23 Şubat 2024 Cuma

Doğa Aynası Teorisi - 2

 Doğa aynası teorimiz üç ana özden ve canlı türünden oluşmaktadır. 

1. Bitki

2. Mikrobiyolojik canlı

3. İnsan

Canlı türlerin kendine özgü özelliklerine ait tanımları

Bitki : Bedenlenmiş hareketsiz canlı

Mikrobiyolojik canlı : Bedenlenmemiş hareketli canlı

İnsan : Bedenlenmiş hareketli canlı

Bitki ve mikrobiyolojik canlı dışındaki insanın evrim sürecinde  zorunlu ilişkili, etkileşimli ve bağlantı olduğu diğer bedenlenmiş hareketli canlıları insan öncesi olarak veya insanı onların temsilcisi, bu tür canlıların son aşaması olarak ele alıyoruz doğa aynası teorimize göre. 

Mikrobiyolojik canlının büyüme, gelişme ve dönüşme potansiyelini taşıdığı savında bedenlenme aşamasına gelebilme yetisi taşıdığı ileri sürülmektedir bu teoride.

Bitki ve mikro-canlıdan oluşan ilk canlı yaşam sisteminde atmosferden karbondioksit alınıp oksijen verilmekte idi. Güneş ışınların başlattığı gündüz sürecinde bu devam ediyordu. Güneşin yokluğu olan gece ve karanlık aralıklarda ise bu canlı sisteminde oksijen alıp karbondioksit verilmekte idi. Böylelikle güneş varlığı ile yokluğu arasında canlı sisteminin evrimsel süreci işlemiştir. 

Gündüz süresi gece süresine göre uzun olması nedeniyle atmosferde oksijen artması ve karbondioksit azalmasının süreci başlamış bunun etkileri ile canlı sisteminde karbondioksit yetersizliğine bağlı olarak belli oranlarda bitki ve mikro canlıda ölümler gerçekleşmiştir. Ölen bitki ve mikro-canlı kuru ve katı halde iken atmosferde oluşan fazla oksijen fazlalığı nedeniyle kozmolojik etkilerle yanarak orman ve canlı yangınları ile atmosfere yapılarında bulunan karbon bazlı atomların karbondioksit olarak salınımını gerçekleştirmişler ve atmosferdeki oksijen ve karbondioksit dengesinin sürmesine etki etmişlerdir. Fakat bu süreç dengenin sürekli olmasına yetmemiş ve ölme olasılığındaki mikro-canlı içindeki bir grup sürekli oksijen alıp karbondioksit verme alışkanlığını geliştirerek hayatta kalma süresin uzatmıştır. Bu süre içinde bu grup çoğalmış ve yayılmıştır. Bedenlenme oranında da gelişme yaşamış ve kendi canlı sistemine doğru dönüşmüştür. Böylelikle oksijen alıp karbondioksit veren canlı ile karbondioksit alan oksijen veren canlı grupları arasında bir denge oluşabilmiştir. 

Çağımızda atmosferdeki bu denge insan kültürü tarafından değişime zorlanmaktadır. Oksijen ve karbondioksit dengesindeki atmosfere diğer gazlarda eklenerek atmosfer kimyasını farklılaştırmaktadır. Sonuçlarının neler olacağını günümüzde bilim araştırmaktadır. 



21 Şubat 2024 Çarşamba

Doğa Aynası Teorisi

 Doğa aynası teorim yeni çıktı. Onun üzerine felsefi çalışmalar yapmaktayım. İnsan kavramını tanımlama sürecinde oluşan doğa aynası teorisi en azından giriş açısından bana yeni bilgi ve fikirler vermesi bakımından kendisini kanıtlamış oldu. Ben de bu teoride ilerlemeyi planlıyorum.

Yeni bilgi ve fikirleri bu Blog sayfamda ve Youtube deki kanalımda yayınlayacağım. Hayırlı uğurlu olsun.

Adım adım, yavaş olarak ilerleyeceğim bu doğa aynası teorisi çalışmamda. 

Bu teorimde ilerler iken dikkat etmem gereken önemli unsurları araştırmaktayım. Bu teorinin felsefe tarihi ve insanlık tarihi içindeki bir örneğini araştırmak ve hemen bulmak kolaylığına kaçmamaya, özellikle önceki eserlerdeki tanınmış ve kabul edilmiş sav ve sunumlara başvurma kolaylığına girmeyeceğime karar verdim. Zekamızın çalışma prensibi olarak fikirlerin tamamlanmasını hızlandırma baskısının veya tümden vazgeçme bezginlik etkilerine kapılmamaya karar verdim. 

