21 Mart 2020 Cumartesi

Kovid-19, Coronavirüs ve Etkileri

(Yazının seslendirilmesi https://www.youtube.com/watch?v=R2rzyAWHLrQ )

Gündelik akan zaman durdu.

Bireysel ve toplumsal devam eden işleyişe ara verildi.

Modern yaşamın tüm aktif etkinlikleri geçici olarak donduruldu.

Amaçlara, planlara, hedeflere, rekabetlere mola verildi.

Yaşayış hızı azaltıldı. Bedensel hareketler durgunlaştı.

Zihinsel etkileşimlerin artma olanağı oluştu. Elektrikler kesilince  geçici aydınlanma gereçleriyle aile bireylerin konuşmaya başlaması gibi. Ateşin etrafında  oturan, medeniyetten uzakta veya gerisinde olan klanlar, boylar gibi konuşma, dinleme etkinliklerinin etkisiyle hayal etme yetimizin harekete geçme aşmasına dönmüş gibiyiz.

Gözlerimiz ve kulaklarımız küresel gelişmeler üzerine yoğunlaştı.

İstatistikleri takip eder olduk.

Küresel gerçek bir diziyi izler gibiyiz.

Bilimi, bilim insanlarını ve onları anlatanları dinliyoruz, izliyoruz.

Bu konudaki alınmış ve alınmakta olan adım adım ülkesel kararları ve tavsiyeleri dikkate alıp uygulamaya çalışıyoruz.

Zararlı virüs ve bakteriler, biz insanların antitezi canlılardır.

Doğada bir ilke gibi görülen, çoğalmış türlerin hep tehlikeli antitezleri oluşmaktadır.

Bitkiler sanki bu durumdan ayrı olarak görülmekte ise de otçullar onların  en önemli antitezleri olarak durmaktadır. Biz insanlar da hem otçul hem ağaç kıyımını gerçekleştirdiğimiz hem de atmosfere, suya ve toprağa zarar verdiğimiz için onların antiteziyiz. Bununla beraber ağaç ve bitki yetiştirmemiz bitkileri korumayı istememizle de onların doğayı koruma ve sürdürme tezini paylaşıyoruz.

Ademin adak sunan iki oğlundan et sunanın kabul edilmesi, sebze, meyve sunan ki kabul edilmemesi insanın bitkiden çok hayvanların antitezi olmasından ve hayvan kurbanın başlangıcı olmasından olabilir. Hayvanlardan beslenmenin bitkilerden öncülü olması durumu. Bizler hareketli canlılar olarak otçulların antitezleri yeterli olmaması nedeniyle bu görevin bizlere verilmesi otçulları yoruluncaya kadar kovalamak, peşlerinden gitmek. Diğer etçiller gibi avlandığı ile yetinmeyip depolamak içinde onların doğadan eksilme hızını arttırmak. Günümüzde ise otçulların bitkilere tehdidi azalmış olup bizlerin ki artmıştır.Bitkiler insandan üstün görünmeseler de melekler gibi atmosfere ve yerküreye bizden daha çok hizmetleri bulunmaktadır.

Kovid-19 gibi virüsler hücresel olarak hücrelerimizi hedef alırlar, sağlık durumumuzu organ yetmezliğine varan en kötü sonuca götürürler. Organlarımız birbirine bağlı ve önemli işbirliği içindedirler. Bedenimizde bazı organların çift olması bedenin dengesini koruyarak organların büyüklük sınırlarının olması ve bir tanesinin zarar görmesi halinde diğeri ile yaşamını olabildiğince sürdürebilmesi(en azından üremeyi yapabilmesi) nedeni ile olabilir. İki ayak, iki el, beyinin ikiye bölünmesi, iki böbrek, iki ciğer, iki göz, iki kulak , iki testis gibi organlar tek büyük organ yerine iki yana dağıtılmış dengeli belli bir büyüklükte en az yer kaplayacak şekilde oluştuğu görülüyor.

Kovid-19 hakkında konunun uzmanlarından duyduğumuza göre virüs başka bir hücreyi çoğalmak için kullanma zorunluluğunda olduğu biliniyor.

Bu durum virüsün hücresini kendi çabasıyla çoğaltıp yan yana birleştirme ve organlaşma döneminin çok gerisinde olduğunu göstermektedir.İlkel fakat doğanın temelinden gelen bir canlı. Bizimle beden bedene çarpışacak vahşi ve yırtıcı(Soyları tükenmek üzere) değil, hücrelerimizi hedef alan mikro biyolojik canlı. Virüsün amacı sadece çoğalmak ve sonraki adım olan organlaşma olanağının mutasyonuna ulaşmak. Henüz bilmediği ikinci amacına ulaşmak için sürekli birinci ve temel amacının gerektirdiğini yapma eğilimindedir. Biz insanlarında doğada yeryüzünde tek amacımız çoğalmak mıdır bedenlenmiş amacımızı tamamlamış olarak. Virüsün ilk amacı çoğaltmak ikinci amacını bilmeden. İkinci amacı hücresel dna oluşturma olanağına ulaşmak, sonraki organlaşma ve sonunda bedensel tamamlanma sürecini tamamlamak. Biz insanlar bu aşamaları geçtiğimize göre yeni hedefimiz canlı olarak ne olmalıdır. Zihnimiz, kavramsal bilgilerin insanlık için fiziksel gerçeklere dönüşmesini işaret etmektedir.

Virüs sıcak ve nemli bedenlere geçmeye ve oralarda çoğalmaya çalışıyor. Başka amacı yok. Onun sadece kendini çoğaltma hedefi var. Varlığının bütün amacı bu. Biz bedenlenme sürecini tamamlamış canlıların temellerine baktığımızda mevcut virüsün geçtiği aşamalardan geçmediğimizi kanıtlayabilir miyiz ? Bu virüsün gelişim aşamalarını hesaplayıp nasıl bir bedenlenme sonucuna ulaşacağını gösterebilecek bir yapay zeka üretilebilir mi ?

Sağlığımıza zararlı virüsler ister gizli ve kötü niyetli bir laboratuvardan çıksın isterse nüfusun ve hareketliliğin artmasından gelsin, her iki türlü de antitezimiz olarak doğanın bize gönderdiği uyarıdır. Bu uyarı doğanın temelinden gelmektedir. Günümüzde ne memeliler ne de yumurta ile çoğalan canlılar tarafından bir tehdit görmüyoruz. İnsanın insana antitezi dışında virüs ve bakteriler antitezi ile karşı karşıyayız. Doğaya ve kendimize zarar verdiğimizin uyarısıdır bu. Yeryüzünde en basit ama en önemli olana dikkat etmeliyiz. İlişkiler. İnsanın insanla, insanın doğayla olan ilişkileri, bağlantısı, etkileşimleri, iletişimleri. İnsan insanın ne kurdu ne de virüsü, antitezi olmak zorundadır. İnsan insanın ve doğanın sentezi olması her türlü bilgisi(bilim,ilahi, sanat, felsefik) varlığı ve hayatı yönünden sürdürülebilir bir geleceği planlayabilme, geçmişi değerlendirebilme ve bulunduğu zamanı en iyi şartlarda yaşayabilme olanağına ulaşabilir. Bizler dünyaya ve doğaya karşı zararlı virüs gibi adeta onun antitezi gibi yaşayamayız. Sentezi olmalıyız. 

Doğal yaşam hızı

Doğada belli bir yaşam hızı bulunmaktadır. Biz insanlar bu olağan yaşam hızının üstünde yaşıyoruz. Doğal süreçte canlının oluşma, çoğalma ve yayılma hızı doğal yavaş bir ilerleme halinde olmasına karşın bu ilerleme sırasında mekansal, bölgesel, iklimsel ve başka canlılar tarafından bir çok engellemelerle karşılaşır. İnsan ise zihni sayesinde geliştirdiği araçlar ve sistemler ile bu engellemeleri hızla aşmış, yaşam hızını olağanüstü bir halde arttırmıştır. İki orman arasındaki çölü aşmış, iki kara arasındaki denizden geçmiştir. Son olarak yerküreyi baştan başa uçarak ve uyduları ile sararak hızını son sürat olarak arttırmış ve radyo dalgaları, elektrik ağları, elektromanyetik ışınlar ile iletişim alanları ile atmosferi kuşatmıştır. Adeta yeryüzünü duyuları ve iletişimi için kuşatma, yerküreyi delik deşik etme bahasına enerjiye ulaşma ve kendi içinde üretim ve yönetim araçlarına egemen olma yarışında hızla yaşamına devam etmektedir. Dünyayı dört koldan kuşatmamıza ve onun üzerinde hızlı yaşamamıza rağmen hala çok küçük ve az durumda olmamız ilginç bir durumdur. Az ve küçüğüz ama dünyaya karşı hızlı yaşama ve etkilerimiz nedeniyle zararlı bir konumda kendimizi hissetmemiz ilginç bir durum. Tıpkı öldürücü bir virüsün küresel salgın tehlikesi gibi.

Toplumların hızı

Toplumların yaşayış ve ilerleme hızı doğa gibi yavaş ve kararlıdır. Ancak toplumlara onların zaaflarına yönelik teşvikler yapılırsa veya tarihe geçecek kadar acılar yaşarlarsa birden potansiyel insanlık enerjisi harekete geçer. Toplumlar sakinken birden koşmaya başladıklarında zor dururlar.  Toplu uçup akrobasi hareketleri yapan ne kuşlara ne de hava akrobasi pilotları gibi davranabilirler.

Tarihi Fransız ihtilalinin başarısının gölgede kalıp uzun bir süre sonra başarısının fark edilmesi İhtilalden sonra sağlıklı işleyecek sistem, kurum ve işleyişleri planların yapılmaması veya varsa bile ona uyulmaması idi. Bir de lider olarak ortaya çıkan veya çıkarılanların güç, servet ve kişisel hazlara, zaaflara yenik düşerek düzenli bir yönetimi sürekli hale getirme zorluğundandır. İhtilali yapanların yönetim başarısızlığı zamanları olsa hızla düzelebilme olanağı bulunmasına rağmen eski düzenin tekrar başa geçme çabaları bu olanakları geciktirmiştir. Ülke dışı bir çok etkilerde olduğu tahmin edilebilir. Bu gecikme sırasında geç gelen adalete hazırlanır gibi kültürel altyapının temellerini atılarak zihinsel yapı tamamlanmasıyla fiziksel uygulamalara geçilmiştir.

Arap baharının yarım kalması da bu nedenledir. Toplumlar hızla harekete geçmiş ama zihinsel ve kültürel yapı olmadığı için boşluk oluşmuş, bu boşluğu dış etkiler kaparak hareketin devam sürecini geciktirmiştir. Orta doğuda zihinsel ve kültürel yapı oluşturulma süreci yaşanmaktadır. Bu tamamlandığında hareketleri tamamlanacaktır.

Ekim devrimi ise hareketin tamamlanmasıyla lider tek kalmış veya bırakılmış(dıştan etki ile) olup ya tek kalmak ya da yerini bırakma tercihi yeni sosyal yönetim tarzlarının denenmesini engellemiştir. İkinci lider de aynı yöntemi devam ettirmiştir küresel gelişimi kaygıyla izlerken koltuğunu ne pahasına olursa olsun bırakmamacasına tüm baskı ve tarihe kötü olarak geçmiş uygulamaları ile.

