23 Şubat 2022 Çarşamba

Adalet Üzerine Düşünceler

 Adalet kavramı insan kültürüne ait olup doğada tam karşılığı bulunmaz. 

Türümümüzün gelişimi içerisindeki yaşadığı tecrübeleri ile ortak bir kültür olarak ortaya çıkan ve gerekli bir kavramdır. 

Canlılık içindeki türler gelişme, çoğalma ve büyüme sırasında birbirine benzer eylem ve davranışta bulunurlar. 

İnsan dışındaki türler genetiklerinden gelen ortak eylemlerde bulunurlar iken insan kültürel olarak bilgilerini yeni nesillere aktarması nedeniyle kültürel davranmaktadır. 

Adalet kavramı insanlığın tarih içerisinde farklı sürüler (toplumlar) halinde yaşamasıyla ve farklı sürülerin karşılaşmalarıyla yaşadığı sorunlar ile yönetim ve kişiler arası olumsuz ve gelişen kültüre aykırı olarak türe uygun olmayan eylem ve davranışlar ile istenmeyen ve unutulmaz tecrübeler yaşanmasıyla gelişmiş ve günümüze değin yasalara ve kanunlara dönüşmüştür. 

Adalet kavramı kültüreldir ve insana özgüdür. 

Doğada diğer canlılarda insana özgü adalet kavramı yoktur. 

Canlılık yaşantısında da adalet kavramı doğanın sürdürebilir olması kapsamında canlı türlerinin varlığını koruması ve geliştirmesi üzerinedir. 

Adalet kavramı doğada yaşamın gelişmesi korunması ve dönüşmesi üzerinedir. 

İnsan türümüzün varlığını sürdürmesi ve geliştirmesi için bir çok kültür oluşturması gibi adalet gibi önemli ve büyük bir kültürü de oluşturması ve sürdürmesi gerektiğini tarihimiz ortaya çıkarmıştır.  

Doğa için insan türünün adalet kavramını geliştirmesi ve uygulaması türün varlığını koruması ve geliştirmesi açısından önemlidir.

Türümüzün tarihi boyunca edindiği yaşantıları sayesinde adalet kavramının toplum yaşamının zorunluluğu karşısında gerekli ve zorunlu olduğu hali ile geliştiğini söyleyebiliriz.

Felsefik Serbest Düşünme, Esinti ve Çağrışımları - 14

 İnsan İlişkileri ve Etkileşimleri Üzerine

 " Kendine katma " ve " İkinci Beden veya Çoklu Beden" olguları

Canlının kendi ile evren arasında oluşan ilişkileri ve etkileşimleri olgusu üzerine duralım.

Öncelikle canlı kendi türü ile temel bağlantı içindedir. Doğa ve evrene kendi türü içinden ilişki ve etkileşime girmeye başlayacaktır. Bedensel bütünlüğü tamamlanmaya doğru ilerleyen türler kendi içinde kurallar oluştururlar. Bu durum türün büyümesi, gelişmesi ve sürdürülebilir olması bakımından zorunlu bir durum ve kaderdir.

Canlı türü içinde belli bir davranışlarda bulunur. Bu davranışları genetiğinden gelen ve yaşarken değişme olasılıklarını test eden belli bir şekillerde olur. 

Canlının tür içinde tikel davranışı temel ihtiyaçlarından başlar, varlığını geliştirmesi, büyütmesi için dışarıdan hava alma, beslenme ve su gibi en temel ihtiyaçlarını doğadan alır. 