Freud'un bilinçaltını açıklar iken bir mitolojik örneğe başvurma kolaylığı teoride ilerler iken zekanın kişiye konuyu sonuçlandırma baskısının bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. 

Serbest piyasa ekonomisi ve liberalizmin bir misyonu olan bireyi öne çıkarma planlarındaki insanlık tarihini kral, imparator, manevi elçiler şeklinde belirleyerek onların merkezindeki bir insanlık tarihi merkezinde eğitime yansıtma sınırlığını da bir teori oluşturma ve geliştirme sırasında düşünürün veya felsefecinin yakalanabileceği düşünce tuzaklarına dikkat etmesinin gerekli olduğu fikrine ulaşmaktayız. 

Doğa aynasından yansıyan insanın bilinçaltı ise hareketli bedenlenmiş canlı olarak bir insanın bilinçaltını açıklamamız kendisinden önceki ve şu andaki tüm hareketli ve bedenlenmiş canlıların temsilinde onların tüm özelliklerin hem genetik olarak negatiflerini hem de bedenen duyumsama yetisi olarak hem de canlı hafızası olarak taşımasını göstermektedir. Bu savımızı bir insan teknolojisi ile şu anda ve geçmişte yaşamış tüm hareketli ve bedenlenmiş canlıların temsilidir ve onların tüm olağanüstü özelliklerini de teknolojisi ile yapabilme becerisinde olduğu savından gelmektedir. Bu ilke çerçevesinde insanın bilinçaltına dair yeni bir sav ortaya konabilmektedir. 

İnsandaki bilinç ise yaşanan çağ ve zamanı ile ilgilidir. Bireyde zeka ve aklın üstündeki yaşayan ve işleyen bilinç, toplunda ise şimdiki ve geniş zamandaki devinen büyük bir bilinç aşamasıdır. Bilinç bireyde kendi ve çevresiyle sınırlı iken toplumlar ve insanlar olarak tüm yeryüzündeki yaşayan ve var olan bilinç haline dönüşmektedir. 

Bilinç üstü ise bir insanın ve toplumun genetiğinde taşıdığı önceki tüm hareketli bedenlenmiş canlıların mirasının genetiğinde negatiflerini taşıması ve o sahip olduğu ve temsil ettiği önceki hareketli bedenlenmiş canlıların, türlerin tüm potansiyelini şu an ve gelecekte ortaya çıkarma ve gerçekleştirme potansiyeli olarak görülebilir. Toplumların şimdiki ve geleceğe yansıtma olasılıklarında barındırdığı gerçekleştirme olanağını taşıyan bir gelecek olgusudur bilinç üstü.

Bir düşünür veya felsefecini bir teorisini geliştirme aşamalarında düşünce tuzaklarına yakalanmaması için nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda fikirlerimiz gelişmektedir. Bu yönde düşünce şeklini ilerletmek düşünce tarihinde örneklerin az olduğu göz önüne alınırsa bendeniz düşünme şeklinin önemli bir tarz ve şekilde sürdüğü fikrine varabiliriz. Düşünür olarak ortaya çıkardığım fikirlerin nasıl olduğunu ve o fikirler üzerinde nasıl ilerlememin gerektiğini diyalektik düşünce biçiminden, yani eytişimsel düşünme biçiminden almakta olup bilimsel metotların izinden sürmekteyim ve o ilerleyişten ayrılmama ısrarında olmaktayım. Ancak bu güvenilir ilkeler yolu ile doğru ve gerçek bilgilerin ilerlemesi olanaklı görünmektedir.

Doğa Aynası Teorimin açılımı

Doğada üç tür göze çarpmaktadır varlıkları ile insan, bitki ve mikrobiyolojik canlılar. İnsan bu doğa aynasında kendisine iki türü ve doğa ilkelerini dikkate alarak bakabilir. Bu iki tür ve kendisinin varlık ve varlığını sürdürme temelinde farkları ve benzer yanlarını araştırarak kendisini tanımlama sürecini ilerletebilir. Kendisinden önceki türler ancak insan tanımının doğru tanımlamasına destek olabilmektedirler ve bu durum bir sağlama niteliği taşıyabilir. 

16 Şubat 2024 Cuma

Dut Fidanı ile Ot'un Gerçek Hikayesi

 "Bu gerçek hikaye bitkilerin zekası olduğuna dair ipucu vermektedir ve yapılacak yeni bir çok bilimsel deney ile kanıtlanması olasıdır." 

