21 Ağustos 2014 Perşembe

Hayalindeki Aşk

Boşuna arama hayalinin aşkını,
Bulamaz alırsın hayal kırıklığını,
Varlıklı olsan taşırsın yanılgını,
Yoksul olsan yaşarsın yazgını.

Güzelini bulursun, zıttır huyları,
Huyu bulursun, zordur şartları,
Şartları bulursun, gelir şutları,
Fırtınada yüzmektir bunun adı.

Beklersin gelmez yıllar geçse,
Sen gidersin, adın olur takipte,
Anlaşılamazsın hangi niyette,
Arama kendini boş yüreklerde.

Aşk yontulmamış bir taştadır,
Çizilmeye hazır bir tuvaldedir,
Yazılmaya başlanmış flimde,
Roman, tiyatro, bir şiirdedir.

Aşkını arama yarat, sevginle,
Harika çiçeği yetiştirircesine,
Harika bir dünya istercesine,
Yüzyıl icadını keşfedercesine.

En güzel heykeli mermerinde,
En güzel resmi yap tuvalinde,
En güzel şiirini yaz sevgilinde.
Aşkını arama oluştur, eserinde.

Özkan Salman

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Cehennemden Kaçış

Kalabalıklar toplanmaya başladı,
Caddelerden meydanlara yayıldı,
Demokratik bir yönetim isteğinde,
Özgür, medeni yönetim peşinde.

Cevap baskı oldu, geri püskürtme,
Şiddetli, sert, acımasız öldürülme,
Tüm ülkeye yayıldı, ani bölünme,
Her yer dönüşmüştü kan gölüne.

Ortalık karanlık,sis,toz içinde,
Haklı, haksız karıştı birbirine,
Baba oğula, kardeş kardeşe,
Hepsi düşman oldu birdenbire.

Gözler apaçık, kulaklar dinlemede,
Zihinler bulanık,ölümü seyretmede,
Tüyler diken diken, eller tetikte,
Düşman her yerden beklenmekte.

İnsanlık yoktu artık, can pazarında,
Dünya bir izleyiciydi vahşi arenada,
Çoğu üzülürken kimileri kahkahada,
Başarı sağladılar şeytani planlarında.

Her yerinde hastalık, yara, ölüm,
Korku, öfke, kin, nefret ve zulüm,
Cehennem kapısı açılmışcasına,
Zebani, şeytan artık cirit atmakta.

Azrail olmuş insanlar, dolaşıyorlar,
Yer gök vahşet, ölüm saçıyorlar,
Ülkede kural, güvenlik kalmamış,
Halklar cehennemden kaçıyorlar.

Komşumuz aç yatarken uyuyamayız,
Acılar içinde kıvranırken seyredemeyiz,
Ölümle karşı karşıyasa bırakamayız,
Yar ve yardımcı olur aileden sayarız.

Özkan Salman

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Bilinç Geleceğe Doğru Çalışır

Bilincimizin çalışması prensibi gelecek zamanla ilgilidir. Ne yapmamız ve yapmamamız gerekli olduğu ile bilincimiz meşgul olur. Geleceğe dair planlarımız, hayallerimiz hep bilincimizle ilgilidir. Geçmiş anılır, bugün yaşanır gelecek ise bilincimizi harekete geçirir. Duyum ve duygularımız yaşadıklarımızdır. Bilincimiz ise zaman ile bağlantılıdır. Bilinçli olma hali geçmiş, şu an ve gelecek ile bağlantıda olmaktır.

Uykudan uyandığımızda bedensel refleksimizle mekana,  bilincimizle zamana bakarız. Beden yavaş, bilinç hızlıdır. Bilinç beyinde evrenin örneklemini işler.

Beden için zaman harekettir.

Bilinç için zaman plan, programdır.

Bilinç, geçmişi tecrübe edinilmiş, yaşanmış bir bilgi niteliğinde değerlendirir.

Şimdiki zaman ise fiziksel duyum ve algıların aktif olduğu yani ön planda olduğu andır.

Gelecek algımız bilincimizi etkiler.

