28 Nisan 2023 Cuma

Varlık Felsefesine Giriş

 On beş yıllık felsefe öğrenme ve araştırmalarım beni son hali ile bütünsel bilgilerimin ulaştığı ve bir merkezde toplanma sürecine ilerlediği " Varlık Felsefesi" ni ortaya çıkarmaktadır. 

Varlık Felsefesi

Tanımı; İnsanın varlığa bakış tarzıdır. Varlık içindeki insanın kendi ve varlık arasında özne ve nesne ilişkisi olarak düşünsel, fikirsel, zihinsel, yaşama amacında ve varlıkla ilişkilerini anlama, düzenleme ve geliştirme çabasına ait tutum ve amaçlarıdır.

İnsanın kendi açısından ve nesnel açılardan varlığa bakış şekli ve tarzıdır.


Varlık üç ana unsurdan oluşmaktadır.

1. Doğa
2. Evren
3. Tanrı

Doğanın dört ana unsuru

1. İnsan

2. Bitki

3. Bakteri

4. İnsan-Bitki-Bakteri arasındaki bağlar, bağlantılar (Mantar, böcekler, balıklar, memeliler, kuşlar vb. gibi ara formlar)

İnsanın varlıktaki durumu

İnsan doğanın kapsamı ve etkisi alanındadır. Doğa, evrenin kapsamında ve etkisinde olduğu için insan evrenin de kapsamı ve etkisi altındadır.  

İnsanın beş bağlantı ve  ilişkiler durumu

1. Bireyler arası bağlantı ve ilişkiler

2. Gruplar arasındaki bağlantı ve ilişkiler

3. Topluluklar arasındaki bağlantı ve ilişkiler

4. Toplumların kendi içinde ve diğer toplumlar ile olan bağlantı ve ilişkileri.

5. İnsanlık veya insan olarak tüm toplumların hem kendileri ile hem de doğa, evren ile bağlantı ve ilişkileri.

Devam edecek...

27 Nisan 2023 Perşembe

Varlığa Bakış

 Varlık çok geniş, büyük ve karmaşıktır. Ona bakarken sadece görüş alanımızla sınırlı kesimlerini görebiliyoruz. Tıpkı sıkça örneği verilen dev filin neresinden tutarsanız veya görürseniz o bölümü hakkında kendimizce kısıtlı ve dar bir anlam verebiliyoruz.

O dev fil, varlıktır, yani yaşamdır. Varlığı tümüyle, bütünüyle, tümel olarak bir insanın zekası, aklı, duyuları, duyguları ile algılaması olanaklı görünmemektedir. Bir insanın duyuları algıda tek tek veya sıralı olarak tikel sınırlarda bulunmaktadır. Karmaşıklık, kaos, olasılıklar gibi çoklu yapılar özet, kısım, biriktirme ve aktarma şeklinde insan türünün kuşaktan kuşağa devrettiği konulardır. 

