31 Mayıs 2022 Salı

Yaz Düşleri (Felsefe, şiir)


Yaz Düşleri


O deniz sahilinde, öylece rahat kaygısız,
Yaz güneşinin altında sakince zamansız,
Dalga sesine, maviliklere, ufka dalmışız,
O an dışındaki her şeyi geride bırakmışız.

Ilık esen rüzgarla gelirsin yaz düşlerime,
Karışır hayalin gece gelen müzik sesine,
Eğlenceye dalmış komşuların neşesinde,
Ayın denize ışıdığı yakamoz kümelerinde.

Sesini duyduğumda, hızlıca yönelirim sana,
Çekimine kapılırım, direnmeye çalışsam da,
Bir manyetik, elektrik gücü çeker beni sana,
Yaz düşleri, derin iç çekişleri, sıcak geceleri.

Özkan Salman

Bahar ve yaz mevsimi canlılığın var olma zirvesindeki mevsimlerdir. Kışa uyum sağlamış veya sağlamaya çalışan canlılar doğanın uç noktalarıdır. Bu canlılar, diğer canlılar için, onlar adına kendilerini kozmolojik olumsuz etkilere karşı deneye tabi tutmaktadırlar. Tıp ki biz insanların dünya dışına çıkma deneyimleri gibi.

Yaz ayları ise canlıların kozmolojik olumsuz etkenlerine karşı uyum sağladığı aylardır. Bu zamanlarda canlılar kendi aralarında doğanın kendi içinde değişimi, dönüşümü ve gelişimi için hareket etmektedirler.

Biz insanların da yaz aylarında tatil adı ile kış koşuşturmacasına kültür içinde varlığımızı devam telaşından bir an için sıyrılma fırsatları oluşmaktadır. Kentlerden sahillere, kırsal alanlara doğru kitleler halinde akımlar başlar. Kış mevsimindeki birbirimize sıkı sıkıya sarıldığımız kentlerimiz boşalmaya, sessizleşmeye, gündemler sakinleşmeye doğru ilerler.


28 Mayıs 2022 Cumartesi

Toplumların ve Bireylerin İyi Yaşamı ve Refahı Üzerine

 Toplumların iyi yaşaması ve refahı için en önemli konu ve olgular nelerdir. 

Felsefemize göre toplumların iyi yaşaması ve refahı için en önemli konu ilişkilerdir. Diğer tüm konular ikincil ve sonraki sıralarda bulunmaktadır. 

Toplumların kendi içindeki ve diğer toplumlarla olan ilişkilerini düzenleme çabaları insanlık tarihini en çok meşgul etmiş ve oyalamıştır. İnsanlık tarihi bize önce toplumların doğa ile ilişkilerini daha sonra hep kendi arasındaki ilişkilerini anlatmaktadır. 

Günümüzde toplumların iyi yaşaması ve refahı için en önemli oldukları zannedilen ve kitlelerce idealize edilmiş gibi görünen olgulara ve amaçlara bakalım.

* Üretim araçlarına, tüketim stoklarına, sınırsız hizmetlere, koşulsuz ve şartsız  hakimiyetlere, dokunulmaz ve ulaşılamaz kimliklere sahip olmaya çalışmak. 

İyi yaşam ve refah hedefi, amacı yukarıda saydığımız olgulara yönelen toplum hiyerarşideki sırasını bekleyen ve sırası geldiğinde insani özelliklerini koruyarak erdemli ve mutlu bir yaşam sürebilir mi, refahını koruyabilir mi ?

Günümüz idealize edilmiş olguların nedenlerini biliyoruz. Şu an yaşadığımız sistem ve şartlar tarihi bir aşamadır. Bu aşamadan geçilmesinin zorunlu olduğunu insanlık tarihini inceleyen, araştıranlarca görülmektedir. Günümüzün ortaya çıkışındaki en önemli insanlık özelliği kadim vaatler, amaçlar ve planlardır. Şöyle ki toplumun çoğalması, kendi içindeki rekabeti, doğaya karşı bir direniş ve mücadele çabası, toplumda önce zalim sonra adil bir düzen, hiyerarşi oluşturma aşamaları, tüketim stokunun ihtiyaçların zamanlamasına göre arttırılması, korunması ve dağıtılması görev ve kazanç paylaşımları. Üretim araçlarında ve çalışmalarında rekabet ederek ürün veya tüketimin çok ve kitlelerce sağlıklı olarak tüketme ve rahatça ulaşabilir kılma. Üretimin, tüketimin, işbölümünün sürekliliğini sağlama. Gelecek amaçlarını birleştirme. Yönetmeyi, yönetilmeyi kolaylaştırma gibi daha bir çok nedenler bulunmaktadır.

Toplumların iyi yaşam ve refahı için ilişkilerinin nasıl olması gerekmektedir.

* Toplum kendini bilir olmalıdır. Bu önermeyi " Biz kırk kişiyiz birbirimiz biliriz " deyimi ile açıklayabiliriz. 

* Toplumun kendisi ile sürekli bağlantıda olması gerekmektedir.  Toplumun kendisini bilmesinin devam etmesi için bağlantı, iletişim, değerlendirmelerin sürekli olması gerekmektedir. Günümüzde iletişim araçların en büyük hizmeti bu olguya hizmet etmektedir.

* Hiyerarşi, sınıflar, kademeler, aşamalar, meslekler arası farkların sağduyuya, kabul edilebilirliğe uygun olması gerekmektedir. İş hayatındaki meslekler, kazançlar, görevler farklılıkları aralarındaki dengelerin sürekli kontrol edilmesi ve güncellenmesi gerekmektedir. 

* Toplum kendine zarar vermeyecek şekilde özgürleşmeyi savunmalıdır. Kurallar, kanunlar toplumu baskılayıcı değil, rahatlatıcı yönde dengeli, ölçülü ve evrensel, sürdürülebilir olabileceği şekilde oluşturulmalıdır. 

* Toplum ilişkilerini düzenleme ve geliştirme adına somut, türümüze uygun uygulanabilir sistem, kurum ve yöntemler araştırmalı, ortaya konmalı, uygulanmaya hazır olmalıdır. Gerekli görüldüğünde de uygulanmalıdır. Geçtiğimiz yüzyıllar toplumların iyi yaşam ve refahı için ilişkilerin hayal edilme yüzyıllarıydı. Günümüz artık uygulanma dönemleridir. Geç bile kalınmakta. Toplumların ağır ve sabırlı ilerleyişine tanık olmaktayız. Bu büyük organizma değişim ve dönüşümünü bireylere göre değil galaktik zamana göre yapmaktadır. Ne zaman ki önder bireyler topluma görünür olacak kadar doğru bir antitez kütle haline gelirse o zaman kalan toplumun diğer yarısı değişim, dönüşüme hazır olmaktadır. Ortaçağ Avrupa'sında felsefede, bilimde, sanatta, yönetimdeki keşif ve eserlerin çoğalması yetmemiş, bu önder grupların desteğine teknoloji eklenince kitleler gelenek, göreneklerini daha iyisi ile yenilemeyi, güncellemeyi kabul etmişlerdir. Ve hala bu süreç tüm dünyada devam etmektedir modernizm ile.

 

...............

27 Mayıs 2022 Cuma

Bir Dünya Hayal Ediyorum (Felsefe, şiir)


Bir dünya hayal ediyorum, içinde insanların hep mutlu olduğu,
Savaşın, açlığın, adaletsizlik, korku, esaretin artık son bulduğu,
Bir dünya hayal ediyorum, insanlığın doğası ile uyumlu olduğu,
Sevginin saygının değerini bulduğu, her yerde hakim olduğu.

Üretenin, yönetenin adil olduğu, tüm ülkelerin bir kardeş olduğu,
Sınırların kalktığı, suçun, mağdurun azaldığı, şiddetin yok olduğu,
Sevgilerin paylaşarak arttığı, acıların azaldığı, aşkın bol olduğu,
Bir dünya hayal ediyorum, kendinle barışıp evrene bakar olduğu.

Özkan Salman

25 Mayıs 2022 Çarşamba

Yaşam Döngüsü - 23

 Alzheimer hastalığı hakkında düşünceler

Günümüzde sıkça görülen yaşlı nesildeki Alzheimer hastalığının önemli  bir nedeni üzerine ve iyileşme olanaklarının yolunun açılabilmesi üzerine düşünce ve teoriler. 

