31 Aralık 2012 Pazartesi

Bir Resmin Düşündürdükleri


  

İlham verici bir resim, nehir suyu öyle berrak ki sanki su yokmuşçasına tortu ve bitkiler net görülebiliyor. İlk bakışta kayık, üzerindeki çocuklarla sanki havalanmış izlenimini veriyor.

Yer çekim baskısı ve ağırlığın kalktığı fiziksel hafiflik hissi ruha kısa bir anda olsa rahatlık veriyor.

Ta ki gözün detaylara dikkat edip zihin yerle kayık arasındaki suyu fark edişine kadar.

Bu resim vücudumuzun yerçekimine ve dünya dönmesine karşı büyük bir güç harcadığını ortaya çıkarıyor. Biz insanları çok mutlu veya mutsuz eden olaylarda refleksel dengede durma davranışımızın bozulması sonucunda baygınlık geçirmemizi veya bir yere oturma, dayanma gereksinimimizin oluşmasını anlatıyor.

Çocuk ve gençken yerçekimi öyle hafif geliyor ki bize yerimizde duramazken yaş ilerledikçe onunla mücadele eder hale geliyoruz hiç fark etmeden. Önce yokuş iner gibi hafifiz, sonra yokuş yukarı çıkarcasına ağırız. Çocuk ve gençken vücudumuzun hücre üretimi çok fazla iken enerjiyi depolama kapasitesi az olduğu için dengede sabit durma refleksi zayıftır. Depolanamayan enerji harcanmalıdır.

Çocukların ve gençlerin neden sakin olamadıkları sürekli enerji harcama davranışlarına girmelerini anlamalıyız. Önemli olan bu depolanmayan enerjinin spor gibi planlı ve iyi faaliyetler ile harcanmasına yönlendirilmesidir.

Beden çok hareketliyken ve bazı beyinsel hücreler tam oluşmamışken çocuk ve gençlerden süper zihinsel faaliyetler beklememiz bizi hayal kırıklığına uğratır.

Onların aptal olduklarına dair yanlış fikirler oluşturur. Onlar için önce fiziksel gelişim, deneyim gelir. Sonra zihinsel aktiviteler önem kazanır.

Bedensel gelişim sırasında depolanamayan enerji ve çoğalan hücre sayısı dış tehdit algısı ve ölüm korkusunu bastırır. Yerçekimi ve döngüye karşı çok fazla enerjiye sahiptir. Sürekli elektrik üreten bir dinamo gibidir. Bu çağda bile elektriği akü ve pil dışında depolayacak teknolojiye ulaşamamışken gençlerden enerjilerini depolamalarını nasıl isteyebiliriz. 

 

  

29 Aralık 2012 Cumartesi

Felsefik Serbest Düşünce Esinti ve Çağrışımları -5

Canlı yaşamı boyunca yaşadığı her türlü olayı hafızasına kaydeder. Tekrarlananlar belirginleşir, beyinde ve vücudun diğer hücrelerindeki bilgisi güncel kalır. Etki ve tepkiye hazırdır. Tekrarlanmayan olay ve bilgi belirsizleşir unutulur.

O halde bir canlının hafızasına ulaşılacak bir cihaz icat olursa, onun geçmişteki tüm yaşamının belirgin izleri görülebilecektir.

Şu an beyin ile bilgisayar arasındaki bağlantı ile eylem yapılabiliyorsa, yakın bir zamanda beyin ve vücuttaki canlı hafıza bilgilerine ulaşılabileceğini hayal etmek güç olmasa gerek.

Böyle bir gelişme, ölmüş ve yaşayan tüm canlıların dna yapısından yaşanmışlıkları ortaya çıkabileceği tahminini yapabiliriz.

Bir canlı düşmanını nasıl belirler ve ona karşı nasıl bir önlem alır. Yılan, akrep, örümcek, kertenkele gibi canlılar nasıl zehir üreterek düşmanına hazırlarlar.

