Canlıların toplu yaşaması, insanların toplum olarak yaşaması doğal bir zorunluluktur. Toplumdaki iletişim, düzen, sistem vb. gibi tüm unsurlar ise insanların oluşturduğu kültürdür.
Biz insanlara insan olma özelliğimizi kazandıran toplum ve onun düzenidir. Birlikte olmak bize güven ve mutluluk verir. Sorunlu ve kazaları olsa da toplum en doğal ve en iyi yaşama biçimidir biz insanlar için. Toplumda yaşamak insan ömrünü uzatır, varlığını büyütür. Toplum varlığını korumak için bir çok kültür oluşturmamız gereklidir. Vatan, millet, ülke, halklar gibi kültürler tarih boyunca deneyimlerle oluşturulmuştur.
Canlılığın ortaya çıkışı ve gelişimi zaten birleşme, bölünme ve birlikte yaşama üzerine kurulu başlamıştır. Dna birleşerek hücreyi sonra dokuları ve organlara doğru ilerlemiştir.
Canlılar çoğalmasıyla avlanma ve kaçınma güdüsü başlamış, aynı türler birlikte yaşayarak korunma ve çoğalmaya devam etmişlerdir.
En kalabalık ve çeşitlilik önce bakteri ve virüslerde sonra bitkilerde görülmektedir.
Büyük canlılar olarak bitkiler doğanın temelinde bulunmaktadır. Gezegenimizin yer örtüsü ve hava yastığı konumundadır.
Sonra en kalabalık otçullar gelmektedir. Bu kadar bitki olunca ondan beslenen canlı da fazla olacaktır haliyle. Ama bir şartla bitki varlığını tehlikeye düşürmemeleri gerekmektedir. Bitki biterse otçul da biter. Çoğalan otçullarla onlara avcı olması gecikmemiştir. Çoğalan canlının düşmanı hemen gelişmektedir. Onlardan beslenen bir tane tür olsa gerisi çorap söküğü gibi gelir. Besinin bolluğu karşında o tür büyür dallanır budaklanır.
Yeryüzü örtüsünde bulunan mantar, bakteri, virüsler flora dan fauna ya geçişi sağlamış sonraki bitkiler çoğalmış ve uzun süre yeryüzünün en büyük canlıları olmuşlardır. Rüzgar, ısı, su ve kimyasalları kullanarak varlıklarını geliştirmişlerdir. İklimleri etkilemiş atmosferi şekillendirmişlerdir. Önce bitkilerden beslenme ve ortaklık kuran bakteriden büyüyen böcekler olduğunu tahmin ediyorum. Böcekler hem bitkiden beslenme hemde ortaklık yapmışlardır.
Bitki temelindeki bu düzen uzun bir süre sürmüştür. Böceklerden beslenen canlılar daha da büyümüş bitkilerden de beslenmeye başlamışlardır. Dinazorlar bu bitki bolluğunda devleşmişler ve bitki miktarına zarar verir olmuşlardır. Bitkilerin azalmasıyla atmosfer direnci düşmüş gezegenimiz dış tehlikelere açık hale gelmiştir. Meteor ve tehlikeli güneş ışınları canlılara zarar vermeye başlamıştır.
O dönemler yeryüzüne tek bir meteor düşmesi değil yüzlerce yıl milyarlaca meteorun düşmesi mümkündü. Atmosfer paramparça olmuş haldeydi bitkilerin azalmasıyla, güneş ışınları direk geldiği için tüm canlılarda öldürücü bir etki bırakması doğal bir süreçti. Dinazorlar küçülmeye başladılar beslenmeleri kısıtlanınca böceklere yöneldiler. Kuşların önceki dinazor oldukları biliniyor.
Bitkilerden beslenen canlılarda bir azalma olup bitkiler için risk kalkınca atmosfer koruması tekrar düzelmiştir.
Ekolojik sistemde çağolan bir canlının düşmanları oluşmakta olup o canlıdan beslenme olanağı bulan türler gelişir, çoğalırlar.
Amaç beslendikleri türü yok etmek değildir. Varlıklarını artırmak büyütmektir.
Dinazorlar bilinçli ve özellikle bitkilere zarar vermediler. Aşırı büyümeleri bitki oranın çok olmasıyla kendilerinin devleşmesi ve düşmanların kendilerine zarar verememesiydi. Yeryüzündeki hiç bir canlının dinazorlardan beslenerek sayısını azaltması imkanı yoktu.
Bitkiler tekrar çoğalınca otçullar da devasa olamasa da arttılar, onların artması düşmanların ortaya çıkması anlamına gelmekteydi. Etçiller otçulların artmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bitkiler, otçullar ve etçiller hepsi toplu yaşamaktadırlar. Ekolojik düzen böyledir. Canlıların birlikte yaşaması dna dan başlayan bir doğal bir temele sahiptir.
İnsan ise hem otçul hemde etçil olarak daha önce ortaya çıkmamış iki özelliği bir arada bulundurmaktadır. İnsanların çoğalmasıyla toplum olmaları çok uzun bir süre sürmüştür.
Toplum olmak doğal bir zorunluluk olup düzen, sistem, iletişim gibi toplum olmayı sürdüren araçlar, eylemler, edimler kültürdür.
