29 Aralık 2022 Perşembe

Marsta Su Yok

 Bence yok. Nasa'nın Mars hakkındaki görüntülerini izlerken. Bu izlenime kapıldım. 

Topraktaki görünen tüm izleri su ve buharı dışında da bir çok gazlar rüzgar gibi eserken yapabilir. Kayalardaki aşınmalar ve topraktaki izlerin şu an için su izleri olduğu izlenimine kapılmak romantik bir iyimserlik olur. 

Son izlenimler oksijen atomun canlılar tarafından ortaya çıkarılmış bir atom olduğuna ve olabileceğine dair fikirleri getirmektedir.  

Oksijen canlı özelliğindeki bir atom ile hidrojen kozmolojinin önceden hazır veya sonradan oluşan atomunun birleşmesi ile yeryüzünde su oluşmuş olduğuna dair tezi ileri sürebiliriz.

Doğa tanımımızda da canlı ile kozmolojinin birleşimi fikrimiz suyun temelinin bu birleşmeden oluştuğunu ileri sürebilmemizi sağlamaktadır. 

Oksijenin atomun sadece canlıya ait bir atom olması tezimiz şimdilik emin olamadığımız ve ön sezi olarak ele alabileceğimizi de belirtmek isterim. 

Şu ana kadar bilimsel olarak canlı atomları ve kozmoloji atomları şeklinde bir ayrım cetveli göremedik ve hali ile bilmiyoruz. 

Eğer bu cetvel var ise bilimsel olarak sunulmalıdır. 

Eğer yok ise hızla bu cetvelin oluşturulmaya başlanması gerekmektedir. 

Çünkü bu cetvel oluşturulursa ki bence oluşturulabilir. Canlılığın sadece dünyamızda olduğu kesinlik kazanacaktır. Uzayda yaşam var tezi zayıflayacak ve boş hayal ve beklentiler biraz olsun arınma sürecine girilecektir. 

Evet bilim insanları sizlerden canlıya ait ve kozmolojiye (cansız evren) ait atomları ayrı cetvelini bekliyoruz. Bu cetvel hazırlanırsa insanın evrene bakışı değişebilecektir. 

Bu cetvel insan yaşamında ve geleceğinde çok yeni bilgilere ulaşabileceğimizin ipuçlarını verecektir.

Eğer oksijen canlı atomu ise marsta veya başka gezegende su aramanın gereği olmadığı ve oksijenin bakteri, mantar ve bitkiler tarafından yapıldığı gerçeği ile baş başa kalacak ve daha gerçekçi bir evren yani kozmoloji algısına ilerlememiz olanaklı olacaktır. 

15 Aralık 2022 Perşembe

Filozofların (Düşünürlerin) Alet Çantası

 1.Diyalektik düşünme Tarzı;

Bilinen sav veya bilgileri sorgulama sırasında karşı savlar ileri sürülür. Mevcut kabul edilen tüm bilgilerin kaynağına doğru araştırarak, kaynaktan son hallerine gelerek, kaynağı ile son halleri arasındaki değişimi ve gelişimleri değerlendirmek, Kaynaktan gelen bilgilerin ilerleme sürecinin nasıl olduğunu araştırmak ve değerlendirmek. ilk ve son hal arasında nasıl oluşup geliştiğini, değiştiğini, dönüştüğünü saptamak ve eksik bilgilerin neler olabileceğine dair sav ve fikirler üretmek. Diyalektik düşünme tarzını daha fazla anlatmak için basite indirmek çalışması yapmam gerekmekte. Bu da başlı başına bir kitap da olabilir.

2.Tümelden tikele ilerleyerek düşünme tarzı;

Tümel fikirler için önce bilgi birikimi gereklidir. Her konuda edinilen bilgileri düşünür anlamak ve kategori, küme, istatistik şeklinde zihinde düzenler. Bu düzenleme düşünürün bilgilere hakimiyetini ve onların üstünde düşünme olanağı verir. Belli birikime ulaşınca tümel bilgini ortaya çıkma hali kadim sorular ile olur. Hiç eskimeyen cevaplarının çok olduğu fakat kesinliği ve her dönemde kendilerini koruyamayan cevapların sorularının tekrarlarında tümele ait yeni cevaplar ortaya çıkar düşünürün zihinde.  Tümel cevaplar ortaya koyan düşünür artık tümeldeki cevapların doğrulunu araştırmak için tümelden tikele doğru bir zihinsel ve düşünsel yolculuğa çıkar. Bu felsefe yolculuğu ömür boyu da sürebilecektir. Düşünceleri ile gerçek güncel hayatın, yaşamın ortaya koyduğu bilgiler ile tümele ait cevaplarının bilgilerini karşılaştırmaya sürekli devam edecektir.

3.Bilinçli olma ve yaşama düşüncesi;

