30 Haziran 2022 Perşembe

Çiçeklerini Saklayan Sarmaşık (Felsefe, şiir)




Uzun ve büyük duvarda büyümüş bir sarmaşık ismini henüz bilmiyorum. Tüm yapraklarını örtü gibi yaymış ve çiçeklerini saklamış gibiydi. Arılar için görüntü de koku da önemli. Bu sarmaşık arılara çiçeklerini görüntü ile değil kokuya ile davet göndermekte. Bir çok bitki çeşidi, hem görüntü hem de kokuyu birlikte kullanırken bazıları sadece görüntü bazıları da koku ile davet etmekteler. Fakat çoğunluk görüntü ve kokuyu birlikte kullanmaktalar. Bu videodaki sarmaşığın adı nedir ?

Bu sarmaşık sanki bir üzüm çeşidine benzemektedir. Asma türü fakat yenmeyen duvara yayılacak bir biçimde süs bitkisi olacak şeklide genetiğine etki edilmiş olabilir. Yapraklarının döküldüğü zamanda görmüştüm kış boyu asmanın dallarının ince şeklinde duvara sıkı sıkıya tutunduğunu fark etmiştim. Bu bilindik şarmaşığın çiçeklerini yaprakların altında saklamasının nedeni ilk göze çarpan güneş ışınlarından koruma amacı gibi görünmekte. Hem çiçeklerini hem de yenmeyen meyvelerini güneş ışınlarından korumak hem de yapraklarını öne çıkararak güneş ışınlarında yararlanmak amacında olduğu görülmektedir.

Sarmaşığın yanından geçerken önce çok güzel bir aroma kokusunu aldım. Kokunun kaynağına sarmaşığa baktım çiçekler görünmüyordu. Dikkatle baktığımda yaprakların arkasında bir arı kolonisinin tüm sarmaşığa yayılmış ve besin ambarında imişlercesine keyifli, meşgul seslerini duydum. Hepsi yaprakların aralarından çıkıyor ve farklı yerlerden yine giriş yapıyorlardı. Bu ilginç olayı videoya çekmeliyim diye düşündüm. Trafik sesleri arıların seslerini bastırıyordu. Fakat arılar buna aldırmayıp çalışıyorlardı. Pandemi ile arı tür sayısının arttığı tahmini yapmak ise ümit verici.

27 Haziran 2022 Pazartesi

İlhamımı Kaybettim (Hükümsüzdür) (Felsefe, şiir)



İlhamımı kaybettim hükümsüzdür, kalbim şu an bir yetim, öksüzdür,
Ah kalbimin dalgalarda sürüklenme, rüzgarlarda savrulma günüdür,
Bir şairin ilhamını kaybetmesi, çok acı verici yaslar içinde ölümüdür,
Küllerinden doğarak, yeşererek ilhamını bulması onun dönüşümüdür.

Tacını kaybetmiş bir kral, seçimi kaybetmiş bir lider gibi mahmur,
Servetini kaybetmiş bir insan, ömürlük eşini gömmüş gibi vakur,
Ufuklara dalıp, geçmiş günleri özlem içinde anmakta olan mağdur,
Gibiyken şair, kıştan sonra baharla gelecek ilhamı için umutludur.

Özkan Salman

26 Haziran 2022 Pazar

Felsefe Yürüyüşleri (İnciraltı Yürüyüşleri)

 Bugün Azizim Recep beyle Güzelyalı sahilinden inciraltına doğru yürüyüşlerimizin ikincisini gerçekleştirdik. Gidiş geliş ile on beş kilometrelik sakin yürüyüş ve dinlenme, yeme içme molaları ile akşam saat 16:00 da başlayan turumuz saat 23:00 sıralarında tamamlandı. Bu süre içerisinde sürekli felsefe ve hayat ile ilgili görüşlerimizi paylaştık.






Güzelyalı parkından başlayan yürüyüş turumuz engelliler parkında ilk molada dinlendik. Sonraki uzun parkurdaki yolumuz Özdilek Hotelin kafesinde tamamlandı. 


Yürüyüş boyunca insan, hayat, yaşam, doğa, dünya, ilişkiler, toplum, küresel, ekonomi, politika ve akla gelebilecek her konuyu felsefemizin ilkeleri merceğinden değerlendirdik.


Günün sonunda bazı felsefe görüşlerimizin ışığında değerli tümel fikirlere ulaştık.

" Her canlının bir görevi vardır ." Önermesi bir insanın kültürümüzden ve kaynağımız doğaya doğru geri bildiriminden çıkan önemli bir tümel fikir olduğunu keşfettik, farkına vardık.


İnsan olmanın erdemleri üzerine fikirlerimizde bazı önemli sonuçlara ulaştık.

1. Zihin ve beden sağlığını önemsemek ve dikkat etmek.

2. Usul, adap, görgü ve edep bilmek ve dikkate almak.

3. İşini, yeteneğini, olabilirliğini belirlemek ve uygulamak.

4. Kimlik, kişilik ve kendiliğini (Dücane Cündioğlu fikridir) oluşturmaya çalışmak, oluşturmak.

5. Kaza, bela, hastalık ve tüm olumsuz olgu, olay, kaynak, nedenlere karşı olabildiğince tedbirli olmak.

6. Bir insan için en üst erdem özelliklerini şehirli aydın modelinde her mekan ve yerde yaşayabilmek, düşünebilmek ve öyle davranmaya çabalamak.


Günün sonunda geçmişi bir anı ve tecrübe olarak görmeli ve günümüze yansıyabilecek, etkisi olabilecek yaşantıları dikkate almayı saptadık.

İnsanları değerlendirirken en objektif yaklaşımın 

1. Tutunma

2. Tutum geliştirme  gibi doğal temel özellikleri yanında,

1. Saldırgan. 2.Savunmacı. 3. Dengeli. şeklinde kültürel ilişkilerdeki özelliklerini ele aldık. 



Bedenimizin sağlığını yürüyüşle, zihnimizin ise felsefe ile  koruyacağı görüşündeyiz. 


 

21 Haziran 2022 Salı

Zerdüşt'ün Dönüşü - Bölüm -2 "Şehre İniş" (Roman)

 Zerdüşt bürosunda bilgisayarındaki işleri bitirmişti. Koltuğunda arkasına yaslandı ve derin bir nefes çekti. O arada aynı odadaki çalıştığı farklı iki birimden görevli arkadaşlarına göz gezdirdi. İş yerinin sağlıklı ve temiz olduğunu düşündü. Çalışma arkadaşlarının görevlerinin farklı olmasına rağmen işlerinin bağlantısı nedeniyle birlikte çalışıyorlardı. Taşındıkları yeni binada yer sıkıntısı bulunması nedeniyle bir kaç farklı birim bir arada çalışmak durumundaydılar. Yeni işyerlerinin inşaatının bitmesinin bekliyorlardı yaklaşık bir yıldır.

