Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

21 Haziran 2022 Salı

Zerdüşt'ün Dönüşü - Bölüm -2 "Şehre İniş" (Roman)

 Zerdüşt bürosunda bilgisayarındaki işleri bitirmişti. Koltuğunda arkasına yaslandı ve derin bir nefes çekti. O arada aynı odadaki çalıştığı farklı iki birimden görevli arkadaşlarına göz gezdirdi. İş yerinin sağlıklı ve temiz olduğunu düşündü. Çalışma arkadaşlarının görevlerinin farklı olmasına rağmen işlerinin bağlantısı nedeniyle birlikte çalışıyorlardı. Taşındıkları yeni binada yer sıkıntısı bulunması nedeniyle bir kaç farklı birim bir arada çalışmak durumundaydılar. Yeni işyerlerinin inşaatının bitmesinin bekliyorlardı yaklaşık bir yıldır.

Raporlama biriminde çalışan Ayşe hanıma baktı. Ayşe hanım bürodan ruhsal olarak kopmuş, kendi işlerini yaparken sanki başka bir yerde imiş gibi hareket ediyordu. Hiç evlenmemiş ve içinde çocuk sahibi olamamanın gizli eksikliğini hissediyordu. Kimse ile bir yere gitmez, öğlen aralarında yemek sonrası kısa yürüyüşlerini hep yalnız yapardı. Kendi alanına yaklaşan herkesten korkar, genç kızlığından gelen anne ve babasının dikkat etmesini istediği kimseye güvenme mottosuna sıkı sıkıya tutunmuştu. Gençliğe geçmeye başlayıp topluma karışırken iffetini ve saygınlığını sıkı bir şekilde korumaya çalışan bir ergen tavırlarının hala izleri görülmekte idi. Melek denilecek bir titizlikte konuşmalarına ve hareketlerine dikkat ederdi. Kendi zihninde ben ve toplum inşasında kalın duvarlı olan bir köşk bulunmakta idi. Bu köşke girmenin zor olduğunu gören zavallı şövalyeler umutsuz bir biçimde boyunları bükük geri gitmişlerdi. Babasının güvenlik uzmanı kimliğinin ilkelerinin gölgelerini Ayşe hanım tutumlarında hissetmek hiç de zor değildi. 

Yan tarafındaki Sezin hanıma baktı zerdüşt. O bir tam bir şehirli hanımefendi idi. Zarif ve nezaket dolu idi. Yüksek sosyeteden düşmüş ama yeni durumunu kabullenmiş mütevazi kişiliğe gömülmüş bir saray soylusu gibiydi. Konuşurken yavaş ve sessizdi. Hareketlerindeki akıcılık ve yumuşaklık su perilerini andırıyordu. Yürürken adım atmıyor adeta su üstünde süzülüyorcasına ilerliyordu. Her gün farklı giyinmeye özen gösteriyordu. Gardorubundaki elbise sayısının beş yüzü aştığı söyleniyordu meraklılarca. Ayakkabı çift sayısının da yüzü aştığı hiç de şaşılası bir durum değildi. Her zaman şık ve kendine yakışanı giyiyordu. 

Diğer taraftaki siyah saçlı ve zeytin gözlü Ramize hanım. Melankoli içinde idi. Eşinden yeni ayrılmış ve kendisini çocuklarının eğitimine adamış, kalabalık ailesinin yapılacak işlerine geri dönmüş bir halde zihni dolu ve karışıktı. Kendisine ayıracak vakti kalmamıştı. Dedesi, anne, babası ve kardeşi tüm aile birlikte Ramize hanıma moral verme adına "biz yanındayız" mesajlarıyla evlilik öncesi bir çok yaptığı işleri ve yeni işleri ona yüklemeye başlamışlardı.  Yoğun büro çalışma temposunda iken ya bir telefonu çalıyor ya da aklına yapması gerekip de yapmadığı çocukları ve ailesiyle ilgili özel işleri geliyordu. Kendisini işine odaklanmasında ve iş arkadaşlarıyla iletişimde zorluk çekiyordu. Bir mesai bitiminde bürodan çıkma amacıyla kalmış, ama büronun ortasında  kala kalmış duruyordu. Hafızasını yoklamaya çalışmış,  "iyi akşamlar" demesi beklenirken dalgın ve düşünceli gözlerle yavaşça " Arabamı nereye park etmiştim " diye mırıldanmış ve düşünmeye başlamıştı. Ailesinin Ramize hanıma düzenlediği moral verme tarzı belli idi meşgul ol ki ayrılık travmasını atlatabilesin, bizim işleri yap ki bağımız tekrar güçlensin. Bu moral verme tarzı günümüzün bir çok ailesinde yaşanan bir gerçekti. Terazinin dengesini ayarlamak zordu, moral verme ayarlarında. Moral verilen kişiye fark etmeden taşıyamayacağı kadar meşguliyet ve sorumluluk verilebilirdi. Ramize hanımın beden zihin dengesinin sapması odaklanma zorluğunda görülmekte idi.


Zerdüşt bürosunda çalışma arkadaşlarından memnundu. Yıllarca beraber çalışmanın tanınmışlığı vardı. Zaman gelmiş tartışmış zaman gelmiş işleri bitirmek için el ele vermişlerdi. Zerdüşt bu büroda kendini adeta " Charlie ve melekleri" adlı dizinin bir değişik versiyonu olarak yaşadığı hissine kapılıyordu. Dizi de Charlie meleklerine telefonla görev verip yerine getirmelerini istiyordu. Ne melekleri Charlie'yi görmekte idiler ne de Charlie onlara görünmekte idi. 

Zerdüşt de bu büroda düşünür ve felsefeci olarak çevresine iki gözle bakmakta idi. Birinci bakışı işlerle ve işyeri olarak diğer bakış ise insana ve eylemlerine derin bakıştı. Aslında Zerdüşt sadece büroda değil tüm yaşadığı çevresindeki insan, olay ve olgulara sanat ve felsefe bakışı ile bakmakta kendi dünya görüşü ile yaşamı arasında bir köprü oluşturmaya çalışmakta idi. Bunu bir bakıma başarmış ve devam ettirmekte idi.

Zerdüşt etrafına bakar ve düşünürken birden büronun kapısı açıldı. Kırk beş yaşlarında orta boylu orta uzatılmış sakallı, saçlarını biraz uzatıp toplamış tanımadığı bir bay içeri hışımla girdi. Zerdüşt'e yöneldi. Biraz hızlı hareket ederek geldiği belli oluyordu. " Zerdüşt bey siz olmalısınız sanırım, Ben doktor Hasan kargo çalışma şekillerimiz değişmekte olduğunu haber vermek için geldim. Şefiniz Şermin hanımla ile de görüşeceğim bilginiz olsun diye size de uğradım. " dedi. 

Zerdüşt şaşırmış Hasan beye bakıyordu. Böyle aniden çalışma planındaki değişikliğe anlam verememiş fakat Hasan bey neden değişimin olduğuna dair yeni bilgiler verince anlamıştı. Firmanın şubesine ait kargo tahmin limiti aşılmış olup şubenin farklı bölümlerinde ayrı olarak kargo gönderilmekte idi. Bu durum şube kargo gönderme tahminlerini yanlış şekilde yapılmasına neden olmuştu. Hasan bey odadan çıktığında Zerdüşt zihninde yeni çalışma planı hakkında düşünmeye başlamıştı bile. Eski düzende her şey düzenli ve kolaydı. Yeni düzenleme biraz daha karmaşık ve yorucu olacaktı. Zerdüşt'ün bedenine biraz ağırlık çöktü içinden bir off çekti. Canı sıkılmıştı. Zihni ve bedeni eski çalışma düzenine alışmış rahat bir tempo tutturmuştu. Şimdi tanımadığı bir başka birimin şefi gelmiş çalışma planın değişeceğinden bahsedip nedenini de açıklamış ve birim şefi ile konuşmaya yeni planın uygulanması gerektiğini ikna etmeye gidiyordu. Zerdüşt yeni çalışma planın daha zor ve sıkıcı olacağını biliyordu. Fakat gerçek olan yeni çalışma planının gerekli olduğu idi ve buna kendisini alıştırması gerektiğini hatırlattı kendine Zerdüşt. 