Zehirli bir kertenkele veya akrep önce zehirsizdi ve düşmanları oluştuktan sonra kolayca yem olmaya başladı. Nasıl zehir oluşturmaya başladı. Düşmanlarının saldırısından kurtuldukça bu kurtulan kesimler bu tehlikeyi dna aktardılar. Dna üzerine toplanan ve gelecek genlere aktarılarak gelişen bilgiler düşmanı caydırmak için zehiri üretme üzerine yoğunlaştı. Her kuşak sonrakine bilgisini aktarak zehirin son hale gelmesini sağlamış olabileceği mantığa aykırı görünmüyor.

Bitkiler neden toprağa bağlanmış, topraktaki su ve kimyasal maddelerle, havadaki nem ve gazları toplarken, güneş ışığını enerjiye çevirerek varlıklarını fazlaca değiştirmeden günümüze kadar böyle devam ettirmişlerdir ?

Canlının canlıdan beslenmeyen üye olma ünvanlarını hala korumaktadırlar.

Dünyanın ilk zamanlarında canlılının canlıdan beslenme olanağı azdı.

Toprağa bağlanması dünyanın dönüş hızıyla, küçük bir alan kaplamakla yetinmesi kara parçasının azlığı suların fazlalığı ilgili olabilir.

14 Aralık 2012 Cuma

Maliyet Ekonomisine Giriş

Aşağıda sunacağım bilgi ve prensipler birer tavsiye niteliği taşımakta olup ekonomiyi geliştirme ve istikrar arayışlarımı ortaya koyma amacı taşımaktadır.

* İstatistik kurumu, Ticaret ve maliye bakanlığı mevcut tüm ürünlerin standart maliyet fiyatını ortaya çıkarmalı ve yayınlamalıdır.

* Tüketici bir ürün ve hizmeti alırken maliyet bilgisini de öğrenebilmeli, üretim tarihi, son kullanım tarihi gibi bilgilere maliyet birim fiyatı da eklenmelidir.

* Maliye Bakanlığı her türlü ürün ve hizmetin olabilecek kar oranlarını saptamalı ve tavsiye etmelidir.

* Her türlü firma ve şirket kurulumundaki şartlara maliyet hesaplama ve düzenlemesi eklenmelidir.

* Maliyet değişimlerinin oluşmasında rapor ve bilgi düzenlenip ilgili kurumlara verilmesi.

* Maliyet araştırma, geliştirme ve takip kurumunun oluşturulması.

Maliyet ekonomisinin amacı :

Başta bilim ve teknoloji olmak üzere hızla gelişen dünya ekonomisinin gelişmeye paralel insan faydasına olmaması çelişkisini ortadan kaldırmaktır.

Üretim, aracı ve hizmet tüm sektörlerin varolma amaçlarının tüketime bağlı olması yolunda daha sağlıklı ve düzenli, uygun bir biçimde düzenlenip geliştirilmesidir.

Serbest piyasa ekonomisinin istikrar ve gelişmesini katı kurallar gerektirmeden yeni bir temel düzenleme ile çağımızda ve geleceğe sürdürülebilir olmasını sağlamaktır.

Devam edeceğim...





10 Aralık 2012 Pazartesi

Maliyet Ekonomisi

 Maliyet serbest ekonominin temel unsurlarından biridir. Böyle olmasına rağmen maliyet kavramının hakettiği değeri ekonominin içinde yer almamıştır.

Bu kavram girişimci ile muhasebeci arasında sıkışıp kalmıştır. Ne tüketiciye ne de vergi alan devlete yansımamıştır. Emek de bu konulardan uzak tutulmaya çalışılmıştır.

Maliyet unsuru ve kavramının hakkettiği önemi tüm çevrelerce yani devlet, çalışan ve tüketici vb. olarak ele alınması ve standardının ortaya konması gerekmektedir.

Bir gıda ürünü, bir araç, taşımacılık, turizm, enerjiler, vb. tüm ekonomik işleyişlerin maliyet hesaplamasını yapabilecek bilgi, donanım ve yetki bulunmaktadır. Önce istatiksel veri olarak sonra ekonomiye yön verebilecek daha iyi ekonominin yolunu açacak çözümler olarak gelişecektir.