Hafiza hücreleri ile hayal etme yetisi hücreleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Şu ana kadar analiz ve araştırmalarımda hayal etme yetisi veya gücü hakkında önemli tespitlerde bulunmuştum. İlerleyen aşamalar da hayal etme yetimizin hücresel karşılığı olduğunu saptadım. Çünkü duygu ile düşünce arasındaki geçiş hayal etme yetisi üzerinden olmakta idi. Dolayısı ile hayal etme yetimizin hücresel bir karşılığı olmalı idi. Hayal etme yetimizin hücresel karşılığı olmama olasılığı onun belirgin, önemli işlevlerinin gerçekleşme olanağını beden üzerindeki olgusunu hafife almak, basitleştirmek anlamına gelmekteydi.

Hayal etme yetimize yeni, önemli konumuna göre yeni bir isim vermek onun işlevini, önemli etkinliğini onaylamak, onun başlı başına bir hücresel aktivite halinde olduğunu göstermek gerekiyordu.

Öyle bir isim olmalı idi ki, duyguları, hafızayı, düşünceyi birleştiren, onların birbiri ile ilişkilerini düzenleyen bir küçük bir organ niteliğini açıklasın. Şüphelendiklerim arasında beyincik, omurilik soğanı, hipofiz bezi, Epifiz bezi bulunmaktadır.

Hafıza ile hayal etme yetisi hep ayrı ayrı düşünülmüş, ayrı ayrı oldukları değerlendirilmiştir. Belki de hayal etme yetisi ile hafıza aynı yerde bulunmakta, iki özelliğin bir organda işlev gördüğü teorisini de ortaya atabiliriz. Hafızayı kayıt etme, haya gücünü ise bilgiyi kullanma, hatırlama, düzenleme, değiştirme, karıştırma gibi kullanmaktayız. Halbuki pekala kayıt etme yeri ile bu kayıt edilen bilgiyi kullanma özelliği aynı yerde olabilir. Şu satırları yazarken zihnimdeki bilgileri, hatırlama, karşılaştırma, düzenleme, doğru veya yanlışlığını sağduyuya göre, tahminle test etme, kıyaslama, benzeşim kurma gibi bir çok özelliği bir arada kullanmam gibi hafıza ile hayal etme yetisinin hücreleri bir arada, birlikte hatta aynı hücreler topluluğu, beynimizde, altındaki epifiz bezi, hipofiz bezi, omurilik soğanı, beyincik gibi beynimize göre daha küçük bir organ olabilir. 

Ya beynimizin bir parçasında veya saydığımız beyin altında ve ortasındaki şüpheli organlarda hafıza diğer adı ile hayal etme yetisi birlikte bulunabilir. Hayal etme yetisi ve hafızayı birlikte tanımlayacak bir isim olarak  kullanımda olan " Bellek" kelimesini öneriyorum. Bellek denildiğinde hem hafıza hem de onun her türlü serbest fakat bilincin kontrolündeki düşünce kapsamında olmayan bir şekilde serbest ve sezi düşünmesi de diyebiliriz. Ne zaman ki bellekte ki bilgi bilincin düşünme aşamasına aktarılıyor o zaman o bilgi bellekten bağımsız, düşünmenin ve eylemin bir parçası haline gelmektedir.

Ben teorimi ortaya atıp araştırılmasını bilime, bilim insanlarına bırakıyorum. 

Gelelim Alzheimer hastalığının neden ortaya çıktığına dair tezime. 

Duygu ve düşünme şemasının verdiği bilgiler ışığında değerlendirmeye, açıklamaya çalışacağım.

Yaşam Döngüsü - 20 yazımda duygu ve düşünce şemasına ait konuda geniş açıklamalar bulunmakta olup Alzheimer hastalığının önemi nedeniyle yazı dizimden devam etmeyip başlı başına bu konu hakkında yazı yazmaya karar verdim. 

Unutkanlığın ana nedenlerine değinelim. 

Bilincin, düşünce sürecinde bellekteki bilgilere ulaşamaması, kullanamamasıdır. 

Bedenin reflektik veya etki-tepki özelliğinin bellekten bilgiyi alamaması, iletim kopukluğu, bağlantı sorunu olması, tam çalışmamasıdır.  

Bellek hücrelerinin içerik bozulması, silinmesi veya hücre ölümlerinin nedenlerine değinelim. 

Kimyasal ve kazaların neden olduğu fiziki nedenler benim bu yazımın inceleme alanı dışında bulunmaktadır. 

Ben duygu, düşünce, bellek arasındaki ilişkilerin bireylerin psikolojik, ruhsal ve yaşantılarının etkileri üzerine bir inceleme yapmak istiyorum.

Bireyler doğuştan itibaren toplum içinde bir takım eğitim ve öğretimlerden geçmektedirler. Eğitim ve öğretim sonucunda çalışma hayatına başlayarak düzenli bir yaşam üzerine bilinçlerini inşa ederler. Aile, akraba, mahalle, köy, kasaba, şehir gibi olgular türümüzün gereği olarak insan kültürünün geliştirdiği değerler üzerinde yaşantılara odaklanılır. Yaşama amaçları düzenlenir. Evlenme, çocuk sahibi olma, onları yetiştirme, çalışma ve kültürel kurallar ağı bireyi düşünce, bellek ve duygularında belirleyici bir rol alır. 

Modern yaşam, bireye yaşadığı toplumda, insan kültürüne ait kurallar öğretir ve uygulamasını ister. Birey bunları özümser ve modern yaşam gereği tüm kuralları yaşam amacına yükler. Yaşamı boyunca bu kurallar bellekte önemli ve değerli olur. 

Ta ki emekli olunca ve yaşlanınca işler biraz değişir ama Alzheimer hastaları bu değişikliği duygu, düşünce ve belleklerinde yapamaz hale gelirler. Şöyle ki çalışma döneminde planlar vardır ve uygulanmaktadır. Bireylerin beden zihin çalışması iş, güç, ilişkilerin yoğunluğu nedeniyle meşguldür ve boşluk içine girmez. Kurallar benimsenmiş ve varlık amacı haline getirilmiştir. 

Emeklilik ve yaşlılık döneminde varlık amacında çöküşler başlar. Bu aşamadaki zihin ve bedenler yeni amaçlar ve planlar oluşturmaları gerekmektedir. Fakat bunu yapamazlar. Bu aşamada duygu, düşünce ve bellekte neler olmaktadır.

Duygu yoğunluğu artmakta fakat bellek tazelenmemektedir. Yeni bilgileri almaz eskilerini tekrar etmekten dolayı kendini sınırlar. Öyle ya belleğinize yeni bilgi ve konu almıyorsanız eskiler ile idare edersiniz. Eski bilgiler kullandıkça, tekrar edildikçe hücreye baskı oluştururlar. Hücrelerin de bir sağlıklı ömür süreleri bulunmaktadır. Bellekte ki gerekli bilgiler hücrelerde tutulması ya yeni hücrelere aktarılması veya bilgi hücrelerin nöronların diğer nöronlarla bağlantıda kalmasının devam etmesiyle olur. Hücreler arası bağlantının devam etmesi bilgilerin bir çok yerde kopyalandığı, hem kolay ulaşılacağı hem de korunacağı anlamına gelmektedir. 

Alzheimer öncesi birey duygu yoğunluğunda olup düşünce sürecini çalışma hayatında olduğu gibi sürdürmemektedir. Böylelikle düşünce, duygu ve bellek bağlantısında bir zayıflama olmakta, nöronlar arası kısa devreler oluşmaktadır. Bu aşama Alzheimer hastalığının işaretleri olabilir. 

Düşünce alıştırması olmaması, yeni bilgi alımı durması, bellekte ki hayal etme yetisinin bitmesi (hayal etme yetisini hafıza ile birleştirdik yeni duruma bellek dedik), geleceğe dair plan programların azalması (bayramlar ve özel günlere dair plan ve programların kalması ) gelecek beklentisinin azalması, ümitsizlik, öfke, üzüntü, korku artışı, sevinç, neşe, eğlence, keyif azalışı gibi bir çok unsur bellekteki hücre yapısına zarar vermeye ve hücrelerin eksilmesine, yenilerin de çıkmamasına yol açar.