Raporlama biriminde çalışan Ayşe hanıma baktı. Ayşe hanım bürodan ruhsal olarak kopmuş, kendi işlerini yaparken sanki başka bir yerde imiş gibi hareket ediyordu. Hiç evlenmemiş ve içinde çocuk sahibi olamamanın gizli eksikliğini hissediyordu. Kimse ile bir yere gitmez, öğlen aralarında yemek sonrası kısa yürüyüşlerini hep yalnız yapardı. Kendi alanına yaklaşan herkesten korkar, genç kızlığından gelen anne ve babasının dikkat etmesini istediği kimseye güvenme mottosuna sıkı sıkıya tutunmuştu. Gençliğe geçmeye başlayıp topluma karışırken iffetini ve saygınlığını sıkı bir şekilde korumaya çalışan bir ergen tavırlarının hala izleri görülmekte idi. Melek denilecek bir titizlikte konuşmalarına ve hareketlerine dikkat ederdi. Kendi zihninde ben ve toplum inşasında kalın duvarlı olan bir köşk bulunmakta idi. Bu köşke girmenin zor olduğunu gören zavallı şövalyeler umutsuz bir biçimde boyunları bükük geri gitmişlerdi. Babasının güvenlik uzmanı kimliğinin ilkelerinin gölgelerini Ayşe hanım tutumlarında hissetmek hiç de zor değildi. 

Yan tarafındaki Sezin hanıma baktı zerdüşt. O bir tam bir şehirli hanımefendi idi. Zarif ve nezaket dolu idi. Yüksek sosyeteden düşmüş ama yeni durumunu kabullenmiş mütevazi kişiliğe gömülmüş bir saray soylusu gibiydi. Konuşurken yavaş ve sessizdi. Hareketlerindeki akıcılık ve yumuşaklık su perilerini andırıyordu. Yürürken adım atmıyor adeta su üstünde süzülüyorcasına ilerliyordu. Her gün farklı giyinmeye özen gösteriyordu. Gardorubundaki elbise sayısının beş yüzü aştığı söyleniyordu meraklılarca. Ayakkabı çift sayısının da yüzü aştığı hiç de şaşılası bir durum değildi. Her zaman şık ve kendine yakışanı giyiyordu. 

Diğer taraftaki siyah saçlı ve zeytin gözlü Ramize hanım. Melankoli içinde idi. Eşinden yeni ayrılmış ve kendisini çocuklarının eğitimine adamış, kalabalık ailesinin yapılacak işlerine geri dönmüş bir halde zihni dolu ve karışıktı. Kendisine ayıracak vakti kalmamıştı. Dedesi, anne, babası ve kardeşi tüm aile birlikte Ramize hanıma moral verme adına "biz yanındayız" mesajlarıyla evlilik öncesi bir çok yaptığı işleri ve yeni işleri ona yüklemeye başlamışlardı.  Yoğun büro çalışma temposunda iken ya bir telefonu çalıyor ya da aklına yapması gerekip de yapmadığı çocukları ve ailesiyle ilgili özel işleri geliyordu. Kendisini işine odaklanmasında ve iş arkadaşlarıyla iletişimde zorluk çekiyordu. Bir mesai bitiminde bürodan çıkma amacıyla kalmış, ama büronun ortasında  kala kalmış duruyordu. Hafızasını yoklamaya çalışmış,  "iyi akşamlar" demesi beklenirken dalgın ve düşünceli gözlerle yavaşça " Arabamı nereye park etmiştim " diye mırıldanmış ve düşünmeye başlamıştı. Ailesinin Ramize hanıma düzenlediği moral verme tarzı belli idi meşgul ol ki ayrılık travmasını atlatabilesin, bizim işleri yap ki bağımız tekrar güçlensin. Bu moral verme tarzı günümüzün bir çok ailesinde yaşanan bir gerçekti. Terazinin dengesini ayarlamak zordu, moral verme ayarlarında. Moral verilen kişiye fark etmeden taşıyamayacağı kadar meşguliyet ve sorumluluk verilebilirdi. Ramize hanımın beden zihin dengesinin sapması odaklanma zorluğunda görülmekte idi.


Zerdüşt bürosunda çalışma arkadaşlarından memnundu. Yıllarca beraber çalışmanın tanınmışlığı vardı. Zaman gelmiş tartışmış zaman gelmiş işleri bitirmek için el ele vermişlerdi. Zerdüşt bu büroda kendini adeta " Charlie ve melekleri" adlı dizinin bir değişik versiyonu olarak yaşadığı hissine kapılıyordu. Dizi de Charlie meleklerine telefonla görev verip yerine getirmelerini istiyordu. Ne melekleri Charlie'yi görmekte idiler ne de Charlie onlara görünmekte idi. 

Zerdüşt de bu büroda düşünür ve felsefeci olarak çevresine iki gözle bakmakta idi. Birinci bakışı işlerle ve işyeri olarak diğer bakış ise insana ve eylemlerine derin bakıştı. Aslında Zerdüşt sadece büroda değil tüm yaşadığı çevresindeki insan, olay ve olgulara sanat ve felsefe bakışı ile bakmakta kendi dünya görüşü ile yaşamı arasında bir köprü oluşturmaya çalışmakta idi. Bunu bir bakıma başarmış ve devam ettirmekte idi.

Zerdüşt etrafına bakar ve düşünürken birden büronun kapısı açıldı. Kırk beş yaşlarında orta boylu orta uzatılmış sakallı, saçlarını biraz uzatıp toplamış tanımadığı bir bay içeri hışımla girdi. Zerdüşt'e yöneldi. Biraz hızlı hareket ederek geldiği belli oluyordu. " Zerdüşt bey siz olmalısınız sanırım, Ben doktor Hasan kargo çalışma şekillerimiz değişmekte olduğunu haber vermek için geldim. Şefiniz Şermin hanımla ile de görüşeceğim bilginiz olsun diye size de uğradım. " dedi. 

Zerdüşt şaşırmış Hasan beye bakıyordu. Böyle aniden çalışma planındaki değişikliğe anlam verememiş fakat Hasan bey neden değişimin olduğuna dair yeni bilgiler verince anlamıştı. Firmanın şubesine ait kargo tahmin limiti aşılmış olup şubenin farklı bölümlerinde ayrı olarak kargo gönderilmekte idi. Bu durum şube kargo gönderme tahminlerini yanlış şekilde yapılmasına neden olmuştu. Hasan bey odadan çıktığında Zerdüşt zihninde yeni çalışma planı hakkında düşünmeye başlamıştı bile. Eski düzende her şey düzenli ve kolaydı. Yeni düzenleme biraz daha karmaşık ve yorucu olacaktı. Zerdüşt'ün bedenine biraz ağırlık çöktü içinden bir off çekti. Canı sıkılmıştı. Zihni ve bedeni eski çalışma düzenine alışmış rahat bir tempo tutturmuştu. Şimdi tanımadığı bir başka birimin şefi gelmiş çalışma planın değişeceğinden bahsedip nedenini de açıklamış ve birim şefi ile konuşmaya yeni planın uygulanması gerektiğini ikna etmeye gidiyordu. Zerdüşt yeni çalışma planın daha zor ve sıkıcı olacağını biliyordu. Fakat gerçek olan yeni çalışma planının gerekli olduğu idi ve buna kendisini alıştırması gerektiğini hatırlattı kendine Zerdüşt. 

