişimini sürdürmektedir.

Bilim geçen yüzyılın başından bu yana hala teknolojinin hizmetinde yer almaktadır. 

Teknolojiyi de iki ana unsurun yönlendirdiğini ve yönettiğini biliyoruz. 

Bu iki unsur kar ve küresel hakimiyet isteğidir.

Kar, kendini küresel olarak tekel olmaya, küresel hakimiyet ise varlığını bu şekilde devamı hedefindedir.

Kar, küresel iyi yaşamayı vaat ederken, tüm üretimleri ve hizmetleri bir kurumda toplama gayreti içinde iken hakimiyetçiler ise yaptırımlarıyla kendi kurallarının sürmesi ve geçen yüzyılda edindikleri avantajlarıyla yönetimlerinin devamı isteğindedir.

Küresel kar ile küresel hakimiyet arasında küresel yaklaşımlarında bir çelişki bulunmaktadır. 

Küresel kar insanlığa daha mutlu, rahat ve konforlu bir yaşam sunma amacını belirtirken, küresel hakimiyet ise küresel gelişmenin sadece kendi ve ortaklarınca yapılabileceğini, eğer kendisi ile işbirliğinde bulunulmaz ise gelişme olanaklarının olamayacağı veya oldurulumayacağı kararında ve politikasında bulunmaktadır. 

Her iki unsur da küresel çalışmalarını bir kaynağa  dayanarak yapmaktadır.

Bu kaynak teknolojidir.

Kar kurumu ile yönetim kurumları aynı kaynağı farklı şekilde kullanmaktadırlar.

Teknolojinin iki yüzü olan yapıcı ve yıkıcı tarafını kullanmaktadırlar.

Kar kurumları teknolojiyi karlarını arttırma ve küresel tekel konumuna gelme amacıyla kullanmaktadırlar. 

Yönetim kurumları ise küresel hakimiyeti ve bu hakimiyetin sürmesi üzerine teknolojiyi kullanmaktadırlar.

Bu kurumların küresel işleyişte insanlık için önemli olan konulara nasıl bir tavır içinde olduğu onların geleceği hakkında bize bilgi verebilir. 

* Küresel barış.

* İnsan özgürlüğü ve iyi yaşam olanakların küresel paylaşımı.

* Küresel iklim, çevre sorunları, doğa ve insan birlikteliğinin geleceğe yansıması.

Kar kurumları diğer kar kurumlarının üstünde ve onları kontrol altına alma peşinde iken, yönetim kurumu diğer yönetim kurumlarını yönetimi altına alma ve yönetme peşinde teknolojiyi kullanmaktadırlar.

 

.................




4 Nisan 2021 Pazar

Küresel Salgın Günlüğü - 4

 Doğanın Truva Atı; virüs

Taş ve metal yapıların arasında inşa ettiğimiz güvenli yaşam alanımız olarak şehirlerimizde doğadan izole olmaya çabalıyorduk. 

Çamurdan, topraktan olduğunca kurtulmak, yağmurun, rüzgarın, ısı değişimlerinin hakimiyetini yaşamımıza etkilerini en aza indirmek, çevremizde birden ortaya çıkan minik böcek ve kemirgenlerin kötü süprizlerini engellemek, fark etmeden ve gizlice ortaya çıkıp etrafa yayılan  yaban otlarının, ağaçların bizleri önemsemeden ve dikkate almadan, beton ve metal aralarından fırlamalarına bize göre görüntü kirliliğine neden olmalarını durdurmak amacıyla inşa ettiğimiz şehirlerimizde, taş, metal ve enerji kültür alanlarımızda sadece insanın ve bir kaç hayvan dostlarımızın olduğu doğadan izole yaşantı oluşturma yolunda idik. 

Bizim oluşturduğumuz kültür dışındaki doğayı bir depo gibi görmekteyiz. Orası gıdamızı alabileceğimiz, metalleri, kumu, taşı ve değerli madenleri alabileceğimiz yerlerdi.

Doğanın Üstünde Hayali bir Saray: Şehir

Doğaya hep tepelerden, yüksek ve uzak yerlerden, kentlerimizden bakıyoruz. O aşağıda ve geçmişimizde kalmış gibiymişçesine. Ona emanet bıraktığımız köylülerimiz ve kasabalılarımız bulunmakta. Ondan bize gelmesini istediğimiz tüm ihtiyaçlarımız için görevliler bulunmakta (Bu görevlilerde hiç de mütevazi olmuyorlar ürün ve hizmet fiyatları çok pahalı ) .

Doğa izole kültürümüz olan sarayımıza ajanlarını göndermeyi ihmal etmiyor. Rüzgarla tozu ve tohumu, çatlamış ve kırılmış beton arasından, yorgun metaller üstünden ve arasından bitkileri, böcekleri, atık kanallarımızda yaşayan kemirgen ve böcekleri sürekli üzerimize gönderiyor, onlardan süresiz kurtuluşumuz yok. Gözetimli ve kontrollü izin verdiğimiz bitkiler parklarda yarenlerini çağırıyor, kuşlar ve böcekleri.

Bütün bu doğa ajanları sürekli gelmektedirler yapıları gereği, onlara alışmışken birden hafife almayacağımız bize zarar veren virüsler gelmeye başlar, bunlar doğanın geçmişinden ve derininden gelmektedir. Adeta nüfus sayımı memurları gibidirler. Doğa kanunu kitabını açıp " İnsan kardeş, yasanın şu maddesine göre nüfus miktarınız fazla bulunmaktadır " diye hatırlatma yapmaktadır. Sonra eklemektedir sözlerine " Sarayınızda gizlenmenize, saklanmanıza rağmen, doğadan korunmak adına metal ve taştan duvarlar inşa etseniz de doğa yasalarından muaf olamazsınız ".

Hayali sarayımızda daha sessiz olmalı, düzenli hareket etmeli, ne kadar kalabalık olsak da doğa ile ilişkilerimizde azmışız gibi bir etki bırakacak şekilde davranmalıyız.