Toplumsal hareketler başlamadan planlar yapılmalıdır. Bir yerlerde rafta beklemelidir. Planlar ve programlar hazır olmadan yapılan bir kıvılcımla büyüyen hareketlerin sakinleşmesi günümüz küresel ölçekte ne kadar süreceğini tahmini zordur.

Tarihte bir çok yerde salgın hastalık olmasına karşın günümüzde eskilerinden farklı kılan tarafı küreselleşmesidir.

Günümüzde kalabalıkların her yöne ve hızla seyahat ettiğini göstermektedir küresel salgın.

Küresel salgın, küreselleşmenin en açık ve net olarak kendini göstermiştir.

İnsanlık olarak dünyada hala çok küçük ve az durumdayız. Yapacak çok işlerimiz var. Yeni bilgiler, icatlar, düzenlemeler, sistemler, araçlar, keşifler konusunda yeni yolların başındayız.

Kovid-19 kendimize küresel olarak bakmamıza neden oldu.

İnsanın insanla, organın organla, sistemin sistemle, zihnin zihinle mücadelesi sürerken virüsün hücreye saldırısını ve organların bu virüse karşı savunmasına tanık oluyoruz doğanın ilkeleriyle.

İnsan zihni birden doğa dışı bir hareket ederek ilaç, aşı ve cihaz geliştiriyor bedenin hizmetinde olarak. Bunu yaparken sadece kendi bedeni için değil küreselleşen diğer bedenler içinde yapıyor.



11 Mart 2020 Çarşamba

GÖZLER VE ANDIRDIKLARI






Felsefik Serbest Düşünce Esinti ve Çağrışımları -9

En basit olan en önemlidir yeryüzünde.

Hızlananın çarptığı, duranın çürüdüğü bir yerde.

Canlı rekabetinin en üst seviyesinde.

Geride, aynı yollardan tekrar geçtiğimiz görülmekte.

Aynı mekanlarda, bizler farklı halde.

Öyle ise mekan aynı değişim olmakta bizde.

Bizi değiştiren el, koşmamız, konuşmamız, otların üstünden bakmak mıydı, yeryüzünde.

Yoksa hepsi miydi, yeryüzüne giriş yapmamız, bilgilerimize sahipken, af edildiğimizde.

Sıyrıldık, ayrıldık yaralarımızla, o büyük doğa test mücadelesinden.

Her çoğalan türün, peşine takılan tehlikeli antitezlerden.

 Şimdi baş başa kaldık kendimizle, başlangıç tezlerimiz ve sentezlerimizle.

Yalnız kaldık doğanın zirvesinde, hücre halinde yaşarken, hücrelere dönüşümüzde.

Şimdi ki mücadelemiz kendi kendimizle.

Kendi kendimizle mücadele ediyoruz şimdi yeryüzüne, doğaya, dünyaya, evrene bakarken.

 Bize elli bin yıl, elli saniye belki de.

Organımız kalp, atar bedenlerimizde, her hücreye ulaştırır ilahi ve temel mesajları, sonra omurga gelişir ve değiştirir duruşumuzu, elimizi, ayağımızı, son olarak beynimiz gelişir kendimizle baş başa kalma zorluğunu aşmamızda.

 Kalbimiz doğaya, omurgamız doğa ile yalnızlığımız arasında, beynimizle yalnızız yeryüzünde.

Ve birden o büyük sözler gelir, sarsar bizi.

Artık anlayacak düzeye geldin der.
Yeni hedefi işaret eder, yalnızlığınla barışmaktır doğanı izlerken ilk hedefin.

Bir nehir gibi düzenli akmayı unutma, bir rüzgar gibi esmeyi, bahar gibi yeniden doğmayı, yağmur gibi bereket olarak yağmayı.

Gece gibi sessiz ol, gündüz gibi  devam et hareketine.

Doğanı araştır, öğren onunla dengeni koru, kendinle barışık kal ve beynini kullan sonraki hedefin büyük yaşam sıçrayışlarıyla taşı doğanı evrene.