Günümüzde bilimsel bilginin diğer bilgilere göre önde olması ve onlara fark atmasının varlıkla fiziksel temasını arttırmış olmasından dolayıdır. Bu temas birebir ilerlemektedir. Ateşin kontrolü enerjinin kontrolü ve kullanılmasına dönüşmüş, şimdide duyular ile algılayamadığımız fakat maruz kaldığımız gizli denilebilecek bütün ışınları kullanmaya başlamıştır. Adeta bir büyücü ve sihirbaz gibidir bilim ve bilim insanları. Varlığın bir parçası olan gündelik yaşamda olan bireyler, kendileri için üretilmiş tüm teknolojik araç ve gereçleri kullanmakta olmalarına karşı, bu araç ve gereçlerin nasıl üretildiği ve çalışma prensiplerinden bir haberdirler. Haberdar olmamaları da normaldir. Çünkü bu bilgiler onlara kabaca ve işin püf noktalarına değinilmeyerek verilmektedir. Hem zorla vermeye kalksalar bile birey bilgisini almaktansa yaşamayı haliyle sadece kullanmayı tercih edecektir. Çünkü onun işi vardır. Yaşamaya çalışmak. Önceden belirlenmiş modern yaşamın iyi yaşama hayallerine ait zihindeki Yoksulluk-zenginlik, başarı-başarısızlık, hakim olma- hakimiyete girme, kazanma- kaybetme, önde olma- arkada kalma, kar etme- zarar etme, akıllı ve zeki olma- aptal ve zeki olmama, satın alma-satın alamama, tüketme-tüketememe, saygı görme- görmeme, değer verilme-verilmeme, aranılan ve sevilen olma- olmama, bir gruba, topluluğa üye olma- olmama gibi çevresi ile olan ilişki modellemelerine odaklanma planları vardır. Günlük yaşamda birey fiziksel olarak tam, zihinsel olarak bedenin hizmetinde yaşamaktadır. Tüm aklı ve zekası bedenin modern yaşamın vaat ettiği mutluluk değerlerine göre iyi ve sağlıklı yaşamak üzerine kullanmaktadır. Bu varlığın insana dayattığı temel ihtiyaçları giderme zorunluluğundan gelmektedir. Modern sistem bu yaşamı kolaylaştırdığı için bilimsel bilgiler de varlıktan gerçek parçaları ile birleşerek modern sistemi desteklemekte ve güçlendirmektedir. Dolayısı ile bireyleri suçlayamayız sıkı sıkıya yaşamda kalmak ve zihinlerini bu yolda kullandıkları için. İnsanlığın gelişiminde önce yönetici azınlıklar ve topluluklar günümüze doğru geniş halkların iyi ve sağlıklı yaşam hakları çoğalmıştır. 

Bilimsel bilginin teorisyenleri (tüm dünya) temelleri atmış, dağınık tüm bilgileri toplayan bilgi toptancıları Mısır, Çin, Roma, AB, ABD, Rusya ve Modern Çin, Kore teknolojiyi günümüzde üretmektedirler.

Bilim ve teknoloji bilgisi açık ara diğer bilgileri geçmiştir. 

Dini bilgi en yaygın ve derinden insan yaşamında bulunmasına rağmen, günlük yaşamda modern yaşama ulaşamayan büyük bir kitle tarafından aktif yaşatılmaktadır. Modern yaşamda ise kitleler dini bilgileri birer tarihi ritüel olarak kullanmaktadırlar. Tarihi ve kadim bilgi olarak zihinlerdekini yerini korumaktadır küresel olarak. Çocukluk merakının getirdiği tüm soruların sonunda dini bilgiler tamamlama görevi görmekte ve bireyin soru bankasını bitirmektedir veya soru sormayı bıraktırmaktadır yeni soruların gereksiz kaldığı gerekçesi ile.

Sanatsal ve edebi bilgiler ise iyi ve sağlıklı yaşam hedeflerine ulaştığı varsayılan bir kitle tarafından ilgi duyulmakta ve bu alanda bulunanların birbirleri ile olan rekabetlerinden ortaya çıkan bilgiler ancak küresel olarak yayılmaları ve yaşamda olanların da bir an bakıp ilgilendikleri hale gelmektedir. Günlük yaşamlarındaki bir günün bir kaç saati kadar.

Felsefe bilgisi ise sanatsal ve edebi bilgilerin içinde anılmaktadır, günlük yaşamdaki bireyler için. Bu alana ilgi duyanlar ve bu alanla uğraşanlar da birbiri ile ilişkiler içinde olmaya çalışmalarına rağmen sanat ve edebi bilgiler listesinden çıkamamaktadırlar.

Gündelik yaşam bilgisi aile, mahalle, şehir, ülke ve küresel olarak basamaklıdır bireylerin zihninde. Bireylerin hem bedenlerini hem de zihinlerini en çok meşgul eden bilgidir, gündelik yaşama bilgileri. Onu hemen kuşatmış din ve teknoloji kullanım bilgileri gelmektedir.

