İlkeler : Felsefe gündemle birliktedir.
Felsefeci ile Filozofu birbirinden ayıran farklardan birisi de gündeme ait gündemi değerlendirebilme özelliğidir.
Felsefeci gündeme ait fikri olsa da sunmamayı seçer ve ilgi alanında çalışmalarına devam eder.
Filozoflar ise gündeme ait fikirlerini söyler ve yazar.
Fikrini sunmak istemeyen filozoflar ise baykuşun uçma vaktini bahane edebilirler.
Bu Taraftan Görünenler
Küresel kartlar tekrar dağıtılmak isteniyor belli ülkelerce. Serbest piyasa ekonomisindeki belli aralıklardaki gelen kriz kendisini hissettirmekte. Geçen yüzyılda elde edilen avantajlarının bitişini fark eden ABD ve Rusya, Ukrayna ve Gazze krizleri ile harekete geçtiler. Çin ise olanları takip ediyor ve medya ve gündem dışı hareket etmek istiyor. AB ise endişeli ve tüm oluşabilecek yakın gelecekteki olayları tahmin etmeye çalışıyor.
Felsefe habercilik olmamasına rağmen günün, zamanın, çağın resmini çizmekle de görevlidir. Bu görünen tablodaki gerçek ve doğrular ışığında önemli fikirleri ortaya çıkarabilir. Filozof her şeyi bilemediği gibi gündemin konuları hakkında eksik ve yanlış bilgileri de olabilir.
Gündemin görünen ve görünmeyen, geçmişten gelen ve geleceğe etkisi olan unsurlarını kendi felsefesine göre değerlendirmesi için filozofun önce gündemden aldığı bilgileri toplama ve onları değerlendirmesi gerekmektedir. Eksik bilgi tamamlanır, yanlış bilgiler yerlerini doğrulara bırakır ilerleyen süreçte.
Bu taraftan görünenler filozofun görebildikleridir. Filozofun gördüklerini haberleri takip eden herkes de görmektedir. Fark nedir peki ? Fark konuyu derinlemesine düşünmek için vakit ayırmaktadır. Bir de gündemdeki gelişen olayların öncesini zaten filozof tasniflemiş ve derin hafızasına yerleştirmiştir. Gelişen önemli olayların ilk şaşkınlığı bir filozof için bir gün veya bir hafta sürer. Gündemin aynı konularda devam etmesi ve uzmanların medyada verdiği bilgiler filozofun fikirlerini daha da netleştirir.
ABD'nin dış borçlarının devasa boyutta olduğunu biliyoruz. Başta Çin'e sonra Ortadoğu'daki ülkelere hem borç miktarı hem de onların kendi ülkesindeki yatırımlarının miktarı bilinmekte.
Rusya bu durumu bildiği için Ukrayna krizini başlatmada bir sakınca görmedi. ABD ise Gazze krizi ile düğmeye bastı. ABD küresel kartları tekrar dağıtmak istiyor. Rusya da bunu gördü ve o önce harekete geçti.
Şimdi Ne olacak ?
Gündemde oluşan olaylar gerginliğin artacağını endişesini veriyor. Veya bu yaratılıyor.
ABD özgürlük ve demokrasi merkezi bir ülke olmasını geçen yüzyıldaki savaşların tarafı ve başlatanı olmamasıydı. Avrupa'nın yüzyıl savaşlarına dönüş yapma hatasıyla tüm servetini ABD'ye transfer etmişti savaşlar sonunda. Rusya'da kendisine saldırılması hatasını değerlendirdi ve Avrupa içlerine doğru ilerlemişti.
Sermayenin vatanı olmaz
Rusya merkezi yönetimle ancak 1990 yıllarına kadar dayanabildi edindiği avantajlarına rağmen. ABD günümüze kadar tüm küresel servetlerin buluştuğu bir yer haline gelmişti. Serbest piyasa merkezini İngiltere'den almıştı. İngiltere ise yüzyıllarca edindiği avantajlarında gerilemeye girmiş, ABD ortaklığını devam ettirme amacıyla AB'den ayrılmıştı. Bu hareketi bir bakıma ikinci dünya savaşındaki ABD yardımının vefa borcunu öder gibiydi.
Çin iki uçta bulunan ABD ve Rusya arasında olmayı tercih etti. Karma ekonomi şeklinde. Bunda en önemli etki yeryüzünde vatanı olmayan sermayenin Çin'e girmek için harekete geçmesi idi. ABD ve AB deki vergi ve maliyet oranlarından kaçan sermaye Çin'in düşük vergi ve çalışan ücretlerine gitmişti. Çin de kabul etti. Çin halkı sakin, sabır ve çalışkanlığı ile bu sürece katıldı. Ve günümüzdeki sermayenin merkezi oldular. Sermaye ABD ve AB den Çin'e gitmişti. Sermaye Çin'e borçlarının önemli kısmını ABD üzerinden onun aracılığı ödüyordu. ABD'nin Çin'e borcu böylece birikti. Çin ABD den borçlarının almakta acele etmiyor ABD ise ödemekte acele etmiyordu. Çin bu süre zarfında borçlarını alma şekli olarak ABD şirketleriyle ortaklık kuruyor veya şirket satın alıyordu. Arap ülkeleri de öyle ABD den alacaklarını tahsil etmiyor onun karşılığı olarak yatırım ve ortaklık devir alıyorlardı.
ABD serbest piyasa merkezini kaybetmeye başladı. Sermaye küresel olarak tüm dünya ülkelerine yayıldı. ABD iyi durumda olmasına rağmen küresel gelişmeler ülkeler arası dengeleri birbirine yaklaştırma kaderine karşı eski durumunu kaybetmesine neden olmasını kabullenemiyor olabilir. Çok kutuplu dünya görüşünü kabullenmekte zorlanıyor gibi görünmekte.
Sonuç : Küresel savaş gerginliği geçen yüzyıldan kalan bir insanlık endişesidir. Bu endişenin kaybolması için yüzyıllarca barışın olması gerekmektedir toplumlarca. Böyle olması gerekirken daha ateşi sönmemiş önceki yüzyıl savaşlarını hatırlatan gelişmeler birey ve toplumları endişelendirmektedir. Günlük yaşantısındaki bireyler ikili düşünmeye zorlanmaktalar adeta. Kendi yaşamlarımız ve savaş riski şeklinde. Kararlarımızı da bu iki olgu üzerinde değerlendirmeye zorlanıyoruz.
Savaşların gölgesinde yaşamaya zorlanmaktayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder