İlham verici bir resim,
nehir suyu öyle berrak ki sanki su yokmuşçasına tortu ve bitkiler net
görülebiliyor. İlk bakışta kayık, üzerindeki çocuklarla sanki havalanmış
izlenimini veriyor.
Yer çekim baskısı ve
ağırlığın kalktığı fiziksel hafiflik hissi ruha kısa bir anda olsa rahatlık
veriyor.
Ta ki gözün detaylara dikkat
edip zihin yerle kayık arasındaki suyu fark edişine kadar.
Bu resim vücudumuzun
yerçekimine ve dünya dönmesine karşı büyük bir güç harcadığını ortaya
çıkarıyor. Biz insanları çok mutlu veya mutsuz eden olaylarda refleksel dengede
durma davranışımızın bozulması sonucunda baygınlık geçirmemizi veya bir yere
oturma, dayanma gereksinimimizin oluşmasını anlatıyor.
Çocuk ve gençken yerçekimi
öyle hafif geliyor ki bize yerimizde duramazken yaş ilerledikçe onunla mücadele
eder hale geliyoruz hiç fark etmeden. Önce yokuş iner gibi hafifiz, sonra yokuş
yukarı çıkarcasına ağırız. Çocuk ve gençken vücudumuzun hücre üretimi çok fazla
iken enerjiyi depolama kapasitesi az olduğu için dengede sabit durma refleksi
zayıftır. Depolanamayan enerji harcanmalıdır.
Çocukların ve gençlerin
neden sakin olamadıkları sürekli enerji harcama davranışlarına girmelerini
anlamalıyız. Önemli olan bu depolanmayan enerjinin spor gibi planlı ve iyi faaliyetler
ile harcanmasına yönlendirilmesidir.
Beden çok hareketliyken ve
bazı beyinsel hücreler tam oluşmamışken çocuk ve gençlerden süper zihinsel faaliyetler
beklememiz bizi hayal kırıklığına uğratır.
Onların aptal olduklarına
dair yanlış fikirler oluşturur. Onlar için önce fiziksel gelişim, deneyim
gelir. Sonra zihinsel aktiviteler önem kazanır.
Bedensel gelişim sırasında
depolanamayan enerji ve çoğalan hücre sayısı dış tehdit algısı ve ölüm
korkusunu bastırır. Yerçekimi ve döngüye karşı çok fazla enerjiye sahiptir.
Sürekli elektrik üreten bir dinamo gibidir. Bu çağda bile elektriği akü ve pil
dışında depolayacak teknolojiye ulaşamamışken gençlerden enerjilerini
depolamalarını nasıl isteyebiliriz.