27 Ocak 2024 Cumartesi

Bir düşünürün felsefe söylevi ve kendisini tanıtımı.


Sayın okuyucularım felsefeye ait tüm fikirlerimi sadece bu blog da değil tüm sosyal medyada sunmak amacıyla karar aldım ve uygulamaktayım. Bu yayında kendimi ve felsefeye olan ilgimi tanıtmaktayım.

22 Ocak 2024 Pazartesi

Gündemi Felsefi Olarak Yorumlamak - 5

                                                                Şarkı sözü yazarı Yusuf Aydın (Dertlises) ile sohbet anları                                                                                                                   
 Savaşın Gölgesinde

İlkeler : Felsefe gündemle birliktedir. 

Felsefeci ile Filozofu birbirinden ayıran farklardan birisi de gündeme ait gündemi değerlendirebilme özelliğidir. 

Felsefeci gündeme ait fikri olsa da sunmamayı seçer ve ilgi alanında çalışmalarına devam eder. 

Filozoflar ise gündeme ait fikirlerini söyler ve yazar. 

Fikrini sunmak istemeyen filozoflar ise baykuşun uçma vaktini bahane edebilirler. 

Bu Taraftan Görünenler

Küresel kartlar tekrar dağıtılmak isteniyor belli ülkelerce. Serbest piyasa ekonomisindeki belli aralıklardaki gelen kriz kendisini hissettirmekte. Geçen yüzyılda elde edilen avantajlarının bitişini fark eden ABD ve Rusya, Ukrayna ve Gazze krizleri ile harekete geçtiler. Çin ise olanları takip ediyor ve medya ve gündem dışı hareket etmek istiyor. AB ise endişeli ve tüm oluşabilecek yakın gelecekteki olayları tahmin etmeye çalışıyor. 

Felsefe habercilik olmamasına rağmen günün, zamanın, çağın resmini çizmekle de görevlidir. Bu görünen tablodaki gerçek ve doğrular ışığında önemli fikirleri ortaya çıkarabilir. Filozof her şeyi bilemediği gibi gündemin konuları hakkında eksik ve yanlış bilgileri de olabilir. 

Gündemin görünen ve görünmeyen, geçmişten gelen ve geleceğe etkisi olan unsurlarını kendi felsefesine göre değerlendirmesi için filozofun önce gündemden aldığı bilgileri toplama ve onları değerlendirmesi gerekmektedir. Eksik bilgi tamamlanır, yanlış bilgiler yerlerini doğrulara bırakır ilerleyen süreçte. 

Bu taraftan görünenler filozofun görebildikleridir. Filozofun gördüklerini haberleri takip eden herkes de görmektedir. Fark nedir peki ? Fark konuyu derinlemesine düşünmek için vakit ayırmaktadır. Bir de gündemdeki gelişen olayların öncesini zaten filozof tasniflemiş ve derin hafızasına yerleştirmiştir. Gelişen önemli olayların ilk şaşkınlığı bir filozof için bir gün veya bir hafta sürer. Gündemin aynı konularda devam etmesi ve uzmanların medyada verdiği bilgiler filozofun fikirlerini daha da netleştirir. 

ABD'nin dış borçlarının devasa boyutta olduğunu biliyoruz. Başta Çin'e sonra Ortadoğu'daki ülkelere hem borç miktarı hem de onların kendi ülkesindeki yatırımlarının miktarı bilinmekte. 

Rusya bu durumu bildiği için Ukrayna krizini başlatmada bir sakınca görmedi. ABD ise Gazze krizi ile düğmeye bastı. ABD küresel kartları tekrar dağıtmak istiyor. Rusya da bunu gördü ve o önce harekete geçti. 

Şimdi Ne olacak ?

Gündemde oluşan olaylar gerginliğin artacağını endişesini veriyor. Veya bu yaratılıyor.

ABD özgürlük ve demokrasi merkezi bir ülke olmasını geçen yüzyıldaki savaşların tarafı ve başlatanı olmamasıydı. Avrupa'nın yüzyıl savaşlarına dönüş yapma hatasıyla tüm servetini ABD'ye transfer etmişti savaşlar sonunda. Rusya'da kendisine saldırılması hatasını değerlendirdi ve Avrupa içlerine doğru ilerlemişti. 

Sermayenin vatanı olmaz

Rusya merkezi yönetimle ancak 1990 yıllarına kadar dayanabildi edindiği avantajlarına rağmen. ABD günümüze kadar tüm küresel servetlerin buluştuğu bir yer haline gelmişti. Serbest piyasa merkezini İngiltere'den almıştı. İngiltere ise yüzyıllarca edindiği avantajlarında gerilemeye girmiş, ABD ortaklığını devam ettirme amacıyla AB'den ayrılmıştı. Bu hareketi bir bakıma ikinci dünya savaşındaki ABD yardımının vefa borcunu öder gibiydi.

Çin iki uçta bulunan ABD ve Rusya arasında olmayı tercih etti. Karma ekonomi şeklinde. Bunda en önemli etki yeryüzünde vatanı olmayan sermayenin Çin'e girmek için harekete geçmesi idi. ABD ve AB deki vergi ve maliyet oranlarından kaçan sermaye Çin'in düşük vergi ve çalışan ücretlerine gitmişti. Çin de kabul etti. Çin halkı sakin, sabır ve çalışkanlığı ile bu sürece katıldı. Ve günümüzdeki sermayenin merkezi oldular. Sermaye ABD ve AB den Çin'e gitmişti. Sermaye Çin'e borçlarının önemli kısmını ABD üzerinden onun aracılığı ödüyordu. ABD'nin Çin'e borcu böylece birikti. Çin ABD den borçlarının almakta acele etmiyor ABD ise ödemekte acele etmiyordu. Çin bu süre zarfında borçlarını alma şekli olarak ABD şirketleriyle ortaklık kuruyor veya şirket satın alıyordu. Arap ülkeleri de öyle ABD den alacaklarını tahsil etmiyor onun karşılığı olarak yatırım ve ortaklık devir alıyorlardı.