Biraz zaman geçtikten sonra telefonda Şermin hanım " Zerdüşt bey, kargo yeni çalışma planına geçiyoruz. Gerekli çalışmaları yapınız lütfen " diye sesi duyuldu. " Peki Şermin hanım " diye cevap verdi Zerdüşt. 

Yıllardır bir düzenden yeni düzen geçmek Zerdüşt'e ağır gelmişti ama bu ağırlığı üstünden atması gerektiğini de biliyordu. Zihninde çalışma düzenin planlarını yapmaya başladı bile. Eski düzende kargo firması ile birebir ilgileniyordu. Teslim alan ve veren kargo personelini tanıyordu yıllardır. Uzun yıllar çalıştıkları kargo firmasının şubesi ile iyi bir iletişimi ve çalışması bulunmakta idi. Şimdi ise onlar ile yolları ayrılıyordu. Kargo çalışanı, kargo alıp getirmekle görevli Veysi bey iyi bir aile babası idi. Zerdüşt onun ailece fotoğraflarını telefon numarasının telefonunda kayıtlı olması nedeniyle Whatsapp grubundan görmüştü. Veysi bey sevimli kızı ile babacan bir tavırla fotoğrafını yayınlamıştı ve temsili resim olarak karar kılmıştı. Veysi bey kargo işlerinin yorucu ve sıkıcı temposuna gayet iyi ayak uyduran sabırlı güler yüzlü ve çevik bir adamdı. Daha önceki yıllarda aynı kargo şubesinden bir çok çalışan gelmiş fakat kısa zaman aralarında işin yoğunluğuna ve zorluğuna dayanamamış birer birer işten ayrılmışlardı. Veysi bey sabırla ve işin hakkını vererek uzun yıllardır aynı işi sürdürmekte idi. Zerdüşt onun gibi kişilerini az bulunduğunu biliyor ve ona ilgili ve alakalı davranıyordu. Veysi beyin özverili çalışmalarını takdir ediyor her geldiğinde ufak hediyeler ve bahşişler ile desteklemeye çalışıyordu. Veysi beyde mütevazi kişiliği tavırları ile işin zorluğunu çam sakızı çoban armağanlar ile daha hafiflediğini hissettiriyordu.

 Artık kargo hizmetlerini merkez şube ile birlikte başka bir kargo firması ile yürüteceklerdi. Ama nasıl olacaktı bu. Bu konu hakkında bilgiyi merkezde bu konuda çalışan görevli ile konuşup bilgi almaya karar verdi Zerdüşt.

Ertesi gün Zerdüşt merkez şubede kargo işleriyle uğraşan görevli Eyüp bey'le telefonla görüştü. Eyüp bey kargolama işlemlerinin usullerini anlatmıştı. Zerdüşt bahsi geçen usullerin kendi şubelerinde daha önce uygulanmadığını ve uygulanması halinde çok emek ve zaman harcanması gerektiğini söyledi. Eyüp bey kurallarının böyle olduğunu ve kendisinin herhangi bir şekilde bir kolaylaştırmayı yapamayacağını söyledi. Zerdüşt bu konuyu şefine sunacağını ve Eyüp beyin şefi ile iletişime geçebileceğini bunun da şikayet amaçlı olmayacağını belirtti. Eyüp beyle bu konuda hem fikir oldular. 

Zerdüşt, Şermin hanım işyeri dışında görevde olması nedeniyle kalite birimine gidip kalite gereği yeni kargo çalışmalarının laboratuvar kalite çalışmaları ile uyumlu olup olmadığını görüşmek üzere Kalite Uzmanı Pelin hanıma gitmeyi düşündü. 

Zerdüşt firmanın kalite birim odasının kapısını çaldı ve içeri girdi. Odanın pencere kenarında Pelin hanım oturuyordu. Yan tarafta ise Gizem hanımın masası bulunmakta idi. Zerdüşt selam verdikten sonra Pelin hanıma doğru ilerledi. Konu hakkında Pelin hanımla uzun süre görüştüler. Kargo çalışma eski ve yeni çalışma ayrımı konusuna yarın Şermin hanımla birlikte konuşma kararı aldılar. Pelin hanım kırk yaşlarında çekici bir kadındı. Sakin bakışları ve akıcı konuşma şeklinden etkilenmemek mümkün değildi. Ses tonu sanki bir romantik bir şarkı söylüyor tonundaydı. Dinleyeni yormayan ve ilgi ile dinlemesini sağlayan büyülü ve gizemli bir havası vardı. Zerdüşt ile  Pelin hanım konu hakkında konuşmaya başladıklarında konuya ve birbirine öyle odaklanmışlardı ki, odadaki Gizem hanımın odadan çıkışını fark etmeyip onun odadan çıkarken masada son seste bırakılmış, bir filmin en göz alıcı sahnesine ait müziğin zirve halinde çalmaya başlayan telefon çağrı sesiyle birden rüyadan uyanmış gibi oldular. Sesin, rahatsızlık verici haline son vermek adına Pelin hanım telefonun sesini kapattı, yüzünü ekşiterek. Daha sonra konuşmalarına devam ettiler, iki iyi konuşan kişi bir araya gelmiş ve konular üzerinde akıcı ve çözümcü yaklaşımlarıyla hızla ilerliyorlardı. Kaç dakika veya kaç saat geçtiği bilinmiyordu. Mesai bitimini ilk fark eden Pelin hanımdı. Sözlerini bitirerek ayağa kalktı. Zerdüşt rüyadan uyanmışçasına kendine geldi. Kapıya doğru ilerleyen Pelin hanımın konuşmanın bittiğine dair hareket mesajını geç fark etmiş, zaman nasıl da geçti diye hayretle içinden geçirmişti. 

Şehirlerin Üstünde

Dağ zirvelerinden geldim, bulutların üstünden, büyük ormanların içinden, okyanusların derininden geldim. Yüzyıllar süren yolcuğumu tamamladım şehirden ayrılışla başlayan ve şehre dönüşle biten. 

Aranızdayım artık. Sizleri özgürleştirmeye geldim. Gizli zincirlerinden kurtarmaya, bilinmezliğe olan korkunuzu gidermeye, belirsizliğe olan kaygılarınızı hafifletmeye geldim. Birbirinize olan kötü tutsaklığınızı sonlandırmaya, bağımlılıklarınızı ve tutkularınızı güzelleştirmeye geldim. Görevlerinizi hatırlatmaya ve hedeflerinizden emin olmanızı sağlamaya geldim. 