Biraz zaman geçtikten sonra telefonda Şermin hanım " Zerdüşt bey, kargo yeni çalışma planına geçiyoruz. Gerekli çalışmaları yapınız lütfen " diye sesi duyuldu. " Peki Şermin hanım " diye cevap verdi Zerdüşt. 

Yıllardır bir düzenden yeni düzen geçmek Zerdüşt'e ağır gelmişti ama bu ağırlığı üstünden atması gerektiğini de biliyordu. Zihninde çalışma düzenin planlarını yapmaya başladı bile. Eski düzende kargo firması ile birebir ilgileniyordu. Teslim alan ve veren kargo personelini tanıyordu yıllardır. Uzun yıllar çalıştıkları kargo firmasının şubesi ile iyi bir iletişimi ve çalışması bulunmakta idi. Şimdi ise onlar ile yolları ayrılıyordu. Kargo çalışanı, kargo alıp getirmekle görevli Veysi bey iyi bir aile babası idi. Zerdüşt onun ailece fotoğraflarını telefon numarasının telefonunda kayıtlı olması nedeniyle Whatsapp grubundan görmüştü. Veysi bey sevimli kızı ile babacan bir tavırla fotoğrafını yayınlamıştı ve temsili resim olarak karar kılmıştı. Veysi bey kargo işlerinin yorucu ve sıkıcı temposuna gayet iyi ayak uyduran sabırlı güler yüzlü ve çevik bir adamdı. Daha önceki yıllarda aynı kargo şubesinden bir çok çalışan gelmiş fakat kısa zaman aralarında işin yoğunluğuna ve zorluğuna dayanamamış birer birer işten ayrılmışlardı. Veysi bey sabırla ve işin hakkını vererek uzun yıllardır aynı işi sürdürmekte idi. Zerdüşt onun gibi kişilerini az bulunduğunu biliyor ve ona ilgili ve alakalı davranıyordu. Veysi beyin özverili çalışmalarını takdir ediyor her geldiğinde ufak hediyeler ve bahşişler ile desteklemeye çalışıyordu. Veysi beyde mütevazi kişiliği tavırları ile işin zorluğunu çam sakızı çoban armağanlar ile daha hafiflediğini hissettiriyordu.

 Artık kargo hizmetlerini merkez şube ile birlikte başka bir kargo firması ile yürüteceklerdi. Ama nasıl olacaktı bu. Bu konu hakkında bilgiyi merkezde bu konuda çalışan görevli ile konuşup bilgi almaya karar verdi Zerdüşt.

Ertesi gün Zerdüşt merkez şubede kargo işleriyle uğraşan görevli Eyüp bey'le telefonla görüştü. Eyüp bey kargolama işlemlerinin usullerini anlatmıştı. Zerdüşt bahsi geçen usullerin kendi şubelerinde daha önce uygulanmadığını ve uygulanması halinde çok emek ve zaman harcanması gerektiğini söyledi. Eyüp bey kurallarının böyle olduğunu ve kendisinin herhangi bir şekilde bir kolaylaştırmayı yapamayacağını söyledi. Zerdüşt bu konuyu şefine sunacağını ve Eyüp beyin şefi ile iletişime geçebileceğini bunun da şikayet amaçlı olmayacağını belirtti. Eyüp beyle bu konuda hem fikir oldular. 

Zerdüşt, Şermin hanım işyeri dışında görevde olması nedeniyle kalite birimine gidip kalite gereği yeni kargo çalışmalarının laboratuvar kalite çalışmaları ile uyumlu olup olmadığını görüşmek üzere Kalite Uzmanı Pelin hanıma gitmeyi düşündü. 

Zerdüşt firmanın kalite birim odasının kapısını çaldı ve içeri girdi. Odanın pencere kenarında Pelin hanım oturuyordu. Yan tarafta ise Gizem hanımın masası bulunmakta idi. Zerdüşt selam verdikten sonra Pelin hanıma doğru ilerledi. Konu hakkında Pelin hanımla uzun süre görüştüler. Kargo çalışma eski ve yeni çalışma ayrımı konusuna yarın Şermin hanımla birlikte konuşma kararı aldılar. Pelin hanım kırk yaşlarında çekici bir kadındı. Sakin bakışları ve akıcı konuşma şeklinden etkilenmemek mümkün değildi. Ses tonu sanki bir romantik bir şarkı söylüyor tonundaydı. Dinleyeni yormayan ve ilgi ile dinlemesini sağlayan büyülü ve gizemli bir havası vardı. Zerdüşt ile  Pelin hanım konu hakkında konuşmaya başladıklarında konuya ve birbirine öyle odaklanmışlardı ki, odadaki Gizem hanımın odadan çıkışını fark etmeyip onun odadan çıkarken masada son seste bırakılmış, bir filmin en göz alıcı sahnesine ait müziğin zirve halinde çalmaya başlayan telefon çağrı sesiyle birden rüyadan uyanmış gibi oldular. Sesin, rahatsızlık verici haline son vermek adına Pelin hanım telefonun sesini kapattı, yüzünü ekşiterek. Daha sonra konuşmalarına devam ettiler, iki iyi konuşan kişi bir araya gelmiş ve konular üzerinde akıcı ve çözümcü yaklaşımlarıyla hızla ilerliyorlardı. Kaç dakika veya kaç saat geçtiği bilinmiyordu. Mesai bitimini ilk fark eden Pelin hanımdı. Sözlerini bitirerek ayağa kalktı. Zerdüşt rüyadan uyanmışçasına kendine geldi. Kapıya doğru ilerleyen Pelin hanımın konuşmanın bittiğine dair hareket mesajını geç fark etmiş, zaman nasıl da geçti diye hayretle içinden geçirmişti. 

Şehirlerin Üstünde

Dağ zirvelerinden geldim, bulutların üstünden, büyük ormanların içinden, okyanusların derininden geldim. Yüzyıllar süren yolcuğumu tamamladım şehirden ayrılışla başlayan ve şehre dönüşle biten. 

Aranızdayım artık. Sizleri özgürleştirmeye geldim. Gizli zincirlerinden kurtarmaya, bilinmezliğe olan korkunuzu gidermeye, belirsizliğe olan kaygılarınızı hafifletmeye geldim. Birbirinize olan kötü tutsaklığınızı sonlandırmaya, bağımlılıklarınızı ve tutkularınızı güzelleştirmeye geldim. Görevlerinizi hatırlatmaya ve hedeflerinizden emin olmanızı sağlamaya geldim. 