Bahçede gezerken bir dut fidanı gözüme ilişti, bonsai sanatına ilgi duymam nedeniyle bu küçük dut fidanını almış ve saksıya yeni yuvasına yerleştirmiştim. Dut fidanın üç yaprak vardı ve bu yapraklar gün geçtikçe sararmaya başladığında üzülmüştüm. Dut fidanın pes ettiğini düşünürken bir kaç gün sonra yeni bir yaprak filizlenmesi onun yeni ortamına alıştığını ve büyümeye devam edeceği mesajını verdiğini anladım veya ben öyle yorumladım. Ama gerçek onun yaşamaya devam edeceği idi. Yapraklarını feda etmesi ve yeni yaprak çıkarması biz insan düşüncesinde bir çok anlamlara da gelebilmekte idi. Bir sanatçı ve edebiyatçı bu anlamları çoğaltabilirdi. 

İki hafta sonra dut fidanın yanında bir ot yeşerdi. Dut fidanına bir arkadaş geldi dedim içimden. Her geçen gün hızla büyüyor ve dut fidanın boyuna yetişmeye başladı. Aralarında rekabet edecekleri gerçeği karşısında dikkatle izliyordum. Neler olacaktı. Bir maç, bir dizi izler gibiydim. Merakla, az sonra, arkası yarın, sonraki bölüm gibi takip ediyordum. 

Sonraki haftalarda birden beklediğim rekabet şekilleri görülmeye başlamıştı. Bizim ot büyümüş dut fidanın tek yaprağını kapatmıştı beş yaprağının birisi ile. Çok net ve bariz bir biçimde bu görülüyordu. Dut fidanı bu anın geleceğini bildiği için ufak bir yaprak daha filizlemişti, fakat o da çok ufaktı ve ot onun kapatma planları yapıyor görünüyordu. 

Ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Bu rekabetin kötü devamını seyredemezdim fakat dut fidanın yanında çıkmış tek otu da sökmek istemiyordum. Otun pencereye yönelmiş ve dut yaprağını kaplamış olan yaprağı dahil diğer dört yaprağını ters tarafa yönettim. İki bitki arasındaki kavgayı ayırmış gibi davranmıştım. Ota böyle yapmamasını, dut fidanının yapraklarını rahat bırakmasını yaptığım yeni eylemle göstermiştim. Sonunun nasıl olacağını tahmin etmemiştim. Sadece dutu korumak amacıyla böyle bir eyleme girmiştim. Otun nasıl tepki vereceğini düşündüğümden değil. Başka bir insanın bu durumda otu koparacağını ve çöpe atacağını da biliyordum. Otlar artık evrimsel olarak tarlada iken çok büyümeden koparıldıklarını bilebiliyor olabilirler miydi ? Bunu da düşünmemiştim. Fakat sonraki olaylar benim bu soruyu düşünmeme ve ortaya atmama neden olmuştu. 

Otu dut yaprağından ayırarak güneşin geldiği pencereden tam ters yönde yerleştirmemin ardından bir hafta içinde ne göreyim. Ot bana olağan üstü bir mesaj gönderdi yaptığı eylem ile. Bu hareketi onun zekaya sahip olduğunun işareti idi. Şöyle oldu.

Ot güneşe ve pencereye yönelirken her yöne bakmakta olan yapraklarından üç tanesini tekrar güneşin geliş ve pencere yönüne çevirdi. Bir yaprağını geride bırakmıştı. Ufak bir de yaprağı yukarı doğru bakıyordu. Güneşin geldiği ve pencere yönüne ilerleyen üç yaprağının hiç birisi duta ve yaprağına değmiyordu. 

Ot zekası ile ona uyguladığım, onun hareketini engellememin amacı ve nedeni anlamış benim ve dut fidanın kabul edebileceği bir tarzda eyleme geçmiş, göstermişti. Bu hareketi ile benim olaylara bakışımı eylemim sonucunda anlamış ve hemen bu doğrultuda eyleme geçmişti. Çok şaşırdım. Bu olayı görünce hayretler içinde kaldım. Bir ot beni algılıyor ve benim tutumuma değer veriyor. Onu uyarmamı dikkate alması gerektiğini yoksa tarlalardaki yabani otların temizlenmesi gibi kendisine de aynı eylemin yapılmasından korkarak benim ve dutun kabul edebileceği en uygun eylemi seçiyordu. 

Dut fidanı ve Ot


Otun bu hareketine çok sevinmiş ve etkilenmiştim. Ona bu hareketine karşılık bir cevap vermem gerekiyordu. Ve onun bu hareketine karşılık başka bir küçük saksıda ona yer ayırdım. Yeni yerini sevip sevmeyeceğini ve neler yapacağını merakla izlemeye başladım. 