Düşünür yaşadığı hayat ve evren hakkında kendine ait fikirler, tezler, teoriler, tümele ait cevaplar geliştirmiş bir kişi olduğu için artık onun için yaşamı sırasında ne karşılaşırsa karşılaşsın hep önüne gelecek olan yaşamın yani varlığın kendisi ve bilgisi olarak algıda seçici olacak ve bildiğine rahat bilmediğine ve sorun olarak karşılaştığına da dikkat edecektir. Bilgilerden yeni bilgilere ilerleme olanağını değerlendirecektir. Kendi davranış ve amaçlarının kaynağını her zaman sorgulayacak ve bilinçdışı hareketlerinin yaşamında azalmasını sağlayacak. Her doğru düşüncesi ve eylemi ile artık geçmişte kalmayacak günlük hayatın ilerleme şekli ile birlikte düşünce ve bilgileri gelişecektir. Bilincinin varlık ve bilgisinden her zaman az ve sınırlı olma bilincinde olacaktır. Bilebilme ve öğrenebilme sınırlarını da fark edecektir. Etki edebileceği, edemeyeceği alan ve konularda, kendi yaşama ve çevresi ile olan ilişkilerin nasıl şekillenmesi gerektiğini de bilecek ve karar verecektir. Kaçınamayacağı kaza ve belaya karşı her zaman hazırlıklı olma hali yaşam trafiğindeki hızını, yönünü seçmede dikkat etmesi gerektiğinin bilincinde olacaktır. İnsanlığın ideal olarak sunduğu başarılara değil sorunları azaltıcı ve ortaya çıkmasında önleyici bir bilinç geliştirmeyi yeğleyecektir. Hayalleri olmasına rağmen gerçeklik ile sürekli bir kontrol edici yanı onu sakinliğe ve mütevaziliğe sevk edecektir.

4.Vicdan veya toplumsal vefa duygusunun düşüncelere referans verme gücünü kullanması;

 Düşünür bilgi de tarafını seçmiştir. Bu tarafı olduğu olgular Doğa, canlılık ve tür olarak insanlıktır. Kendisi bir insandır ve zihnini özelliği onu diğer canlılardan farklı kılmaktadır. Doğanın bilinmeyen kendisinden daha iyi ve fazla düşünme ve zihin olgusunun olabilme olasılığını her zaman açık tutar. Düşünür, zihni ve düşünceleri ile türünün bir numarası olduğunu veya en akıllı, zeki ve bilgili insanı olduğu tezinde olamaz. Varlık ve bilgisinin insan türünün üstünde olduğu bir doğa ve evrende insan türündeki zeka, akıl ve bilgi ancak insanların tümüyle birleşik ve yardımlaşarak ilerleyebileceği tezindedir. Her insana ve her zihne ihtiyaç vardır. İnsan türünün canlılık içindeki yerini koruması olasılığı ve olanaklılığı bunu zorunlu kılmaktadır. Düşünür, vicdanın gerektirdiği çevresine, toplumuna ve tüm küresel insanlığa yani türünden aldığı tüm değerlerin kendine yeter bilgisinde olan kişidir. Kendi düşüncesi ve yaşamı bu bilgiler ile zıtlık içermez. O nedenle düşünürün vicdanı rahat halde düşünceleri gelişme gösterir. Hataları var ise onları fark eder ve telafisini, çözümünü bulur. Bir düşünürün vicdanı her zaman rahat ve huzurlu olacaktır. Çevresindeki bir çok kişinin düşünür davranışındaki hataları olduğunu düşünmesini engellemeye çalışamaz. Düşünürün düşünce, söz ve davranışlarında derinlik vardır. Çevresindeki kişiler güncel moda amaç, söz ve davranış içinde oldukları için düşünürün modaya değil tarihsel olgulara göre davrandığını ilerleyen zamanda anlayabileceklerdir. O an düşünüre neden öyle davrandığını soru olarak yöneltirler ise düşünürün gerekçe ve amaçlarını anlatması halinde bile kabul etmeyebilecek ve anlamayabilecekleridir. Düşünüre tekrar sorduklarında hep aynı cevabı alacaklardır. Fakat cevaplar hakkında bilgi ve tecrübe birikimi gerektiği için uzun düşünemeyecekleridir. Çünkü cevapların altında derin bir tarihi ve insanlık tecrübesi bulunmaktadır. 

Düşünür bazen hata yapar ve çevresindeki bilge gibi konuşup analiz yapan bireyleri fark eder ve onların bu söz ve davranışının doğru olduğunu fark ederse kabul eder, saygı duyar ve takdir eder. Çünkü görgü, adap ve gelenek gibi tarihi konularda düşünürün bilmediği çevresinin bildiği ve en uygun nasıl düşünülmesi ve davranılmasının gerektiği bilgisi de onlarda olduğu için. Düşünür doğru düşünce ve eylemleri öğrenme sürecini yaşar belli bir zamanda olsa. Düşünürün diğerlerinden farklı doğru düşünceleri ve eylemlerini zorla çevresine sunmaz, hataları olursa çevresindeki doğruları hızla kabule hazır olarak alır ve kullanır. Düşünürün çevresiyle uyumlu olması onun fikirlerinin testini yapması yönünden de gerekli, yeni fikirler oluşma aşamalarında delirmek ile dahi olmak arasındaki denge olarak çevresini ve toplumu referans olarak alması yönünden de önemlidir. Düşünür çevresinden ve toplumdan aldığını onlara sunmak amacındadır. O nedenle çevresi ve toplumla aynı düzeyde olmalı ve yaşamalıdır. Düşünürün düşünmekte olduğu bir çok fikir ve düşünce yarım halde durmakta ve tamamlamayı beklemektedir. Bu tamamlamayı bekleyen fikir ve düşünceler iletişime girdiği diğer insan fikir ve düşünceleri ile tamamlanma sürecine girme olasılığı bulunmaktadır. Hatta düşünürün bazı konulardaki yanlış düşünüş ve fikirlerini de ortaya çıkarabilir. Bu ortaya çıkışları düşünürde fark edebilir karşısındaki kişi de fark edebilir. Buradaki fark düşünür fikirlerinde ilerlemeye devam eder, karşısındaki kişi o an doğru ve gerçek fikirle yüzleşir ve sonra unutur, çünkü günlük yaşam gündemi o kişiye gerçeği ortaya çıkarsa bile devam özgürlüğü vermez. Fakat düşünürde bu özgürlük vardır, özgürlüğü kendi içinde bilinçli olarak oluşturmuştur ve  o devam edecektir. Bir çok nedenle düşünür düşünce ve eylem olarak normal bir bireye yakın gibi görünmeli ve davranmalıdır. Düşüncelerinde belli bir aşamaya geldiği halde onu anlayacak kişilerin azlığından şikayet etmemeli ve düşünce yolunda yürümeye devam etmelidir.    

13 Aralık 2022 Salı

Yaşam Döngüsü ve Teknoloji - 2

 İnternet

Sanal ağlar, fiber kablolar, metal ve cam, yarı iletken etrafı plastik koruma ile kaplanmış kablolar ile dünyanın tüm yerleşim yerlerine doğru uzanmaktalar.

Alt yapısı metal, cam ve plastik kablolar elektrik ve elektro-manyetik olarak ses ve görüntü iletiyorlar. 

Canlının görme ve işitme duyularına hitap eden iki önemli unsur. 

Göz ve kulak 

Göz, etrafındaki çevrenin anlık göz kırpmaları ile biyo-fotoğrafını çekerken, kulak ise çevrede görünmeyen ses dalgalarının etki sürecinin sonuçlarını kategorilere almak için iç kulaktan işitme merkezine göndermekte. 

İnternetteki insan

Gözleri ile izlediklerini hafızasına sabitlenmiş resim olarak gönderirken, duydukları seslerini tonlarını, tınılarını hafızasına kaydetmekte. 

Aynı konulardaki görme ve duyma yoğunlaşmalarıyla artık beyin sistemine tanıdık ve yakın hale gelen görüntüler ve sesler adeta bire bir kopyası olmaya ve hafızadan ön bilince aktarımı da gayet anlaşılır ve doğru olarak olmakta. 

Bir filmin sahne anları, bir müziğin bir çok ahenkli sesindeki düzeni ve ona eklenen özgün sanatçının sesleri hafızada çok daha yer kaplamakta ve yerini, kapladığı hücrelerdeki alanının arttırmakta. 

Müzik ve film kategorileri temsil eden nöron ağlarının altında hücrelerde kayıtlı bu bilgiler belli bir mekana bağlı olmamanın verdiği havada boşlukta esen bir rüzgar, bir bulut gibi zihinde dolaşmakta. 

Sanat, bireyin zihninde mekansız ve sabit olmayan, hareketli bir şekilde bir tarzda dolaşmakta. Sanat merkezleri olan sanatçıların her yerde ve her zamanda olmaları gibi, onların yeryüzünde dolaşmaları gibi sanata ait izler internetteki sitelerinde olsa da zihinlerde sürekli bir hareket ve dolaşım halinde bulunmaktalar.

İnternet iletişim teknolojisine sanat ile ilgili olarak giriş yapmış bulunmaktayız. 

Edebiyat sıraya girmekte, edebiyat eserleri onları sunan kişisel ve belirgin olan yazarların zihinlerinden akıp gelen duygu, yaşantı ve düşüncelerinin bir sunumu. Onlardan alınan her bilginin merkezleri bulunan bir edebi bilgiler şeklinde zihinlerde yer etmesi gerçekleşmekte.

Edebi bilgilerin merkezi ve kaynağı belli. Bir yazarın yaşama ve hayata karşı duyguları, tecrübeleri, bilgilerin yer aldığı bir edebi eserde onun bilgeliği ile tanışma gerçekleşir. 

İnternet ve yaşam konusuna sanat ve edebiyat ile giriş yaptık.

İnternetin insan yaşamındaki önemi ve gelişmesi üzerine araştırıyoruz.

İletişim teknolojilerinin en önemli dalı haline gelmesi, interneti bu alanın ana yolu, merkez yolu haline getirmekte.

İnternet küresel olarak tüm insanların zihinlerinden diğer zihinlere uzandığı bir bir ağ niteliğindedir.

Türümüzün birbiri ile en önemli özelliği zihin ve onun uzantısı düzenli ve planlı ses ile ve görüntü ile bağlantıda olması halinde olmasında önemli bir araçtır internet.

Zihinden zihine bağlantıda bir araçtır internet. Koku, tatma ve dokunma duyularımızın görme ve işitme duyularımızdan aldığımız bilgiler ışında harekete geçtiğini de söyleyebiliriz. 

Bir yemek tarifini izlediğimiz veya dinlediğimizde tat alma duyumuz tam olmasa da aktif oluyor. Özellikle aç isek. Kadın veya erkek görüntülerinden ilgi oluşabiliyor dokunma duyularımızda az veya çok. Sunumlardaki kötü kokuları çağrıştıran görüntüler ve anlamlı veya refleks olarak sunulan seslerden koku alma duyumuz aktif oluyor belli, belirsiz olarak. 

Tat, koku ve dokunma duyularımız görme ve işitme duyularımızın verilerini zihinsel doğrulama ile kabul ediyor yaşanmışlık algısında, onların gerçek veya gerçeği temsilleri olarak. 

İnternetteki görüntüler ve sesler gerçeklerinin bir temsilleridir. Görüntü ve ses önce cihazlara ekleniyor sonra enerji halinde kablolar veya radyo ve elektro-manyetik dalgalar halinde hızla yeryüzünde taşınıyorlar. Ulaştıkları merkezlerdeki sunucu cihazlarda tekrar insan zihninin anlayabileceği tarza, şekillere dönüştürüyorlar. Dolayısı ile görüntü ve sesler parçalara ayırılıp tekrar birleştiriliyorlar. 

Kozmolojik evren buna izin veriyor, yapısında var. 

Madde ve enerjinin görüntü ve seslerinin aktarılabilmesinin nedeni zaten madde ile enerjinin birbirine dönüşme özelliğinde olmasındandır. 