Bulutların Üstünde

Bir sabahın erken zamanları, uyandığınızda bir bakın etrafınıza ve dinleyin uyanışını doğanın ve temsilcilerinin seslerini. Karanlıktan aydınlığa geçerken hissedin o büyük değişimi beden ve zihninizde bir anda. Uyanın yeni güne rahat ve özgür olduğunuzu hatırlayın. Kimsenin size kötülük amacında olmadığını hatırlayın ve tekrarlayın kendinize. Peşinizde hiç bir canlının canınıza kasıtla dolaşmadığının rahatlığını yaşayın artık. Bırakın artık size sürekli yapıldığını sandığınız gerçek olmayan yargılamaları. Günlük kazaların ve belaların etrafınızda döndüğü büyük endişesini, her an gerçekleşecekmiş duygusunun verdiği telaşları atın üstünüzden. Çıkın bireysel zihin hapishanesinden ve katılın toplumun ve canlılığın bir parçası olma bilincine. Yanlışları kabul edin ve onları yok etmeye çalışmayın. Yanlışlarla savaşmayın bırakın onları kendi hallerine. Siz doğrularla ilgilenin ve onları önemseyin. Doğrularınız ve yanlışlarınızla birlikte yaşamayı öğrenin ve bundan dolayı kendinizi suçlu bulmayın ve hissetmeyin. Yanlışı seçenler yanlışta kalır, doğruyu seçenler ise doğruda. Yanlışı seçenlerin başına ne mi gelir, sürekli yanlışlar onları takip eder ve onlardan ayrılmazlar. Doğruyu seçenler ise oyalanmazlar kısır döngülerde ve karmaşıklıklarda. Zihinleri ve bedenleri rahattır ve huzurludur. Yanlış yapanlar yanlışı bulur, doğruyu yapanlar ise doğruları. Ne yaparsanız karşılığı muhakkak size döner. Kötülükler yapanı bırakmazlar, sizler onların hayatını, yaşamının tümünü takip edebilirseniz görebilirsiniz ancak. Yoksa göremedikleriniz de yerine gelmektedir sessizce ve derinden. Tüm iyilikler ve kötülükler sahiplerine döner, ödül ve cezaları iç içedir yapılan her eylem ve planlarda. 

Tanrı sonsuzluktur, onu her canlı gibi bizde hissederiz, fakat ne zekamız ne de aklımız ne de bilgimiz onu anlamaya ve kavramaya yetebilir. Dahilik ile delilik arasında sınır tanrıyı anlamaya ve kavramaya çalışma sırasında ortaya çıkar, dahi haddini ve sınırını bilir, deliliğin ise sınırı yoktur. Dahi tanrıyı kavrayamayacağı sınıra geldiğinde geri döner, buldukları zaten ona ve tüm topluma yeteceğini bilir. Bulduğu da evrenin, doğanın ve kültürün (insan) birlikte düzenli çalışma planı üzerinedir. Bu bilgi ana bilgidir. O tümel bilgiden bir çok doğru, gerçek, iyi ve faydalı tikel bilgileri keşfeder, önce çevresine sonra tüm topluma sunar. Felsefe  dışında tüm uzmanlık alanları yetenek ve çalışmaları ile işlerinde dahi olabildikleri halde, Filozofların dahilikleri bu tümel bilginin bilincine varmasından, farkındalığına ulaşmasından ve keşif etmesinden meydana gelmektedir. Tüm uzmanlık alanlarının hedefi o tümel bilgiye doğru ilerlemek olduğu halde felsefe dışındaki dahiler ego tatmini durgunluğu ve sıkıcılığı, temel ihtiyaçlarını karşılama kaygısızlığı, haz çukurunda kalma, hedefe ulaşılmışlık yanılgısı, Tutku tükenmişliği gibi bir çok engeli aşamamaktadırlar. 

Dünyanın tüm dahileri silkelenin, kendinize gelin. Tembelliği, durgunluğu, inzivayı bırakın. Evrenin büyük resmini görmeye, o ana bilgiyi bulmaya çalışın. İnsanlık türünün gerçek hedefini, görevini ve kuracağı yeni kurum ve sistemleri ortaya koymaya çalışın, çabalayın. Bu bir görev çağrısı değil, hedeflerinin bittiğini düşünenlere daha bitmediğini hatta yeni başladığının duyurusudur. 



    Zerdüşt hafta sonu öğleden sonra Yunus'la haberleşip uzun bir yürüyüş için Güzelyalı parkında buluştular. Birlikte rahatça konuşabilme ve dinlemeye olanak verecek yavaşlıkta yürümeye başladılar. Yolda ilerler iken bir çok konu hakkında konuşurlarken çevre dikkatlerinden kaçmakta idi. Mithat paşa Cadde boyunca kaldırımda adeta bedenleri yürüyor zihinleri kavramlar arası uçuşup duruyordu. Kaldırımda çarpışmamak ve yeşil ışıkta sahile ulaşmak adına konuşmalarını durduruyorlar ve sonra hızla devam ediyorlardı. Konuştukları tüm konular güncele aitti, haberler, işyeri ve arkadaşlar hakkında başlayan ve insan, doğa, yaşam, usul, adap, şehir, ilişkiler gibi bir çok kavrama doğru fark etmeden hızla uçuşa geçiyorlardı. Onlar artık sahil yolunda yürüyen birer bedendiler. Zihinleri kavram ve evrensel olabilecek ilkeler üzerine çalışmakla meşguldü. Yunus'un sağ omuzunda, Zerdüşt'ün ise boynunda meslek hastalıkları vardı. Yunus sağ omuzunu sık sık kaldırmak, Zerdüşt ise boynunu dik tutmak zorunda idi yürürken. Birbirlerine sık sık hatırlatıyorlardı yapmaları gereken yürüyüş tarzını. Adeta ayna olmuşlar, kendilerinin görmediğini karşısında görmekte idiler. Konuşmalar noktalandığında Zerdüşt " Karın içeri omuzlar yukarı " Yunus ise " Boyun dik ve ileri bakmalı " diye birbirlerine hatırlatıyorlardı. Kent Parkın girişinde engeliler parkına geldiler. Kafeterya kasasına ilk önce Zerdüşt ilerledi. Kasiyere Yunus'la sözleştiği gibi iki porsiyon köfte, bir ayran ve bir kola siparişi verdi. Köfte fiyatı iki porsiyon yetmiş iki lira idi. Ayran sekiz, kola ise on üç lira idi. Zerdüşt kart geçmediğini biliyordu. Önceki hafta Yunus'la aynı güzergahtan yürüyüş yapmışlar ve aynı yerde ikinci kez bulunuyorlardı.