Bir gıda ürünün tüm ülkesel çapta maliyeti nedir ?

Bir kıyafetin, ev eşyasının maliyeti nedir ? Bu sorular özel, kişisel sorular değildir ve olamaz. Serbest ekonomi piyasasının gelişimine katkı yapacak konu var ise o da maliyet ekonomisidir.

Ekonominin temelinde olup bir türlü gündeme gelmeyen  maliyet ekonomisi hak ettiği değere ve öneme gelecektir.

Maliyetler, kârların adil( hem hukuken, hem vicdanen) ve uygun olup olmadığını belirler. Yıllık kârlarını küresel  ekonomisin zirvesinde listede olduğuyla övünen girişimcilere hepimizin bir soru sorma hakkı var.

Maliyetin nedir ?

Küresel ekonomik krizlerin oluşması bizleri maliyet ekonomisini gözden geçirmemizi gerekli kılıyor.

Maliyet önemli hale gelince, kâr oranlarının nasıl olması gerektiği konusunu gündemimize taşıyacaktır.

Maliyet ekonominin gelişmesine ve iyi yönde değişimine katkı sağlayacaktır.

Özkan Salman


3 Aralık 2012 Pazartesi

Felsefik Serbest Düşünce Esinti ve Çağrışımları -4

Felsefik esintiler adı altında bir çok konuda düşünürken bir rüzgar gibi esip gelen teori, varsayım ve savlarımı sizinle yani tüm felsefeye ilgi duyan herkesle paylaşmak isterim.

İlk konum " Tekrarlar " üzerine.

Etrafımıza baktığımızda sürekli bir tekrarlar görüyoruz. Zaman ve mekan herşeyde bir tekrar var. Dünyanın kendi etrafında ve güneş etrafında dönmesi. Dolayısı ile takvim sadece yeni yıl ekleniyor. Saat, Gün, hafta, aylar ise hep aynı. Sonuna yılı ekliyoruz.

Nefes alıyoruz tekrar tekrar, süresi gelince su veya sıvı alıyoruz, yiyecekler yiyoruz. Doğuyoruz, büyüyür ve ölüyoruz. Biz bunları hep tekrar ediyoruz canlı olarak.

Tekerlek icat edilince hareket hızımız arttı. Hala onu kullanıyoruz, tekerleğin döngüsü hep sürüyor. Şekil değiştirerek önce tahta sonra demir sonra çelik şimdi de çelik jantın etrafında hava ile şişirilmiş  kalın kauçuk madde halinde. Araçlarımız hep var ama yenileniyor. Daha kolay, daha hızlı ve daha güvenilir olmaya yönelik olarak.

İcatlar, buluşlar tekrarların üzerine bir değişiklik olarak yansıyor. Sonra onlar da tekrarın bir parçası konumuna geliyor. Benimsendikçe rutinleşiyor.

Ana konuya gelelim, yaptığımız tekrarlar biz insan veya canlı olarak var olmanın koşullarıyla mücadele etmekte olduğumuzun en basit göstergesidir.

Güneş enerjisini sabit tutamıyor dışarı doğru savrulan enerji merkez çekim gücüyle geriye yöneliyor, madde ve enerji değişimleri oluşuyor çekiminden kaçan veya fırlayan ısı, ışık, radyasyon, ses, daha bilmediğimiz çeşitli madde ve enerjileri yayıyor. Güneş ve diğer yıldızlar bir tekrar, bir döngü halindeler hep.

Nefes almadan, yemeye içmeye ihtiyaç duymadan, uyumaya gerek duymadan yaşadığımızı bir hayal edelim. Gücümüzü çevreden veya kendi ürettiğimiz enerji den sağladığımızı varsayalım. Yüksek ısı farklarına ve kozmik radyasyon ve ışınlarına dayanıklı olduğumuzu düşünelim. Halimiz ne olurdu.