ABD serbest piyasa merkezini kaybetmeye başladı. Sermaye küresel olarak tüm dünya ülkelerine yayıldı. ABD iyi durumda olmasına rağmen küresel gelişmeler ülkeler arası dengeleri birbirine yaklaştırma kaderine karşı eski durumunu kaybetmesine neden olmasını kabullenemiyor olabilir. Çok kutuplu dünya görüşünü kabullenmekte zorlanıyor gibi görünmekte.

Sonuç : Küresel savaş gerginliği geçen yüzyıldan kalan bir insanlık endişesidir. Bu endişenin kaybolması için yüzyıllarca barışın olması gerekmektedir toplumlarca. Böyle olması gerekirken daha ateşi sönmemiş önceki yüzyıl savaşlarını hatırlatan gelişmeler birey ve toplumları endişelendirmektedir. Günlük yaşantısındaki bireyler ikili düşünmeye zorlanmaktalar adeta. Kendi yaşamlarımız ve savaş riski şeklinde. Kararlarımızı da bu iki olgu üzerinde değerlendirmeye zorlanıyoruz.

Savaşların gölgesinde yaşamaya zorlanmaktayız.

19 Ocak 2024 Cuma

Bilinç İnşası - 5 ( Şimdiki Zamanın Genişliği )



 İlkeler : Şimdiki zaman, saniyelerin, dakikaların, saatlerin geçme süresiden daha fazlasını taşır içinde. Bir zihin, şimdiki zamanın genişliğinde ve çokluğunda sadece bir zamanı algılayabilirken, algılayamadığı veya sırayla algılayabileceği sayısız zaman dilimi bulunur. 

Bireysel zihinlerimiz günlük yaşantılarımızda sadece kendi yaşantılarımıza odaklandığında bile bir çok yapılacak işler, yapılmaması gerekenler, geçmişte olanları hatırlama ve geleceğe ait planlar ile doludur. 

Çoğu birey zihni, günlük yapması gerekenlere ve kişisel sorunları ile onların çözüm arayışlarıyla kendisini sınırlamaktadır. Bu zihinler, yapılması gerekenleri yapsalar, sorunlarını çözmüş olsalar bile başka zamanları ve olguları önemsememekte ve hafızalarına almak istememekteler. 

Öğrenme ve değerlendirme yapmamaktadırlar. 

Başka zaman ve olguları sadece kendi zamanlarının iyi geçmesi için bir araç olarak kullanmayı tercih etmektedirler. Ve bu zamanları sevip ilgi duyulan veya sevilmeyen ilgi duyulmayan şekilde basitçe ayırım yaparak, içeriklerini inceleyip kendi zamanı ile değerlendirmesini yaparak neden sevip ilgi duyduğunu veya sevmeyip ilgi duymadığı üzerine zihinsel uğraşa girmemektedirler. 

Öğretim ve eğitim görmüşler ile görmemiş zihinlerin farkı burada ortaya çıkmaktadır. Eğitimli zihinler başka zamanlar ve olgularına karşı zihinlerinde belli kategori ve listeler oluştururlar. Bu zihinsel alışkanlıkları eğitim ve öğretim sırasındaki çalışmalarında edinmişlerdir. 

Zihinlerini kullanma konusunda bir çok nöronların gelişmesini sağlamışlar ve unutulup derin hafızaya atılan bilgilerden boşalan nöronları doldurma potansiyelini kullanarak başka zaman ve olgularına dikkat edip, onları önemsemektedirler.  

16 Ocak 2024 Salı

Gündemi Felsefi olarak Yorumlamak - 4

 Yüzyılımızdaki küresel değişimler ve gelişimler 

İlkeler : İnsanlık tarihi üç temel özellikte tekrar etmektedir. Toplayıcılık (çalışma), avcılık(yönetim) ve tarım(üretme) üzerine kuruludur ve hala öyle sürmektedir. Çağımızda çalışanlar toplayıcıları, şirket veya kurumlar tarımı yani üretimi, ülke yönetimleri ise avcılığı yani yönetimi temsil etmektedirler.  Çağımızda insanlık kültürü için bu üçlüye yeni ve üst bir olgu bulamaz isek tarihin kısır döngüsünden kurtulamayacak onu tekrar etmek zorunda kalacağız. 





Küresel Sıcak Gündem

Bu döngü sözlerin bittiğinde veya geçersiz olduğunda kavganın başlaması hali yani küresel savaş tehlikesidir. 

Bu olay da toplayıcı ve tarımcıların sessizliği, avcıların konuşması anlamına gelmektedir. Bizler toplayıcılar ve tarımcılar avcılara bu yetkiyi bizim verdiğimizi hatırlatmalı ve küresel savaş planları yapmamalarını sağlamalıyız.

Küresel gündemde avcılar seslerini çoğaltmaya başladılar. Ukrayna'da, Gazze'de ve Yemen'de. Biz toplayıcılar ve tarımcılar seyrediyoruz. Seyretmeye devam edersek avcılar yeni kararlar alabilir ve bizleri de harekete geçirebilirler. İşte o zaman toplayıcılar ve tarımcıların birden avcıya dönüşme riski oluşur ki bu da küresel gelişme açısından tarihin kısır döngüsünü tekrar yaşamak yani insanlık büyük dramı olur. 

Geçen yüzyıldaki çekmecelerde ve kasalarda duran yüzyıllık planlar avcılar tarafından birbirine devrediliyordu. Ve onların uygulanma dönemlerini yaşamaktayız. Bir farkla artık o geçen yüzyıldaki planları gizli saklı değil, açık ve biliniyor küresel olarak. 

İnternetin bu kadar yaygın olduğu ve teknolojik haberleşmenin zirvesine çıkıldığı çağımızda hiç bir tarihi gizli planlar tozlanmayı veya uygulanmaya başladıklarında anlaşılamamayı başaramazlar.

İnsanlık tarihindeki savaşlara avcılar tarafından teşvik edilen olgular dincilik, milliyetçilik ve en son geçen yüzyıldaki gibi yönetim şekli idi. Hepsi çağımız için tüketilmiş ve kullanılmasında etkileri az olan olgular olmalıdır. Avcıların en son taktikleri ise savaş için toplayıcılık (paralı askerler) ve tarımcılık (savaş sanayi ve teknolojisi) yapanları da yanlarında tutmayı başarmaktadırlar. Ve bu durumda halka rağmen halk için beklenmedik acil ve düşünmeye, değerlendirilmeye fırsat vermeden kararlar alma peşinde görünmekteler. 