Temel ihtiyaçlarını karşılaması tek taraflı gibi görünmektedir. Her nefes alışında toplam hava miktarının bir parçasını almış, her beslendiği kaynağın kendine kadarını yani bir bütün olan besinden bir kısmını almış, toplam su oranından kendine yetecek olanı almış olur (Platonun idealar kavramını hatırlatıyor). Bu ihtiyaç giderme eylemini gerçekleştirdiğinde hava, su ve besini kendine katmış olur. Kendisi ve ihtiyaçları arasında ilişki tek taraflıdır. Kendisi besinlerini kapsamıştır. Canlı temel ihtiyaçlarını karşıladığında artık o an ihtiyaçlarının kaynağı geçici de olsa yoktur. Canlı ihtiyaçlarının ortaya çıktığı anda kaynağı hatırlar ve yönelir. Bu olgu canlılığın temelinde bulunmaktadır. Canlı türü ihtiyaçların karşılanma olanağı yönünden kaynaklarının bol ve hazır olması durumunda gelişir, büyür, çoğalır ve sürdürebilir olarak yaşar. Canlının ihtiyaçlarını karşılama biçimi tek taraflıdır. Kendisi ve ihtiyaçlar ve kaynakları şeklindedir. Canlı kendi türü içinde ilişkileri ise iki taraflı ve çok taraflıdır. Canlının ihtiyaçları ile türü olan ilişkisi burada farklılaşır. Çünkü birinci ihtiyaç ilişkisi tek taraflı ihtiyaçlarının kendine katılımı ile sürmekte iken tamamlanmaktadır. Türü ile olan ihtiyaçları ise kendine katılım şeklinde sonuçlanmaz. Birliktelik olgusu ile başlar, katılım ile devam eder ve kalıtım yolu ile türün yeni üyelerine aktarılır. Canlı cansız havayı, suyu ve mineralleri alırken beslenme olarak başka canlıyı parçalayarak kendine katar. Canlının başka türdeki canlıya yaklaşımı kendine katma şeklinde iken beslenme yetisi bitki üzerine olan canlılarda birbirine karşı katma davranışı şekillenmez, aynı mekanı paylaşmanın verdiği yardımlaşma, paylaşma ve düşmanlarına karşı işbirliği ortaya çıkabilir. 

 Günümüz insan yaşamında ihtiyaçlarımızı ayırmamız gerektiği görülmektedir. Türümüzün kendi içindeki ilişkilerini düzenler iken davranışlarımızda kendine katma ve karşılıklı temel ilişki olgularını karıştırıldığı görülmektedir. 

* Hava veya nefes alma, 

* Su içme, 

* Beslenme, 

* Uyku, 

* Atım ve temizlik, 

 Temel ihtiyaçları birinci dereceden temel ihtiyaçlar kategorisine girmekte olup,

* Cinsellik,

* Barınma şekilleri

* Giyim şekilleri,

* Birincil ihtiyaçları karşılama şekilleri,

Temel ihtiyaçları ise ikinci derecen temel ihtiyaçlar kategorisi olarak almak gerekebilir. 

 Birincil ve ikincil temel ihtiyaçları ayırmamızın nedeni canlının kendine katma ve karşılıklı ilişkiyi sürdürme şeklinde kendisi ile türü ile ve evren ile temel ilişkisi ve etkileşimi bulunmaktadır. 

Günümüzde türümüzün ilişkilerindeki en fazla ve en çok sorun çıkaran unsur bireylerin bu iki önemli ama farklı ihtiyaçlar şeklinin tek imiş gibi yaşamlarını düzenlemeleridir. 

Sahip olma olgusu burada farklı anlamlara gelmektedir. İnsanın diğer insan, hayvan ve bitkilere sahip olduğu olgusu farklılaşır ortaya koyduğumuz saptamalarımıza göre. Bir insan diğer bir insana sahip olduğunun temelinde onu kendisinin ek bir organı olduğunu veya ihtiyaçlarının kaynağı olarak algılamıştır. 

Bu iki olguya birer örnek verelim. İşçi ve işveren ilişkisinde işveren işçiyi kendine bir ek organ, ikinci bir bedeni olarak algılar bu algı ilkel bir algıdır. Çünkü böyle algıya sahip işveren işçiyi "kendisine katma" olgusundaki ihtiyaç olarak veya kullandığı bir nesneye, araca hali ile ikinci bir kol, ikinci bir zihni ve ikinci bir bedeni gibi algılar. 