Bir canlının yapısında bu özellik bulunabilir mi ? 

Canlı önce madde ve enerjiye dönüştürülüp sonra mekanda taşınıp sonraki yerde tekrar birleştirilsin. Öncelikle bir canlı hücrelerini parçaladığımızda, ayırdığımızda onun var olma, varlık nedeni ortadan kalmaktadır. Bir hücre atomlarına ayrıldıktan sonra artık o bir bütünsel canlı özelliğini yitirmektedir. Hücre parçalanmış atomlarına bölünmüştür. Fakat atom da olsa yine bir canlı atomu denilebilir mi ?

Bunu konunun detaylarını araştırmak bilimin işi. 

Biz olayı felsefe olarak inceliyoruz. Eğer hücre atomlarına ayrıldığında hala bir canlı atomu olarak kalıyor ise diğer canlı atomları ile birleşip yeni bir canlı oluşturma potansiyelini taşıyor demektir. 

Bunun keşfi yaşam için insan düşüncesi için bir çığır açıcı olur. Böyle olabileceği yolundan gidersek, canlının canlıya geçişinde sürekli bir tekrar olduğu fikrine ulaşırız. Böyle olması aslında yaşamış ve var olmuş tüm canlıların yok olmadığı hala varlıklarını sürdürdükleri anlamını ortaya çıkarır.

Şu an ki bilgimiz ile canlının bir yerden bir yere önce madde veya enerjiye dönüştürüp sonra tekrar aynı haliyle ulaştırılamayacağının fikrindeyiz. Canlılık birleşik bir yapıdır. Parçalanırsa, varlığını kaybeder. Buna canlının ölümü diyoruz. Bilinen yaşamdan kopuş olarak alıyoruz. Tohum ve yumurta olarak ortaya çıkış ilkelerinin dışında bir oluşunu henüz bilmiyoruz. Tohum ve yumurta ısı, ışık, hava, su ve besin şartlarında büyümesini başlatıyor ve devam ediyor. Onların tamamlanma bilgileri basınçlanmış, vakumlanmış olarak dar bir alana sıkıştırılmış haldedir. Canlının tamamlanma şekli mikro ölçekte tohumda ve yumurtada bulunmaktadır. Havanın basıncı, nemi ve sıcaklığı, tohum ve yumurtanın bulunduğu mekan ve çevresinin, ortamının uygunluğu ile tamamlanmaya doğru hareket etmekte.

İnternetteki bilgilerin bir merkeze ulaştığında mikro ölçekten insan duyularının algılayabileceği makro düzeye ulaştırılması yine teknik olarak gerçekleşmekte. Fakat bu mikro bilgiler önce dönüştürücüde toplanıp bütünleştiriliyor ve bütünleşmeden sonra büyütülüyorlar. Büyütme özelliği mercekler ile oluyor. Canlının yumurta ve tohumdan tamamlanma aşamasına gelmesi ise dıştan aldığı hava, su ve sıcaklık etkilerinin içinde aldıklarının biyo-atom haline dönüştürmesi ile olmaktadır. 

Canlı bedensel tamamlamasını genetiğindeki negatif kayıtlarının çevreden gelen pozitif madde ve enerji veya biyo-atomlarının birikmesi ve her biriken pozitif parçaların üstüne, yanına yeni bir negatifinin yeni hali oluşması şeklinde diyalektik bir biçimde gerçekleştirdiği düşünebilir.

Canlı bedensel tamamlanmasını bitirmiş olduğu anda neler olmaktadır ? Canlı tümden negatif genetik kayıtlarını pozitif çevreden aldıkları ile tamamlamış ve varlığının zirvesine ulaşmış durumda ne olmaktadır ?  Tabi ki durumunu ve konumunu korumaya çalışmakta olacaktır. Canlı organizmadaki bütünsel işleyiş sürerken sorunlar ile karşılaşacaktır. Öncelikle kozmolojinin termodinamik yasalarına karşı kendini korumaya çalışacaktır. Parçalanma- bölünme- ayrılma- çarpma gibi sıcaklık artışı ve düşüşleri olumsuz etkilerine direnmeye ve korunmaya çalışacaktır. Sonra başka bir canlı tarafından aynı termodinamik ve kozmolojik işleyiş ilkelerinin kendisine uygulanmasını önlemeye, önleyemez ise kendini onarmaya çalışacaktır. Başka bir canlının midesine gitmek artık biyo-atomların o canlıya geçmek anlamına geleceği için bir formdan başka bir forma geçiş devam etmekte midir ? Henüz bunu bilemiyoruz. Halk dilinde " Sen bir zamanlar bir meyve biyo-atomuydun " denebilmektedir.

İnternet şu an biz insanların zihinsel iletişimi temelinde günlük yaşantılarımızı düzenleme ve yardımlaşma, haberleşme, birlikte hareket etme gibi bir çok türümüz için gerekli özellikleri kendinde taşımaktadır. 

İnsan olarak türümüz varlığını korumak ve geliştirmek için yaşamak konusunda benzer deneyimler içermek zorundayız. Bir kedi türü dediğimizde doğada kedilerin tüm cinslerinin ortak özellikleri bulunmaktadır. Eğer kedigillerden bir cins ayrı bir yaşama tarzına maruz bırakılırsa veya zorunlu yönelirse kedigillere ait özelliklerinden uzaklaşıp farklı bir türe evrilebilir.  Evrimde tür farklılaşmasındaki çevre ve şartları aklımıza gelmektedir. İnsan türü farklılaşmamak için zihinsel olarak teknolojiyi kullanmaktadır. 