Varlığa bakışımızla başlayan yazımız, varlığın parçalarında birden yolunu değiştirdi fark ederseniz. Varlık kendine bakmaya çalışana, bu bakışını unutturmayı her zaman başarmakta. Bunu özellikle yapmamakta yapısının büyüklüğünü kavrayamamak, tutamamaktan kaynaklanan bir ucundan köşesinden tutulabilir kadar vermektedir. 

Bu günkü varlığa bakışta, varlık beni bilgi çeşitlerine ve günümüzdeki son hallerini düşündürmeye ve bu konuyla ilgilenmeye yöneltti. 

Varlığa Bakış olarak bu yazı dizisine devam edeceğim. Varlığa baktıkça ondan aldığım parça, kısım yeni bilgileri, fikirleri (ilhamları) yeni kitabım için biriktiriyor olacağım. 

Varlığa bakış, tam görünür haldeki güneşe çıplak gözle bakmak gibidir. Gözlerimiz, zihnimiz kamaşır, gerçeği değil, gerçeğin bizim algımızda, zihnimizde oluşturduğu etkilerini düşünebilir, yazabilir ve konuşabiliriz ancak.

Fek: Varlığa Bakış, yeni kitap notlarım. 


  


18 Nisan 2023 Salı

Gündemi Felsefi Yorumlamak -2



Seçime Doğru

Siyasetçi ve Halk 

Temsil ve Varlık

Siyasetçi için halk varlıktır. Başkan adayının amacı bu varlığın temsili olmaktır. Varlık bütün, onu temsil eden ise örneklemdir. Örneklem veya temsil, varlıktan yönetimi emanet alır belli süre ile.

Varlık, çok çeşitli, sayıca fazla özelliklere sahiptir. Temsilci, varlığı temelde iki ana unsura indirger. 

1. Bedensel

2. Zihinsel

Temsil görevini ve planını bu iki unsur üzerinden oluşturur. 

Fek: Mevzular Açık Mikrofon 10. Bölüm, Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce, BaBala TV, Youtube.


Siyasetçi, ilk tecrübelerinde varlık karşısında benlik bölünmesine uğrar. Siyasetteki edindiği bilgiler ve tecrübeler ile birlikte toparlanma sürecine girmeye çalışır. Varlık hakkında bilgi edindikçe sağlıklı, tutarlı bir zihin ve beden ile devam edebileceğinden şüphe etmeye başlar. Varlık karşısında normal bir birey olarak devam edemeyecektir. Siyasetçi değişmek zorundadır. Varlık siyasetçiyi değişime zorlar. Değişim için varlıktaki ana konulara ve gündemin gereklerine odaklanması gerekecektir. Siyaset temelinde ekip çalışmasını gerektirir. Ekipler (Parti) arası rekabetler sürekli yönetime gelmek veya yönetime ortak olma çabaları içindedirler. Bir ekip içinde süregelen iç rekabetler, dayanışmalar, zıtlıklarda bulunmaktadır. Ekipler tarihsel süregelen olgular üzerinden gitmeyi tanınmak ve oy almak amacıyla varlıkta etkisi olduğu üzere üstlenirler. Varlıktaki hali hazırdaki dünya görüşleri üzerinden temsil üstlenirler. Siyasetçinin tecrübesi ilerledikçe, ekip içinde ve varlıktan gerekli desteği alınca rolü değişir. Benlik bölünmesi bitmiş, benlik bütünlüğüne doğru ilerlemeye başlar aldığı tüm destekler ile birlikte. 

Varlık eğer siyasetçileri her hatasında elemeye kalksa idi. Siyasetçiler sıraya girer ve hata yapana kadar öndeki ve temsildeki görevinde ancak kısa zamanda kalır ve sırasını sonrakine devrederdi. Böyle olunca varlık tam bir hata ayıklama makinesine döner kusursuz bir siyasetçi de ortaya çıkamazdı. O nedenle varlık, siyasetçide affedilir gaflar, hatalar ve affedilmez ve büyük hatalar diye iki gruba ayırır. Önemli ve büyük hata yapmayan siyasetçiler bu açılan yoldan ilerlerler. Siyasetçi, varlık karşısında ve onunla ilişkisinde tüm adımlarını yapılması ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırır. Varlıkla direkt ilişkisi konuşma şeklinde başlar. Siyasetçi retorik ustası yani ikna edici ve gelişmelerde doğru ve hızlı karar alabilme ve eyleme geçebilme yeteneği gelişmiş kişilerdir. Empati, konuların farklılıkları, niyetleri tahmin etme, mantık çelişkilerine karşı dikkatli, vaatler, ekibinin yönetimi ve varlığın beklentilerine göre davranma ve planlarını yapma gibi bir çok özellikleri bulunmaktadır. 