Biz insanlara insan olma özelliğimizi kazandıran toplum ve onun düzenidir. Birlikte olmak bize güven ve mutluluk verir. Sorunlu ve kazaları olsa da toplum en doğal ve en iyi yaşama biçimidir biz insanlar için. Toplumda yaşamak insan ömrünü uzatır, varlığını büyütür. Toplum varlığını korumak için bir çok kültür oluşturmamız gereklidir. Vatan, millet, ülke, halklar gibi kültürler tarih boyunca deneyimlerle oluşturulmuştur.
Canlılığın ortaya çıkışı ve gelişimi zaten birleşme, bölünme ve birlikte yaşama üzerine kurulu başlamıştır. Dna birleşerek hücreyi sonra dokuları ve organlara doğru ilerlemiştir.
Canlılar çoğalmasıyla avlanma ve kaçınma güdüsü başlamış, aynı türler birlikte yaşayarak korunma ve çoğalmaya devam etmişlerdir.
En kalabalık ve çeşitlilik önce bakteri ve virüslerde sonra bitkilerde görülmektedir.
Büyük canlılar olarak bitkiler doğanın temelinde bulunmaktadır. Gezegenimizin yer örtüsü ve hava yastığı konumundadır.
Sonra en kalabalık otçullar gelmektedir. Bu kadar bitki olunca ondan beslenen canlı da fazla olacaktır haliyle. Ama bir şartla bitki varlığını tehlikeye düşürmemeleri gerekmektedir. Bitki biterse otçul da biter. Çoğalan otçullarla onlara avcı olması gecikmemiştir. Çoğalan canlının düşmanı hemen gelişmektedir. Onlardan beslenen bir tane tür olsa gerisi çorap söküğü gibi gelir. Besinin bolluğu karşında o tür büyür dallanır budaklanır.
Yeryüzü örtüsünde bulunan mantar, bakteri, virüsler flora dan fauna ya geçişi sağlamış sonraki bitkiler çoğalmış ve uzun süre yeryüzünün en büyük canlıları olmuşlardır. Rüzgar, ısı, su ve kimyasalları kullanarak varlıklarını geliştirmişlerdir. İklimleri etkilemiş atmosferi şekillendirmişlerdir. Önce bitkilerden beslenme ve ortaklık kuran bakteriden büyüyen böcekler olduğunu tahmin ediyorum. Böcekler hem bitkiden beslenme hemde ortaklık yapmışlardır.
Bitki temelindeki bu düzen uzun bir süre sürmüştür. Böceklerden beslenen canlılar daha da büyümüş bitkilerden de beslenmeye başlamışlardır. Dinazorlar bu bitki bolluğunda devleşmişler ve bitki miktarına zarar verir olmuşlardır. Bitkilerin azalmasıyla atmosfer direnci düşmüş gezegenimiz dış tehlikelere açık hale gelmiştir. Meteor ve tehlikeli güneş ışınları canlılara zarar vermeye başlamıştır.
O dönemler yeryüzüne tek bir meteor düşmesi değil yüzlerce yıl milyarlaca meteorun düşmesi mümkündü. Atmosfer paramparça olmuş haldeydi bitkilerin azalmasıyla, güneş ışınları direk geldiği için tüm canlılarda öldürücü bir etki bırakması doğal bir süreçti. Dinazorlar küçülmeye başladılar beslenmeleri kısıtlanınca böceklere yöneldiler. Kuşların önceki dinazor oldukları biliniyor.
Bitkilerden beslenen canlılarda bir azalma olup bitkiler için risk kalkınca atmosfer koruması tekrar düzelmiştir.
Ekolojik sistemde çağolan bir canlının düşmanları oluşmakta olup o canlıdan beslenme olanağı bulan türler gelişir, çoğalırlar.
Amaç beslendikleri türü yok etmek değildir. Varlıklarını artırmak büyütmektir.
Dinazorlar bilinçli ve özellikle bitkilere zarar vermediler. Aşırı büyümeleri bitki oranın çok olmasıyla kendilerinin devleşmesi ve düşmanların kendilerine zarar verememesiydi. Yeryüzündeki hiç bir canlının dinazorlardan beslenerek sayısını azaltması imkanı yoktu.
Bitkiler tekrar çoğalınca otçullar da devasa olamasa da arttılar, onların artması düşmanların ortaya çıkması anlamına gelmekteydi. Etçiller otçulların artmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bitkiler, otçullar ve etçiller hepsi toplu yaşamaktadırlar. Ekolojik düzen böyledir. Canlıların birlikte yaşaması dna dan başlayan bir doğal bir temele sahiptir.
İnsan ise hem otçul hemde etçil olarak daha önce ortaya çıkmamış iki özelliği bir arada bulundurmaktadır. İnsanların çoğalmasıyla toplum olmaları çok uzun bir süre sürmüştür.
Toplum olmak doğal bir zorunluluk olup düzen, sistem, iletişim gibi toplum olmayı sürdüren araçlar, eylemler, edimler kültürdür.
Sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi tüm sosyal bilimleri kozmolojik temel yasalara göre değil, canlılığın kozmolojik temel yasalar üzerine oluşturduğu kendine özel yasalarına göre yorumlayıp, araştırıp geliştirilmesi referansının ona göre alması gerekmektedir. Böyle yapıldığı takdirde doğru bilgiler ışığında sorunların çözülmesi ve geleceğe dair doğru politikaların oluşmasına hizmet edilebilir.