Felsefik esintiler adı altında bir çok konuda düşünürken bir rüzgar gibi esip gelen teori, varsayım ve savlarımı sizinle yani tüm felsefeye ilgi duyan herkesle paylaşmak isterim.
İlk konum " Tekrarlar " üzerine.
Etrafımıza baktığımızda sürekli bir tekrarlar görüyoruz. Zaman ve mekan herşeyde bir tekrar var. Dünyanın kendi etrafında ve güneş etrafında dönmesi. Dolayısı ile takvim sadece yeni yıl ekleniyor. Saat, Gün, hafta, aylar ise hep aynı. Sonuna yılı ekliyoruz.
Nefes alıyoruz tekrar tekrar, süresi gelince su veya sıvı alıyoruz, yiyecekler yiyoruz. Doğuyoruz, büyüyür ve ölüyoruz. Biz bunları hep tekrar ediyoruz canlı olarak.
Tekerlek icat edilince hareket hızımız arttı. Hala onu kullanıyoruz, tekerleğin döngüsü hep sürüyor. Şekil değiştirerek önce tahta sonra demir sonra çelik şimdi de çelik jantın etrafında hava ile şişirilmiş kalın kauçuk madde halinde. Araçlarımız hep var ama yenileniyor. Daha kolay, daha hızlı ve daha güvenilir olmaya yönelik olarak.
İcatlar, buluşlar tekrarların üzerine bir değişiklik olarak yansıyor. Sonra onlar da tekrarın bir parçası konumuna geliyor. Benimsendikçe rutinleşiyor.
Ana konuya gelelim, yaptığımız tekrarlar biz insan veya canlı olarak var olmanın koşullarıyla mücadele etmekte olduğumuzun en basit göstergesidir.
Güneş enerjisini sabit tutamıyor dışarı doğru savrulan enerji merkez çekim gücüyle geriye yöneliyor, madde ve enerji değişimleri oluşuyor çekiminden kaçan veya fırlayan ısı, ışık, radyasyon, ses, daha bilmediğimiz çeşitli madde ve enerjileri yayıyor. Güneş ve diğer yıldızlar bir tekrar, bir döngü halindeler hep.
Nefes almadan, yemeye içmeye ihtiyaç duymadan, uyumaya gerek duymadan yaşadığımızı bir hayal edelim. Gücümüzü çevreden veya kendi ürettiğimiz enerji den sağladığımızı varsayalım. Yüksek ısı farklarına ve kozmik radyasyon ve ışınlarına dayanıklı olduğumuzu düşünelim. Halimiz ne olurdu.
Yaşama amacı olmayan, ne yapacağını bilmeyen bir tür mü olurduk yoksa evreni keşfetmeye doğru uzun bir yolculuğa mı çıkardık.
Canlılık var olabilmesi ve gelişebilmesi için bulunduğu çevre şartlarının ona uygun mu olması şartına mı bağlıdır. Yoksa canlı evrendeki gelişiminin bir parçası olarak farklı noktalarda farklı koşulların oluşmasına etki eden bir varlık mı olacaktır.
Bu savıma bitkilerin atmosfere etki ederek dünyanın halini çevresindeki gezegenlerden farklı bir duruma getirmesi yönünden ulaşıyorum. Canlı ulaştığı her gezegenin şartlarını değiştirebilme veya o ortama uyum sağlama becerisini gösterebilme özelliğine sahip olabilir.
Biz insanlar artık fiziksel yapımızın değişimini sınırlayıp zekamız sayesinde çevremizin çok hızlı olarak değiştirebilme özelliğine sahibiz.
Beslendiğimiz sebze ve meyve bitkilerin kimyasal bileşenlerini laboratuvarda üretir hale gelme yolunda gidiyoruz. Şu andaki genetik çalışmalarıyla tamamiyle insan hizmetine sunulan besinler kanser testini geçmeye zorluyor.
Bir ağaç meyvesini neden üretiyor, ortaya çıkarıyor. Elma ağacına sordum ve o bana kısa ve öz olarak anlattı onu dinleyelim:
- Sevgili elma ağacı meyveni neden üretiyorsun. Kendin için mi biz insanlar için mi ?
- Kendim için üretiyorum insanoğlu.
- Meyvenin çekirdekleri yeni bir elma ağacı içinse çevresindeki besleyici maddeyi neden kapladın.
- Öncelikle çekirdeğin güvende olması ve uygun zeminin hazırlanması için.
- Nasıl bir uygun zemin.
- Meyvem yumuşayıp dalımdan düşünce toprak çekirdek için hazır ve uygun konumda olmayabilir. Çevresindeki madde sıcaktan ve sert darbelerden koruyacaktır. Zamanla meyve toprak olup yerle birleşecek ve çeğirdeğin derine toprağın altına köklenmesine yardımcı olacaktır. Meyveye gelen organizmalar çeğirdeğin bulunduğu toprağı büyümesi için daha uygun hale getirecektir.
- Biz insanlar hakkında neler hissediyorsun.
- Bana iyi bakıyorsunuz, sizden memnunum. Suluyorsunuz, buduyorsunuz. ilaçlıyorsunuz. çekirdeklerimi ekiyorsunuz. Fakat beni alıştığım mevsim normallerinden ayırmayı düşünmeniz canımı sıkıyor. Yılda bir kere meyvelerimi verirken iki üç hatta dört defa vermeye zorlamanız sonunda nasıl olurum bilemem. Sebzelere yapacağını yaptınız şimdi de bize gözünüzü diktiniz.
Ağacın bu açıklamaları bana mantıklı geldi. Sizce de mantıklı mı ?
Yiyeceklerimizi laboratuvar ortamında kimyasal bileşenle ile yapmaya başlamamız için önce dna ve kanser ilişkisini çözümlememiz gerekiyor. Bu başarıldığında bitki ve havyanlar doğal ortamlarında sınırlı da olsa serbest bırakılacaklar. Biz insanlar aydaki laboratuvarda bitkisel ve hayvansal gıdaların kimyasal sentezlerini hazırlıyor olacağız. Dna'mız da iki sarmal değil on, yüz, bin sarmala dönüşmüş olabilir.
Evet dostlarım böylelikle uzayda bizi bekleyen nefis ve leziz gezengen, meteor ve hatta güneşcikler bekliyor olacak.
Robot olup hiçbir şeye ihtiyaç duymamayı mı yoksa organik halde devam ederek evrenin sınırlarına doğru büyümeyi mi tercih edersiniz.
Tekrarlar bizi bu seçimi yapmaya zorlayacak gibi görünüyor.
...