Alzheimer hastalığına karşı alınacak önlemeler ve belirti işaretlerinde uygulanabilir tedbirler nelerdir ?

Bireyin hayata bakışı, düşünce kalıpları, keskin çizgileri, yapabilecekleri ve yapamayacaklarının belirlenmesi, kurallara olan otokontrol ve bilinçdışı bağımlılığı gibi bir çok unsur gözden geçirilmelidir.

Önemli olan düşünce, duygu ve bellek sağlıklı ilişkilerinin, bağlantılarının devam ettirilmesidir. 

Bunun çözümünü bir çok sağlık bilimleri, psikoloji, sosyoloji, nöroloji, spor  gibi bir çok uzmanlık alanları  araştırmaktadır hala. 

.............



24 Mayıs 2022 Salı

Felsefenin filmi değil Filmin felsefesi " Erşan Kuneri"

 Cem Yılmaz, komedi üretme ve sunma sanatçılığının yanında film sanatında da istikrarlı ilerleyişini sürdürmektedir.

Son filmi " Erşan Kuneri " de tam bir filmin felsefesini yapmaktadır. Erşan Kuneri Dizi filmlerini izledim. Ve ilgi çekici idi.  Sinema sanatı tarihinden yerli, yabancı bir çok filmin repliklerini (sanatına uyun olarak komedyen tarzında) dolu bir biçimde sunduğu söylenebilir. 

Erşan Kuneri her konusu ayrı olarak sekiz bölümde izliyoruz. Black Mirror gibi farklı konuların yer aldığı belli sayıdaki dizi film geleneğine katılmasını izleyicilerin dikkat dağılmaması ve uygun zamanlarda izleyebilme olanağını arttırması yönünden olumlu değerlendirmek yerinde olur.

Erşan Kuneri daha çok gençlere ve komedi sever yetişkinlere hitap etmekte. Diyalog tarzının yoğunluğu zaten günümüz gençliğin kullandığı bir olgu. 

Film sahneleri özenle ve titizlikle hazırlanmış, göz doldurucu renkler ve nesneler, otantik ve ilgi çekici dekoratifler filmi izlemenin keyfini arttırıyor. Gündelik yaşamdan alıp zihinlerimizi sahneye çekmeyi başarıyor. 

Filmde hiç boşluk yok her sahnesi dolu dolu. Işıklandırma ve müzikler, ses kalitesi, tonlaması, üst perdeden söz ve konuşmaların birden alt perdeye dönüşümleri çok başarılı. Ciddi konular ve konuşmalardan birden komediye dönüşler gayet iyi. 

Oyuncuların da gayet başarılı bir performans gösterdiklerini söyleyebiliriz. 

" Erşan Kuneri " film üzerine film özelliği ile felsefenin insanın kendi üzerine ve düşüncesi üzerine düşünme olgusu ile benzerlik göstererek  Cem Yılmaz'ın bir film filozofu yönetmen olduğunu söyleyebiliriz. Daha önceki bazı filmlerinde de aynı tarzı denemiş ve başarılı olmuştur. 

Cem Yılmaz kendi sanat tarzının açılımları ile başarısına ve önde olmaya devam etmektedir " Erşan Kuneri " filmi ile.

 

22 Mayıs 2022 Pazar

Bir Film'de Birey ve Toplum Değerlendirmesi Üzerine

 " İlk Kan  1" " First Blood"  " Rambo 1" adlı flim ilk çıktığında küresel izlenme rekorları kırmış ve yıllarca gündemde kalmış serileri çekilmişti. 

Bu filmin bu kadar sevilmesinin ve defalarca izlenmesinin altında ne yatmakta idi. Bunu felsefe açısından inceleyeceğiz. 

Film bir çok açıdan ilgi çekmişti. Başta aksiyon dolu sahneleri ile izleyici başrol oyuncu ile özdeşim kurmuş ve sürükleyici bir tempoda olması da izleyicilere nefes dahi aldırmamıştı. 