Karamsar ve iyimser olmamız olayları değerlendirme şeklimizle ilgilidir.

Kötü olayları sürekli düşünürken iyi olayları gözden kaçırmak sağlıklı bir değerlendirme olmaz. İyi ve kötü olaylar olmaktadır. Bazen iç içe, bazen biri diğerini oluşmasına neden olarak.

Çağımızın iyiye gidip gitmediğini insanlık tarihine bakarak tahmin edebiliriz. İyi hali kötü halinden daha çoktur. İletişim, sağlık, barış, özgürlük gibi önemli olguların geçmişe göre daha iyi olduğunu ve olacağını söyleyebiliriz.

Tarihin ilerleyişi sürekli iyi olmamaktadır. Toplumların gelişmeleri de eşit düzeyde değildir. Küresel ilerleme bu farklılıkların ortak değerlerini yaratmaya devam etmektedir.

Bunu da teknoloji sağlıyor, yani bilim bilinci.

 Özkan Salman    

Miras Yedi

Karun babasından, miras aldı Harun,
Malvarlığı çok, nakit ise pek yoktu,
Satmaya başladı malları birer, birer,
Her satış, sevinen az, üzülen çoktu.

Çevresi doldu taştı, dostla, hasımla,
Çalıştı, çok iyi şeyler yaptı çabasıyla
Miras azalıp borçlar artarken yavaşça,
Daha fazla güç için pay verdi tebasına.

Çevresine ya benden ya da uzak ol,
Herşey siyah beyaz, ya hep ya hiç,
Her uyarım emir, ricam ise kanundur,
Hata, suç, yanlışlarım hep komplodur.

Halktan biriydi, öyle de kaldı locada,
İvedik izler, zübüğü okur bu hususta,
Bilgi emrinde olmalı, zihninde değil,
Hünerin imar etmek, üretmek değil.

Tarihi sever, birlik ararken ortadoğuda,
İnanç yönetiminde lider olma yolunda.
Eski geri gelmez, hayallerde olsa da,
İnanç patikası bitmez, anayol olsa da.

Emper liberal'den demokrasi gelir mi,
Elekle un, kaşıkla su, deva edilir mi,
Onay için İşçiden alıp, fakire verilir mi
Mirasyediliğe zenginlik denilebilir mi.

Özkan Salman





8 Ağustos 2014 Cuma

Doğada Çelişki Yoktur

Çelişki insan mantık, önerme ve yargılarının bir ürünüdür.

İnsanlık bir arada varlığını devam ettirebilmesi için kural, mantık ve değerler oluşturmuştur. Bu sayede doğa karşısında çaresizlik ve yok olma tehlikesini atlatmıştır, şu ana kadar.

Doğada, sayısı çoğalan canlıların ya birbirlerini yok ederek ya da kendileriyle beslenen canlıların artması yolu ile nüfus sınırlaması ortaya çıkar. Doğa arenası canlıların gladyatörce birbirine üstünlük sağlamaya çalıştığı bir ortamdır.

İnsan araç kullanarak ve bilgiyi taşıyarak. Doğanın bu nüfus planlamasının dışına çıkmıştır. İnsanla beslenerek çoğalan bir canlı çeşidi henüz ufukta gözükmüyor. Aynı türlerin birbirini yok etme şıkkı ise hala insanlık için olasılık dışı değil. İnsanla beslenip çoğalan canlı tehlikesi olmamakla birlikte insanın, insanı yok etme tehlikesi hala sürüyor.

"İnsan, insanın kurdudur." " Büyük balık, küçük balığı yer " Doğaya özgü deyimlerdir.

Birey ve toplumdaki çelişkiler her zaman olmaktadır. Biz insanların çelişki dediği her şeye doğa seçenek ve olasılık cevabını verir. İnsanın farkında olduğu ve olmadığı bir çok çelişki vardır. Söylenen ile yapılan, düşünülen ile yaşanılan, tutum ile davranılan, fikirler ile savunulanlar gibi bir çok şekilde hepimizde çelişkiler varlığını sürdürür.