 


   

İnsanı ve İnsan kavramını yeniden tanımaya çalışmak ve tanımlamak.

 Önceki ve alışagelmiş insan tanımlarımda hareketli ve bedenlenmiş canlılar üzerinden yani hayvanlar üzerinden insan tanımlaması yapılmıştı. 

Günümüzde artık hareketli ve bedenlenmesini tamamlanmış canlı türü olarak sadece insan ve bitki türleri ile bedenlenmesini tamamlamamış fakat hareketli canlılar olarak mikrobiyoloji canlı türü de bulunmaktadır. 

Bu üç canlı türü içindeki insanın tanımını doğa aynası yani bu üç tür üzerinden tanımlamamız önceki tanımlamalardan yeni bir tanımlamaya doğru ilerlememizi sağlayabilir. 

İnsan Nedir ?

İnsan bedenlenmesini tamamlamış hareketli canlıdır. 

Bu tanıma göre mikrobiyolojik canlılara hareketlidir fakat bedenlenmelerini henüz tamamlamamış durumdadırlar. Mikrobiyolojik canlılar hücre sonrası aşamada doğanın bedenlenmiş canlı üretme temelinde bulunmaktadır. Milyonlarca mikrobiyoloji canlının uygun şartlar ve olanaklar edindiği taktirde bedensel olarak gelişecek ve evrimsel bir büyüme çizgisine gireceklerdir. Fakat bu süre evrimsel olarak çok uzun olduğu için bu türün gelişmesini insan ve bitki engellemektedir günümüzde, böyle yapmak da zorundayız. Bitki ve insan olarak onların bedenlenmesi demek bitki ve insan varlığının bir tehditle ve rakiple karşılaşması anlamına gelmektir. 

Bitkiler ise bedenlenmesini tamamlamış ancak insan gibi hareketli değillerdir. Bitkiler kozmolojiye tutunmaktadırlar ve kozmolojiden besinlerini almaktadırlar. Bu durumda sanki bitkiler uzaylı gibi görünmektedirler. Canlı ama insan ve mikrobiyolojik canlılara benzemeyen yeni bir özellik kazanmışlar besinlerini canlıdan kozmolojik unsurlara yöneltmişlerdir. 

İnsan mikrobiyolojik canlı gibi hareketli fakat bedenlenmiş, bitki gibi bedenlenmiş fakat hareketli olması yönünden ondan ayrılan bir yetisi bulunmaktadır.

Bedenlenmesini tamamlamış hareketli tüm canlılar insanın altında, onun kontrolünde ve egemenliği altında kalmaktadır. O nedenle insan dışındaki yeryüzündeki bedenlenmiş hareketli canlıları insandan ayrı olarak değerlendiremiyoruz.

İnsanın tanımlamaya onu araştırmaya devam edeceğiz. 

12 Şubat 2024 Pazartesi

Felsefenin Yeni Yol Haritaları " 2. Felsefenin İnsanın zihin-beden dengesini korumasında kendine düşen görevleri üstlenmesi "

 

Gündem ve iletkenlik hakkında kısa konuşmalarım

İlkeler : İnsanın bilgi seviyesinin ilerlemesine rağmen kendine ait bilgileri geri planda bırakması, insan ve yaşamı için çelişiktir. Bu çelişki giderilmelidir. Çağımız bilim ve teknolojinin bilgisi ve araştırmalarının günlük yaşamın çok üstünde olması ile insanın yaşam ve bilgisi arasındaki bağlantının kopmak üzere olduğunu göstermektedir. Dolayısı ile uzay çalışmaları yapılır iken günlük yaşama dalmış insanın uzaya açılma fikri ve eylemine düşünsel ve fikirsel olarak hazırlanması, bu yeni olgulara dikkati çekilmesi gerekmektedir. Bilim ve matematiğin insan zihnine yakınlığının kaybolması, bir insandaki zihin beden birliğinin bozulması örneğine uyması nedeniyle, doğanın çoğalmış türlerin antitezi çıkmaz ise o tür kendi antitezini kendinde yaratır ilkesine dayanarak, çağımızdaki bilginin ve zihnin bedenden uzaklaşması ile gelecek riskleri oluşturma olasılığı artmaktadır. Uzay yarışındaki rekabetin küresel bir savaşa değil, küresel barışa hizmet yoluna girmesine felsefi olarak çalışmak ve bu konularda düşünce ve fikir geliştirmek gerekmektedir. Böylelikle felsefenin geri kalmış veya bırakılmış halinden yukarıda değinilmiş olan oluşabilecek insanlık büyük krizlerini engellenme çalışmaları ile gelişmesi sağlanabilecektir.

