Duyguların Sağlıklı Döngüsü
Öfke gibi genel canlılığın temellerinden gelen bir duyguyu aşırılıktan ve sorun olmaktan hangi duyguyu aktif ederek yatıştırabiliriz.
Üzüntü duygusu ile,
Öfkeden sonra gelen en sağlıklı duygu üzüntüdür.
Üzüntüden sonra korku gelerek duygu dengesini oluşturur.
Korku sonrası durgunluk ve sevinç kendisini gösterecektir.
Duygularımızın döngüsünü sağlıklı bir biçimde yönlendirebiliriz.
Öfke ile başlayan duyguyu üzüntü, üzüntüyü korku, korkuyu durgunluk ve sessizlik, sonrasında sevinçle yönlendirebiliriz. Bunu sağlamak için zihnimizden ve hafızamızdan yardım almalı, mantığımızı işletmeliyiz.
Örneğin öfkeli bir anımızda bu halimizi fark edip " Neden öfkeleniyorum" " Ben şu an öfkeliyim " soru ve saptamaları üzüntüyü çağırır, çünkü çok öfkelenmek istemiyor ve bundan hoşlanmıyorsunuz. o nedenle istemediğiniz bir duyguyu fazlaca yaşadığınızı fark etmek sizi üzer. Sonra korku şöyle gelir, " Öfkeli halimle kimi veya kimleri kırdım " korkusu ve kaygısı başlar. Yapılmışsa hatalar giderilmeye ve affetme davranışını teşvike yönlendirmeler başlar. Bu aşamadan sonra bir durgunluk, sakinlik ve sevinç gelir.
Bir duyguyu uzun süre yaşamakta ısrar etmek veya sık ve hızlı duygu değişimini yaşamaya çalışmak yaşam basıncımıza ve sağlıklı duygu yaşantımıza zarar verir.
O nedenle duygu değişimlerini dengeli, uygun zaman geçişli ve kontrollü yapmalıyız.
Duygularımız hem bireysel hem de toplumsal gelişmiş olup bedenimizin bir çok çalışmalarını referans aldığı canlılık temel işleyişlerinden birisidir.
Bir çok insan öfkenin keyifli ve zevkli bir duygu olduğu yanılgısında bulunmaktadır. " Öfke baldan tatlıdır " ata sözümüz öfke duygusunun hızla, şaşırtma ve enerji açığa çıkararak etki-tepki sürecini anlatır. Bu öfke türü kısa, hızlı ve zararsız bir eylem içerir. Sahte veya şakadan bir öfke türüdür.
Ciddi, uzun ve sürekli öfke için " Keskin sirke küpüne zarar verir " ata sözü geçerlidir. Bu öfke türünün keyif verdiğini sanan bir çok kişi yanlış bir duygu salınımını sürekli yaşamak ister. Bu da ilişkilerine zarar verir fark etmedikleri halde.
Dört ana duygumuzu ve döngüsünün bilgisine ulaşmak bizde ki düzensiz duygu dalgalanmalarının önüne geçmek anlamına gelmek demektir.
Duyguların yaşanma zorunluluğu bulunmaktadır. Bedenimizin gelişim ve yaşaması temel niteliklerindendir duygularımız.
İtkiden akıla ilerleyen sürecin akıl öncesi aşamasını oluşturur duygularımız.
Duygusuz tabiri ilişkilerimizdeki ahlak, gelenek ve göreneklerimizi bilip de ona göre duygusal tavır içine girmeyenler için kullanılır genellikle. Grupsal duygulara uyumsuzluğa işaret eder. Duyguların yaşanmasının farklılığını gösterir.
Dört ana duygunun yanında bir çok ara duygu bulunmaktadır.
Duygularımızı yönetmemiz duygusuz olduğumuz anlamına gelmemektedir. Duygusal dalgalanmalarının beden ve zihnimizdeki olumsuz ve negatif oluşturduğu enerji etkilerini en aza indirme eylem, söz ve düşüncelerimizdeki oluşacak sorunlarımızın önlemeye çalışmamız anlamına gelmektedir duygularımızın kontrolü. Duygusal dalgalanmalarının zihnimizin akıl ve mantık çalışmasına olumsuz etkilerini engellemek amacıyla yapmamız gerekmektedir bu kontrolü.
Bedenimiz salgılamalar, yumurta üretimi gibi önemli etkinliklerini duyguların yoğunluğunun enerjisi ve tetiklemesinden alır.
İnsan türünün beden çalışma sistemi mevsimlere, sıcak ve soğuklara göre değil duyguların yoğunluğuna göre kendisini güncellemiştir. Duygularımızı referans ve ölçü olarak almaktadır bedenimiz bir çok çalışma biçiminde.
O nedenle basit olaylara aşırı tepki ile duygulanma yaşamalar bedenimizin biz fark etmeden çalışmasını tamamlama amacıyla oluşabilmektedir. Bu aşamalara içgüdüsel etki veya bilinçaltı etkisi diyebiliriz.
Duygularımızın yaşanmasında içten ve dıştan etkilerin oluşması bu yüzden ikiye ayrılmaktadır. Duygularımızın oluşumundaki etkinin dıştan mı yoksa içten mi olduğunu kendimizi tanıdıkça ayırabileceğimiz bir yetidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder