14 Ağustos 2022 Pazar

Felsefe Atölyeleri için örnek konu seçimi ve düşünme şekilleri -2

 Felsefe atölyeleri için örnek konu olarak çift sivrisinek gerçek öyküsünü ele alacağız ve bu öyküden yani yüzey ve görünen bilgiden derin felsefe düşünce sürecine doğru ilerleyeceğiz.

Şimdi anlatacağım öykü gerçektir ve kendimin şahit olduğu ve yaşadığı anlardan alınmıştır.

Giriş

Kendini feda eden erkek sivrisinekler 

Erkek sivrisineklerin kan emmediklerini biliyoruz şu an ki bilgimiz ile. Erkek sivrisinek dişisi ve yavruları için kendi hayatını feda eder mi ? Ben üç defa bu olayı yaşadım ve bu tecrübeden emin oldum. 

Evimde üç ayrı akşam erkek sivrisineğin beni oyalamasına bu arada ise dişi sivrisineğin bacağımdan kan alışına yakın ara şahit oldum. Uyumak üzereydim. Birden yüzümde gezinen sivrisineğin o rahatsız eden sesini duydum ve uykum kaçtı. Evim çevresinde sivrisinek az ve aralıklı bulunduğu için onlarla mücadele etme çabalarım olmamıştı. Fakat uykumu kaçırmış ve endişe yaratmıştı bende o an. O sesi duyduktan yaklaşık bir dakika içinde ayağımda bir acı hissettim. Erkek sivrisinek yüzümde dolaşırken beni oyalamış ve dişi sivrisineğin kan emmesi için zaman kazandırmıştı. Odamın kapısını kapattım ve ışığı açtım. Dikkatle etrafı gözlemliyordum. Ve erkek sivrisinek yine etrafımda dolaşmaya başladı ki onun erkek olduğunu onu yakaladığımda anlamıştım. Çünkü bir gram kan çıkmamıştı üzerinden. Ve dişi sivrisineği aradım, bulamadım. Sineklikten küçük bir delikten gittiğine karar verdim. Kapıyı açtım ve havanın cereyan yapmasını sağladım. Dişi sivrisinek amacına ulaşmış, ihtiyacı olan kanı benden almış ve süratle gitmişti. Erkek sivrisinek ise beni kendisini ortaya sürerek oyalamıştı. Bu birinci tecrübe oldu. Diğer bir gün akşam vakti salonumda aydınlıkta internet ile ilgilenirken masanın altında olan dişi sivrisinek bacağımdan kan aldığını geç anladım. Ve hemen dikkatimi ona vermeye çalıştım. O an masamın üzerine bir sivrisinek kondu ve sabit kaldı. " Tamam dedim. Kanı aldın şimdi kendin için tehlikeli bir yere benim gözüm önüne geldin, hem de ışığın yoğun olduğu ve benim rahat görebileceğim bir yere, şu an hiç şansın yok" dedim. Ve onun peçetede canlı resmini oluşturdum. Bir de ne göreyim bir gram kan yok. Şaşkınlıkla baktım. Bu yine bir erkek sivrisinekti. Kendini feda etmiş dişisinin hem kan almasına hem de kaçmasına yardım etmişti. " Olamaz böyle bir şey, inanılmaz " diye aklımdan geçirdim. Çok şaşırmıştım.. Üçüncü olayda da odamda duvarda yakalamıştım erkek sivrisineği ve dişisi kan almış ve gitmişti. Üç olayda da dişi sivrisinek veya sivrisinekler kan almış ve sağ salim yanımdan uzaklaşmışlardı. Üç erkek sivrisinek önce dişisi ile çiftleşmiş ve daha sonra dişisinin kan alması, kaçması ve yumurtalarını bırakabilmesi için kendisini feda etmişlerdi. 