Geçen yüzyılda bilim ve matematik felsefeyi bırakarak ilerlemiş ve şu an tıkandığı kuantum fiziği ve uzay çalışmalarında patinaj yapmaktadır. İnsan gelişimin dört unsurundan sadece iki tekerleği ile ilerleyen bilim ve matematik dört tekerleği ile yürümesi gereken bir yolun başına gelmiş kara kara düşünmektedir. Bilim ve matematik kozmolojinin ipi ile yol almış ve ipin ucu onları çözemeyecekleri bir aşamaya getirmiştir. Canlılık ipini bırakmış olmanın sonuçlarını yaşamaktadırlar. Uzay boşluğunda, ayda ve marsta yalnız başlarına kalakalmış ve nasıl yapacağız diye saçlarını başlarını kaşıyarak düşünmektedirler. Çözüm bulamazlar ise ve bu süreç uzarsa "Çözümsüzlük insanı veya canlıyı ilkele (şiddete) dönmeye, yönelmeye zorlar" deyişindeki gibi rekabet edenler arasında kavga riski oluşur. Bu durum aslında bir insandaki zihin ve beden birlikteliğin bozulma riskine benzer. Düşüncesi uzayda bedeni dünyada olan insan arada kalmanın büyük gerginliğine daha fazla dayanamayıp zihin ve beden birlikteliğini sağlamak için tüm yaptıklarını sıfırlama ve öze dönüş gibi yanlış bir eyleme dönebilir. İnsan arada bir canlıdır, tümel ile tikelin arasında gerginliktedir. Bu fikir Akademisyen Betül Çötüksöken'e aittir ve doğrudur. İnsanın çağımızda en büyük gerginliği uzaydaki düşüncesi ile dünyadaki bedeni arasında olacağı görülmektedir. Felsefenin bu açığı fark ederek insanın bu zihin beden uzaklaşmasının birleştirilmesine yardım etmesi gerekmektedir. 

Felsefenin ikinci yol haritası uzay çağına giriş için insanın hazırlanmasına ve bu sürece zihinsel olarak katılmasına yardım etmektir. Bunu sağlamanın en önemli adımları insanı tanımlamak ve insanın kendisini bilmesine yardım etmek için felsefi olarak çalışmaktır. İnsan tanımlandığında kendini bilecek ve kendisinden kopmuş olan uzaya açılma hedefleriyle birleşecek bir zihin ve beden bütünlüğüne doğru ilerleyecektir. Ekonomi temsilcileri ile ülke yönetim temsilcileri arasındaki uzaya çıkan rekabetin küresel yeni krize evrilmesini engelleme çalışmalarına katılacak ve etkili olabileceklerdir. Toplumlardaki sağduyuya sahip uzmanların ve aydınların bu konuda yapacakları çok işler bulunmaktadır. 

Sonuç:

Bireyler, gruplar ve kitlelerdeki bilginin zihinden uzaklaşması ve yaşama dalınması ilgisizliğinde gerçekleşmekte olan ve devam eden üst rekabete olumlu etkilerde bulunma olasılığı zayıflamakta ve tarihin kısır döngüsüne boyun eğilmesine doğru ilerleme riskleri artmaya devam etmektedir. 

Bu aşamada felsefe, sanat ve edebiyata büyük bir görev düşmektedir. En kısa süreden bilim ve matematik ile olan açığın kapatılması ve iki tekerlekle ilerler iken dört tekerlekli yola gelen ve duran bilim ve matematiğin yardımına giderken insan ve kavramını da oraya götürmesi gerekmektedir. 

İşimiz zor, zaman ise gittikçe krize doğru azalmaktadır, geri sayımdadır. Felsefe, sanat ve edebiyat yardım ekibi ambulans ile acil olarak ilerlemelidir. Uzayda ve kuantumda takılmış bilim ve matematik başta olmak üzere onları yöneten ekonomi ve ülke yönetimleri de tıkanmış ne yapacaklarını bilmemekte ve kendilerini seçecek halka kulak kabartmakta ve gözlerini dikmekte, sinyal beklemektedirler. Kamuoyunun tercihlerini araştırmaktadırlar. Kamuoyunun tercihini savaştan yana değil barıştan yana kullanması en doğru seçim olacaktır. Morali bozuk, düşüncesi uzayda bedeni dünyada olan toplum temel ihtiyaçlarını karşılama zorluğunun neden oluştuğu üzerine yoğunlaşmakta ve çözümsüzlük algısı içinde oluşabilecek tarihsel kısır döngülere razı olma riskine ilerlemektedir. Tarihi sıfırlama riskine boyun eğme yoluna onay verme olasılığı artmaktadır. 