Bizi ilgilendiren ise bu filmin konusunun felsefe de karşılığı olmasıdır. Film bir romandan uyarlanmıştır. Bu romanı yazan yazarın felsefe bilgisi olmasa da CIA ve FBI gerilimin anlatırken dolaylı olarak felsefedeki birey toplum gerilimine de değinmiş gibidir bilerek ya da bilmeyerek. Çünkü kurgu biraz duygu kabartıcı olsa da önemli bir felsefe konusuna değinmektedir. 

Toplum ve birey ilişkilerine

Filmde savaştan gelmiş bir gazi polisler tarafından bir haksızlığa uğramıştır. Hak etmediği davranışlara maruz kalmış ve kanuna karşı isyan etmeye kadar ilerlemiştir. 

Burada gazi bireyi, polisler toplumu, polis karakolu ise resmi kurumu temsil etmektedir. 

Ülkesi için veya toplum için  bir görevini yerine getiren birey geri döndüğü toplumun bir kesiminden haksız muameleyle karşılaşmıştır. Toplum tarafından kabul edilip, değerli olmayı beklerken aşağılanmış ve kötü davranışlara maruz bırakılmıştır. Birey, toplum ve kurum temsili bir grup tarafından haksızlığa karşı sessiz kalmamış adeta isyan etmiştir. Toplum içindeki bir çok bireyin haksızlığa maruz kalıp sessizliğinin adeta sesi haline gelmiştir. İzleyiciler açısından sağduyu terazisinin dengesi toplumun bireye haksızlık yaptığı ve bireyin bu haksızlığa karşı radikal bir tavır almasından yana olmuştur. 

Bu film izleyicilerine şu uyarıyı yapmıştır. Toplum birey olan sizlere haksızlık yapabilir. Ya da bir çok kişi toplum tarafından kendilerine yapılan talihsiz kazalar olarak niteleyebileceğimiz bir çok olayı tam olarak değerlendiremeyerek büyük bir haksızlık olarak algılayabilmektedir. 

Toplum düzenine en çok görevi olan polislerin bireylere olan bilerek veya bilmeyerek yaptıkları haksızlıklarının birikimini bir film gazı alırcasına izlenme rekorları kırabilmiştir. 

Biz filmin toplum birey yönüne dönelim. Toplum tarafından değer verilmeyi bekleyen birey gazi bir kısım topluluk tarafından tüm kurum ve topluma karşı cephe alıp doğaya döner veya kaçar. Toplumu reddetmiştir kendisine yapılan haksızlıklar nedeni ile. 

Doğada veya ormanda iken bu bireyi bilen ve değer veren toplumun başka grubu ordu veya komutan bu bireyi çatıştığı diğer grupla (polis veya karakol ) barıştırır. 

Birey ve toplum barışmış olur. 

Bu birey ülke dışında toplum için bir görev yapmış fakat ülke içine gelince hakkettiği değeri alamamıştır. Ülke içinde toplum için görev yapanlar (polisler) ülke dışında toplum için görev yapana (gazi) değer vermemişlerdir. Emniyet hükümeti, gazi ise orduyu temsil etmektedir diğer yönden. 

ABD filmi olması yönünden FBI ile CIA arasındaki gerilimde görülebilir. Yazarın felsefeci yönü olmasa bile bir felsefeye konu olabilecek roman yazabildiği görülmektedir.

Birey toplum ilişkilerinde bir çok birey başka birey ve kurumlardan yaşadığı haksızlıkları toplumun geneline mal etmektedirler. Genelleme yapmakla bir önyargı oluşturmaktadırlar. Bir çok kaza ve istenmeyen davranışla oluşan olumsuz etkileri de kendilerine yapılmış haksızlık hanesine eklemektedirler. Ve toplum algılarında doğru ve gerçek olmayan bir yabancılaşma, dışlanma hissi, değersizlik gibi bir çok olumsuz duygu ve düşünceler ile yaşamaktadırlar. Bu hal ise onarılamaz hale dönüşmekte dolayısı ile umutsuzluk ve karamsarlık etkisi altında bir ömür sürmektedirler.