Yaşama amacı olmayan, ne yapacağını bilmeyen bir tür mü olurduk yoksa evreni keşfetmeye doğru uzun bir yolculuğa mı çıkardık.

Canlılık var olabilmesi ve gelişebilmesi için bulunduğu çevre şartlarının ona uygun mu olması şartına mı bağlıdır. Yoksa canlı evrendeki gelişiminin bir parçası olarak farklı noktalarda farklı koşulların oluşmasına etki eden bir varlık mı olacaktır.

Bu savıma bitkilerin atmosfere etki ederek dünyanın halini çevresindeki gezegenlerden farklı bir duruma getirmesi yönünden ulaşıyorum. Canlı ulaştığı her gezegenin şartlarını değiştirebilme veya o ortama uyum sağlama becerisini gösterebilme özelliğine sahip olabilir.

Biz insanlar artık fiziksel yapımızın değişimini sınırlayıp zekamız sayesinde çevremizin çok hızlı olarak değiştirebilme özelliğine sahibiz.

Beslendiğimiz sebze ve meyve bitkilerin kimyasal bileşenlerini laboratuvarda üretir hale gelme yolunda gidiyoruz. Şu andaki genetik çalışmalarıyla tamamiyle insan hizmetine sunulan besinler kanser testini geçmeye zorluyor.

Bir ağaç meyvesini neden üretiyor, ortaya çıkarıyor. Elma ağacına sordum ve o bana kısa ve öz olarak anlattı onu dinleyelim:

- Sevgili elma ağacı meyveni neden üretiyorsun. Kendin için mi biz insanlar için mi ?
- Kendim için üretiyorum insanoğlu.
- Meyvenin çekirdekleri yeni bir elma ağacı içinse çevresindeki besleyici maddeyi neden kapladın.
- Öncelikle çekirdeğin güvende olması ve uygun zeminin hazırlanması için.
- Nasıl bir uygun zemin.
- Meyvem yumuşayıp dalımdan düşünce toprak çekirdek için hazır ve uygun konumda olmayabilir. Çevresindeki madde sıcaktan ve sert darbelerden koruyacaktır. Zamanla meyve toprak olup yerle birleşecek ve çeğirdeğin derine toprağın altına köklenmesine yardımcı olacaktır. Meyveye gelen organizmalar çeğirdeğin bulunduğu toprağı büyümesi için daha uygun hale getirecektir.
- Biz insanlar hakkında neler hissediyorsun.
- Bana iyi bakıyorsunuz, sizden memnunum. Suluyorsunuz, buduyorsunuz. ilaçlıyorsunuz. çekirdeklerimi ekiyorsunuz. Fakat beni alıştığım mevsim normallerinden ayırmayı düşünmeniz canımı sıkıyor. Yılda bir kere meyvelerimi verirken iki üç hatta dört defa vermeye zorlamanız sonunda nasıl olurum bilemem. Sebzelere yapacağını yaptınız  şimdi de bize gözünüzü diktiniz.

Ağacın bu açıklamaları bana mantıklı geldi. Sizce de mantıklı mı ?

Yiyeceklerimizi laboratuvar ortamında kimyasal bileşenle ile yapmaya başlamamız için önce dna ve kanser ilişkisini çözümlememiz gerekiyor. Bu başarıldığında bitki ve havyanlar doğal ortamlarında sınırlı da olsa serbest bırakılacaklar. Biz insanlar aydaki laboratuvarda bitkisel ve hayvansal gıdaların kimyasal sentezlerini hazırlıyor olacağız. Dna'mız da iki sarmal değil on, yüz, bin sarmala dönüşmüş olabilir.

Evet dostlarım böylelikle uzayda bizi bekleyen nefis ve leziz gezengen, meteor ve hatta güneşcikler bekliyor olacak.

Robot olup hiçbir şeye ihtiyaç duymamayı mı yoksa  organik halde devam ederek evrenin sınırlarına doğru büyümeyi mi tercih edersiniz.

Tekrarlar bizi bu seçimi yapmaya zorlayacak gibi görünüyor.
...