İnsanlık dışı diye nitelendirdiğimiz tüm olaylar aslında canlılığın temelinden gelen ve her türlü olasılıkları denemek, araştırmak ve bu sayede kozmolojik devasa evrende varlığını korumak adına olanaklarını genişletmek amacıyla oluşmaktadır. Fakat biz türümüzün varlığını koruma amacında insanlık dışı olayların her zaman olabileceğini bilmeli ve onları bu kategoride değerlendirmeliyiz.

İnsanın doğasını kötü olarak nitelendirmek yaşamın temel ilkelerine rasyonel değil, türümüze haklı bağlılığımızın duygusal yaklaşımlarıdır. 

İletişim Teknolojileri ve internet türümüzün birlikteliğinde en önemli insan özelliği olan zihnimizin gelişmesinde ve tür bilincine ulaşmada önemli bir aşama olarak ilerlemektedir. 

12 Aralık 2022 Pazartesi

Yaşam Döngüsü ve Teknoloji

 Felsefemize göre daha önceden de bahsedildiği gibi varlık yaşamdır. 

Teknoloji ise insanın madde ve enerjiyi kullanarak kendi varlığını (yaşamını) kolaylaştırmaya, geliştirmeye, sürdürülebilir olmaya kendi türünün kendi içinde ilişkilerini kolaylaştırmaya, geliştirmeye, sürdürülebilir bir birlikteliğe ulaşma amacıyla ortaya çıkardığı, çıkarmaya devam ettiği ve sonra da çıkaracağı teknik olarak araç, alet, bina, yol, köprü, eşya vb. eserleridir. 

Teknolojinin iki yönü dikkatimizi çekmektedir. 

1. Topluma yönelik

2. Bireye yönelik

Topluma yönelik, 

1.Toplu ulaşım araçları ve yolları; yollar, köprüler, uçak, gemi, tren, otobüs vb. 

2. Toplu iletişim araçları; 

a) Temel ihtiyaçlara hizmet eden; Doğal gaz, elektrik, su

b) Kültürel ve iş amaçlarına hizmet eden; İnternet, tv, radyo, telefon

Bireye yönelik

1. Ulaşım alanları ve araçları; yollar, köprüler, özel araçlar

2. İletişim teknolojileri; Telefon, pc, internet, 

3. Günlük temel ihtiyaçların karşılanmasına yardım araçları; Ev eşyaları, 

4. İş sektöründe çalışmaların kolaylaşmasına yardımcı araçlar; Ofis eşyaları

Bu liste uzar gider ana konu ve ara konuları ile

Yukarıdaki bir çok örnekte görüldüğü gibi teknoloji insan yaşamın kolaylaşmasına çalışmaktadır. 

Ana konusu ve amacı budur. 

Günümüzde teknoloji hakkında bir çok şikayet duyarız. Teknoloji kötüdür. Teknoloji geldi mutluluk bitti gibi mızmızlanmalar, armudu yiyip bunun niye çöpü var demeler gibi, üzüm güzeldi ama çekirdeği olmasa gibi, gül güzel ama diken burada neden var gibi şımarıklar. 

Sözün kısası sayın okuyucularım bu şikayetlerin özeti şudur; Cennete ufak sorunlar var, bunlarda olmasa demenin şikayetidir.

Teknoloji şu an türümüzün doğada bir öz bir önemli öge olmasındaki en önemli faktör olarak önümüzde durmaktadır. 

Trans- hümanizim ve post- hümanizm akımlarının tek amacı insan ömrünü uzatmak üzerinedir. Sonsuzluk özlemi diyerek onları eleştirmek basit bir yaklaşımdır. 

Teknoloji insanın tarih boyunca doğanın kendi içindeki sert diyalektiğine karşı teknik olarak kendini korumayı ve geliştirmeyi başardığı zihin ürünleridir. İnsan önce teknik olarak diğer canlıları sonra da madde ve enerjiyi kullanmaya başlamış ve son hali de kozmolojiyi kullanmada kararlı adımlarla ilerlemektedir. 

Bu günden sonra doğa (canlılık) için yaşamı artırıcı ve yayıcı özelliğine doğru ilerleyecektir. İnsanın gelecekteki misyonu bu olacağını göstermektedir bizlere.

Teknolojide ne deneme yapılırsa yapılsın ne olasılıklar denenirse denensin felsefemize göre sonucu canlılığın hizmetinde olduğu ortaya çıkacaktır. 

Günümüzde türümüzün içinde birbirine hakimiyet, birbirinden önde olma, daha fazla refahtan pay alma tüm davranışları insanın dolayısı ile canlılığın kendi içindeki diyalektik rekabetinden gelmektedir. Buradaki görünenler doğa için basit ve süregelen gelişmelerdir.

Büyük resimde ise teknolojinin türümüzün doğa ile karşılaşmasının, onunla yüzleşmesinin temellerine inileceğidir. 

Teknolojinin geleceğinin nasıl olacağını ve nasıl olması gerektiğinin cevabını doğayı ve onun işleyiş ilkelerini anlamakla olanaklıdır. 

Doğada dört öz teorisini göre teknolojinin ilerlemesi nasıl olmalıdır?

Doğada dört öz teorimizde, insan, dördüncü, öz olup doğanın yaşam döngüsünde son halkayı temsil etmekte idi.

İnsanın, diğer özlere bağımlılığı bulunmaktadır. 

İnsan biyolojik açıdan tümden önceki özlerin gelişimi ve son halini temsil etmektedir. 

Teknolojinin normal ilerleyişinde sürekli doğaya olan bağımlılığı azaltıp kozmolojinin enerji- madde unsurlarına yöneldiğini fark ediyoruz dikkatli bakışımızla.

Isınmak için önce odun ve kömür yakarken doğal gaz ve elektrik yöneldik. Odun kesmeyi bırakarak ağaçların azalması süreci durduruldu. En azından şu an ağaçların yaşam döngüsü bitiminden kesilmesi devam ediyor.

Araçlarımızda ve bir çok teknik yapılanmalarda elektrik kullanmaya başlamamız çevre için kötü olan fosil yakıt kullanımını azaltmaya başladı.

Bu gelişmeler insan olarak yapımızda bulunmaktadır. Bizler teknik olarak diğer canlıları kullanmaya devam edemeyeceğimizi keşfettik tarih süresince. Başlangıcı onlar ile yaptık. Fakat gelişimimiz açısından ve amacımız açısından diğer canlıyı teknik olarak kullanmak bize her zaman yetersiz kalacağını gördük.

Bu olgu da insanın gelişimi teknik ise tekniğini yönü canlıları kullanmak değil, özellikle kozmolojinin madde ve enerjisi olarak kullanmak ve o yolda ilerlemektir. 

Kaderimiz bizleri o yönü doğru ilerletmektedir. Teknolojinin yönü kozmoloji ve onun madde- enerjisidir.

İlke insan olarak önce başka canlıların kemiklerini alet olarak kullandık, tahta, odun, sopa kullandık. Madenleri keşfedince onları bıraktık. Madenler kalıcı ve dönüşücü idiler. Madde ve enerjiye dönüp durma döngüsünde idiler. 

Dolayısı ile canlı kendi varlığını kendi kopyası yeni canlıya devreder iken bir yaşam döngüsüne hizmet etmektedir.

Kozmolojide her madde enerjiye ve tekrar maddeye dönerek bir döngü içinde olmaktadır.

Bir demir sıcakta erir sıvı demir olur daha fazla sıcakta buhar demir olur. Sıcaklık azalır ise önce demir sıvısı ve sonrası madde haline tekrar döner. İster birleşmiş olsun isterse ayrı olsun onun özü aynıdır. Diğer kozmolojik maddeler de öyle. Her madde atomsal özelinde vardır. İster az ister çok bir arada olsun. 

Fakat bir canlının özü tekil atoma bağlı değildir. Farklı biyo-atomların birleşmesi ile olmaktadır. Canlı yapısında diğer kozmoloji atomlarını kullanır, hücrelerin çoğaltır ve korur. Bir canlı sisteminde kozmolojinin atomlarını kullanır. Sonra varlığını kopyalar ve yeni gelen canlı o atomları kullanmaya devam eder.

Dolayısı ile kozmolojinin atomlarını canlılık temelden kullanmaktadır. 

İnsan teknolojisinin ilerleme yönü varlığını korumak ve sürdürmek için kozmolojinin madde ve enerjisin dönüşümünden faydalanması canlılığın temelinden gelmektedir.

İşte teknolojinin yönü insan varlığının korunması, gelişmesi ve sürdürülmesi amacında canlılığın, doğanın ilerleme amacı vardır.

Doğa ve canlılık kozmolojinin belli bir zamanında ve o yerde ilk ortaya çıktığında kozmolojiye karşı onu kullanma yolu ile varlığını oluşturmaya başlamış ve gelişimin sürdürmüştür. Ara dönemlerde canlının canlıdan alımı ve onu kullanması onun asıl kozmolojiye karşı kendini geliştirme çalışmaları olarak göze çarpmaktadır. 

Felsefe bu konularda genel bir ışık tutma amacındadır. Teknolojinin yönünü km veya gün yıl olarak göstermek, münencimlik yapmak, kahinlik yapmak felsefenin alanı değildir. 

Yaşam döngüsü ve kozmolojinin madde-enerji ve sıcaklık oran döngüsü arasında sıkı bir ilişki olduğunu unutmayalım.

Teknolojinin yönü insanın, doğanın (canlılığın), dolayısı ile yaşamın gelişmesi yönünde kozmolojiyi yani madde ve enerjiyi kullanmak üzerine olacaktır. 

İster dünyada türümüzün kendi içinde varlığını sorgulaması çabasında, isterse de barışına hizmet için olsun. 

En sonunda dünya dışına çıkışımızın başlaması ile insan ve doğanın tarihi için bir yeni başlangıç yapmasıyla yeni bir dönem başlayacaktır.

Tüm insanların aynı düzeyde yaşamı algılamasını, varlığa ait aynı düzeyde bilgi sahibi olmasını bekleyemeyiz. Fakat bilenlerin daha çok olduğu bir toplumda geleceğe dair doğru, iyi, güzel ve etiğe uygun bir yaşamın devamı sürebilecektir. 

Biz insanlar alt kültürümüz olan hareketli canlıların evrimini durdurmamız demek artık onların varlık hallerini içimizdeki olasılıklarda yaşayacağız anlamına gelmektedir. O nedenle espirili olsa da alt kültürlerimizden örnekler ile birbirimize şaka yapabiliyoruz. Sürüngen beyinli, tilki gibi zeki, keçi gibi inatçı vb. 

Genel anlamda insan alt üç özün temsilini de üstlenmektedir. Bakteri gibi her yere girip çıkan, mantar gibi her yerde biten, ağaç gibi odun gibi duran, inançlılar için güneşe yönelen bitki gibi saf ve temiz huşu halinde olan gibi bir çok örnekte alt kültürlerimiz ve alt özlerimizden örnekleri kendi türümüzün olasılıklarında görmekteyiz. 

 ................