Zerdüşt ücreti ödedi ve bahşiş vermek istedi. Kasiyer bayan bahşiş almanın yasak olduğun söyledi. İlginç karşılamıştı Zerdüşt. Fakat üzerinde durmadı. Yunus siparişleri almak için bekleyeceğini söyledi. Zerdüşt bir masa aradı. Biraz sonra Yunus ve Zerdüşt yemeklerini yerken bile konuşmaya devam ettiler yavaşça. Belli bir süre sonra inciraltına gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Sahilden yürüdüler bir çok aile, arkadaş grupları ile piknik yapmakta idiler. Kalabalık halde olmaları sahil boyuna panayır havası vermişti. Onların aralarında geçerek Kent Park da yola devam ettiler konuşarak. Yolda rastladıkları çeşmelerden serinlediler, etrafa bakarak ilerlediler. Kent parkın içinde dinlenme için bir müddet durdular. O anda bile konuşmaya ve dinlemeye devam ettiler. Fikir fikiri çağırıyordu. Olaylar ve olgular kavramlara ilerliyordu. Fikir farklılıkları da oluyordu. Bunu kabul ediyor saygı gösteriyorlardı birbirlerinin farklı olmasına. Sesleri sakin ve yürümeyle uyum içindeydi. Etraftaki ağaçlara, çiçeklere ve denize bakıyorlardı konuşularken. İnciraltına yaklaştıklarında hiç yorgunluk hissetmediler. Yine de kısa bir mola verdiler. Burada da kayık kafeler hizmet vermekte idiler. Deniz kenarında küçük masalarda oturanlar bir şeyler yiyip içiyorlardı. Kentin kalabalığından çıkarak akşam üzeri sakin ve sessiz bu ortama gelmişlerdi. Yine de kalabalık olmuşlar bir panayır havası yaratıyorlardı. 

Zerdüşt ve Yunus Özdilek Otelinin kafeteryasına oturdular. Çay ve pasta sipariş verdiler. Hem dinlendiler hem de aralıksız sohbet havasındaki diyaloglarına devam ettiler. Zerdüşt daha sonra blog sayfasında " Felsefe Yürüyüşleri " adı altında yazısına çektikleri resimler ve konuştukları konular hakkında eklemeler yapacaktı. Özdilek kafeden çıkarken Yunus kasaya yaklaştı ve hizmet ücretini ödedi. Kasiyere bahşiş vermek istediğini sorduğu halde kasiyer bahşiş almalarının yasak olduğunu söyledi. Bugün iki iş yerinde bahşiş almasının yasaklandığına şahit oluyorlardı. Bu bir tesadüf müydü ? Neden almıyorlardı. Bahşişi paylaşmada sorun çıktığı için mi yasaklamışlardı. Zerdüşt bu durumun hizmet sektöründe pek rastlanmayacağını, işletme yönetiminin bahşiş dağıtma konusunda uygun bir çözüm bulamayıp sorunu hiç bahşiş almamakta bulmalarının çalışanlar adına bir hak ihlali anlamına geldiği tespitini Yunus'a söyledi. Yunus da Zerdüşt'e hak verdi. Bu iki olay hizmet sektöründeki gizli krizin göstergeleri olabilir miydi. İki hizmet sektöründe bahşiş almak neden yasaklanıyordu. İki farklı işyeri ama aynı uygulama iki işyerinin bir yerden mi yönetiliyor sorusunu çağırıyordu. İlk akla gelen bahşişin toplanması ve hakkıyla dağıtılması sağlanamıyordu. Neden ? Çünkü bahşiş kutusunu kontrol eden ve ondan sorumlu görevli diğer çalışanların haklarına el koyuyor ve hakkıyla dağıtımını yapmaktan kaçınıyordu. Bunu fark eden diğer çalışanlar bu davranışa tepki gösteriyor ve tartışma hatta kavga ediliyordu. Ve bu sorun yönetime bildirilince yönetim bahşiş almama kuralı getiriyor ve çalışanların haklarına engel koymuş oluyordu, sorun çıkmaması adına. Bu durum hizmet sektöründe gelecek krizlerin habercisi olabilir miydi. Zerdüşt böyle bir soruyu Yunus'a yöneltti. Yunus'un gözleri parladı ve bir an bakışları dondu. Sanki gelecekten haber almışçasına şaşkın ve endişeli bir biçimde Zerdüşt'e bakıyordu. İkisi de aynı şeyi düşünüyorlardı. Şu an ufak bir sorun geleceğin dev sorunun bir kıvılcımı olabilir miydi. Hizmet çalışanların hakları olan bahşişi hakkıyla paylaşılması istekleri yönetimce kavga çıktığı gerekçe ile yasaklanıyordu. Hizmet çalışanları bahşiş haklarını önemsiyorlardı fakat kendilerine yapılan bu haksızlığa sessiz kalıyorlardı. Çünkü iş bulma ve hizmet sektörünün daralması onları işlerine bağımlı kılmakta idi. Dolayısı ile ilerleyen zaman işsizliğin ve kazançların daha da azalması anlamına gelme olasılığını çağırmakta idi.

Zerdüşt ve Yunus bu konuda üzgün olduklarını söylediler birbirlerine. Geleceğe dair iyi günlerin gelmesi temennisi ile yürüyüşlerine ve diyaloglarına devam ettiler. Güzelyalı sahilinde barlar sokağında La siesta barda bir şeyler içtiler dinlenme ve günü kapatma adına. 

Güzelyalı parkından İncir altına gidiş geliş on sekiz kilometre mesafeyi beş saatle molalarla birlikte yürümüşler fakat kendilerini hiç de yorgun hissetmemişlerdi. 

Kısa süre sohbetten sonra ayrıldılar ve haftaya yine aynı etkinliği tekrarlamak üzerine sözleştiler.       

Devam edecek.....


20 Haziran 2022 Pazartesi

Düşünür ve Şair Özkan Salman Kendini takdim yürüyüşü (Felsefe, şiir)


15 yıllık şair ve düşünür olarak bir çok çalışmalarım bulunmaktadır. 

Şu ana kadar kendimi geri planda tutarak eserlerimin ön planda olmasını tercih ettim.

Şimdiye kadar sizlerle aramdaki köprü eserlerimdi.

Artık tanışma vakti geldi.

Selam canlar. 

16 Haziran 2022 Perşembe

Ülkemizde Birey ve El alem (Toplum) üzerine Düşünceler




Ülkemizde, tarihimizden gelen bireylerin, ailelerin, " El alem " (Toplum) e karşı tutumlarında değişimleri yapmalıyız. Bireyleri ve aileleri toplum hakkında önyargılarını, yanlış fikirlerini, kişisel olumsuz tecrübelerini tekrar gözden geçirmeye ikna etmeliyiz. 

El alem ne der ?

El aleme muhtaç olmamak.

El alem gibisin, benim için.

Şimdi bize, bana el alem oldun. 

El alem gider mersine, sen, biz gideriz tersine. 

El alemin her şeyi var, senin, benim, bizim bir şeyimiz yok.

El alem yaşıyor, sen, ben, biz sürünüyoruz.

El alem izin verir mi ?

El alem görsün, el mi yaman, bey mi yaman. 