Gelişme

Bu gerçek öykülerden canlılık için üreme ve birlikteliğin gelecek nesiller amacı ile olduğu ortaya çıkmaktadır. Türün bir üyesi canlı türünün artması için kendisini feda edebilmektedir. Bir çok olayda cinsin dişisinin kendini feda ettiğini biliyoruz. Fakat bu örnekte eril cinslerinde bu önemli amaç için kendi yaşamını feda edebileceğini görüyoruz. 

Türümüzün, geçmiştekilerin devamı gelecektekilerin öncesindeyiz. Yani bizler ara formuz. Zincirin bir halkasıyız. Geçmişten devir aldık, canlılığı geleceğe aktarıyoruz, aktaracağız. Canımız emanet türümüz için. Çocuk sahibi olanlar bu görevi yerine getirmiş demektirler. Fakat çocuklarının çocukluktan çıkışından sonra onları artık yetişkin olarak kabul etmeliler. Ömür boyu onlara çocuk davranışı sergilemek türümüze, doğamıza aykırıdır. Bu tavır maalesef tarihin tozlu ve kötü anılarından gelmekte bize. Kimsenin uzun yaşayamadığı ve her an tehlikeler ile karşılaştığı barışın olmadığı, sürekli savaşın, didişmenin ve kuralsızlığın hakim olduğu tarihlerden geliyor. Türün değerinin verilmediği, grup, aile ve kabilelerin önemsendiği devirlerden miras bizlere.

Çocukları olmayanların ise tüm çocuklar çocukları sayılır. Onlara yardım ve hizmet etmek, yani eğitim, destek gibi bir çok konuda yardımcı olmak da çocuk sahibi olma hissi verir. 

Sonuç

Türümüz için ana görevimizi yerine getirdikten sonra yapacağımız ise sağlığımız, insanca iyi yaşam isteğimiz ve türümüzle (Canlar) ile (Diğer türler ile de yani tüm canlılar ile) olan ilişkilerin iyi olması temelinde yaşamaktır. Ve tüm hayal, istek ve arzularımızı bu temeller üstüne inşa ederek hayat sürmektir. 

İnsanın mutluluğu böyle sağlayabilir tezine ulaştık.

Atölye konumuzun ilerleyişi hakkında

Önce bir konu ile giriş yaptık. Günlük hayatta, gündelik yaşamdaki bir örnekle başladık. 

Sonra onun tikel halinden, yani bir olaydaki etkenlerin az olduğu bir örnekten, tür yani tümel haline ilerledik. Önce bir cins canlı davranışının özelliğini yaşamla tecrübe ettik. Ve bundan canlı bir tür için sonuç çıkardık. Bu çıkardığımız sonucun diğer türlere de uygulanabilir olduğuna ilerledik. Bir türden tüm canlı türlerine doğru ilerledik. Yumurtlayan ve doğuran canlıların yavruları için yaşamlarını feda etme fikri bizi canlılığın genel ilkelerine doğru taşıdı. Canlılığın temel ilkelerinden biri de canlının türün devamı amacında olduğu fikrine ulaştık. 

Bu sonucu kendi türümüze uyarladık. Ve benzer olduğunun farkına vardık. 

Sonuç bölümünde ise bizlerin bu olay ve gelişen düşünce şeklimizden hangi dersleri çıkarabileceğimize ve ilke olarak alabileceğimize ulaştık. Başlangıç olayı ortak gelişme bölümü ortak fakat sonuç ve ders çıkarmalar farklı olabilir bir çok kişi tarafından felsefe atölyesine katılmış kişi sayısına göre.

Günlük ve gündelik bir olaydan mantık ilerlemeleri ile yaşantımızı şekillendirecek yeni, doğa ve canlılık ile uyumlu, doğru ilkelerin oluşmasına doğru ilerleyebilme olanağımız bulunmaktadır.

Ve mutlu olmanın ilkeleri ile nasıl mutlu olunur sorusuna kendimizce tatmin edici (Belki şimdilik ve tam olmasa da) bir cevap bulduk.