Felsefe insanın yeni fikir ve sistem üretme yolu sürece katılması, sanat ve edebiyatın bu süreci tüm hızıyla kendince konu edinmesi ve bu konuyu gündeme taşıması, işlemesi gerekmektedir.

Çözüm olasılıkları :

Yolumuz hem zor hem kısadır. Rotamız bilim ve matemetiğin ilerler iken geride bıraktığı bilgilerin izini takip etmektir. O bilgi yollarından ilerleyemedikleri ve durdukları yol ayrımına varacak ve onlarla birleşerek insanın yoluna, geleceğine sorunsuz devam etmesini sağlayacaktır. Ekonomi ve yönetimi barıştırma amacıyla önlemler alacaktır. Toplumlar geleceğe dair önlerini görecek, zihin-beden bütünlüğünde hakem olarak bu rekabeti rayına oturtmak için gayret edecektir. Seçimlerini doğru ve yerinde kullanabileceklerdir.


11 Şubat 2024 Pazar

Felsefenin Yeni Yol Haritaları "1. İnsana Doğa Aynasından Bakmak"

                                                                                      İnsan ve doğa kavramları hakkındaki kısa konuşmalarım
                                                       

İlkeler : Biz insan, insanlık olarak kimiz, neyiz ? Bu sorunun cevaplarını felsefe olarak bir ayna oluşturup kendimize bakmamız gerekmektedir. Bu ayna nasıl bir şey olmalı. Bu ayna gerçek ne ise onu düz ve olduğu gibi yansıtmalı, gelen ışığı, görüntüleri eğimli olmadan, gözün yanılmasına neden olmadan görmemizi sağlamalıdır. İnsanın aynası, onu en iyi ve doğru biçimde gösterebilecek olan aynası, doğadır. İnsanın ne olduğunu anlamak, kendi içindeki durumu ve kendi hakkında bildiği bilgiler yanında doğa aynasında kendi dışında fakat bağlantısı olan bu doğa aynasında nasıl göründüğü bilgisi ile tamamlanacaktır.

İnsan Nedir ? 

İnsanı klasik tüm tanımlamalardan farklı olarak doğa aynasından tanımlama ve görmeye çalışacağım bu felsefe yazılarımda. Dolayısı ile insana doğa ve içindeki insanla birlikte olan diğer canlılar yönünden de bakmaya çalışacağım. Düşünür olarak doğadaki canlıları üç öz ve bir ilinek olarak ele almaktayım. Doğa aynasını oluşturmuş bulunuyorum. İnsanı kendisi dışında diğer iki öz ve bir ilinek açısından anlamaya ve anlatmaya çalışacağım. Zor ve uzun bir çalışma olacağa benzemekle beraber insana insan dışında bakmayı denememiz gerekmektedir. İnsanın bu zamana kadar ki kendisinin tanımlaması kendine göre idi. Çağımızda artık bilimin ve felsefenin ışığında ortaya çıkarılmış bilgiler ile doğa aynasından bakmamız gerekmektedir.

İnsan öncelikle bir canlıdır. Doğa içindeki diğer canlılar ile birlikte yaşamaktadır. Doğadaki diğer canlılara bağımlıdır ve bağlantılıdır doğal olarak. Doğanın değişmez bir ilkesi olan " Canlılar birlikte var olabilirler."

İnsanı doğa aynasından bakma çalışmaları bizlere, insanlığa bir çok yeni bilgiler verecek ve kendimizi tanımamıza yardım edecektir.

Bir bebek ayna ile karşılana kadar kendisini annenin bir parçası olarak varsayar, savından insan kendisini doğa aynasına bakana kadar kendisini kendisinin parçası olduğu ve haliyle kendi başına bir bütün ve tek başına bir öz olarak var olduğu varsayımındadır. Doğaya baktığımızda insanın tek öz olmadığını ve diğer iki öz ve bir ilinek ile var olduğunu ve onlarla doğayı paylaştığını görmekteyiz. Tarihsel olarak insanın doğanın biricik ve tek canlısı dönemi  olan insaninizm döneminden doğaya bakışındaki gördüğü diğer canlıların da var olduğunu en az kendisi gibi doğa içinde varlıklarını koruduklarını görmekteyiz. İnsan başlığına kısa bir giriş yaptıktan sonra doğa kavramına doğru ilerleyelim. 

