30 Nisan 2012 Pazartesi

Baharın Düşündürdükleri

Bu gün 29 nisan 2012 tarihinde İzmir Kemalpaşa Vişneli Köyüne iki dolmuşla geziye gittik. 

Bu bahar atmosferinde yürüyüşe geçtik. Köyün toprak ve iki tarafı bahçelerle dolu yolundan yüksek bir tepeye doğru sakin ve rahat şekilde yürüdük. 

Dağın içinden gelen gür ve temiz su kaynağında mola verdik. Şehrin kalabalık, gürültülü ve kirli atmosferinden uzakta olmanın nasıl bir etki yarattığını bir kez daha hatırladık.


Bu doğal ortamda su ve kuş seslerinin kulağımıza, bitki, börtü böcek, toprak ve gökyüzünün genişliği gözümüze hakimdi.


Bilgilerin durulmuş bir zihinde kendini basit ve kolay ortaya serme prensibiyle su kaynağın başında bir an dalıp insanlığın öncesinden günümüze nasıl bir yol katettiğini tekrar düşündüm.


İnsan fiziksel ve ruhsal donanımlarıyla aynı insandı. Ulaşım, haberleşme, inşaa etme, savaş gibi bir çok konuda araç ve sistemlerimizi geliştirdik. Kendimiz aynı kaldık. Bilgimiz gelişti.

 Beynimizin çalışma kapasitesini arttırdık geliştirtiğimiz araçlar sayesinde. Araçlarımızın gelişmesine rağmen fiziksel yanımızın aynı kalmasını telafi için süper kahramanlarımızı çizgi romanlarda ortaya çıkardık. Süpermen, Batman, Örümcek adam, Hulk, gibi.


Canlılık; madde ve enerjinin bitmek tükenmez dönüşüm, değişim ve tekrarlarıyla evren kanunlarının bir sonucu mu yoksa bir devamı mı ?
Bizler şu an gördüğümüz uzak yıldızların geçmişini görüyorsak, şu an uzaklarda olup da bizim göremediğimiz halde bizim geçmişimizi seyredenlerin olasılığı bulunmakta mıdır ?


Canlı ve insan olarak gelişimimizin bize fayda sağlaması gerekirken kendimize zarar verme eğilimine girmemiz yeni ve mutlu günlere ulaşmamızın öncesi denemelerini mi içermektedir yoksa farkında olmadan içimizdeki bilgi bizi uzaya itme davranışına mı doğru yönlendiriyor veya  bütün bu çabalarımız sisifos efsanesinin, bir kıvılcımcasına  yanıp sönen bir ateşin, bir absürt kültürünün yansımasına mı götürecek.


Yüzyıllarca yaşanan tüm insanlık tarihini yaşanmışlık olarak büyük ve uzun olmasına rağmen, bir bilgi olarak nasılda küçültüp, özetleyebiliyoruz. Bedenimizin uzun bir süreçte yaşadığını zihnimiz bir an ve sürede çözümleyip kısa hale getirebiliyor. Evet; Bilmek, Bilmek Bilmek...


Gezi grubumuz,  yürüyüşünü geri dönerek tamamladı. Köy evinin bahçesinde güzel bir yemek yedikten sonra hoş sohbet ederek baharın gelişini, doğanın canlanış sevincini içimizde yaşadık.
Şehre dönerken bir kenara bıraktığımız yapılacaklar, edilecekler listelerimizi zihinlerimizin ön planına yerleştirmeye başlamıştık bile.
Barışın bittiğini gören ve savaşa doğru ilerleyen korku, öfke ve zafer hırsı duyguların birbirine karıştığı kalabalık bir ordunun askeriymişçesine şehre doğru ilerliyorduk.


Basitlikten karmaşığa, öncesinden sonrasına,  azlıktan çokluğa, yalnızlıktan kalabalığa gidercesine gidiyorduk şehir yolunda, üzerimizde tatlı bir yorgunluk ve doygunluk içinde.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...