Siyasetçi varlık karşısında hareket alanını genişletmek için varlıktan gizli planlar yapıp uygulayabilmektedir. Ancak şurası kesin ki siyasetçinin hiç bir gizli eylem ve gerçekleşmiş planları varlığı ilgilendiren kısmı ile gizli kalmaz ve unutulmaz varlık tarafından. Varlığın büyük gözü, kulağı ve hafızasından siyasetçinin eğer yaparsa gizli eylem ve planları kaçamaz. Varlık hemen olmasa da sonraki zamanda kendi içindeki bu eylem ve planları içinde sindiremez ve kusar. Bir nedenle ortaya çıkarır. O nedenle siyasetçi gizli eylem ve planlarını yaparken, varlığın onları ortaya çıkardığında kabul edebileceği ve affedilebilir hata olarak yorumlayabileceğini hesaplayarak yapar. Eğer böyle davranmaz ise varlığın bir yönü ile kötü ve yanıltıcı büyük baskısı altında hareket etmiş ve kendi temel ilke ve planları dışına çıkmış olur ve varlığın büyük değişimi, dönüşümünün verdiği olumsuz etkilerine elinden olmadan maruz kalmış demektir. Böyle bir durumda artık siyasetçi temel bütünlüğünden yeni parçalanma dönemine girmiş ve varlığın görünmeyen ve gizli olumsuz akışına kapılmış ve sürükleniyor demektir. Varlıktaki değişim ve dönüşümler siyasetçinin isteksiz temsil görevini sürdürmesine yol açar. Artık siyasetçi kontrolü kaybetmiş varlığın büyük dalgalarında kendini koruyamaz durumda kaderini göremez, varlığa karşı iyi çalışmaların güvencesine sığınır. 

Varlık, siyasetçiye hak ettiğini verecektir. Tarihe iyi ve kötü yanları ile kaydedecektir. Varlığın büyük ilerleyişindeki ufak veya büyük bir not olarak yerini alacaktır.

Siyasetçiler, ülke yöneticileri (önceki kral ve şahlar gibi) varlığın tarihsel büyük akışında kalıcı, temsili meslekler arasındadırlar. 

Bu makam ve görevlerin yüce ve kutsal deyimlerini alması varlığın bir örneklemi ve temsilini oluşturmaları nedeniyledir. 

"Değerli meclis" derken, varlığı temsil etme bilinci ortaya konmakta ve varlığın büyüklüğü ve önemi dikkate alınmaktadır.      

 

11 Nisan 2023 Salı

İyi, Kötü ve Normal


 

Ülkemizde kadim bir söz vardır. " İyi eden iyiliği, kötü eden kötülüğü bulur" . Bu söz doğrudur. Ben burada bunun doğruluğunu felsefi açıdan bir tez ile incelemeye çalışacağım.

İnsan olarak her birimiz çocukluktan itibaren neyin iyi neyin kötü olduğuna dair önce ailemizden başlayan ve yakın çevremizden devam eden süreçte eğitim, öğretimle devam eden ve her türlü yaşantımızda kendimizce değerlendirme sürecine girdiğimiz hayatımız boyunca bu değerlendirme devam etmektedir. Kendi yaşantımızda ve toplum içinde iyi yaşama ya da kötü halde olma olasılıklarını başka örnek birey ve grupların yaşantılarıyla kıyaslayarak, karşılaştırarak sürekli bir değerlendirme yaparız. 