6 Ağustos 2022 Cumartesi

Türkiye'de Sanat ve Kültürün Gelişimi Üzerine (TRT, Unkapanı ve Yeşilçam)

 Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan yeni ve modern bir ülke inşasında, yenilenmesinde sanat ve kültür kaderi gereği sonradan gelmiştir. Değişmekte ve gelişmekte olan AB ve ABD yaşantılarına uyum için çok yol kat etmek gerekiyordu.

Ülkemizde temel değişim planları içinde kültür ve sanat yavaş ve az olarak bulunması o yıllar için kabul edilebilirdi. 

Sonraki yıllarda ülkemiz sanat ve kültürü belli başlı özel ve resmi kurumlar tarafından halka sunulur olmaya başladı. 

TRT televizyonu bu konuda merkez konumda idi. Tek kanal olarak bir çok sanat ve kültür olayını kitlelere sunmaya çalışıyordu. 

Sonraki küreselleşme yıllarında köyden kente göç olgusu kendi sanat ve kültürünü de belirlemişti. Arabesk kültürü kırsaldan gelen vatandaşlarımızın sığındığı ve kabul ettiği bir sanat şekli olmuştu. 

Kırsaldan gelen kişiler sanki kendi ülkesinde dolaşmıyor yabancı ülkeler gitmiş ve oranın adet, geleneğine uyum sağlayamıyor gibiydiler. Dolayısı ile Almanya'ya giden yurttaşımız ile kırsaldan kente göçmüş vatandaşımız aynı duygu ve yaşantıların aynı sanat tarzı yani arabesk kültürünü benimsiyordu.

(Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, insan ve özelliği aynıdır. Sadece gittiğiniz yerin adap, usul ve geleneğini öğrenin bu size yeter, böylelikle her yer size tanıdık ve kendi mekanınınız hissini verecektir. Eğer böyle hissetmiyorsanız eksiklik sizdedir, onu tamamlayınız.) 

Unkapanı plak firmaları yetenek avını başlatmışlar ve bir çok denemelerden sonra halkın gönlünde zirveye çıkmış sanatçılarla uzun yıllar çalışmışlardır. 

Yetenek avcıları tüm yurtta dolaşıyor ve ya Unkapanı ya da TRT için yetenek arıyorlardı. Böyle olması gerekli idi. 

Çünkü modern sanatlar ile Anadolu kültürü arasında büyük bir fark bulunmakta idi ve bu ara hızla kapatılamazdı. En hızlı yöntem tekel merkezler tarafında yetenekler bulunmalı ve halkın destekleyecekleri sanat ve kültür alanında geliştirilmeli idi. 

Unkapanı ile TRT yarışır oldular. TRT arabeske yer vermemeye özen gösterip Türk halk, sanat ve pop müziğe öncelik vermeye özen gösterdi. TRT cumhuriyet kurucular planında iken Unkapanı halkın isteklerini ön planda tutmakta idi.

Yeşilçam hem TRT'den hem de Unkapanı'nda rol çalıyordu o yıllarda. Ve en gözde sanat kültür merkezi haline gelmişti. Hem halkın isteklerini hem de cumhuriyet alt yapısının inşasına çalışıyordu. Görsel sanatları, müziği de kapsaması bakımından en öne çıktı. Artık halkımız gözlerini ve kulağını uzun yıllar ondan ayıramayacaktı. Tercihi yoktu. Önüne sunulanı alıyordu. Ve kültür sanata olan tüm ihtiyacını tek yerden almaya başlamıştı. Yeşilçam Türk sinemasından. Yeşilçam yetenek avcıları ve onların bulduklarıyla doldu taştı. Bu da gerekliydi. Televizyonda bir çok kanalların çıkmasıyla bu süreç gerilemeye başladı ve bitti. Yeşilçam, TRT ve Unkapanı tekel olmaktan çıkmış ve misyonlarını başarı ile tamamlamışlardı. Cumhuriyet yıllarının sanat ve kültür alanındaki tarih sayfasındaki yerlerini almışlardı. TRT ise renk değiştirerek, dönüşerek ve gelişerek çağa ayak uydurmasına devam etmektedir tekel vasfını yitirmiş olarak.