Çok açık ve bariz bir şekilde kişi çelişkilerini bilerek yaşıyor ve çevresindekilerin de bunları bildiğinin farkında ise ve aynı kişide çelişkiler yumağı bir karakter halinde artış sağlıyorsa bu insanın ruh ve beden yönden sağlıklı olması çok zordur.

Çok çelişik olmak insanın yaşamasını zorlaştırır. Psikolojik olarak çevresi ile olan ilişkileri bozulur. Kanser gibi ölümcül hastalıklara açık hale gelir. Kaza, bela ve düşmanlık sarmalına maruz kalması büyük olasılık taşır.

Doğada ve evrende çelişki yoktur. Çelişkiyi, insan mantık, değer, yargı, bilgi vb. olgularıyla oluşturmuştur.

Madde ve enerji büyük boyutlarda( Newton ve izafiyet) farklı, küçük boyutlarda(kuantum) farklı mı davranıyor, bulunuyor. Bu durum biz insan mantığı için henüz bir çelişki gibi duruyor olabilir.

Bir yusufçuğun suda kurtçuk olarak yaşarken belirli bir gelişme evresinden sonra su dışında kabuğundan çıkıp uçmaya başlaması da bir çelişki midir ? Biz yusufçuğun yaşam döngüsünün tümünü öğrendiğimiz için bu çelişik olmaktan çıkar.

Madde ve enerjinin hem büyük ve yoğun haliyle hem de küçük ve seyrek halinin tüm çerçevesini belirleyene, öğrenene kadar bir çok bilinmezlik bizlere çelişik görünecektir.

Çelişki, biz insanların birlikte yaşamayı geliştirmek adına ortaya çıkardığımız, zıtlıkları ve eksiklikleri tanımlamaya yarayan bir kavramdır.

Özkan Salman


7 Ağustos 2014 Perşembe

Deniz Suyunu Kullanma Zamanı Geldi, Geçiyor

Deniz suyunda en fazla tuz olmak üzere bir çok minerallerin bulunduğunu biliyoruz. Deniz suyunu içme ve kullanma suyu haline getirmek mümkün. 

Maliyeti yüksek olmasına rağmen teknoloji ve güneşi kullanarak maliyetler çok düşürülebilir.

Deniz suyun buharlaşmasını güneşle başlatıp buharlaşan suyun teknolojik olarak toplanması su sıkıntısını gidermesini sağlayacaktır.

Deniz suyunun oluşturulacak güneş havuzlarına yönlendirilmesiyle başlanabilir. 

Havuzlarda güneş ışığı ile buharlaşma olacak incelikte bulunan deniz suyu buharı üste toplanarak temiz su kanallarına aktarılabilir.

Deniz suyundan içme ve kullanma suyu elde etmek için proje yarışmaları düzenlenebilir, üniversitelerde araştırma ve deney laboratuvarları açılabilir. Öncelikle devlet bakanlık aracılığı ile bu konuyla öncülük yapmalıdır. Özel sektöre destek vermeli ve teşvik etmelidir.

Enerji için güneş, su için deniz kullanıldığı dönemler İnsanlığın altın çağı başlamış olacaktır.

Özkan Salman



4 Ağustos 2014 Pazartesi

İnsalığın Evrene Yayılışı "Ay"dan Başlamalı

Uzaya bakıyoruz. Uçsuz bucaksız görünüyor. Ulaşabildiğimiz görüntülerde, canlı gezegenlere henüz rastlayamadık. Evrende yalnız mıyız sorusu hala evet cevap şıkkıyla duruyor. Canlı olma olasılığının fazlaca olması da.

Tekrar tekrar izlemekten sıkılmadığım ve takip ettiğim iki dizi var.

İlki Morgan Freeman'in gayet iyi sunduğu "Through the Wormhole" bilimsel belgeseli. İkincisi ise Neil deGrasse Tyson'ın sunduğu "Cosmos: a Spicetime Odyssey".

Uzay çok geniş. Yıldızlar arası mesafeyi ışık hızı ile belirtebiliyoruz. Uzaklarda canlı arama ve başka neler olduğuna dair merakımız hep sürecek.