Yaşantılarımız sırasında düşündüğümüz ve eylemde bulunduğumuz olay, olguları, anıları hafızamızda tutarız. İşte bu önemli anları hafızamıza kaydederken amacımız aynı olayları ve benzerleri ile gelecek yaşantımızda karşılaştığımızda kendimiz ve çevremiz için en iyi ve en doğru nasıl hareket ve tutum için de olmamız gerektiğini saptamak ve öyle hareket etmek üzerinedir. Bu olguya tecrübe diyoruz. Aynı veya benzer eylemlerin günlük yaşantımızda tekrarlanması ve bizim bu olanlara karşı hazır ön yargılarımızı oluşturmamız tecrübelerimiz sayesinde olmaktadır. Tecrübe bir yerde hafızada kayıtlı bilgi de denilebilir. Bizler bu tecrübelerimizin akan yaşam ve günlük hayatımızda nasıl kullanmayı ve hareket etmeyi tercih etmemizde, bizim kişisel etki ve tepkilerimizi oluşturmamızla gelişmekte ve ilerlemektedir. 

Şimdi olaylar ve olgular karşısında bir bireyin iyi veya kötü eylem yapması veya yapıldığını görmesi onun o olguları hafızasına da kaydetmesi anlamına gelmektedir. Normal ve sıradan, gerektiği gibi, herkesçe kabul edilebilecek, her zaman olmakta olan olay ve olgular bütünü ise günlük yaşamımızın temelini oluşturmaktadırlar. Günlük yaşam sırasında iyi veya kötü olguları ise bu normalin üstünde inşa edilmekte ve kurulmaktadır. Hafızamız normal gelişimler için yorulmamakta ve günlük uzun akışa uyum sağlar iken iyi ve kötü denilecek olay ve olgular bu akışı değiştirmektedirler. " Bugün normal bir gündü" " İdare ediyoruz" deyimleri iyi ve kötü herhangi olağan dışı bir olayın olmadığını belirtmektedir. Fakat " Bugün nasıl bir gündü öyle, bir çok şeyi bir arada yaşadım hayret" sözleri o günün içinde yaşanan olay ve olguların normalin üstünde iyi veya kötü denilebilecek bir çok yaşantının gerçekleştiğini göstermektedir. İşte çoğu kişi bu normalin üstünde gelişen iyi ve kötü denilebilecek bir çok olay, olguya karşı tutumlarında onu aşmak, onu atlatmak, onları geride bırakmak, olanları unutmak şeklinde bir yol izlemektedirler. Çünkü kendi içlerinde ve hafızalarında kendi oluşturdukları süreli planlar bulunmakta ve bu planlar dışında gelişen ve oluşan olay ve olguları olamaması gerekenler olarak değerlendirmektedirler. Bir örnekle konuyu açalım. Bir birey on yıllık taksitle bir ev alır. Artık bu birey on yıl bir planı vardır. Amacı on yıl normal yaşayıp evine tam olarak sahip olmak ve ev sahibi olduğunu hissedip mekanda varlığını sabitleme, ekonomik gider olarak kira ve diğer ödemleri azaltma ve sorun etmeme, miras unsurunda bir adım atma, mülkle birlikte değer kazanma gibi bir çok konuda kendini mutlu etme bulunmaktadır. Bu bireyin on yıl günlük hayata bakışının temel bakışı ve değerlendirmesi bellidir artık. Bu birey günlük yaşantıda ne yaşarsa yaşasın bu planının normali üzerine bakacaktır diğer gelişme, oluşma ve olasılıklara. Bu birey için en önemli olgu bu amacı olduğu için diğer olay ve olguları bu bakışla değerlendirecek ve tutum almasını sağlayacaktır. 

Aynı tutum ve bakışlar tüm uzun vade planları yapan bireylerde benzerdir. Bu uzun planların bireyde olumlu ve olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu planları iyi veya kötü olarak değerlendirmek şu an için konumuz değildir. 