Küresel toplayıcılar ve tarımcılar birleşin ve küresel savaşları engelleme üzerine plan yapınız, avcıya dönüşmeyiniz ve avcı olma hırsında olanlar ise dünya barışı üzerine avcılık yapınız.

Savaşın haklısı ülke sınırlarını koruyan ülkelerdir. Kendi ülkelerini haksızca genişletmek isteyenler veya sınırlarından çok uzakta küresel savaşanlar değildir.

Sonuç :

İnsanlık kültüründe küresel edebi barışı sağlamanın ve tarihi kısır döngülerden kurtulmak için toplumsal üç temel özelliklerimiz olan toplayıcılık, avcılık ve tarımcılık olgularına dördüncü bir yeniyi bulmalı ve uygulamalıyız.

15 Ocak 2024 Pazartesi

Gündemi Felsefi olarak Yorumlamak -3

 Çağımızda küresel savaş nedenleri üzerine düşünmek

İlkeler: Savaşmak canlılığın genetiğinden gelen rekabet etmek, güçlü olmak, varlığını korumak üzerine zorunlu bir eylem olmasına karşı insan ve kültüründe savaş, mekansal, kaynak ve yönetim ana konularında hakim olmak, daha güçlü ve önde olmak ve bu durumunu korumaya çalışmak amaçları ile yapılmaktadır. 

Ukrayna ve Gazze İnsanlık Kriz ve Dramları Üzerine 

Ukrayna krizinin nedeni Rusya'nın geçen yüzyıldaki elde ettiği avantajlarını geri kazanmak adına geçen yüzyılda kendi yönetiminde olan günümüzde bağımsız ülke olan Ukrayna'yı yönetimine katmak, batının ilerlemesini sınırdan durdurmak  gibi amaçları bulunmaktadır. 

İsrail'in Gazze krizi ve insanlık dramını başlatması ise batının orta doğudaki planlarını başlatma düğmesine bastığını ve İsrail'in orta doğuda istikrarsızlaşmayı arttırarak bu bölgedeki ülkelerin birbiri ile savaşarak kendilerini zayıflatma projesine başladıklarını  ve İsrail'in bu konuda kötü bir başlangıç yaptığını modern anlamda devlet olamamış filistin halkına, sivil yerleşim yerlerine tarihte olmadığı kadar orantısız bir şekilde saldırdığını görmekteyiz. 

Batı temsili olan ülkeler Güney Amerika, Afrika, Orta doğu ve Asya mütevazi ülkelerin kendi seviyelerine gelmelerini engellemektedirler. Önce onları müttefik olmaya ikna edip sonra bu ülkelerin gelişimlerini kendi kararlarına göre belirlemelerini istemektedirler. Siyasi ve ekonomi kararlarını kendi denetimleri dışında alınmamasını istemektedirler. Bundaki amaç kontrol ve hakim altında tutularak hızla gelişim hamlelerini kendi gelişmişlik sevilerinin altında tutmaktır. Bu ülkelerin zengin enerji kaynaklarını ve ülkesel avantajlarını kendi kontrolleri altında kullanılmasını sağlamaktır. Dünyaca ünlü kola ve tütün markalarının ülkemizde onlardan daha iyi üretimle piyasaya sürülen iki markadan birini bitirmeleri diğerini de satın alma ile kendilerine rakip olmaktan çıkarmaları gibi örnekler sıkça görülmektedir fakat basına yansımamaktadır. Serbest rekabeti ve özgürlüğü savunan bu ülke firmaları ve ülke yöneticileri kendileriyle rekabet etmeme şartını gizli ve saklı tutmaktadırlar ilkelerinde. 

Geçen yüzyıldan kalma iki kutuplu dünya kıskacında sıkıştırmak ve kontrol altında tutmak amacındadırlar. Fakat günümüzde iki dünya düzeni bitmiştir. Çok kutuplu bir dünya düzeni bulunmaktadır. 

Ukrayna ve Gazze krizleri çağımıza ait değildir ve geçen yüzyılın bitişi olarak son kalıntılarıdır diyebiliriz. 

Ukrayna krizi on yıl öncesi başlamasına rağmen çözüm üretilmemesi ve batı ülkelerin yeterli desteği vermemesi üzerine Rusya'nın ülkenin AB'ye üye amacında iken yalnızlaşmış olduğuna ve kendi vatandaşlarının da ülke içinde arttığına karar verip yeterince çok geniş olan topraklarına katma ve sınırlarını koruma amacıyla saldırma hatasında bulunmuştur. Batı ülkeleri hemen refleks göstermiş ve Ukrayna'nın yalnız olmadığını göstermişlerdir. Rusya bu saldırısında devam ederse küresel en geniş topraklara sahip olma özelliğini kaybetme riskine doğru ilerleyebilir. Dünya haritası çağımızda başta Rusya başta olmak üzere Çin, Hindistan ülkelerin geniş toprakların koruma gücünün zayıflayabileceğini izlenimini vermektedir. Böyle toprak genişliği ile devam etmeleri yanında daha da genişlemeye çalışma hataları onların daralmaya zorlanmaları riskini arttırmalarını getirebilir. 

8 Ocak 2024 Pazartesi

Varlığa Bakış - 15 (Bilim Ötesi, Post-Science)



İlkeler: Bilim ve teknoloji, felsefe, sanat ve edebiyattan  aldığı bayraktarlığının sonuna gelmiştir. Felsefe, sanat ve edebiyat topluma yön verme, küresel gelişmelerin sağlıklı ve sürdürebilir olmasına önderlik ve etki etmesi beklenen bilgi alanlarıdır. 


Bilim Ötesi

Bilim ve Teknoloji insanlık tarihi boyunca ilerleme grafiğinin sonuna gelmiş ve bulunduğumuz çağda yatay ilerleme çizgisine girmiştir.