Eşler birbirini birinci ihtiyaç kaynağı olarak gördükleri an sorunlar başlar. Çünkü kendine katma ve ikinci bedeni gibi algıda sabitlenme sorunların başlangıcıdır. 

 İkinci Beden algısı "Kendine katma " ihtiyacından kaynaklandığı ve temelini oradan aldığı için sorunludur. İkinci Beden yerine tür yardımlaşması, ilişkisi, etkileşimi algısı oluşmalıdır. 

İşveren yaptığı işe topluma hizmet eden bir iş bölümünde görevli olarak ve işçilerine de kendisine yardım eden türdeşleri olarak algılamalıdır. Kendi hakkını kendine yardım edenlerin hakkını onlara vermelidir. 

Eşler ise birlikte yaşamanın tür için ve kendileri için gerekli olduğu fikrini taşımalı. Birinci ihtiyaçların ve ikincil ihtiyaçların yardımlaşması üzerine odaklanmalıdırlar. "Kendine katma" veya "İkince beden" algıları ilişki sürdükçe sorunların artmasına ve sonunda ayrılığa neden olacaktır. Anne ve babanın çocuklar üzerinde de kendine ait ve ikinci beden algısı yerine mevcut kendilerinin devamı olarak fakat kendilerinden bağımsızlaşacak olan bireyler olarak algılamaları gerekmektedir. 

İnsanlık tarihinde birbirine yabancı toplumlar tür bilinci temellerinde olmakla birlikte türün en iyi ve kolay bir biçimde sorunsuz büyümesi, gelişmesi ve sürdürebilir olması için ne bir tecrübe ne de türü bir arada algılayabilecek olanak ve şart vardı. Türümüz doğa ve evrene karşı varlığını korumaya, geliştirmeye, büyümeye, çoğalmaya çalışırken bütüncül olmadı. Türümüz önce sürü aşamasında farklı mekan ve şartlarda gelişti. Göçler, toplumlar arası geliş gidişler, ticaretler, bağlantıyı sağlıyordu. Tür olgusu düşman olgusu ile kıyas edilemez idi. Fakat temelimizde tür güdüsü olmasına rağmen bunu öğrenecek ve bu olguya göre davranacak ne şartlara ve zihinsel olanaklara sahiptik. 

İnsanlık tarihi insanın gelişim tarihidir. 

21 Şubat 2022 Pazartesi

Tür Güdüsü

 Sürü güdüsü olgusu yetersiz ve eksik kalmaktadır. 

Tür güdüsü olgusu sürü güdüsünü kapsamakta olup içerisinde daha fazla bilgi barındırmaktadır.

Türe özgü güdü davranışı sürü gibi basit ve sınırlı bir olgu ile açıklamamız yetersiz kalmaktadır.

O nedenle sürü güdüsünü tür güdüsünün bir unsuru ve içeriği olarak ele almalıyız. 

...............

12 Şubat 2022 Cumartesi

Bir Bilinç İnşası -2

Bir bilinç inşası yazı dizisinde ortaya koyacağım bilgiler onu okuyanlar tarafından ben yazıları yazmadan onların bilebileceği şekilde olacaktır. Dolayısı ile gözden kaçırdığım bilgileri belki de onlar fark edecek hali ile düşünür ve yazar olarak benden önce okuyucu ilk keşiflere başlayabilecektir. 

Evet başlıyoruz.

Bir bilincin inşası için önce onun oluşum şartlarına bakmalıyız. 

Tamamlanmış bir bedenin temel ve sürekli ihtiyaçlarını göz önüne alalım. 

* Nefes almak

* Su 

* Yiyecek

* Giyinme

* Barınma

Bu saydıklarımız bir bedenin ihtiyacını dışarıdan sağlaması yolu ile karşılanmaktadır. 

İşte bir bilincin inşasında da dışarıdan alınması gerekli olanları bize hatırlatmaktadır. 

Bir zihin kendinde bir bilinç inşa etmek amacında ise dışarıdan temel ihtiyaçlarını belirleyerek alacaktır. Burada nefes yani hava görünemez ama algılanan bilgilere, su ve yiyecek görünen ve alınan bilgilere denk gelmektedir. 

Bir bilinç oluşumu öncelikle temel ihtiyaçların alımı ile başlayacaktır. Bir hava, bir su  ve yiyecek gibi bilgilerin zihne, hafızaya alınması sürecidir bu. 

Hafızaya alınan bilgiler hayal gücünün büyük etkisi ile işlenecek ham giren bilgiler ürün olarak mantık ve duygu olarak bilinçten dışarı çıkacaktır. 

Çıkıştan bahsettik.

Bendenin kendisinden dışarı çıkardıklarına bakalım. 

Su, katı ve gaz atıklar şeklinde beden dışarıdan aldıklarını işleyip kendine kattıktan sonra dışarı atmaktadır.

Bir bilinç de dışarı atması gereken bilgileri saptayacaktır. Hafızaya giren her bilgiyi değerlendirecek, ölçecek, biçecek ve sınıflayacaktır. 

Zihindeki bilincin dışarı atımları da bir beden gibi olup kötü atımları kötü duygular ve davranışlar ile iyi atımları konuşma, düşünme, yazma ve bir eser üretme şeklinde olacaktır. Sanatla, zanaatla, bilimle, felsefe ile, edebiyatla, tüm iyi çalışmalar  ile olacaktır. 

Bedenin dıştan alımları ve  dışa atımlarının temel yapısı dengede durabilmek üzerinedir. İyileri alıp kötüleri atmak değil. Beden kendisine gerekli olanları alıp denge kurduktan sonra dengesini korumak için atım yapmaktadır. Tabi ki bu arada kendisine zararlı olanları da hatta önce faydalı olup sonrasında zararlıya dönüşenleri de atmaktadır. 

Bir bilinç dinleme, okuma, görme şeklinde aldığı bilgileri konuşma, yazma, sunma şeklinde çıkaracaktır.

Bir bilinç, bedenin ihtiyaç fazlası olduğu için yaptığı atımları gibi kendini dengede tutmak için fazlasını dışarı vermek durumundadır. Dengede kalmak zorundadır bilinç. Tıpkı bedenin gerektiği ölçüde ihtiyaçlarını alması ve dengesini korumaya çalışması gibi. 

Bir bilincin dışarıdan alacağı bilgiler için açık ve hazır olması gerekmektedir.  Eğer hazır değil ise aldığı tüm bilgiler hafızasında karmaşık ve karışık olarak yerleşecek ve bulunacaktır.

Bir bilincin başlangıç evresindeyiz tıpkı yeni doğmuş bir bebek bedeninin başlangıçta olması gibi.

Bir bebek doğduğunda ilk dışavurumunu verir ağlayarak. Nefes almanın zorlaması nedeniyle. Göbek bağıyla az aldığı havanın bir den kendi solunum kanallarının zorlanması yolu ile kendinde acı hissetmesinin verdiği telaşla ağlaması gibi. 

Bir bilinç de aldığı bilgi bombardımanı karşısında şaşması ve şaşa kalmasını yaşaması gibi. Derin bir nefes alır ve verircesine hayretle bakmalı tüm bilgilere. Gözü korkmalı ne kadar çok bilgi var ve nasıl düzenleyeceğini bilememenin endişesini taşımalı ve hissetmeli.

...............


Bir Bilinç İnşası -1

Bir bilinç inşa etmek. 

Bir insan için bir bilincin inşası önemli ve büyük bir konudur. 

İnsanlık tarihi boyunca hep bu önemli konu üzerinde duruldu. 

İşte şimdi sizlere iddialı bir konu ile geliyorum. 

Bir bilinç inşa edeceğim.

Bu bilinç inşasını tıpkı bir mimarın harika bir konut, malikane, saray, villa, dev bir kamu binası, yolları, kanalizasyonları, metroları, haberleşme, aydınlatma ve ısınma araçları bağlantı yolları, parkları ile bir şehri inşa etmesi gibi yapacağım.

Bu bilinç inşası bir icat değil bir keşif olacak. 

Metaverse nasıl ki evreni temel alıp onun kopyasını enerjide oluşturuyor ise bende burada kopyasını bedenden alarak zihinde bir bilinç inşası oluşturacağım.

Tamamlanmış bir beden nasıl ki kaynağını hücre, bakteri ve virüs aşamalarından almış ise tamamlanmış bir bilincin inşası da tamamlanmış bir bedenden olacak.

Evet yeni yazı dizimiz bir bilinç inşa etmek.

Hafıza ve hayal gücünü zenginleştirmek isteyenler film ve dizilerini izlemeye devam etsinler, biz hafıza ve hayal gücü dolmuş zihinler de bir bilinç inşası yazı dizisine başlayalım.  

Kolları pardon zihinlerimiz sıvayalım. Yeni zihin dizisi başlıyoor...

2 Şubat 2022 Çarşamba

Balkan Krizi

 Rus'yanın yaklaşık sekiz yıldır Ukrayna olan sorununun devam etmesi hiç de basit bir durum değildir. 

Süregelen bu soruna AB ve ABD nin dünya kamuoyuna olan açıklamaları ile olay hakkında tarafların uzun dönem karşılıklı konuşulduğu ve anlaşmaya bir türlü varamadıkları gibi büyük bir olgu ile karşı karşıyayız. 

Olgu süreci başlangıcından günümüze adım adım ilerlediği ve bir türlü çözüm bulunamadığı göz önüne alındığında konu dünya kamuoyunun gündemine yerleşmesiyle birlikte küresel bir ekonomik kriz endişesi, uluslar arası güven ortamının sarsılmaya başladığı, ülke yönetimlerinin bu olgu etrafında taraf tutmaya zorlandıkları, önceki yapılmış bir çok antlaşmaların, kurulmuş düzenli ilişkilerin, karşılıklı ortak geleceğe dair planların bozulması veya sözlerin tutulmaması haliyle güven duyulmama, istikrarsızlık gibi risklerin oluşması söz konusu endişeleri arttırmaktadır. 

Bu olgu süreci ikinci soğuk savaş veya üçüncü sıcak savaş olma riski taşımakta mıdır ?

Soğuk savaşın nedenlerini hatırlayalım. İkinci dünya savaşının sonunda başlamıştı. 

Soğuk savaşın bitişini hatırlayalım.  Bu konu hakkında yeterince çok bilgi var.

Dolayısı ile soğuk savaş için yeni bir sıcak savaşın olması gerekmekte midir ?

Sıcak savaş olmadan da soğuk savaş ikinci aşamasına geçebilir mi ? Bu ayrı bir soru.

Önümüzdeki olgu süreci dünya kamuoyuna sunulmuş durumdadır. 

Tüm dünya liderleri başta olmak üzere yönetimler, iş dünyası, akademi, sanat ve bilim çevresi, entellektüel yazar, düşünür ve konuşurların, küresel medyayı takip eden tüm halkların bu konu hakkında düşünme, yazma ve konuşma hakkı bulunmaktadır. 

Küresel büyük sesimizle şu önemli soruyu sormamız gerekmektedir.

" Orada neler oluyor ? "

Olgu sürecine her yönü ile katılmamız ve çözümleme amacında olmalıyız. 

Çünkü üçüncü sıcak savaş ve ikinci soğuk savaş istemiyoruz !