Bireyler ve aileler tarih boyunca iyi yaşama konusunda birbirleriyle rekabet içinde olduklarından birbirlerine üstün gelmek adına haksızlıklar da yapmışlardır. Rekabete dayalı bir toplum içinde bireylerin aralarında yarışır olduğu göz önüne alındığında günlerin, zamanın ilerlemesinde birbirinden daha iyi olanaklara sahip olmak için toplumun erdem saydığı değerlere sadık kalmaktan kaçınmışlardır. Gizli ve hesap sorulamaz tarzlarda birbirlerine zarar verebilmişlerdir. Bu olayların sık olması ve kötü tecrübelerin yaşanması birey ve ailelerin el aleme karşı olumsuz önyargılar oluşturmasını ve çocuk yetiştirmede el aleme karşı çok dikkatli olunması yönünde aşırı bir tavır içinde kalın duvarlar örülmektedir. Bireyin ben ve el alem (toplum) algısına zarar verilmiş olup, ömür boyu savunma, önlem, tedbir kıskacının getirdiği içe kapanıklıktan çıkılmama, yeteneklerini geliştirememe ve insan bilincine ulaşılmaması yaşantısına sınırlandırılmaktadır. Çocuklukta kalmış, büyümemekte ısrar eden zihinlerin " Ben ve el alem " algısındaki sabitlenme bir çok kişinin zihinsel gelişimin engellemektedir. Beden geliştiği halde zihin sabit ve durgun kalmaktadır. 

Eğitim, öğretimde Türkiye toplumunun birliğini, dayanışmasını, kendi içinde barış içinde olduğunu, edep, adap ve usullerin gerekli olduğunu, nezaket, hoşgörülü, empati gibi yaklaşımların önemli olduğunu bir çok iyi özellikler yanında bireylerin kendilerini hangi durumlarda korumaları gerektiği bilgisini ve tecrübeleri çocuklara ve gençlere vermeliyiz.

Geçmişten gelen zor yaşama şartları günümüzde değişmeye başladığı halde bireyler önceki büyüklerinden aldıkları önyargılarını sürdürmektedirler. Kuşak çatışmalarındaki en belirgin olgu el aleme (topluma) bakış tarzında oluşmaktadır. 

Birey ile el alem arasındaki güveni oluşturmak gerekmektedir.

Türk toplumu bireyine olan sağduyu özelliklerini bilmekte ve uygulamaktadır. 

Asıl sorun bireyin topluma karşı ideal tutum bilgisinin ve güveninin olamadığı ortadadır.

Toplum bireyi sevmekte ve değer vermekte iken, birey topluma küskün ve onu yanlış bilmenin önyargıları içinde tutumla yaşamaktadır. 

Bu soruna çözüm, bireyde toplum algısının güncellenmesi, yenilenmesi ile olabilir. 

Bunu başarmak için aile, okul eğitim ve öğretimleri, sanatta, edebiyatta, psikoloji, sosyoloji gibi bir çok bilim dalında araştırmalar yapılmalı ve yeni tespitlere ulaşılmalı, bireylere sunulmalıdır.

Ülkemizde eksik olanı yani bireyin topluma küskünlüğünü barıştırmaya yöneltmeliyiz.

Birey olarak tüm büyük hayal ve isteklerinizi evrenden değil, toplumdan isteyiniz. Evren doğa ile bağlantılı bizde doğa ile bağlantı içindeyiz. Doğa boşluk bırakmadığı gibi evrende de boşluk yoktur bunu henüz bilemesek de. Evreni yaratanın amacını bulamayız ama doğanın ve toplumun nereye doğru gittiğini biliyoruz. Doğa uzaya gitmek istiyor, toplum ise varlığını korumak, düzenini oluşturmak, sürdürebilir olmak, bireylerinin, birimlerinin, gruplarının iyi yaşam ve mutluluklarının kendi amacı ile uyumlu olmasını istiyor. 

Bu konuları düşünen olarak doğanın istediğini toplum amacının gerçekleşmesi üzerinden yani iyi yaşam ve mutluluk devamında iken yerine getirilmesi ideal gelecek olur. Doğa amacının yerine getirilmesini toplumun amaçlarıyla uyuşmasının birinci öncelik olarak tanımaktadır. Fakat toplumlar bunu başaramaz ise uzaya kötü rekabet, savaş ve kaçış gibi zorunluklar ile de doğa amacını gerçekleştirecektir. Bu bilince ulaşmak bizleri geleceğimiz için en uygun seçenekleri tercih etmemizi yardım edecektir.


 

Yaşasın Hayat (Felsefe, şiir)


Gündüzleri, ırmakla birlikte akıyorum,
Geceleri, kenarından ona bakıyorum,
Sordum ey ırmak bu akışın nereye,
Sakince dedi çoğalıyorum evrene.

Ey insan, nefesinle çekersin,
Kana kana içersin,
Dışını, içini temizlersin,
Neslini sürersin.

Toprak gürledi birden,
Bensiz eksiksiniz hepten,
Varlığımla oluşursunuz şeklen,
Toplanır, dağılırım dönüşürüm hemen.

Her yer ışıldadı, aydınlandı,
Gelen enerjiydi, pas parladı,
Ben geldim tamamlandı,
Beraberliğimiz onaylandı.

Ben insan; dost düşman yok bu evrende,
Bağlılık, bağımlılık hakim her yerde,
Birleşmek, ayrılmak yazılmış kaderde,
Hayat daim olsun, sürsün ömürlerce.

9 Haziran 2022 Perşembe

Felsefe Atölyeleri için Örnek Konu Seçimi ve Düşünme Şekilleri

 



Felsefe ile ilgilenenler ve felsefe dersi öğrenciler için düzenlenen felsefe atölyelerinde kullanılabilecek konu seçimi ve düşünme yöntemleri üzerine durmak istiyorum.

Bir örnek konu ile başlayalım.

İki kişinin bir masada bir şeyler içtiğini ve karşılıklı sohbet ettiklerini uzaktan da bizim izlediğimizi varsayalım.  

Günlük hayatta görünen iki insanın birlikte bir mekanda buluşup, konuşurken bir şeyler içtiği resmidir.

Bu resim görünen ve yaşanan kısımdır. Şimdi Güldür Güldür Show programındaki "Bilal Dayı" karakterinin espirili olarak sunduğu çağrışımı felsefece yapacağız. Resimdeki en önemli ögelere gelelim.

iki insan (arkadaş, tanıdık, akraba, iş görüşmesi yapıyor vb. olabilir)  ve bir şeyler içme davranışının katmanlar ile düşünce yolculuğuna çıkacağız. 

İki insan, insanı temsil eder. 

Bir şeyler içmek ise insanların sıvı alma ihtiyacına işaret eder. 

İnsan su içer. önermesine geldik. Bu durakta arkadaş, sohbet ve içilen sıvının özelliğini eledik.

Felsefemize göre insan ve su gibi iki özellik aşamasındayız. 

Bu aşamaya geliş amacımızı açıklayalım. Resimdeki en önemli olaylara odaklandık. Sohbet, arkadaşlık ve sıvı ne için iki insan için. Resimdeki en önemli unsurları alıyoruz. Sıvının özelliklerini en temel arkesine yani suya getiriyoruz. Arkadaşlık ve sohbeti de insan arkesine taşıyoruz. 

