Uzaya bakıyoruz. Uçsuz bucaksız
görünüyor. Ulaşabildiğimiz görüntülerde, canlı gezegenlere
henüz rastlayamadık. Evrende yalnız mıyız sorusu hala evet cevap
şıkkıyla duruyor. Canlı olma olasılığının fazlaca olması da.
Tekrar tekrar izlemekten sıkılmadığım
ve takip ettiğim iki dizi var.
İlki Morgan Freeman'in gayet iyi
sunduğu "Through the Wormhole" bilimsel belgeseli.
İkincisi ise Neil deGrasse Tyson'ın sunduğu "Cosmos: a
Spicetime Odyssey".
Uzay çok geniş. Yıldızlar arası
mesafeyi ışık hızı ile belirtebiliyoruz. Uzaklarda canlı arama
ve başka neler olduğuna dair merakımız hep sürecek.
Biz insanlar bu süre içinde küresel
barışı sağlamak için işbirliği içine girmeye çalışırken, bir yandan da hızla uzaya
genişleme olanağını oluşturmalıyız diğer yol olarak.
Önce "Ay"dan başlanabilir.
Ay'da öncelikle bitki
yetiştirilmelidir. Ay'ın yeraltında oluşturulacak bitki, bakteri
ve böcek floryası güneş ışığının kontrollü gelişini
sağlayarak çoğalıp yayılabilir. Yeraltı yaşamının tüm Ay
yüzey altına yayılması sonucunda dış bağlantısının oluşması
kaçınılmaz bir şekilde canlılığın şartlarına uygun haline
gelmesiyle sonuçlanacaktır.
Ay'ın yeraltından başlamak öncülere
değerli madenlere de sahip olma hakkı verecektir. Bu kazanç da
"Doğa Oluşturma" yarışını hızlandıracaktır.
Ay yeraltı doğasını oluşturma
çalışmalarında robotlar kullanılabilir. Enerjisini güneşten ve
ay toprağının bir maddesinden alabilecek robotlar. Birbirini tamir
edebilen amaçları " Sadece Ay'ın düzenlemesi ve insanlara
hazırlaması" olan robotlar.
Robotların insanın düşmanı olacağı
ve kendilerini sistemin hakimi olmaya çalışacağı korkusunu
yaşamak için çok uzun süre var. Önce onlar insanlık için çok
çalışacaklar. Onların temel amacı asker olmak değil uzayda
keşifçi olmaktır. Günlük hayatta ise lokal ve sınırlı
olmalılar. Mutfak robotu gibi.
Özkan Salman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder