İkinci Yaşam Döngüsüne Yönelme ve Hazırlıklar
Yönelim
İçimizdeki enerjiyi tutmak ve basınç miktarını arttırmak amacında olmalıyız.
Çocuklara bakınız, en iyi örnekler onlarda. Bizim gibi akıcı ve hızlı konuşmak istiyorlar. Fakat yapamıyorlar, çünkü enerji var deneyim ve bilgi yok. İstek var fakat beden yapısının uygulama, pratik eksiliği var. Potansiyel var, eylemler ise eksik ve yarım kalmakta.
Çocuklar, gençler ve yetişkinler gibi rahat ve akıcı konuşamazlar. Çünkü bedenleri mevcut enerjisini bunun için harcamaya alışkın değil. İlerleyen zamanla eğitim ve öğretimle onların bu alışkanlığını edindirmeye çalışıyoruz. Doğasıyla bulunan saf bedenin içinde saklı duran kültüre yatkınlığını aralıklı ve uzun bir süreçte toplum için ortaya çıkartıyoruz. Yani bedenindeki gizli kalmış bir özelliğini büyük bir çaba ile ortaya çıkarıyoruz eğitim ve öğretimle. Bu süreç uzun ve zorludur.
Belli bir yetişkinlik yaşında da aynı yöntemi kullanabiliriz. Çok konuşmak isteyip de az konuşarak, çok hareket etmek isteyip de az hareket etmek gibi. Zihnimizin bedenden toplum standardı enerjisinin akışına baraj oluşturmak. Olanaklarımızın elverdiği fakat yapmadığımız veya azını, belli miktarını yaptığımız eylemlerimizin arta kalan kısmını tekrar bedene aktarmak. Bedenin potansiyeline artı değer oluşturmak.
Yönelme - 100 enerji potansiyeli Eyleme geçen miktar - 50 Bedene dönen enerji (Basınç) -50 şeklinde bir örnek verebiliriz. Önce potansiyel bir enerji oluşturup sonra bu enerjinin belli bir oranının kullanarak kalan potansiyel enerjinin bedene iadesi şeklinde. Bunu başta çocuklar, gençler ve yetişkin öncesi bireyler yapmaktadır. Buna enerjinin basınca dönüşmesi ve bedene iadesi olarak alabiliriz. İlerleyen yaşlarda bu refleksif hareket azalmakta bedenin basınç oranı düşmektedir.
"İçimde uhde kaldı, istedim yapamadım " gibi deyimlere olumlu yaklaşmalıyız. Çünkü yaşanan tecrübelerde beden ve zihnimizin ürettiği enerji tüm den tüketilmemiş olup beden ve zihne basınç enerjisi olarak geri dönmüştür. Bu durum beden ve zihnin ihtiyacı olan bir olaydır. Eğer tüm ürettiğimiz beden ve zihin enerjisini tümden tüketirsek bu hal bizlerde büyük bir boşluk, yorgunluk ve hiçlik ruhsal hale sürükler. Bu olayın tam tersi de aynı kötü etkiyi yapar, ürettiğimiz enerjiyi hiç kullanamaz veya çok az kullanabilir isek (Nihilist ve yılgın gençlik).
Toplum kültürel yapısı aslında bizlerin kendimizi tümden tükenmekten korumaktadır. Freud'un iddiası olan bilinçaltımızın tatmin edilememesi bizde mutsuzluk yaratmaktadır tezi, eğer bilinçaltımızın tüm isteklerini tamamı ile tatmin etse idik beden ve zihin olarak büyük bir boşluk içine girerdik. Buradaki denge bilinç altımızın etkilerini uygun ve oranda zaman ve mekanda yeterince yaşamaktır. Yaşayışımızdaki mutsuzluk kaynaklarımızın nedenlerini bilinçaltımızda değil, yaşadığımız çevre ve ilişkilerde, kendimizi tanımamızda aramalıyız. Bilinçaltımızdan gelen veriler canlılığın temel unsurlarıdır, onların kültürel yapı içinde sağlıklı yönetilememesi ve işleyiş sürecindeki itkiden akıla olan ilerlemesinde sıkıntılar oluşması, tıkanıklık yaşanmasıyla mutsuzlukların oluşma durumu olabilir. İtkiden başlayan bir kıvılcım sağlıklı olarak zihne, akıla ulaşınca yaşam döngüsü tamamlanmış ve sağlıklı işlemektedir diyebiliriz.
İtkiden akıla ulaşan veya ulaşamayan bilmediğimiz canlılığın temel yapısına ait bir çok bilgi bulunmakta iken şu an bize gerekli olan ve aklımızla zihnimizle kavrayabildiklerimiz bireysel ve toplumsal yaşamın insanca ve doğa ile aynı yönde olan akışa ilerlemesine şu an için yeterli olabileceği tezini oluşturulabiliriz.
Bilinç altı süreçleri biliyoruz. En altta canlılığın temel aksiyonu itki, itkinin büyümesi ve hızlanması ile dürtüler aktif olmakta dürtülerin büyümesi ve artması ile güdüler devreye girmekte, güdülerin sağlıklı olması ve durgunlaşması için insanda duygular oluşmaktadır. Duyguların da sağlıklı ve sürdürebilir olması içinde akıl, zihin, mantık, düşünme devreye girmektedir.
Aklın ve zihnin gelişmesi, büyümesi ise çalışma sınırlarına ilerlemekte ve geriye yani içinde bulunulan kendini tanımaya, çevreyi, toplumu, doğayı, canlılığı öğrenmeye ve gelişmeler ile kozmolojiyi de takip etmeye devam etmektedir. Ve belli bir uzmanlığa ilerlemektedir akıl. Uzmanlıkla sınırlarını belirlemektedir.
Sanat, bilim, felsefe, inanç, iş, hobi gibi bireyin uğraşmaktan keyif aldığı ve yetisinin uygun olduğu alanda ömrünce zaman geçirmekten bıkmayacağı uzmanlaşma sürecini geliştirmeye devam edeceği şeklinde sürmektedir.
Güneşin çalışma yönetimi olan enerjiyi en uygun ve büyük potansiyeline çıkarıp birden bu potansiyele baskı uygulayıp kendinde koruması ve basınç olarak kendinde tutmasıdır. Bu eylemden kaçan enerjinin uzaya yansıması şeklinde bir uzun bir devinimi bulunmaktadır.
Bedenimizden çıkmaya hazırlanan enerji potansiyelini baskılayarak çıkan enerjiyi azaltıp geri kalanını tekrar bedenimize yönelterek enerjinin basınca dönüşmesini sağlayabiliriz. Buna örnek, kızıp da eyleme geçmemek gibi. Hızlı ve uzun bir yürüyüşe çıkma potansiyelini içimizde hazırlayıp bize yeterli ölçüde bir yürüyüşü gerçekleştirmek gibi. Burada önemli olan nokta bedenimizi kandırmamaktır. Bedenle anlaşarak bu uygulamaya yönelmek önemlidir. Diğer bir uygulama ise duygularımızı sonuna kadar yaşamamaktır. Sonuna kadar sevinmek, dibine kadar üzülmek gibi duygulanımları yaşamamaktır. Çok ve uzun sevinecekmiş gibi halden birden sevinci yeterli bulup diğer duyguya geçmek gibi.
Duygularımızın akışına yön vermede bilinçli ve kendinde olmak ve duyguların ilişkilerimize olumlu yansımasını sağlamak. Huysuz ve geçimsiz bir duygusal ruh halini kimse istemez. Bu konuda en pratik sahipleri tiyatro ve film sanatçılarıdır. Onlar bir role hazırlanırken tam duygusal yükleme ve boşaltma antremanı yapmaktadırlar. Sahnede duygudan duyguya geçişlerinde hızlanan sesleri ve hareketleriyle tam bir çocuk performansı göstermektedirler. Biz izleyiciler onları izlerken birer çocuksu hareketler görürüz, etkilenmemizin nedeni ise söz ve hareketlerden sonraki gelen onlara verdiğimiz anlamlar sayesindedir. Sahnedeki oyuncunun hareketlerini izleyin ve kulağınızı duyamayacak kadar tıkayın ne görürüz. Şımarık bir yetişkinin çocuksu hareketlerini görürüz. Sözlerini tamamlayan rolleriyle bizler onlara anlam verdiğimiz için iyi bir tiyatro ve film izlemiş oluyoruz.
Dört ana duygunun duygusal salınımını bedenimizde bulunmasına gayret etmeliyiz. Bunlar öfke, korku, sevinç ve üzüntü.
Bu duygularımızı hem kendimiz için hem ilişkilerimizde faydalı halde kullanmamız gerekmektedir. Bedenimizin itki, dürtü ve güdü özellikleri duygularda birikmekte olup görünür olmaktadır.
Duyguların bizde tükenmesi demek olan duygusuzluk hali geriye doğru eksilmelere ve yokluklara doğru ilerler. Duyguların eksikliği önce güdülerimiz azaltır, güdünün azalması dürtüleri azaltır, dürtülerin azalması da itkileri azaltır. İtki ile duygu arasındakileri ket vurmak sakıncalıdır.
Duygularımızın taşmasını önlemek adına bir takım faydalı yönelimler oluşturulabilir. Sanat, inanç, bilim, iş, hobi gibi kişisel yeteneklerin aktif olunmasına yönlendirilebilir. Böyle olursa hem duyguları baskılamak ya da yok etmeye çalışma gibi yanlış bir yönelme durdurulabilir.
Duygularımızı yaşamalı ama onların yanlış, zararlı ve kötü sonuçlara bizi ve çevremizi götürmesini de engellemeliyiz. "Öfkeyle kalkan zararla oturur." atasözü gibi olmamak için, öfkelenmeli ama fayda için olmalı. Haklı olunmalı. Dozunda olmalı. Dengeli olmalı.
Bedenimiz duygularımızı aktif etmek için " incir çekirdeğini doldurmayacak " kadar basit olayları kullanabilmektedir. Bunu yaparken bir ölçeği, birimi, oranı bulunmamaktadır. Gerekli ölçüyü, birimi ve oranı mantığımız, zekamız ve sağduyumuz belirlemesi gerekmektedir. Duygularımızın kontrolünü ele almalıyız derken bunları kast etmekteyim. Duygularımızı baskılamayı, azaltmayı, yok etmeyi değil.
Bedenimizdeki, azalan yaşam basınç miktarını, arttırmanın bir yolu olarak bu yöntemi kullanabilir miyiz. (Bakınız sayfa https://ozkansalman.blogspot.com/2021/02/basnc-uzerine-eytisimsel-dusunmeler.html 18. paragraf)
Bunu yapabilir miyiz ? Yapmamız halinde bize sağlığımıza olumlu ve iyi yansıma olabilir mi ? Nereden ve nasıl başlayacağız ?
.................