Felsefeci veya düşünür ise varlıktaki gerçek ve gerekli bilgilere ulaşma hedefinde uzun planlar yaptığı için günlük hayatta karşılaştığı tüm olgu, olay ve bilgilere kendi uzun hedefi çerçevesinde değerlendirir. Bilinçli olarak hafızasına iyi, kötü ve normal kategorilerini doldurmak üzerine yaşayacaktır. İyi, kötü ve normal olay ve olgularda sevinecek, üzülecek ve sakin (yaşayacak, hissedecek, duygulanacak) ve kayıt edecektir. Sonrasında ise bu yaşadıklarını kavramsal olarak sınıflayacak hali ile sıradan bir bireyin hatıra dediği yaşantıları, felsefeci veya düşünür kavrama ulaşacak veriler ve bilgiler olarak bakacaktır. 

Bireyin normali yaşantısında iyi ve kötü olaylar olarak tecrübe ve anı olarak hafızasında hep yeni ve ilk karşılaştığı olay ve olguları kapsamına almalar devam etmektedir. Önceki yaşantılarından bildiği ve hafızasında olan bilgiler ile uyuşan iyi ve kötü olay ve olgular normali olmuştur artık. Onların yeniden değerlendirmesi yapılmamaktadır. Yaşanırken biriken iyi ve kötülerin normal üzerine sınıflandırılması, sıkıştırılması ve yapıştırılması hep ilk başlangıçta oluşturulan uzun dönem planların önceliğinde belirlenmekte ve gelişmekte olduğunu söyleyebiliriz. Uzun dönem planları olan bireyler yaşantılarındaki iyi ve kötü olayları bu planlarına uyması veya uymaması yönünden değerlendirebilmektedirler. İyi ve kötüye bakış mercekleri insanlık genel değerleri üzerine iken şahsi görüşü sorulduğunda kendi yorumları söze gelmeyen bu uzun planlarının etkisiyledir. Bu durumu birey farkında olmadan bilinçaltındaki tutum ve yargının etkisi ile oraya koyabilmektedir. 

Birey günlük yaşantılarındaki iyi ettiklerini ve kötü ettiklerini veya kendisine edilen iyilik ve kötülükleri hafızasına belleğine kaydetmektedir. Sonraki yaşantısında tekrarlanma durumlarında kendi ve çevresinde gördüğü önceden bildiği iyi ve kötüye göre mutlu ve mutsuzluğu pekişmektedir. Kötü bir eylem yapan bir birey sonra bu anısının aynı kötülüğü yapan bir başkasında gördüğünde kendisi yapmış gibi duyguları yaşamakta ve mutlu veya mutsuzluğuna etki etmektedir. İyi davranışlar yaptığında geçmişteki iyiyi hatırlamakta, iyi yapanları gördüğünde de kendi de yapmış gibi mutlu olmaktadır. 

Sonuç olarak iyi ve kötü bizimle beraber varlığını belleğimiz aracılığı ile sürdürmeye devam etmektedir. Ondan kurtulamaya, unutmaya çalışmak boşa kürek çekmek gibidir. İyi ettiklerimiz kötü ettiklerimiz geçmişte kalmamaktadır. Her an bizimle ve belleğimizde bulunmakta ve yeni eylem ve amaçlarımızda bize ve kararlarımıza etki etmektedirler. Birey çevresinde oluşan ve kendinde benzeşim oluşturan iyi olay ve olguları bilinçaltında, bilincinde ve normalinde artık otomatik ve hızla sahiplenirken mutlu olur. Aynı şekilde çevresindeki olan ve oluşan her türlü kötü olay ve olgudaki kendi belleğindeki kendisine olan benzeşimleri sahiplenir, benzeşim olmayanları dışlar. "Ben bu kadar kötü değilim, bu kadar da olmaz" diyerek dışlar. " Bu kötü bir olay derken dış sesi, iç sesi aynı ben" diyebilmektedir. " Bu kişi ve olay çok iyi derken dış sesi, iç sesi aynı ben", " Bu kadar da iyi olamaz, bu benden de iyi" diyen bir içses bulunmaktadır. 