Çağımızda ilerleme grafiği zirvesine ulaşması ile birlikte düşmeyecek fakat yükselmesini de sürdüremeyecektir. 

Yatay ilerlemesine devam edecektir. 

Günümüzde Ekonomi ve politika alanlarının kontrolünde ve düzenli, rutin yatay ilerleyişine devam edecektir.

Bilim ve teknolojinin ilerlemesinin referansı uzaya açılma yönüdür günümüzde. 

Bu üst sınırını zorlamasına rağmen alışagelmiş önceki hızında ilerleyememesi, önceki çalışmalarına geri dönerek küresel insan ve canlı sorunlarını çözmeye ve onların yaşamını kolaylaştırmaya devam etmesi ile yatay ilerlemesine devam etmektedir.

Bilim şu an laboratuvarlarında ve akademilerinde ekonomi ve yönetim kurumlarının isteği doğrultusunda çalışmaktadır. 

Kendine ait gelecek amaç ve misyonu geçici olarak bitmiştir.  

Bilim ve teknoloji, ekonominin hizmetinde birey ve toplumların daha iyi yaşamasına hizmet etmekte iken yönetim kurumların seçmenlerine olan vaatlerini yerine getirme ve diğer ülke yöneticilerine karşı rekabet edebilme aracı olarak çalışmaktadır. 

Bilim sistemi, ürünleri ve metotları ile insan günlük hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş ve kendisini sürekli güncelleyen ve geliştiren bir dinamik yapı oluşturmuştur. 

Bilimin bu yönleri ile faydalı iken uluslararası rekabet için savaş sanayisini geliştirmesi ve bu rekabet için bilinmeyen, denenmemiş ve fark edilememesi tercih edilen yöntem, taktik ve stratejileri üretmede de başarılı olduğu gibi kendinle çelişen bir yapıda bulunmaktadır. 

Teknolojik ürünler hem fayda hem de zarar özelliğini kendi içinde taşımaktadır. Bir cep telefonu iletişim ve bir çok yönden birey ve topluma faydalı olurken radyasyon ve elektrik akımlarına maruz kalmak gibi olumsuz etkileri henüz görülmeyen tehlikeleri de içermektedir. 

Ulaşımdaki araçların kolaylık ve konforu yanında çevreye yaydıkları tehlikeli gazlar ve gürültüsü insan sağlığına nasıl etkileri olduğu araştırılsa da kamuoyuna sunulmamıştır. 

Bilim ve teknolojinin eser ve ürünlerinin iki yönlü olduğu durumundan tek yönlü olduğu alanları da bulunmaktadır. 

Savunma sanayi adı altında uluslara arası rekabette her türlü silahlanma, taktik ve strateji geliştirme adına tek yönlüdür. 

ABD ve Rusya'nın ikinci dünya savaşında uluslararası rekabette öne çıkmaları iki dünya görüşünü getirmişti. 

ABD burjuvayı, Rusya ise proletaryayı temsil etmekte idi.

ABD serbest piyasayı, Rusya ise merkezi yönetimi temsil etmişlerdi. 

Günümüzde kimin yönetim şekli daha iyi olduğuna dair yüzyıla yaklaşan bir tecrübeye sahibiz. 

Canlının rekabet genetiğine dayanan özgürlükçü ve rekabetçi piyasa belirgin bir şekilde bilimin de katkısı ile günümüzün ana konusu haline gelmiştir. 

Geçen yüzyıldaki olaylara izleyici olarak Çin ise üretimin ve pazarlamanın önemini görmüş, günümüzdeki ekonomi mucizesini ortaya çıkarmıştır. Halkın sabırlı ve mütevazi yaşamlarını devam ettirerek çalışmalarını sürdürmeleri ile günümüz Çin'in gelişmesine tanık olmaktayız. Çin'i de nüfusunu dikkate alarak uluslararası yaşam katmanda orta katman olarak nitelendirebiliriz. 

Geçen yüzyıldaki ikinci dünya savaşı sonrasında bir çok uluslararası gelenek bitmişti. 

Bunların başında milliyetçilik gelmekte idi. Özellikle ön planda olan ABD ve Rusya'da ırka dayalı bir milliyetçilik yapılamazdı. Kozmopolit ülkeler olarak küresel yeni misyonlarını da getirmişlerdi. ABD de yaşayıp da başka ülkeden gelen insanlar olarak genele yayılan bir ırksal milliyetçilik yapılamayacağı gibi Rusya'da ülkelerin birleşerek ortak bir yönetimde bir ülkenin baskın propagandası yapılamaz. 

Diğer ülkelerdeki milliyetçiliğin amacı ikili dünya düzenine karşı kendi ülkelerinin birliğini koruma refleksine dayanıyordu ve hala öyle devam etmektedir. ABD ve Rusya ikili dünya görüşüne dolayısı ile kendilerine müttefik olma üzerine tüm dünya ülkelerini ikna (ikna yöntemleri tarihe kayıt edildi) etmeye çalışıyorlardı. Hala geçen yüzyılın etkilerinin hayaleti dolaşmaktadır tüm yeryüzünde.

Şimdi ne olacak. 

"Yüzüklerin Efendisi" film dizileri doğu ve batının, dinlerin, ırkların orta doğuda kozlarını paylaşmasına yönelik içeriğe sahip görünmektedir. Bu filmle artık ırksal, dinsel ve yönetim şekli savaşlarının bittiğine tanık oluyoruz. Onların tarih olduğuna karar veriyoruz iyi bir tahminle. 

Günümüzde çok kutuplu dünya hallerini yaşamakta iken eski hayaletler hala " Bizler hala buradayız ve devam edeceğiz" demekteler. Bunun örneğini Ukrayna Krizi ile gördük. 

Gazze krizi ise İsrail'in yüzyıllık planlarının etkisi ile oluştuğu görülmektedir. Kendi planlarının zamanı geldiği için haksızca bu harekete girmiş görünmektedir.