Doğa Nedir ?

Felsefemize göre doğa tüm canlılar ve onların yaşadıkları kozmolojideki yerdir. Dünyamız bu tanımımıza uymaktadır. Dünya kozmolojideki veya evrendeki fiziksel haliyle canlıları kendinde barındırmaktadır. Evrende şu an bilgimizle sadece dünyada doğa bulunmaktadır. Evrende başka yerlerde canlı olmasına dair yüksek olasılıklı tahminler sadece birer tahmin olarak bulunmaktadır. Tahminler, olasılıklar gerçekleşene kadar şu an yaşanan gerçekler vardır ve en kolay kabullenecek bilgi şu anki gerçek bilgidir. Geleceğe dair tüm tahminler veya evrene ait tüm tahminler bugünü anlamamıza engel teşkil etmemesi için onları hak ettikleri yere tahminlere bırakmamız gerekmektedir. Marsta canlı arama planları oraya gitme nedeni açısından gereklidir. Fakat bu bilgi doğru değildir. Uzaya çıkmamız gereklidir. Fakat çıkmamız gerektiği için gereklidir, orada canlı bulma umudu bu gerekçenin ancak içinde yer alan bir tahmindir. 

Doğa içeriğinde iki önemli özelliği barındırır.

1. Canlı

2. Kozmoloji 

Kozmoloji ikiye ayrılır.

1. Elementler

2. Enerjiler

3. Termodinamik yasalar

Canlı olarak üç tür bulunmaktadır. 

1. Mikrobiyoloji Canlılar

2. Bitkiler

3. İnsan 

Bu tabloda insana bakışımız bitki ve mikrobiyoloji canlılar açısından bakacağız. Şimdilik doğa aynamız bitkiler ve mikrobiyolojik canlılar olacak. 

Bu yazı dizisi devam edecek.

4 Şubat 2024 Pazar

Türkiye'nin Yüz Yılı -2


 

İlkeler : Toplumların yaşam süreçlerinde bireylerin psikolojisine benzer fakat miktarca çok ve yoğun olan, uzun zamana dayalı bilinç (günlük şimdiki, yakın ve geniş zaman yaşantısı), bilinçaltı (Geçmişten gelen, gelenek, görenek, adet, ritüel, ailesel, ırksal ve inançlar, milliyetçilikler toplamı), bilinçüstü (Küresel toplumların tümü, insanlık olgusu, tür bilinci) özellikleri bulunmaktadır. 

Türkiye'nin Yüz yılı

Ülkemizin ilk yıllarından başlayan devletimiz ulusal planı seküler, modern, çağdaş bir ülke olmak, ABD, AB, Rusya olmak üzere diğer dünya ülkeleri ile dengeli dış siyasetini yürütmek amacıyla gelişmesini hızlandırmak ve kendi içinde bulunduğu yeni ve eksik durum ile gelişmiş ülkelere karşı geri kalmışlığını kapatmaktı. 

Bu nedenle modern zamanların gerektirdiği gibi din ve imparatorluk olgularını baskı altına alarak bilinç altına atmak zorunda kaldı. 

Günümüze gelene kadar ki süreçlerde dış ülkelerin gizli ve açık baskılarını karşılamaya, onların olumsuz olabilecek planlarını en az zararla atlatmaya çalıştı. Dengeli siyaseti ile ne bir Japonya gibi hızla gelişme hamlesine girebildi, ne de Afrika ve Güney Amerika ülkeleri gibi sürekli bir karmaşa ve karışıklığın içinde kaldı. 

Son yirmi yılına gelene kadar toplumsal bilinci oluşturmaya ve üst bilincini arttırmaya çalıştı. Fakat bu bilinçte ilerleme aşamalarında iken bilinç altı devreye girdi. Çünkü küresel bilinçüstü istikrarsızlaşmaya ve yeni bir değişime doğru ilerledi. Ülkemiz bu bilinçüstüne tepki olarak bilinçaltına başvurdu. O da cumhuriyet öncesi ülkemizin tecrübeli olduğu yönetimsel ve inançları idi. Ülkemiz, küresel olarak bilinçüstünün karışması karşısında eski bilinçaltındaki baskılanan özelliklerini öne çıkarma ihtiyacı içine girdi. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze baskı ve engelleme ile bilinçaltına atılan özellikleri küresel krizler ve istikrarsızlıklar ile ilk başvurulan bir savunma mekanizması olarak refleksel olarak ortaya çıktını söyleyebiliriz. 