Biz insanlar bu süre içinde küresel barışı sağlamak için işbirliği içine girmeye çalışırken, bir yandan da hızla uzaya genişleme olanağını oluşturmalıyız diğer yol olarak.

Önce "Ay"dan başlanabilir.

Ay'da öncelikle bitki yetiştirilmelidir. Ay'ın yeraltında oluşturulacak bitki, bakteri ve böcek floryası güneş ışığının kontrollü gelişini sağlayarak çoğalıp yayılabilir. Yeraltı yaşamının tüm Ay yüzey altına yayılması sonucunda dış bağlantısının oluşması kaçınılmaz bir şekilde canlılığın şartlarına uygun haline gelmesiyle sonuçlanacaktır.

Ay'ın yeraltından başlamak öncülere değerli madenlere de sahip olma hakkı verecektir. Bu kazanç da "Doğa Oluşturma" yarışını hızlandıracaktır.

Ay yeraltı doğasını oluşturma çalışmalarında robotlar kullanılabilir. Enerjisini güneşten ve ay toprağının bir maddesinden alabilecek robotlar. Birbirini tamir edebilen amaçları " Sadece Ay'ın düzenlemesi ve insanlara hazırlaması" olan robotlar.

Robotların insanın düşmanı olacağı ve kendilerini sistemin hakimi olmaya çalışacağı korkusunu yaşamak için çok uzun süre var. Önce onlar insanlık için çok çalışacaklar. Onların temel amacı asker olmak değil uzayda keşifçi olmaktır. Günlük hayatta ise lokal ve sınırlı olmalılar. Mutfak robotu gibi.

Özkan Salman


1 Ağustos 2014 Cuma

Evrensel İnsan Yaşam Projesi

Yaşama Koşullarını düzenleme, eşitleme ve paylaşma

İnsanlığın bir arada barış içinde yaşamasının bir çok yolları vardır. Tüm dünyanın kabul edebileceği yaşama amaçlarının birleştirilmesi çoğu insanın hayalidir.

Bir insanın ömür boyu sahip olmak istediği iki ana unsur vardır. Bu iki ana unsur diğer tüm ihtiyaç, istek ve mutluluğunun çekirdeğini oluşturur.

  • Edim
  • Tüketim

Edim : Hareketi temsil eder, meslek başta olmak üzere, çalışma, uğraş, ilgilenilen, sevilen her türlü edim, hareket, işi anlatır. meşgul olma, oyalanma, araştırma, keyifli veya zorunlu uğraşlar vb.

Tüketim : İnsan ihtiyaçların bireysel ve toplumsal saptanmış, belirlenmiş ortak bir anlayışla kabulllenilebilen her türlü fiziksel ve ruhsal ihtiyaçların giderilmesi.

Yeni dünya yaşayış düzeni

Yaşama Koşulları : Edim ve Tüketim unsurları.

Düzenleme : Edim ve Tüketimin her türlüsünün belirlenip, birey ve toplum için standartının oluşturulması.

Eşitleme : Oluşturulan tüm standarların zaman, fayda, değer olarak dengelenmesi, çevrilebilir olması.

Paylaşım : Edim ve tüketim standartlarının dengelenmiş bir biçimde her birey ve topluma paylaştırılması ve taksimi.

Örnekler :

Bir ülkede her türlü üretim ve hizmet unsurlarının bölgeler arasında paylaşılaması. Tarım ürünlerinin uygun arazi ve iklim şartlarına göre üretim görevi paylaştırılması.

Sanayi, teknoloji ve hizmet sektörlerinin de bölgesel paylaşımın yapılması.

Tüm meslekler puan sistemine dahil edilerek, ücret, süre ve zorluk standartlarının ışığında eşitlenmesi, dengelenmesi.

Ülkesel seviyeden küresel seviyeye karar birliği ile geçilmesi.

Evrensel İnsan Yaşam Projesi.

Yeni yaşam projelerine ihtiyacımız var. Mevcut düzenler yetersiz kalıyor.

Özkan Salman