İç sesimiz dış ilişkilerden sakladığımız ve belleğimizden gelen tecrübelerimizdir.   

"İyi eden iyi, kötü eden kötü bulur". İyi veya kötü ettiklerimiz veya bize edilenler sürekli belleğimizde var olmaya devam edilirler ve bu varlıklarının yeni oluşan olay ve olgular ile bizim ilerleyen günlük yaşantıda mutlu veya mutsuz olmamıza etki etmektedirler.



10 Nisan 2023 Pazartesi

İnsan Kültürü ve Doğa ilkeleri İlişkileri -15

İnsanın Kültür içindeki ilişki olasılıkları  

Bu yazı dizimizde toplumsal olarak bireylerin, grupların, toplulukların, birliklerin, ülkelerin birbiriyle olan geniş ilişkiler ağına felsefi açıdan her yönleriyle inceleyecek ve tespit, saptamalar yapacağız. Önce tikel örneklere değinip sonra tümele doğru uzun bir yolculuğa çıkacağız. Bazen de tümelden tikel örneklere doğru ilerleyeceğiz.

İnsanları Değiştirebilir miyiz?

Halk dili ile yapılan bu soru başlığının cevabı da hazırdır. Bu soru genellikle evlilik öncesi eşlerden birinin evleneceği kişinin onaylanmayan alışkanlıklarını değiştirebileceği üzerine ümit taşıdığı fakat gerçekleşme olasılığının az olduğu gerçeğine ait cevap hazırdır.  O da " Değiştiremeyiz" dir. 

Felsefenin soru ise şöyledir, " İnsanların kültürel gelişimini hızlandırabilir miyiz?". Bu sorunun cevabını modern yaşantıda işler halde görmekteyiz. Eğitim ve öğretimle insanın kültürel gelişimini hızlandırama çalışmaları yapılmaktadır hali hazırda. 

Bireyler arası ilişkilerde bir arada bulunma zorunluluğu  ve olasılığı karşısında taraflar karşı tarafın alışkanlık ve amaçlarında hatalar, yanlışlıklar görüp, çözüm yollarını da biliyorsa, söz ve eylemler ile bunları düzeltmesine yardımcı olmayı düşünür mü? Düşünse bile yardım eder mi? Yardım etse bile başarabilir mi? 

Bireyler bir çok mekan ve şartlarda bir arada olma zorunluluğunda ve olasılığında birlikte zaman geçirme durumunda bulunmaktadırlar. ABD sinemasında bu haller bireylerin agresifleştiği ve birbirlerine üstün gelme ve hakimiyet rekabeti içine girme olasılığına sıkça yer vermektedir. Böyle bir durumda bireyler birbirlerinin hatalarını, eksikliklerini düzeltmesine değil, karşıdaki eksikleri kendilerine avantaj olarak alma ve baskın olmaya çalışma kozu olarak kullanma olasılıklarına doğru ilerlemesine tanık oluruz. Modern yaşamda böyle birliktelikteki ilişkilerde bireyle iki davranış şablonu taşırlar. Birincisi bulunulan mekan ve şartların kurallarına göre ilişkilerini düzenlemek ve davranmak. İkincisi ise mekan ve ortamda sergilenmesi gerekmeyen tavır ve tutumlarını saklamak şeklindedir. Buna örnek bir işyerinde tecrübeli çalışanlar o işyerinin belli kurallar ve düzeni gereği ilişkilerini düzenler iken ortama gelmiş yeni tecrübesiz çalışan işyerinde evindeki veya ailesindeki ilişkilerini sergilemeye çalışabilmektedir. Özellikle stajer çalışanlarda bu tedirginlik görülür. Hangi davranış kalıbını kullanacağını henüz bilememektedir ve öğrenmeye çalışmaktadır. Normalde sade ve renk vermeyen davranış kalıbını sergileyen stajer en doğrusunu yapmaktadır. Çünkü ortamın şart ve usullerini öğrenene kadar böyle davranması gerecektir. Bu şartlarda çalışanın davranış kalıplarının darlığı ve genişliği ortama uyum açısından ilk zamanlarda bir strese tabi olma veya onunla başa çıkabilme olasılığını ortaya çıkarır. Stajer bulunduğu mekan ve ortama uygun davranış kalıpları taşıyorsa o işle ilgili yeti ve yeteneklerinin olma olasılığı artar. Taşımıyorsa stresle birlikte uyum sorunu ortaya çıkabilecektir. Bu stajerin başka iş yeri ortamlarda şansını denemesi gerekecektir veya bulunduğu ortamı kendi tarzına göre yeniden dizayn edebilme olasılığına da yönelebilecektir. Burada stajerin mesleğine olan tutumu belirleyici olacaktır. Mesleğini sevip sevmediği, yetilerini destekleyip desteklemediği burada ortaya çıkacaktır. Bu şartlarda uyumsuzluk ortaya çıkarsa stajer ortam ve meslek arasında sorunun hangisinde olduğunu saptaması gerekecektir. Sorun ortamsa mesleğine başka ortamda devam etmesi gerekecek, sorun meslek ise mesleğini değiştirme planları içine girmesi gerekecektir. 