Bulutların Üstünde

Bir sabahın erken zamanları, uyandığınızda bir bakın etrafınıza ve dinleyin uyanışını doğanın ve temsilcilerinin seslerini. Karanlıktan aydınlığa geçerken hissedin o büyük değişimi beden ve zihninizde bir anda. Uyanın yeni güne rahat ve özgür olduğunuzu hatırlayın. Kimsenin size kötülük amacında olmadığını hatırlayın ve tekrarlayın kendinize. Peşinizde hiç bir canlının canınıza kasıtla dolaşmadığının rahatlığını yaşayın artık. Bırakın artık size sürekli yapıldığını sandığınız gerçek olmayan yargılamaları. Günlük kazaların ve belaların etrafınızda döndüğü büyük endişesini, her an gerçekleşecekmiş duygusunun verdiği telaşları atın üstünüzden. Çıkın bireysel zihin hapishanesinden ve katılın toplumun ve canlılığın bir parçası olma bilincine. Yanlışları kabul edin ve onları yok etmeye çalışmayın. Yanlışlarla savaşmayın bırakın onları kendi hallerine. Siz doğrularla ilgilenin ve onları önemseyin. Doğrularınız ve yanlışlarınızla birlikte yaşamayı öğrenin ve bundan dolayı kendinizi suçlu bulmayın ve hissetmeyin. Yanlışı seçenler yanlışta kalır, doğruyu seçenler ise doğruda. Yanlışı seçenlerin başına ne mi gelir, sürekli yanlışlar onları takip eder ve onlardan ayrılmazlar. Doğruyu seçenler ise oyalanmazlar kısır döngülerde ve karmaşıklıklarda. Zihinleri ve bedenleri rahattır ve huzurludur. Yanlış yapanlar yanlışı bulur, doğruyu yapanlar ise doğruları. Ne yaparsanız karşılığı muhakkak size döner. Kötülükler yapanı bırakmazlar, sizler onların hayatını, yaşamının tümünü takip edebilirseniz görebilirsiniz ancak. Yoksa göremedikleriniz de yerine gelmektedir sessizce ve derinden. Tüm iyilikler ve kötülükler sahiplerine döner, ödül ve cezaları iç içedir yapılan her eylem ve planlarda. 

Tanrı sonsuzluktur, onu her canlı gibi bizde hissederiz, fakat ne zekamız ne de aklımız ne de bilgimiz onu anlamaya ve kavramaya yetebilir. Dahilik ile delilik arasında sınır tanrıyı anlamaya ve kavramaya çalışma sırasında ortaya çıkar, dahi haddini ve sınırını bilir, deliliğin ise sınırı yoktur. Dahi tanrıyı kavrayamayacağı sınıra geldiğinde geri döner, buldukları zaten ona ve tüm topluma yeteceğini bilir. Bulduğu da evrenin, doğanın ve kültürün (insan) birlikte düzenli çalışma planı üzerinedir. Bu bilgi ana bilgidir. O tümel bilgiden bir çok doğru, gerçek, iyi ve faydalı tikel bilgileri keşfeder, önce çevresine sonra tüm topluma sunar. Felsefe  dışında tüm uzmanlık alanları yetenek ve çalışmaları ile işlerinde dahi olabildikleri halde, Filozofların dahilikleri bu tümel bilginin bilincine varmasından, farkındalığına ulaşmasından ve keşif etmesinden meydana gelmektedir. Tüm uzmanlık alanlarının hedefi o tümel bilgiye doğru ilerlemek olduğu halde felsefe dışındaki dahiler ego tatmini durgunluğu ve sıkıcılığı, temel ihtiyaçlarını karşılama kaygısızlığı, haz çukurunda kalma, hedefe ulaşılmışlık yanılgısı, Tutku tükenmişliği gibi bir çok engeli aşamamaktadırlar. 

Dünyanın tüm dahileri silkelenin, kendinize gelin. Tembelliği, durgunluğu, inzivayı bırakın. Evrenin büyük resmini görmeye, o ana bilgiyi bulmaya çalışın. İnsanlık türünün gerçek hedefini, görevini ve kuracağı yeni kurum ve sistemleri ortaya koymaya çalışın, çabalayın. Bu bir görev çağrısı değil, hedeflerinin bittiğini düşünenlere daha bitmediğini hatta yeni başladığının duyurusudur. 



    Zerdüşt hafta sonu öğleden sonra Yunus'la haberleşip uzun bir yürüyüş için Güzelyalı parkında buluştular. Birlikte rahatça konuşabilme ve dinlemeye olanak verecek yavaşlıkta yürümeye başladılar. Yolda ilerler iken bir çok konu hakkında konuşurlarken çevre dikkatlerinden kaçmakta idi. Mithat paşa Cadde boyunca kaldırımda adeta bedenleri yürüyor zihinleri kavramlar arası uçuşup duruyordu. Kaldırımda çarpışmamak ve yeşil ışıkta sahile ulaşmak adına konuşmalarını durduruyorlar ve sonra hızla devam ediyorlardı. Konuştukları tüm konular güncele aitti, haberler, işyeri ve arkadaşlar hakkında başlayan ve insan, doğa, yaşam, usul, adap, şehir, ilişkiler gibi bir çok kavrama doğru fark etmeden hızla uçuşa geçiyorlardı. Onlar artık sahil yolunda yürüyen birer bedendiler. Zihinleri kavram ve evrensel olabilecek ilkeler üzerine çalışmakla meşguldü. Yunus'un sağ omuzunda, Zerdüşt'ün ise boynunda meslek hastalıkları vardı. Yunus sağ omuzunu sık sık kaldırmak, Zerdüşt ise boynunu dik tutmak zorunda idi yürürken. Birbirlerine sık sık hatırlatıyorlardı yapmaları gereken yürüyüş tarzını. Adeta ayna olmuşlar, kendilerinin görmediğini karşısında görmekte idiler. Konuşmalar noktalandığında Zerdüşt " Karın içeri omuzlar yukarı " Yunus ise " Boyun dik ve ileri bakmalı " diye birbirlerine hatırlatıyorlardı. Kent Parkın girişinde engeliler parkına geldiler. Kafeterya kasasına ilk önce Zerdüşt ilerledi. Kasiyere Yunus'la sözleştiği gibi iki porsiyon köfte, bir ayran ve bir kola siparişi verdi. Köfte fiyatı iki porsiyon yetmiş iki lira idi. Ayran sekiz, kola ise on üç lira idi. Zerdüşt kart geçmediğini biliyordu. Önceki hafta Yunus'la aynı güzergahtan yürüyüş yapmışlar ve aynı yerde ikinci kez bulunuyorlardı.

Zerdüşt ücreti ödedi ve bahşiş vermek istedi. Kasiyer bayan bahşiş almanın yasak olduğun söyledi. İlginç karşılamıştı Zerdüşt. Fakat üzerinde durmadı. Yunus siparişleri almak için bekleyeceğini söyledi. Zerdüşt bir masa aradı. Biraz sonra Yunus ve Zerdüşt yemeklerini yerken bile konuşmaya devam ettiler yavaşça. Belli bir süre sonra inciraltına gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Sahilden yürüdüler bir çok aile, arkadaş grupları ile piknik yapmakta idiler. Kalabalık halde olmaları sahil boyuna panayır havası vermişti. Onların aralarında geçerek Kent Park da yola devam ettiler konuşarak. Yolda rastladıkları çeşmelerden serinlediler, etrafa bakarak ilerlediler. Kent parkın içinde dinlenme için bir müddet durdular. O anda bile konuşmaya ve dinlemeye devam ettiler. Fikir fikiri çağırıyordu. Olaylar ve olgular kavramlara ilerliyordu. Fikir farklılıkları da oluyordu. Bunu kabul ediyor saygı gösteriyorlardı birbirlerinin farklı olmasına. Sesleri sakin ve yürümeyle uyum içindeydi. Etraftaki ağaçlara, çiçeklere ve denize bakıyorlardı konuşularken. İnciraltına yaklaştıklarında hiç yorgunluk hissetmediler. Yine de kısa bir mola verdiler. Burada da kayık kafeler hizmet vermekte idiler. Deniz kenarında küçük masalarda oturanlar bir şeyler yiyip içiyorlardı. Kentin kalabalığından çıkarak akşam üzeri sakin ve sessiz bu ortama gelmişlerdi. Yine de kalabalık olmuşlar bir panayır havası yaratıyorlardı. 