Şimdi İnsan su içer. Önermesinden nasıl ilerleyeceğiz.

Burada sorumuzu soruyoruz. 

İnsan neden su içer ? İnsan ile suyun bağlantısı, ilişkisi nedir ?

Cevaplar basitten başlar zora doğru ilerler. 

İnsan su içer çünkü ihtiyaçlarından biridir. Su içmez ise varlığını koruyamaz ve sürdüremez. İnsanın suyla bağlantısı varlığının temeline dayanır. Bedeni suyu kullanmaktadır. 

İnsan suyu nereden almaktadır ? Su nereden gelmektedir ? 

İnsan suyu doğadan almaktadır. Su doğada hazır bir şeklide bulunmaktadır.

Su içmek, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. 

İnsanın diğer temel ihtiyaçları nelerdir ?

İnsan ve su doğada buluşmaktadır. İnsan, canlı su, cansızdır. İnsan temel ihtiyaçları ve ihtiyaçlarını karşılamaya hizmet için cansız madde, enerjileri diğer canlıları kullanmaktadır.

Resimdeki önemli iki ana unsuru kaynaklarına taşıdık. 

Bunun gibi günlük hayatta resimlerdeki önemli olguları belirleme ve arkelerine, kaynaklarına götürmek gerekmektedir. 

Resimdeki insan olgusu ve içme davranışı en eski, arke, kadim, kaynağa aittirler.

Diğer unsurlar, yani arkadaşlık, sohbet, masada oturma sonra gelmektedir. 

Bu örneği diğer tüm olay, olgulara uygulayabiliriz. 

Önce resimleştirmeli yani zihnimizde olay ve olguyu sabitlemeli. Sonra önemli unsurlarını seçmeli, kaynağına götürmeli, sonra kaynaktan bu zamana tekrar getirmeli o fikirlerle resme tekrar bakmalı ve yeni fikirlerin yolunu açmalıyız. Yeni fikirlere ulaşma olanağı kaynağa dönüş ve tekrar geliş aşamalarındaki hayal etme yetimizin bize aniden sunduğu saçma, garip, harika, müthiş vb. gibi görünen fikirleri düşünce öncesi seziler olarak da dikkate almalı, onları düşünce aşamasına taşımamız gerekmektedir. Seziden düşünce aşamasına taşıdığımız fikirleri de mantığa uygun olup olmadığı şeklinde de ayırmamız gerekmektedir. Mantığa (sağduyuya, adaba, usule, edebe) uyanları ele almalı ve (bilinçli olarak) geliştirmeli, uymayanları bedenin arzu, duygu, temel ihtiyaçları, ön yargıları şeklinde (psikanalizde ki bilinçaltı kesimi olarak) incelemeliyiz. 

...........


 

5 Haziran 2022 Pazar

Aşk ve Nefret (şiir)


Nasıl olabilir bu ikisi yan yana, aşk ve nefret,
Karışmışlar birbirine, severken nefret etmek,
Aşkı bitirebilir mi, kızgınlıkları gurura eklemek,
Aşk ve nefreti, gurur sessizliğinde beslemek.

Önce sevgiyle sonra nefretle tanışma birlikteliği,
Hangisi fazla hangisi az, zamanların sürüklediği,
Nasıl da zor bir çelişkidir bu kolayca bilinmediği,
Nefretin sabrı beslediği, aşkın ise sabrı çözdüğü.

Aşk ve nefret bir arada, yan yana, iç içe yürüyor,
Sevgi çeker, nefret iterken, bir aşk daha bitiyor,
Anlarda nefret, zamanlarda sevgi doğup, ölüyor,
Kalabalıklarda nefret, yalnızlıklarda aşk büyüyor.

Özkan Salman

Değerli felsefe ve sanatsever dostlar : Aşk edin, nefret etmeyin.

2 Haziran 2022 Perşembe

Yaşam Döngüsü - 24

 Sağlık alanında büyük bir keşife doğru ilerlemekteyiz felsefemiz sayesinde. 

Çözülemeyen bir çok hastalık ve rahatsızlıkların, çözülmüş olup da başarı oranı istenilen düzeye ulaşılamayan sağlığı engelleyen sorunların kaynağına ulaşmak adına bir adım atmaktayız. 

Şöyle ki yaşam döngüsü - 20 yazımda geliştirdiğim duygu, hayal etme yetisi, hafıza ve düşünme şemasından sonra yaşam döngüsü - 23 de hayal etme yetisinin ve hafızasının bir organda birlikte var olabileceği tezine, fakat beyin ve altındaki hangi organda olduğunun araştırmalar ile ortaya çıkabileceğine değinmiştim. 

Teorimizin bu yazı devamında tezimizin ilerlemesi ile yani hayal etme yetimiz ve hafızanın (bellek) hücresel ve nöronsal olarak bir organda fiziksel olarak bulunabileceği tezimiz, bizlerin bu belirlenecek organın ruhsal ve bedensel olumlu, olumsuz bir çok etkide bulanabileceği varsayımına götürmektedir. 

Eğer şu ana kadar tez ve teorilerimiz doğru ise,

* Ruhsal ve bedensel rahatsızlık ve hastalıkların bilinmeyen kaynağı bu organın çalışma düzeninden kaynaklanıyor olabilir.

* Henüz tam bilgisine ulaşılamamış tedavi ve araçlarının, rahatsızlık ve hastalıkların eksik, yarım ve tamamlanmayı bekleyen bilgisi bu söz konusu organ veya organlarda olabilir.

Çağımızın en önemli keşiflerinden birini yapıyor olabiliriz. 

Basit ve anlaşılır şekli mutluluk ve mutsuzluğumuzu belirleyen gen veya organı, yanılma ve emin olma geni, bilinçli olma ve bilinçsizlik ayrımını belirleme yöntemleri, kişisel ve genel mantık farkların saptanması gibi bir çok yeni sistem ve yöntemler geliştirme ve uygulama ile  ulaşma olanağı.

Teknolojide yapay zeka, robot teknolojisi, akıllı nesnelerin çalışma potansiyelinin arttırılması, insan ile teknoloji ilişkilerinin şart ve seviyelerinin belirlenmesi. İnsan olmanın sınırları ve doğadaki kendi yerini konumlandırabilme olanağı bilgisi, yeni görev ve sorumlulukların ortaya çıkışı ve belirlenmesi gibi bir çok yeni yüzyıl kültürü ile çağ değişimi olabilir.  

Zihin ile beden bağlantısının hücresel, nöronsal, sinir, doku, organ, olarak;

Zihin ile bedenin fiziksel olarak bağlantılarının bilinebilir ve kanıtlanabilir olmasına doğru ilerliyoruz. 

Bir düşünür olarak görevimiz teoride ilerlemek, bu teorilerimizin doğru ve yanlış olduğunu araştırmalar ile bilim ortaya çıkarabilir. 

Beden ile zihin bağlantılarının fiziksel ve kanıtlanabilir olması halinde :

* Ruhsal ve bedensel bir çok rahatsızlık ve hastalık tedavi olanaklarının yolu açılacak.

* İnsanlık kültüründe ( felsefe, bilim, teknoloji, tıp, sanat vb.) büyük değişimler olacaktır.

Şu an kestiremediğimiz bir çok olumlu ve harika değişimler olabilir. 

Bu konu ile ilgili olarak bilim ve tıp alanında uzman kişiler ile fikir alışverişi yapabiliriz. Bu konularda önemli keşiflerim var diyerek kurum ve kişilere başvuru yapma planım bulunmamakta. İcat ve keşif ile servet kazanma amacında değilim. Benim keşiflerimi ilgili alanlar ilgili kurum ve kişilere doğru dolaşıp anlatma ve sunma yerine onların bana gelmeleri gerektiği düşüncem ve tavrım, bir övünme, kibir, böbürlenme, yüksekten bakma gibi algılanmamalı usul öyle olmalı, çünkü ben felsefi teorisyen olarak fikirlerimi internet ortamında sunmaktayım. Felsefe yolculuğu duramaz, durmamalı yeni konular bizleri beklemekte. Zaman kavramının önemi de bilinmektedir. Boşa geçecek zaman ancak dinlenme amacıyla olabilir.



Yaşam, hayat, doğa, evren düşüncelerimizden, fikirlerimizden daima fazladır. Bir insan zihni büyük bilgiden bir kısmını alabilir. insanlık için büyük projeleri kişisel ömür adama dönemi geçmiştir. Şimdi kurumsal ve ekipsel çalışmaların zamanıdır. Teorilerimin sınanmasını ancak kendi yaşamım sırasında test edebilirim. Araştırma ekibiyle bir ömür geçirme planı ve bir konuda bütün zihnimi seferber etmek gibi amaçlarım bulunmamakta. Ben felsefemin ilerlemesi ve keşfettiğim bilgilerin yaşarken sınanmalarının sonuçlarının doğru ve gerçek şeklinde ilerlemesi halinde o aşamalardan daha ileri aşamalara ilerleme olanağına ulaşmayı umut etmekteyim. Keşiflerimin yaşamla sınanmasında yanlış ve gerçek olmaması ortaya çıkması halinde yanlış ise doğru nedir sorusunun izinde devam ederim. O nedenle temel fikirler sağlam ve gerçek olduğu takdirde sonraki fikirler filizlenip dallanabilirler. Ve bu felsefe ağacının büyümesinin sınırı olmayabilir. İnsanlık gelişimiyle paralel ilerleyebilir ve birbirinin sağlamasını yapabilirler, yaşam ve teorinin yan yana ilerlemesi idealimizdir. Bu ideal felsefemizin temelinde vardır. Felsefemiz dolayısı ile diğer idealist akımlar gibi dondurulamaz, sınırlandırılamaz, kapatılamaz. Basitleştirilebilir, güncellenebilir, eklenebilir, dönüşebilir kısaca günümüz ideal tarzı ile yaşam ve teori paralelinde sürdürebilir özelliğe sahiptir.  

Çağdaş ve modern bir felsefe olarak sadece ve tamamı benim felsefem diyemem, Çünkü onu yaşamdan, yakın çevremden, felsefecilerin medya sunumlarından, kitaplarından dolayısı ile insanlık kültüründen aldım, keşfettim. Farkındalık, düzenleme, yorumlama, anlamlandırma gibi başlangıç işlemlerini çalışmalarını yaptığımı söyleyebilirim sadece. 

Felsefemizi özetleyen ve  sağlam kök temelini oluşturan iki önemli konuda cevabımız bulunmaktadır.

* insan olarak varlık nedenimiz nedir ?

* Temel amacımız nedir ? 

Varlık nedenimizin cevabı bize amacımızı da sunmaktadır. 

Felsefe ile ilgilenen zihinlerin ulaşacağı cevaplar için kendimi ulaşmış, test etmekte olduğumu zirvedeki yerimde, aynı cevaplara ulaşacak farklı zihinleri bekliyorum. Belki de bir fikir tepesinin zirvesindeyim. Belki başka zihinler daha yüksek tepe ve dağlarda bulunuyorlar. Bu kolay bilinemez.

Bunu anlamanın yolu fikirlerin ortaya konması, karşılaşmasıdır.

Ben ilerlemelerimde daha yukarı çıkıyorsam, yukarıda birilerin fikirleri olduğu içindir. Bana geliniyorsa  ben yukarıdayımdır. Tabi ki bu örneklerimiz fikir erdemleri izinde, seviyesindedir. Akıl, zeka, karşılaştırmaları üzerinden değildir. Çalışma, araştırma, denge, ölçülü olma, edep, usul, düşünme üzerindendir. 

Bilgelik erdemleri üzerinedir. 


.............,



1 Haziran 2022 Çarşamba

Unutulmuş (Felsefe, şiir)


Bir yerlerde, gizli kalmış, unutulmuş bir aşka ait olan,
Nerede, ne zaman, kiminle yaşanmış, hatırlanmayan,
Sisli, bulanık bir pencereden bakılan, eski bir anıdan,
Unutulmuş, karanlığa gömülüp, aydınlanmayacak olan.

Bir ses, bir görüntü benzese de bir renkte serpilse de,
Bir müzik, bir resim esinletse de bir mevsimde esse de,
Bir duygu, bir his yakamozu, bir çoşkunlukta geçse de,
Unutulmuş, geçmişe ait belirsiz olan bir iz o, dirense de.

Özkan Salman

Bu şiirimde tüm felsefe ve sanatsever dostlarımı tüm eski aşklarını unutmaya davet ediyorum. Unutunuz artık eskiye takılmış, zihinlerinizi meşgul eden ve beyin hücrelerinizde yer kaplayan geçmişte kalan unutmanız gerekip de unutmamakta ısrar ettiklerinizi. Yaşadıklarınızı birer tecrübe sayın. Kişilikleri, simaları ve ayrıntılı yaşananları bırakınız orda geçmişinizde kalsın. Kendinize gelin, atın üzerinizden sizi esir eden eskiye ait takıntılı hayal ve düşlerinizi. 

Şimdiki zamanı yaşayınız ve geleceğe bakınız. Ağırlıkları atın üstünüzden. Hafifletin tüm zihin ve bedeninizi, geçmiş hesapların çözülemez ve günümüze faydası olmayan tüm karmaşalarını bırakın geride kalsın.  

Hayal gücünün esiri olmayın, onu yönetin şimdiki zamana ve geleceğe dair iyi ve güzel planlarınızla, iyi ve sağlıklı bir yaşama yönelin. 

Şunu iyi bilin ki dostlarım, hayal gücünüzü serbest bırakırsanız sizi sürekli geçmiş zamanın karanlıklarında ve ıssız köşelerde dolaştırır. Hata hayal gücümüzde değil, onu yönetmeyip, serbest olarak dümensiz ve rotasız rüzgara bırakan, ona günümüz için dümen oluşturmayan, gelecek için rotayı hazırlamayan bizlerdedir hata.