Tikel bir örnekten yola çıktık. Şimdi tümelden tikele doğru yol alalım. Bir polisin meslek değiştirip, masa başı maliye memuru olması, bir köylü ve kasabalının şehre yerleşmesi, bir biyoloğun aktif laboratuvardan masa başına sabitlenmesi, yolculuğa ve mekan değiştirmeye alışmış bir şoförün ambar memurluğuna sabitlenmesi gibi bir çok tümel örneklerde ortam ve meslek çelişkilerini bireylerde görebiliyoruz. Tabi ki bu durum çoğunlukta bulunmaz. Çoğunluk hem ortam hem de meslek uyumundadır. 

Bir çok bireyin diğer bireyler ile ilişkilerinde öncüllediği bir çok gizli tuttuğu ve sakladığı amaç ve tutumları bulunmaktadır. Öncelikle zayıf ve eksikliğini hissettiği bir çok konuda tatmin arayışına girmektedirler. En öndeki sıralarda bulunanlar ekonomik ve cinselliktir. Ekonomik, sistemin işleyiş tarzı  ve toplumsal katmanın baskısıdır. Çocukluktan gelen ekonomiye olan sabitlenmiş alışkanlık ve bakış tarzlarının bunda önemli etkisi olmaktadır. Diğer unsur olan cinsellik ise doğal bir yapıdır. Diğer canlılarda mevsim, etken olurken insan kültüründe şart, sınırları ve zamanı toplum tarafından belirlenmiş kurallara bireylerin gizlice ve bedensel kontrolsüzlüğün etkisinde uymaması bulunmaktadır. Cinsellik toplum tarafından gizli olması kuralını bireyler adeta bu açıktan yararlanmak için gizli olan gizli kalır cinliği ile kuralı kırmak için fırsat kollamakta gibi görünmektedirler. Her an ve her yerde ama gizli olarak olma olasılıkları zihinlerini adeta esir almış gibidir. Önce Brezilya dizileri şimdi ise dünya rekoru kıran ülkemiz Türkiye dizileri hızlı ve zeki senaristlerince izleyicilerine katarsiz yani ruhsal rahatlama olanağı sunmaktadırlar adeta. Sloganları da şudur. " Siz hayal edin, biz diziyi çevirelim veya durun ve izleyin  sizin zihinlerini doldurduğunuz ekonomik ve cinsellik hayal ve fantezilerinizi size sunalım ve sanki gerçeğe ulaşmış gibi sizde zihninizdeki ağırlıkları atın ve rahatlayın bu sayede".

Ülkemiz dizilerimizin rekor izlenme ve dünya dizi sanatı sektöründe birinci sıraya gelişini bu usta senarist, yönetmen ve oyunculara borçluyuz. Onlar bir anlamda birey ve toplum psikoloğu gibi çalışmaktalar. Eh ne diyelim başarılarının devamını dileriz.