Göç olgusu müziği arabesk rüzgarına, kent yerleşimine ayak uydurmuş ve kendi geleneğini oluşturmuş olan kesimin beğendiği ve destek verdiği taverna rüzgarı hızla girdi. Orta gelir kente uyum sağlamış yerleşik kesimin müziği olarak ön plana doğru ilerledi. 

İlerleyen yıllarda televizyon kanalların artması sanat ve kültürde çok sesli olmayı hızlandıramadı. Fakat yetenek avcıları artmış her alanda sanat önderlerini destekler ve halka sevdirmeye başlamışlardı. 

Cumhuriyet yıllarından bu günümüze kültür sanat gelişimi halkın tercih hakkı olmadan kendisine sunulan kültür sanatın tekel olduğun anlamadan alternatifini bilmediğinden kabul etmesiyle sürmüştür. 

Günümüze kadar olan kültür ve sanat faaliyetlerin çoğunluğu alanında ilkleri oluşturması bir çok seçimleri arasında tercih edilememesini içinde barındırmaktadır. 

Günümüzde artık yetenek avcıları olsa da sesleri eskisi gibi çıkmamaktadır. Çünkü kültür ve sanat tekelleri bitmiş ve sosyal medya merkezleri çok sayıda kültür sanat içeri sunmaktadır.

Günümüzde sanat ve kültür ile ilgilenen kişiler, alanında en iyileri olduklarını göstermek veya halkın kendilerine değer vermesini, desteklemesini sağlamak için çok çalışmaları gerekmektedir. 

Artık halkımız her ünlü olmak isteyene, sanat ve kültür sunan herkese temkinli yaklaşmaktadır. Çünkü bunu hakkedene ve sürdürecek olana vermek istemektedirler. 

Artık tepeden inme ve sunulma yolu halk için uygun değildir. Cumhuriyet yıllarında tercihi olmayan halkımız kendisine verilen kültür sanat temsilcilerini kabul etmek zorunda kalmış olmasına rağmen günümüzde tüm halkın beğenisi değil sosyal medya ile belli halk kesimine kültür ve sanat sunulur haline gelmiştir. Bu sunumlardan ülkesel olarak öne çıkanlar olabilecektir. Fakat bu süreç bir sanat ve kültürle uğraşan kişilerin bir ömür adaması şeklinde olmaktadır. 

Bir sanatçı için bu değer mi ? Evet değer, çünkü sanatçı bu haline zorla gelmez, severek ve gelişen yeteneği ile gelir ve devam eder. Sanatçı önce sanat için yapar sonra halk için yapar sanatını genellikle.

Kültür uzmanları da bu alanla uğraşmaktan bıkmazlar, yaşam biçimi olarak benimserler. 

Sonuç olarak cumhuriyet yıllarından başlayan sanat kültür tekeli yıkılmış ve halkın özgürce sanat ve kültür alanında seçimi ve ilgisi değişmeye başlamıştır.

Yazılarımı takip eden siz sanat ve felsefe dostlarına geçmiş anılarınızı sanat ve kültür üzerinden hatırlamayı bırakmanızı öneriyorum. Yeni çağdaş ve modern sanat ve kültür bakışınızı oluşturmanız, geçmişte bizlere sunulan kültür sanatı da hoş ve gerekli gibi görmek fakat bizdeki eğer yarattı ise olumsuz duygulardan arınmanızı tavsiye ediyorum. 

Eskiden olduğu gibi hala ülkemizde gençlerinin yakın çevrelerinde bulamadıkları rol modelleri kültür ve sanatta aralamaları ve benimsemeye çalışmaları devam etmektedir.  