Sonuç : Bireylerin ve toplumların bilinçaltına başvurma ihtiyacı ortamdaki ve küresel krizler nedeniyledir. Ortamdaki sorunlar azaldığında ve küresel istikrarsızlık sonra ermeye başladığında birey ve toplum tekrar bilinç aşamasına dönecek ve bilinçüstü ile bağlantısını ilerletmeye çalışacaktır.    

1 Şubat 2024 Perşembe

Gündemi Felsefi Olarak Yorumlamak - 6

 Gündemdeki Küresel Krizlerin Nedenleri Üzerine

İlkeler : Uluslararası borçlar ve alacaklar üzerine uzun vadeli olarak tarafların haliyle tüm toplumların mağdur edilmeyeceği anlaşmalar yapılmalıdır. Yapılamıyor ise sakin olup beklenmeli sorunun çözümü için yeni kriz planları yapmaktan kaçınılmalıdır. Krizler büyümeden ve oluşturulmadan yeni kurumlar ve sistemleri yenileyecek yöntemler üzerine çalışılmalıdır. 

Alacaklı ve borçlu ülkeler arasındaki gerginlik büyümemelidir. Bankaların borçlu olan müşterilerine uyguladıkları yöntemler ülkeler arası uygulanamaz. Borçlu olan ülkeler saldırmamalı, telaşa kapılmamalı, sakin durmalı ve  alacaklıların önerdikleri insani ve küresel toplum yararına olacak tekliflerini değerlendirmelidirler. 

Küresel krizin başlangıcı ve büyüme aşamaları

Geçen yüzyılda serbest piyasa sektörü batı ülkelerindeki yerlerinden tüm küresel olarak uluslararasına yayılmasıyla bu süreç başlamıştır. İlk zamanlar bu firmaların planları yönetim olarak batıya bağlı kalmak ve ticaret süreçlerini küresel her noktada geliştirmek üzerine idi. Fakat zaman ilerledikçe batı firmaların merkezi olarak görevini yapmakta zorlandı ve firmaların istediği şekilde sürdüremedi. Bu gelişmeler ile firmalar yeni merkezsiz devam etme çalışmasına adım adım ilerlediler. Batı bu durumu görünce onlara ve bulundukları ülkelere yaptırımlar yapmaya başladı. İşte başından beri tırmanan gerginlik günümüzde görünür hale gelmiştir. Bu bilgiler her ekonomistçe ve uluslararası ilişkiler uzmanlarında bilinmektedir. (Konuyu bilen uzmanlar konuya yeni çözüm olasılıkları üzerine düşünerek vakit ayırmalıdırlar. Olanları sadece izlemek, dizi film izlemek gibi değil.) En son 2001 de başlayan olaylar eski merkez olarak kabul edilenin artık tümden reddedilmesinin işareti olarak sivillerin ölümüne neden oldu. Dünya ticaret merkezi artık yok mesajı verilmişti. Bu kötü şekilde verilen mesaj karşısında batı tüm merkezden kopmuş firmalara ve bulundukları ülkelere fiziksel yaptırımlara başladı. Ve bitcoinin ortaya çıkışı ile batının yönettiği para ve kart sistemine karşı merkeziyetsiz para ve kart sistemini getirdi. Batı artık 2008 yılındaki başlayan süreçte kendisi ve küresel borç-alacak dengesini yitirmeye başladı ve hala gerilemektedir. Ukrayna ise alacaklara karşı el konulmak üzere kriz içinde. Başka bir alacaklı ise alacaklarının karşılığı olarak yüzyıllık planlarının düğmesine bastı. Post-truth kavramı bu küresel alacak-borçlu dengesinin bozulduğuna ve gelişecek küresel gergin olayların mantığa aykırı olarak devam edeceği üzerinedir. Fakat şu an yaşananlar bu kavramdan daha fazla olgu içermekte ve bu deyim günümüzdeki kriz ve sorunların tümünü kapsayamamaktadır.

Sonuç : Alacak ve borçlu ülkeler sivil halklar başta olmak üzere ülke yönetimlerini mağdur etmeyecek şekilde ortak akılda dengeli, adil bir gelecek planı yapmalıdırlar. Savaşlar ve yeni kriz arayışında olanlar ve başlatanlar bataklıkta beline kadar batmış ve debelenerek kendisine zarar verme haline dönüşmeleri olasılığını arttıracak görünümündedirler. O durumda tek kurtulma olasılığı sakin kalmak, beklemek ve güvenli uzatılacak  halatlar veya dallar karşılığında her kesimce adil olabilecek anlaşmalara hazır olup barış sürecini sürdürme ilkesi temeliyle planlar yapmaktır.