8 Aralık 2022 Perşembe

"Bir Filozofun El Kitabı" Tanıtımı

               " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın tanıtımı

" Bir Filozofun El Kitabı " kitabım felsefede rota belirlemeye çalışanlara kutup yıldızı olmaya adaydır.

Eserimin, ülkemizin kadim geçmişi ve 100 yıllık çağdaş varlık yaşına denk gelmesinden ayrıca mutluyum.

Ülkemizden de küresel olarak felsefeci ve filozof çıkmasına katkı sağlamak amacında felsefe de bir öncü ve daim eser olmasını ümit ediyorum.

Kitabımın tanıtımını bu duygu ve düşünceler içinde siz tüm okuyucularıma, arkadaş ve dostlarıma sunuyorum.

Felsefeye ilginiz olmasa bile ilgisi olan tanıdıklarınıza tavsiye edeceğinizi ümit ediyorum.

Eserlerimizin tanıtımı bu kadar çok hızlı değişen gündemler ve devasa bilgi ve haber akışı içinde felsefe ile ilgilenen kişilere ulaştırmak çok zor olduğunu bilmenizi isterim.

En önemli tanıtım tanıdıklarımızın çevrelerinde bu alanla ilgili olan kişilere tavsiye etmeleridir.

Kitabımın yayınevinden okuyuculara sunulmadan önce burada yani blog sayfamda ve Calameo sitesinde ücretsiz yayınlamaya devam edeceğim.
Felsefe bilgilerinin ilgili zihinlere ulaştırılmasıdır, önemli olan. Sizlerden de okuyan olursa, yazılarıma eleştiri, öneri ve tebrik sunmanızı dilerim.

Sayın okuyucularım on beş yıldır felsefe ile ilgileniyor, düşünüyor, yazıyor ve konuşuyorum.

Son yıllarda felsefedeki birikimlerim beni düşüncelerimde, fikirlerimde, belli konularda yoğunlaşarak gerçek olgular ile birleşmeye ve paralel ilerlemeye başladığını fark ettim.

Bu durum benim için son derece sevindirici ve mutlu edici büyük bir olaydır.

Felsefedeki bilgilerimin seviyesi ve alanı günlük yaşamın ana konularına, gündemdeki konuları değerlendirme yapabilecek onları felsefe yönünden inceleme, doğru, iyi, güzel ve etik olarak sorgulama aşamasına getirmiştir, o aşamadadır.

Bu durum artık ülkemiz ve küresel olarak insani değerler ve önemler konusunda yaşanan ama bilinmeyen olguları tespit etme, saptama ve ortaya çıkarma olanağını arttırmaktadır.

İnsanlık geçmiş tarihini tekrar değerlendirme ve geleceğin öngörüleri konularında da felsefenin yeni fikirler ortaya çıkarmasının yolu da başlamaktadır. Bu olguya sessiz ve sakin bir çağ değişimi denilebilir.

Felsefede ulaştığımız yeni fikir ve bilgileri birbirimizle paylaşmamız ve insanlığın kendi içinde gelişimine katkıda bulunmamız açısından yaymamız gerekmektedir.

Bunun en kolay yolu kitap ile başlamaktadır.

Ülkemizin 100 yılı gibi anlamlı bir yılda, felsefe konularında ilgi ve bilgi durgunluğunu giderici bir eser olması dileği ile siz okuyucularıma, felsefe sever dostlarıma gururla bu eserimi ve kitabımı sunuyorum.

Felsefedeki yolumuz ömürlüktür. Bu kitaptan sonraki hedefim. Büyük ve genel felsefe kitabım olacaktır. Aynı ilgi ve keyifle bu önemli eser için çalışmalarımı sürdüreceğim.

Önümüzdeki yıllarda felsefenin gelişmesine ve ülkemiz ile küresel insan ve onun günlük yaşantısına felsefe ile katkı ve destek sunmaya başlayacağız.

Felsefedeki durumum önce bilgi olarak sonra günlük yaşama sunulup ve eyleme geçer hale geçeceğini ön görebiliyorum.

Bunu tek başına hiç kimse başaramaz.

Fikirlerin paylaşılarak doğrularının, gerçeğe yakınların belli gruplar, takipçiler tarafından bilinmesi ve savunulması ile ilerleyecek ve gelişebilecektir.

4 Aralık 2022 Pazar

Yaşam, Kozmoloji ve Matematik

Biz canlılar yaşamı temsil ederken, kozmolojinin içinde yaşıyoruz. 

Kozmolojinin işleyiş ilkeleri bulunmaktadır.

Kozmoloji, enerji ve madde şekillerinde ısı etkileriyle sürekli birbirine dönüşen bir hareket halinde ve belli hızlarda bulunmaktadır.

Yaşamı kozmolojinin içinde ne durumda olduğunu basitçe tarif edebilmek için ;

Büyük çölde küçük bir vaha, okyanusta küçük bir ada, sık ve büyük bir ormanda küçük bir açık alan.

Canlılığın ilk ortaya çıktığı ana gidelim. 

Nasıl ortaya çıktığına dair bilgiler kadim bilgilerde bulunmakla birlikte, bu günkü konumuzda ilk canlının ortaya çıkmasında kozmoloji karşısındaki ne halde olduğudur. 

İlk canlıların ilk mücadeleleri kozmolojik etkilere karşı öncelikle korunma, sonra bu etkileri kendi varlığına olumlu etkiler haline dönüştürme çabaları olmuş olabilir. 

Hücresel halde iken ilk kaynakları kozmolojik madde ve enerji idi. 

Belli boyutta, mekanda ve harekette idiler. 

Atomlardan hücreye dönüşmüşler, kozmolojiye karşı kendi sınırlarını oluşturmuşlardı. 