Gelecekte küresel yönetim şekilleri ve uluslar arası ilişkiler nasıl şekillenecektir. Yeni gelişmeler ışığında ülkeler hangi pozisyonda olacaklar ve hazırlıkların hangi alanda geliştirecekler. Tüm bu soruların cevaplarını bilimde ve felsefede bulabiliriz. Peki hangisi çalışmakta şu an bu konuları sadece bilim çalışmakta. Felsefe ne yapıyor. Ne yapsın sesini duyuramıyor ki dinleyen yok. Bilim ve teknoloji ekonomi ve politika kurumları ile beraber olmuş yeryüzünde en hakim olduğu zamanlarını yaşamaktalar. Peki dinler ne diyor çağımızın küresel sorunları için. Onlarda gizli gizli eylemlerini sürdürüyorlar ve kamuoyuna dram ve vahşet haberleri ile düşüyorlar. Onları da ekonomi ve politika yönetiyor hali ile. Dinin payı ve görevine dramatik olayları veriyorlar. Sanat ve edebiyat ne diyor bu tüm olanlar için. Bu olanları takip etme, eleştirme, çözüm arama, toplumları yönlendirmede hangi noktadalar. Sürekli engellemeler, yasaklar, önlerini kapamalar oldukça onların da sesi cılız ve kısık çıkmaya devam ediyor. Onlarda eserlerinde gizli mesajlar oluşturmaya çalışıyorlar engellemelere takılmamak için ama o gizli mesajları alma dönemine henüz gelemedik ve gelecekte de olabilir mi. O gizli mesajları alanlar birleşecek, birleşmeden sonra genele yayma çalışmaları yapılacak fakat ilerleyemeyecek çünkü gizli mesajlar görünür olunca engellenecekler. Sivil toplum kurumlarının hali ortada. Sessiz ve sakin varlıklarını sadece korumaya çalışmaktalar küresel olarak. 

Küresel gelecek nasıl olacak. nasıl olmalı ve nasıl olmamalı. Bu sorunun cevaplarıyla bilim uğraşamaz çünkü o meşgul ve emirleri uygulamakta, belirlenmiş görevlerini yapmakta. Hangi alan bu sorularla uğraşacak bilim-sonrası gelen felsefe tabi ki. 

Sonuç

Felsefe dinden aldığı misyonunu bilim, teknoloji, sanat ve edebiyata devretmişti. Şimdi bilimin tıkandığı noktada tekrar görevini sanat ve edebiyat ile devir alacaktır. 

7 Ocak 2024 Pazar

Deizm Felsefesi

 İlkeler : Deizm felsefesi çağımızın küresel büyük sorunlarını tespit ve çözümünü içinde barındıran çağdaş bir felsefe alanıdır. İnanış değerlerini insanlığın gelişim çizgisi yönünde tekrar ele alan ve bakışını çağımız gelişen küresel olgularını değerlendirme, tespit, saptama ile bireylerin zihin ve bedenleri için iyi yaşama, özgür, güvenli ve sağlıklı yol ve yöntemlerine ait ön bilgileri olan ve gelişimini, araştırmaktadır. Bilim sınırlarını belirlemiş, ilerleme hızı yavaşlamış ve çalışmalarını bölgesel ve sınırlı insan faydası ile daraltmış veya daraltılmıştır. Bilimin kendisini sınırlaması ile siyaset ve sermaye kurumlarınca yönlendirilmesi sonucunda küresel insan faydası olan amacından bölgesel ve yerel amaçlara yönelmeye sapması ile gerçek ve doğru yönünü kaybetmesiyle oluşan bilim sonrası (post-science) oluşan düşünsel kaos insan aklının ilkel zamanlara dönme olasılıklarını (Astroloji, fallar, mistik ve savaş arayışlarına yönelmek) araştırması riskine ve canlı rekabetin gereği olan fakat türün kendi arasında sınırlı kalması gereken küresel savaş riskine karşı gibi bir çok benzeri yaklaşımlara antitez olarak ortaya çıkmış ve varlığını her hangi merkeze bağlı olmadan (kripto para ve bitcoin üretilme benzeri) birey ve gruplarca geliştirerek küresel yaşamındaki yerini alma yolundadır.

Deizm Felsefesine Giriş

Tanımı 

Günümüze kadar bilimsel bilgilerin insan yaşamına yön vermesi ve türümüzün doğadaki yerini belirgin hale getirmesiyle, modern ve çağdaş insan aklının bu bilgiler ışığında insan yaşamı, canlılık, doğa, evren ve tanrı hakkında yeni ve kendine özgü ön bilgiler geliştirmesi ve bu ön bilgiler ışığı ve temelinde yaşamını düzenlemesi, felsefesini bilinci ve aklı ile yaşamına yön vermesi, kararlar alması, tavır ve tutumlarda bulunması, ilişkilerini düzenlemesi, bireysel ve grupsal felsefeyi geliştirici eylem ve çalışmalarda bulunması, İnsan türüne ait oluşan tüm önemli kültür ve özelliklerine değer vererek gelişmesine katkı sağlama amacında felsefesini kullanması ve geliştirmesidir. 

Deizm nedir, ne değildir ve amacı nedir ? 

Deizm felsefesi bir inanç ve din değildir. Birey ve grupların insan aklı ve bilinci ile olanakların ve olanaksızlıkların, bilinebileceklerin ve bilinemeyeceklerinin sınırlarını belirlemiş olan, mantığa ve doğru bilgilere önem veren, bilimin  gelişmesinin etkisi ile geride kalmış olan felsefenin tekrar öne çıkarak insan yaşamına etki edebileceği tezindedir.   

Deizm Felsefesinin ortaya çıkış nedenleri :

İnsanlık tarihi boyunca inanışlar din olguları ile sürer iken günümüzde gelişen bilimin insan yaşamına etkisi büyük olmuştur. İnsan yaşamında bilim ve etkileri insan aklı ve bilincini de geliştirme etkisi yapmıştır. Aklı ve bilinci ile bilimin ortaya sunduğu bilgiler bireyin ve grupların yetki ve sınırlarını belirlemiştir. Evrim teorisi artık bir teori olmaktan çıkmış, tüm kanıtları ve nesnel sonuçlarıyla bireylerin ve grupların her türlü kültürel yapısı ile insan ve türünün yanı sıra canlılık, doğa ve evren hakkında da bir çok aynı şekilde inkar edilemeyecek kanıt ve nesnel sonuçlarını kabule götürmüş, birey ve grupların yaşamlarını düzenleme ve geliştirme planlarına yeni bir felsefe ihtiyacı doğmuştur. 

