28 Ocak 2019 Pazartesi

Dans Dans Dans

Dans, sağlığın en belirgin göstergesidir.


Dans, canlının özgürlük meşalesidir.


Dans, hareket mutluluğunun en üst zirvesidir.


Dans hücrelerin bedende ışıldadığı, kan akışında en ince damarlara ulaştığı organların yerini sağlamlaştırdığı, varlığını güçlendirdiği madde ve enerjinin birlikte en uyumlu olduğu hareket anıdır.


Dans, canlının yer çekimine meydan okumasıdır. Doğa kural ve kanunlarına bedenin karşı duruşudur.


Dans aşkın dışa vurumları, görünümleridir. Aşka davettir. Sevgiliyi etkileme ve onu kendine bağlamaktır.


Dans bedenin müzik eşliğinde sonsuzluğu ulaşma arzusudur.


Dans, dans, dans...

20 Ocak 2019 Pazar

Bitkiler büyük canlıların ilkleri midir ?

Bütün canlılarda  birbirine bağlanan beslenme zinciri bulunmaktadır.  Mikroskobik olmayan canlıların beslenme zincirinin en altında bitkiler bulunmaktadır.

Dünyanın bugünkü canlıların yaşamasına olanak veren ortamını hazırlayanlar bitkiler olabilir.

Gezegenimizde oksijene bağlı su miktarını fazla olması bitkilerin inorganik maddelerden beslenerek havaya  ve iklimlere etki etmesi hiç yabana atılacak fikir değildir.

Doğanın temelinde bakteriler, mantarlar ve bitkiler olması akla aykırı gözükmemektedir,. bu üç önemli faktörün altyapıyı hazırlaması sonucunda hareketli ve büyük canlıların ortaya çıkması  hiç de şaşırtıcı olmaz.

Bu savımıza göre bitkilerin ortaya çıkması ile gezegenimizin  iklim  ve dönme hızında değişimler olması sonucunda dünya eğiminin günümüz şekline gelme olasılığı vardır.


Devam edeceğim...

5 Ocak 2019 Cumartesi

BİLGİ ve VARLIK, DNA ve AKIL

Dna ile akıl arasındaki benzerlik iksininde bilgi taşımasıdır. Dna başlangıç akıl ise sonuçlara ait bilgileri taşırlar daha çok. Bilgi dnada yapısal akılda ise kavramsal olarak bulunur.

Dna'nın dünyada mı oluştuğu yoksa uzaydan mı geldiği tartışması hala bilim tarafından araştırılmakta ve tartışılmaktadır.

Eğer dünyada oluştuysa canlılığın kaynağının dünya olduğunu söyleyebiliriz bilimsel olarak. 

Eğer uzaydan göktaşlarıyla geldiyse kaynağımızın uzaydan geldiğini söyleyebilriz.

Canlılığın varlığının dünyada oluşması insanoğlunun evrene yayılması fikri renksiz ve zayıf kalmaktadır.

Canlılığın uzaydan geldiği savının doğru olması canlılığının köklerinin evrenin bir yerlerinde olduğu ve dünyaya uyum sürecinin sonunda uzaya yani evrene döneceği amacında olduğu fikri içimizi sıcak ve sakin bir ortamdan soğuk ve karmaşık bir ortama geçme zorunluluğunda olduğu gibi ürperti sarar. 

Bu fikir evren ve canlılık hakkında çok çeşitli yeni felsefik teorilerin oluşmasına yol açar.

.......