Kozmolojinin çarpışma, bölünme, yüksek ısı ve düşük ısı etkilerine karşı birleşme özelliğini kazanmışlardı.


Soğuk canlıları birleştirir


Kozmolojinin işleyişin ana hatları ile ;

Madde ve enerjinin

Birleşme, bölünme, çarpışma, dağılma

Isı seviyelerinin değişimi ve hız olguları temel işleyişinin unsurları olarak görülmektedir. 

Matematik temellerinin de bu olguların temsilinde oluşturulması gerektiği için tarih boyunca öyle oluşturulmuştur. 

İster günlük yaşam ihtiyacı için olsun, isterse de düşünürlerce de bilgiler ile keşfedilmiş olsun. 

Matematik bilgisi insanlık tarihi boyunca biriktirilerek ve eklenerek gelişmiştir. 

Bilimin dili olması yönünden de önemli bir olgudur. 

Günümüzdeki matematik bilginin sınırlarını bilememekle birlikte hangi mantıkla ilerlemesi ve gelişmesi gerektiği hakkında yukarıdaki bilgiler ışığında fikirler ileri sürebiliriz. 

Matematik dilinde olması gereken keşfedilen kozmolojik işleyiş ilkelerin tümüdür. 

Dolayısı ile matematik bilgileri tüm kozmolojik ilke ve prensiplerini içinde barındırmalı, eksikse onu tamamlamalıdır. 

Tekrar ele alırsak : 

Isının en yüksekten ve en düşük haline kadar tüm aşamalarını tasvir edebilmelidir.

Madde ve enerjinin ;

Düzenli parçalanma (Bölünme), 

Düzensiz parçalanma (Olasılıklı Bölünme, Bölünme olasılıkları ), 

Düzenli birleşme (Toplama), 

Düzensiz birleşme ( Olasılıklı Toplanma, Toplanma Olasılıkları),

Düzenli çarpışma (Çarpma işlemi)

Düzensiz çarpma ( Olasılıklı çarpma, Çarpma olasılıkları)

Düzenli ayrılma ( Çıkarma)

Düzensiz ayrılma ( Olasılıklı Çıkarma, Çıkarma Olasılıkları)

Isının ve hızın yukarıdaki madde ve enerji oluş hallerine etkilerini, ilkeleri ile birleştirmeli ve birlikteliğinde ve sürekliliğinde etkileşimlerini, değişimlerini ve gelişimlerini matematik dili ile ortaya çıkarabilmelidir.

Burada parçalanma ile ayrılma birbirine benzer gibi görülmektedir. 

Parçalanmayı genellikle çarpışmadan sonra ve onun etkisi ile tanımladığımız için bölünme, bölme işlemine uygulandığı, 

 Ayrılmayı ise önce birleştirilmiş ve sonra ayırılmış olgusuna dayanarak çıkarma işlemine uygulandığını  tahmin edebiliriz. 

Dolayısı ile bir maddenin veya enerjinin bütün halinde iken bütünlüğünü koruyamaması parçalanma olurken iken, birleşmiş halinden bir ısı, bir hareketin etkisi ile ayrılması dikkate alınmıştır. Yoksa değil mi ?

Matematiğin temellerini üçe ayırmamız gerekmektedir. 

1. Saf kozmolojide bulunan ve onun temel işleyişinin keşfedilmesi ve matematiğe dönüştürülmesi. Bu temel de insan veya başka canlı faktörünü dışarda veya etkisiz olarak ele almak gerekmektedir. Kozmolojik matematik, Nesnel Matematik ancak böyle olabilir.

2. Kozmolojik olgulara karşı insan veya canlının etkileri sonrası oluşan işleyişinin matematik bilgileri. Bu matematik bilgisi canlı ile kozmolojinin etkileşiminin ortaya çıkardığı matematik bilgisi olacaktır.

3. Kozmolojik Matematik veya Nesnel Matematik ile Biyo-Matematik ( 2. şıka isim olarak) ilkelerinin birbiri ile uyumunu, birleşebilmesini, doğa ve kozmolojideki gözlemlerimizle bir olmasını sağlayan kalıcı ve sürekli olabilecek, her yeni bilgilerin bu matematikte karşılığının bulunduğu veya mantıklı eklemeler ile devam edeceği bir matematik yapılmalı ve onun oluşmasıyla hem kozmoloji bilimleri hem de canlı ve insan bilimlerinin gelişmesi sağlanabilmelidir. Bu oluşan matematiğe " Her şeyin Matematiği " " Evren Matematiği " " Bütünsel Matematik " " Varlık Matematiği " isimler gibi bunu bulabileceklerin tercihinde yeni isimler verilebilir.

Bu konulardaki teorilerimiz matematikte varsa, mevcut ise  matematik bir icat değil, bir keşiftir diyebiliriz. 

Eğer yok ise ve yapılamaz ise matematik insan yaşamasının faydasına bir icattır ve kozmolojiyi ve yaşamı tam anlamıyla açıklamaya yetmez ve yetmeyecektir diyebiliriz. 

Bu da insan akıl sınırını belirlememizi sağlayacaktır en azından. Şu an ki akıl sınırımız bedenimizin olanaklarının çok üstünde olduğu bir gerçektir. 

Fakat akıl sınırımızın gelişmesi için bedenimizin zamana ve mekana karşı sınırında madde ve enerjiye yükleme çabasına girmekteyiz, yapay zeka ve benzeri teknolojik araçlar ile.

Bakteri ve mantarlar, canlılığın (doğanın), evrende oluşma ve var olma aşamaları iken, bitki ve insan kozmolojiyi, canlılığın faydasına dönüştürme ve onu kullanma aşamalarında ilerlemektedirler.