Tanrı ve dinler hakkında Deizm Felsefesinin ön bilgileri :

Deizm, insanlık tarihi boyunca oluşmuş ve hala devam etmekte olan tüm inanışlarına veya inanış konularında ilgisizlik içinde olanlarla zıtlık ve rekabet içinde değildir. Teizm ve ateist karşıtlığı olarak ortaya çıkmamıştır. Deizmin ortaya çıkışı bilimlerin gelişmesi ile ilgidir. Bilimler sayesinde günümüzde bir çok bilinmeyen bilgiler ortaya çıkarılmış ve insanın tanrı ve ona bakış fikri tarzında yeni bir felsefenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Deizm felsefesi bir din değildir. Tanrı ve inanç konularında bilim ve felsefenin etkisi ile insanın geliştirdiği bir tutum ve tavırdır. Deizm felsefesi insanın modern yaşamındaki doğaya, evrene ve tanrıya karşı bilgilerini karmaşıklıktan uzaklaşmak için belirgin ve yaşamına yön verebilecek şekilde düzenleme amacındadır. Deizm felsefesi tamamlanmış ve sınırları olan bir felsefe değildir. Bir çok önemi olgu için ön bilgileri bulunmaktadır. Bu ön bilgilerin temelinde felsefenin gelişmesi günümüz ve gelecek bilgilerine bu bakış yönünden bakar ve değerlendirir.


Deizm Felsefesinin Tanrı ve İnancı hakkında ön bilgileri 

Tanrı vardır.

Onu bilemeyiz, kavrayamayız.

Ancak hissedebiliriz.

Bilmek ve kavramak zekaya ait bir olgudur ve insanda sınırlıdır.

Hissetmek ise genetiktir ve canlılık ortak olgusuyla doğadan gelir.

Tarihteki dinler, din kitapları ve onları sunan kişiler önemli ve değerli kişilerdir. İnsan türünün kendi içinde gelişmesine büyük katkı sunmuşlardır. İnsanlık tarihi için iyi ve önemli işler yapmış diğer atalarımız gibi onlara da değer ve önem verilmektedir. 

Tanrı evreni ve içindeki her şeyi yaratmıştır.

Evrenin işleyişini, gelişmesini, sürecini hazırlamış ve ona etki etmemektedir.

Evren ve doğada her şeyin etkeni ve nedeni kendi içindedir.

İnsan aklının sınırı evren ve doğanın işleyişine ait bilgileri anlama ve kavrama yönünden sadece kendi faydasına ve yararına olabilecek yeterlilikte kalabilir.

Duyu organları ve beynindeki nöronların sınırlılığında bilgisini belli bir sınıra kadar ilerletebilir.

Evrenin büyüklüğü ve nasıl oluştuğuna dair bilgiler insan aklında sınırlı kalacak bilgilere örnektir.

Tanrı, insanın evren bilgisine ulaşmasını sınırlamıştır. İnsan evrende belli uzaklık ve bilgisine kadar ulaşabilir. 

Deizm felsefesini takip eden ve önemseyen birey ve gruplar, içinde bulundukları ülke ve inançlarına doğuştan kültürel olarak katılmakla birlikte psikoloji, sosyoloji, biyoloji gibi insan, canlı ve doğa bilimlerinin bilgileri ile yaşamlarının düzenlemektedirler. Küresel büyük sorunlarına bakışları ve yaklaşımları inanç esasında (farklı dinlerin rekabeti ve anlaşma zorluğu) değil, bilimsel ve felsefi yaklaşımları yönünden ele almayı tercih etmektedirler. Günümüzün küresel sorunları ve çözümleri yüzyıllar önceki gerekli olmuş ve uygulanmış evrensel aday ilke ve kurallar ile çözülmesi zordur. Yerel, bölgesel ahlak, inanış, gelenek ve ritüeller ile küresel sorunları saptama ve çözümlerini araştırma olanağı zor olması nedeniyle günümüz evrensel bilimsel ve felsefi ilkeler oluşturulması gerekli görülmektedir Deizm felsefesini öne çıkaran birey, grup ve topluluklarca.   


Deizm Felsefesinin en önemli soruları ve araştırmaları 

Doğanın oluşması evrende ne anlama gelmektedir?

İnsanın var olması doğada ne anlama gelmektedir?

İnsan türü için yakın gelecekte oluşacak büyük krizleri günümüzden keşfedebilir miyiz?

Günümüzde bilinen veya bilinmeyen küresel sorunlar nelerdir? 

Bu sorunların çözümleri neler olabilir? 

Bu sorunların nasıl oluştuğu ve geleceğe nasıl yansıyacağının araştırmaları.

..................Bu yazı dizisi devam edecektir.

4 Ocak 2024 Perşembe

Zerdüşt'ün Dönüşü - 3. Bölüm (Bitkiler ile iletişime geçen Filozof)

 Zerdüşt heyecanla klavyede bir çok yazı, işaret ve ses gönderiyor ve monitörden belli belirsiz gelen sinyallerin anlaşılır hale gelmesini bekliyordu. Uzun süredir üzerinde çalıştığı bitkiler ile iletişim programını tamamlamış, son bir hafta bitkilerden karmaşık anlaşılamayan çizgi, ritim, renkler, gaz şekilleri, titretişimler halinde gelen cevap niteliğindeki işaretleri çözmeyi henüz başaramamıştı. 



Artık bitkiler ile iletişime geçemeye çok yaklaştığını hissediyor, heyecan ve merakla her türlü mesaj şeklini deniyordu ve gelen mesajları çözmek için tüm heyecanının bastırmaya çalışıp öyle devam ediyordu.

 Olanların gerçek olup olmadığını da bilincinde tekrar tekrar sorguluyordu. Evet gerçekti ve bu sürece girmişti. Bitkiler mesaj gönderiyorlar fakat bir türlü çözemiyor anlam veremiyordu. Sürekli gelen fakat henüz anlamını çözemediği mesaj şekillerinin etkisiyle zihninde ve bedeninde olumlu enerji dalgalanmaları  olduğunu hissediyor ve mesajların olumlu, barışçıl olabileceğini tahmin ediyordu. 