Zerdüşt ve Yunus Özdilek Otelinin kafeteryasına oturdular. Çay ve pasta sipariş verdiler. Hem dinlendiler hem de aralıksız sohbet havasındaki diyaloglarına devam ettiler. Zerdüşt daha sonra blog sayfasında " Felsefe Yürüyüşleri " adı altında yazısına çektikleri resimler ve konuştukları konular hakkında eklemeler yapacaktı. Özdilek kafeden çıkarken Yunus kasaya yaklaştı ve hizmet ücretini ödedi. Kasiyere bahşiş vermek istediğini sorduğu halde kasiyer bahşiş almalarının yasak olduğunu söyledi. Bugün iki iş yerinde bahşiş almasının yasaklandığına şahit oluyorlardı. Bu bir tesadüf müydü ? Neden almıyorlardı. Bahşişi paylaşmada sorun çıktığı için mi yasaklamışlardı. Zerdüşt bu durumun hizmet sektöründe pek rastlanmayacağını, işletme yönetiminin bahşiş dağıtma konusunda uygun bir çözüm bulamayıp sorunu hiç bahşiş almamakta bulmalarının çalışanlar adına bir hak ihlali anlamına geldiği tespitini Yunus'a söyledi. Yunus da Zerdüşt'e hak verdi. Bu iki olay hizmet sektöründeki gizli krizin göstergeleri olabilir miydi. İki hizmet sektöründe bahşiş almak neden yasaklanıyordu. İki farklı işyeri ama aynı uygulama iki işyerinin bir yerden mi yönetiliyor sorusunu çağırıyordu. İlk akla gelen bahşişin toplanması ve hakkıyla dağıtılması sağlanamıyordu. Neden ? Çünkü bahşiş kutusunu kontrol eden ve ondan sorumlu görevli diğer çalışanların haklarına el koyuyor ve hakkıyla dağıtımını yapmaktan kaçınıyordu. Bunu fark eden diğer çalışanlar bu davranışa tepki gösteriyor ve tartışma hatta kavga ediliyordu. Ve bu sorun yönetime bildirilince yönetim bahşiş almama kuralı getiriyor ve çalışanların haklarına engel koymuş oluyordu, sorun çıkmaması adına. Bu durum hizmet sektöründe gelecek krizlerin habercisi olabilir miydi. Zerdüşt böyle bir soruyu Yunus'a yöneltti. Yunus'un gözleri parladı ve bir an bakışları dondu. Sanki gelecekten haber almışçasına şaşkın ve endişeli bir biçimde Zerdüşt'e bakıyordu. İkisi de aynı şeyi düşünüyorlardı. Şu an ufak bir sorun geleceğin dev sorunun bir kıvılcımı olabilir miydi. Hizmet çalışanların hakları olan bahşişi hakkıyla paylaşılması istekleri yönetimce kavga çıktığı gerekçe ile yasaklanıyordu. Hizmet çalışanları bahşiş haklarını önemsiyorlardı fakat kendilerine yapılan bu haksızlığa sessiz kalıyorlardı. Çünkü iş bulma ve hizmet sektörünün daralması onları işlerine bağımlı kılmakta idi. Dolayısı ile ilerleyen zaman işsizliğin ve kazançların daha da azalması anlamına gelme olasılığını çağırmakta idi.

Zerdüşt ve Yunus bu konuda üzgün olduklarını söylediler birbirlerine. Geleceğe dair iyi günlerin gelmesi temennisi ile yürüyüşlerine ve diyaloglarına devam ettiler. Güzelyalı sahilinde barlar sokağında La siesta barda bir şeyler içtiler dinlenme ve günü kapatma adına. 

Güzelyalı parkından İncir altına gidiş geliş on sekiz kilometre mesafeyi beş saatle molalarla birlikte yürümüşler fakat kendilerini hiç de yorgun hissetmemişlerdi. 

Kısa süre sohbetten sonra ayrıldılar ve haftaya yine aynı etkinliği tekrarlamak üzerine sözleştiler.       

Devam edecek.....


2 yorum:

  1. İnsan tahlilleri farklı kimlikler yaptıklarımız yaşamadıklarımız hayatımızın sarmaları.. oysa ki hersey insanın elinde ruhunda yeterki aydınlıklar çıkılan bir penceresi olsun kişinin.tebrikler ederim.

    YanıtlaSil

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...