4 Ağustos 2022 Perşembe

Üç Dost

 

Resme göre sağ tarafımda menecerim Recep Kale, sol yanımda ise Azizim Devrim Karagöl ile La Siesta'da oturduk.

Üç arkadaş kahvelerimizi Kahve'ci de yudumlarken neşemiz devam ediyordu.

Üç dost buluştuk, Güzelyalı sahil kafelerinde,

Doyasıya konuştuk, neşeli çocuklar keyfinde,

Müzikle, rüzgar eşlik etti, kaygısız gecemize,

Şen, renkli, güzel, hoşça kalabalıklar eşliğinde.


Romantik bir atmosfer, loş mekanın içinde,

İnsanca pek insanca yaşamak arzusu içinde,

Dert, tasa, endişe, kaygı bugün bizde tatilde,

İnsanlığımıza içelim, sağlığımıza hep birlikte.


Güzel ve iyi günlerin ümidindeyiz geleceğine,

Biraz dedikodu, komikliklerden müstehcenliğe,

Biraz felsefe, biraz toplum, biraz da ekonomiye,

Dolaşır sözler, güler diller, göz gezinir, çevrede.


Dünyanın başkenti, İzmir, Güzelyalı sahilinde,

Üç dost buluştuk, harika bir dünya hayaliyle,

Ütopyamız var bizim, insanca ve iyi yaşamak,

İnsanca pek insanca olmak, tüm erdemleri ile.


Özkan Salman (Güzelyalı Şairi)

Dün gece iki arkadaşımla Azizim Recep Kale ve Devrim Karagöl ile  İzmir Güzelyalı sahilinde kafelerde oturup keyifli sohbetler yaptık. Güzel bir gece idi. Sıcak yaz gecesinde serin bir rüzgar esti ve üçümüzü birden ferahlattı. Arkadaşlarıma dedim ki, bu ferahlık veren rüzgar benim ilhamımdır. Ve ilk sözler ağzımdan döküldü. Üç dost buluştuk.... şeklinde. Ve şiiri biraz önce tamamladım. Bir gün önce ilham rüzgarı ile başlayan şiir bir gün sonra tamamlandı.



2 Ağustos 2022 Salı

Sabır Gönül

 

                                                Şiirin ilham yeri Kahve'ci çay bahçesi

Sabır gönül, gürültücü komşulara.
Yan masada, bağırarak konuşanlara,
Kurala uymayıp, sırayı atlayanlara,
Sabır gönül, topluma saygısızlara.

Eksoz patlatıp geçenlere, gaza basanlara,
Trafikte kuralları bilmeyen, tanımayanlara,
Sabır gönül, son ses yollarda dolaşanlara,
Görgüsüz, sevgisiz, toplumda yaşayanlara.

Sabır gönül, dinlemeden konuşanlara,
Herkesi küçümseyen, herkesi bir tutanlara,
Niyetini gizli tutanlara, kötü plan yapanlara,
Sabır gönül, topluma küsmüş, zavallılara.

Özkan Salman (Güzelyalı Şairi)

Şehir yaşamının kalabalık olması nedeniyle maalesef herkes adabına uygun, görgülü ve toplumla uyumu yakalayamamakta. Günlük hayatta biriken aksilikler, bizlerde fark etmeden stres haline birikmekte. Bunların farkına varmamız, sabır etmemiz gerektiği sonucunu çıkarmaktadır. 

Bu şiirimde toplumumuzun canını sıkan olaylara değinmek istedim. Bu topluma aykırı davranan kişilere sabırlı olalım, değerli şiir ve felsefe sever dostlarım. Onlara kızmak, onların seviyesine inmeyi göze almaktır. Dolayısı ile onları kendi seviyemize gelmelerine yardımcı olmaya çalışalım elimizden geldiğince tabi ki.