Heyecanını bastırmaktan yorulmaya başlamıştı. İşaretler gittikçe belirginleşmeye ve anlaşılır hale gelmeye başlıyordu. Boşalan bardağına heyecanla gözünü monitörden ayırmadan su doldurdu ve içerken bile gözleri ekranda idi. Ekranda bir yazı belirdi birden, gözleri şaşkınlıktan suyu içip bitirdiğini fark etmeden hala boş bardaktan su içmeye çalışıyordu. Ağızına dayalı boş bardak, gözleri ekrana kilitli bir halde hareketsiz kaldı. Donmuş bir halde bir kaç saniye öyle kaldı. Birden elinden bardağı bıraktı, boş bardak yere düşerken bile gözleri ekrandaki yazıyı görüp iletişimin başlaması karşısında tüm hayretini yaşıyordu. Ekranda titreşim, dalga, parazitlenme, gaz bulutu gibi karışık halde iken bile şu yazı görünüyordu. 

" Su "

Saniyeler geçtikçe Zerdüşt kendine gelmeye başladı. Koltuğa geriye yaslandı. Kasılmış bedeni rahatlamış, olayın heyecanının geçmesini bekliyordu. Nefesini tuttuğunu fark etti, hızlıca nefes alıp verdi. Yere düşen bardağa baktı kırılmamıştı. Ekrandaki yazı hala duruyordu. Tekrar tekrar görünüp kayboluyor, yine aynı yazı zor da olsa anlaşılıyordu. 

" Su "

Zerdüşt kendine gelmiş olarak yerinden kalktı ve bitki sulama kabıyla incir ağaçların olduğu saksıya doğru ilerledi. Artık bu bitki sulaması sıradan ve rutin olmaktan çıkmıştı. İlk defa bir insan bitkinin isteği üzerine ona su vermeye doğru ilerliyordu. Acele etmiyor, sakin olmaya çalışıyordu. Salonda yalnız olduğunu hissettiği zamanları geride kalmıştı. Bilinci olup olmadığı bilinmeyen bitkileri sulama davranışı rutin olmaktan şu an sona ermekte idi. " Bu adım insanlık için büyük, canlılık için küçük bir adımdır" şeklinde tarihe geçecek eyleminin mesajını aklından geçirdi.

İlerleyen dakikalarda iletişim belirginleşmeye ve hızlanmaya başlamıştı. Zerdüşt yazıyor ve cevaplar geliyordu. Zerdüşt cevaplarda şaşkınlıktan ayağa kalkıyor bir iki adım ileri geri yürüyor aldığı mesajları mantığına uydurmakta zorlanıyordu. 

İncir " Biz bitkiler havayla mesajlaşıyoruz, sizin bildiğiniz gibi köklerden değil." 

Zerdüşt " Nee ?! nasıl ??... " diyerek şaşkınlık ve hayrete boğuluyordu. " Peki, size soracağım insanları, mekanları, olayları, nesneleri ve diğer canlılar hakkında bana bilgi verebilir misiniz ? "

İncir " Tabi ki verebiliriz, biz bitkiler tüm yeryüzünde istediğimiz bilgilere sizin internetinizden, medyanızdan daha fazla ve hızla ulaşabiliyoruz. Yapay zekanızdan daha fazla bilgiyi değerlendirebiliyoruz ve bu bilgileri saklayabiliyoruz. "

Zerdüşt yerinden fırladı, ayağa kalkıp kısa ve seri şekilde salonda ileri geri gitmeye başlamıştı. Bilincine delirip delirmediğini sormaktaydı. Aldığı yeni bilgiler beyinde sinapslarını yakmış, nöronlarını kısa devre yaptırmıştı, mantığını da altüst etmiş düşünemez olmuştu. Kendine gelmesi için zamana ihtiyacı vardı. İlk olarak iletişimi kısa tutup belli zamanlarda sınırlamak gerektiğine karar verip İncir'e bu kararını hemen iletti. Bu halde ilerleyemez idi. Delirmenin sınırlarına geldiğini hissetti. İncir ise gayet sakin ve rahattı.

" Hoş geldin Zerdüşt canlılık arenasına. Dinlen ve sakinleş. Daha seni mikroorganizma ve böcekler ile tanıştıracağım. Onlarla da iletişime hazırlan. "

Zerdüşt titriyor ve nefes almakta zorlanıyordu. Terlemiş ve kaskatı kesilmişti.  Halsiz haliyle İncir ile vedalaştı ve hemen sessizce yatak odasına ilerledi. Öğrendikleri onda şok etkisi yaratmıştı. Susmalı, eylemsizleşmeli ve uyumalıydı. 

Zerdüşt kendini derin bir uykuya bıraktı.

................  


2 Ocak 2024 Salı

Varlığa Bakış -14 Canlıdaki Rekabet İçgüdüsü hakkında Düşünceler

 İlkeler : Rekabet canlılığın temelinde olan bir içgüdü ve temel dürtülerdendir. 

Bir sonuç değil bir süreçtir canlı yaşamında. 

Rekabetin Temelleri

Rekabet, insanda hakim ve sahip olma sonucuna ulaştırsa da kalıcı olamaz. Döngüye tabidir. 

Rekabet canlının doğumundan önceye kadar uzanır. 

Canlı yumurtaları genetiği içlerinden taşırken eylemde bulunmaları halinde rekabet dürtüsü ile hareket ederler.  

Canlılığın en son gelişmesi örneği olan memeli türlerdeki üreme şekli gelişiminde çok sayıdaki eril yumurtaları dişil yumurtaya ulaşmak için birbirleri ile yarışa başlarlar. 

Tıpkı dişillerle birleşme için erillerin kendi aralarında fiziksel rekabet etmeleri gibi. 

Rekabette üstün gelen eril memelinin çok sayıdaki yumurtaları kendi aralarında da rekabete başlayarak dişil yumurtaya ulaşmaya çalışırlar. 

İnsan Kültüründe Rekabet

Ailedeki çocuklar anne ve babaları tarafından en sevilen olmak için rekabet ederler. 

Kimi çocuk sevimliliğini fark ederek o halini sürdürme ile rekabet eder, kimi çocuk zekası ve becerileri ile sevildiğini keşfettiğinde onda ısrar eder. 

Okulda öğrenciler yüksek not almak ve sınıfın en iyileri olmak için rekabet ederler. Oyunlarda kazanmak ve bu hallerini korumak için rekabet ederler. 

Okullara girme sınavları, işe girme başvuruları, iş yerinde önemli ve değerli olma, terfi  ve maaş yükseltme rekabetleri gibi bir çok hafif ve zor rekabetler toplum yaşantımızın bir çok alanında bulunmaktadır. 

Üreticilerin kendi alanlarındaki rekabeti mal ve hizmet fiyatını ucuzlatır, tüketici rekabeti fiyatları yükseltir. 

Serbest piyasa ekonomisinin bu kadar hızla gelişmesinin ve kalıcı olmasının altında yatan neden canlılığın temellerine ait önemli bir özelliğini kullanmasıdır. 

Karl Marks sosyalizmin kapitalizm sonrası geleceğini söylemesi rekabet dürtüsünün toplum yaşantısındaki yeni versiyona ulaşması zorunluluğuna dayanmasındandır. 

Fakat rekabetin toplum yaşantısında yeni versiyonun tahmin etmek o kadar kolay değildir, tek yol da sosyalizme ulaşması olmayabilir. Tahmin edemeyeceğimiz yeni versiyonları çıkabilir. 

Çünkü doğa canlılık rekabetinde tek türün hakim ve sahip olmasını kendi tarihinle kıyaslanarak izin vermez. 

İnsan türüne bu izni dünya dışı yayılım aşaması için verdiğini felsefemize göre keşfetmiş bulunuyoruz. 

Eğer başarısız olursak türümüzün hangi halde olacağını ne ben düşünmek isterim, ne de başka bir düşünürün keşfetmesini isterim.

Fakat durum iyi görünmekte ve başaracağımızın sinyalleri ve işaretleri yeterince görülmekte, rahat olabiliriz. 

Rekabet zenginlikte, varlıkta ve yönetimde en çok kendisini hissettirmektedir. 

Çünkü bu alanlar az ve rekabet edenlerin çokluğu nedeniyle zordur. 

Sporda rekabet en belirgin bir şekilde kendisini göstermektedir. Çokça yapılan maçlar, karşılaşmalar sürekli en iyi olanların belirlenmesini sağlamaktadır. 

Uluslararası rekabetler silah sanayi ve ekonomi üzerinden şekillendikleri görülmektedir. En çok ilgi duyulan ve alanında en iyi olanların gitmek istediği ülkeler olarak rekabetlerini önde olarak sürdürmektedirler. 

Kitlelerde katman değiştirme rekabeti bulunmaktadır. Yavaş ve sessiz bir biçimdedir bu rekabet. Bireysel ve grupsal olarak bu rekabetin içinde olunsa da planlar içte kalır dışa verilmez. Dışa vermek hem erken olur hem de toplum tarafından kabul görmez. Toplum eylemlere ve sonuçlarına bakar sözlere değil. 

Meslekler ve yetenekler (Mirası şansa, şans faktörünü ise yeteneğe dahil edelim) katman atlamada en uygun yoldur bireyler ve gruplar için. Aksi yollar birey ve grupları toplum kusar, kendisinden atar. Birey ve grup vasfını yitirirler. Kimlik ve kişilik olarak varlıklarını sürdüremezler. Toplumun bilinçaltına (Gerçekleşmiş istenmeyen yaşanmışlıkların bilinçli veya duygu ile unutma ve hatırlamama çabası, bastırma) ve ilkel yaşantısı haline düşerler. 

Yönetimlerin ve üst katmanlardaki birey ve grupların altlardaki belirledikleri birey ve gruplara destek vererek onları da üst katmanlara çıkarması bulunmaktadır. Fakat bu üst katmana çıkanlar mesleği ve yeteneklerini iyi kullanmaz iseler hazır destek onları orada tutamaz düşerler. Onlara destek vermiş yönetim ve üst katman üyeleri de bundan biraz da olsun kayıp paylarını alırlar.

Sonuç :

Rekabet canlılarda bulunan bir içgüdüdür. Bir sonuç değil süreçtir. 

Canlı yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. 

İnsan öncesi canlılarda rekabet önce üreme hakkını almak, mekana hakim olmak, besini önce almak gibi temel ihtiyaçların uzantısı olarak oluşur. 

Rekabetin amacı canlının var olması ve varlığını sürdürmesi gibi iki temele dayanır. Bu iki temele hizmet eder. 

İnsanda ise rekabet hakim ve sahip olma olguları amacıyladır. Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılandığı bir insan yaşamını referans alarak bu önermeyi sunmaktayım. 

Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılanma rekabeti insanın ilk ve en alt rekabetidir. İnsanlık tarihi temel ve kültürel ihtiyaçları karışılama aşamasından hakim olma ve sahip olma rekabetine ilerlemiştir günümüzde. 

Dünyanın belli kesimlerinde ilk rekabetler sürmekte iken genelinde ikinci tür rekabet devam etmektedir. 

Not: Yazılarıma hali ile felsefeye ilgi Türkiye 69 ile birinci sıraya geçti.

 ABD  63 ile ikinci sıraya geriledi. Finlandiya  59 ile üçüncü sırada. 

İsveç 58 ise yakın takiple dördüncü sırada.  

Almanya  26 beklenenden az olmakla birlikte beşinci sırada bulunmakta. 

Kanada ise 16 ile gittikçe felsefeye olan ilgisi azalıp altıncı sıraya gerilemiş durumda. 

Güney Kore 12 Birleşik Krallık  9 Rusya  

Diğer ülkelerden ilgi sayısı ise toplamı  78 ile küresel ilginin ülkelere değil genele yayılacağını göstermektedir. 

Bu durum da felsefe adına sevindiricidir.