Yazar bu romanında alt konu olarak FBI ve CIA gerilimini seçmiş, aksiyon olarak ve duyguları kabartan bir tarzda kurgu yapmıştır. Üst konu ve görünen yönü ile ise ülke yönetimi ve onun emrindeki memurun bilerek veya bilmeyerek yaptığı haksızlıkların birikerek hangi noktalara varabileceğini ortaya koymuştur. Yani yapılan haksızlıklar birikmiş ve su yüzeyine çıkmış, diğer bir deyişle baltaları taşa vurulmuş hale gelmişlerdir. Yüzyıllar boyu birikmiş haksızlıkların birey ve yöneticiler veya kurumlar arasındaki geriliminde sunmaya da çalışmış görünmektedir. 

Öte yandan bir felsefeci gözünden ise birey ve toplum ilişkilerini değerlendirme açısından önem kazanmaktadır. Birey kendisine değer verilmesini bekler iken haksızlıklara uğraması karşısında ne yapmalıdır. Doğamıza dönelim bu sistemi bırakalım mı demelidir. Son cümlem ülke gündeminde popüler olan komedi üretim ve sunum sanatçılarının etkisini taşımaktadır. 

Birey kendisine yapılan haksızlıkları geniş açı ile değerlendirmeli ve haklarını aramalıdır. Kaza ve istenmeden gerçekleşen haksızlıkları, diğer birey, grup, topluluk ilişkilerini toplumla aynı, bir tutmamalıdır.  

Dolayısı ile filmimizdeki bireyi veya gaziyi canlandıran kahramanımız ormana değil mahkemeye gitmeli idi. Bu film ABD hükümetinin küresel planlarına destek amacıyla ordusuna bir armağan olarak sunduğu görülmektedir. ABD sineması adeta hükümetin planlarına hizmet eder gibi sanatı sadece kral adına yapmak yerine halklarında etkileneceği yönde yaparak bir taşla iki kuş vurma çabasında olduğu görülmektedir. Felsefesini yapmaya çalıştığımız film çoğunlukla siyasi bir propaganda olduğunu böylelikle keşfetmiş olduk şu an. Sağlık olsun. Filmin felsefe kaygısı gütmediğini anlamış olsak da biz kendi payımıza bazı fikirler çıkarmış olduk bu da iyidir.    

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Felsefede Olaylar ve Olgulardan Kavramlara İlerleme

Bu yazımızda felsefe atölyelerinin temel çalışma şeklinin nasıl olacağına dair ipuçları bulunmaktadır 

Şimdi değineceğim konuları ele alırken benim bir düşünür değil de bir komiser veya dedektif ( Sherlock Holmes, Hercule Poirot, Komiser Nevzat), avının izini sürmekte olan bir avcı, yeni yerleri arayan ve elinde bir haritası olan bir keşifçi tarzlarında konulara yaklaştığımı fark edeceksiniz. Bu hiç de yanlış değildir. Bu üç örnekteki yaklaşım tarzları aynı olmasına rağmen ilgilenilen konular farklıdır.

Olgudan kavramlara ilerleme felsefede tümevarım düşünme şekli ile olmaktadır. 

Günlük yaşantımızdaki olgular üzerine düşünme ve değerlendirmelerimizde başlangıç noktamız söz konusu örnek üzerinden başlamakta olup dairesel bir biçimde tümevarıma doğru ilerleyerek evrensel olgulara yansımasını hayal ederek düşünme sürecine katarız. 

Bir günlük olay ve olgu üzerine örnekle bu önemli düşünme tarzını açıklayalım.

Olayın ve olgunun basit görünümleri ve temellerinden başlayalım. 

Yer: Bir market kasiyere ödeme noktası

Zaman : Günümüzde bir akşam üstü.

Kişiler: Kasiyer; Yirmi beş yaşlarında kendini işine adamış bir genç kız. 

Birinci kişi : Ben düşünür ve alışveriş bedelini kasiyere ödeme aşamasında bir müşteri. Centilmen bir bay olarak yaşım elli civarı, yani orta yaşlar diyelim (yaşım kırk, kırk beş de görülebilir net söylemeyeyim :) )

İkinci kişi : Benden sonra ödeme sırasını bekleyen yetmiş yaşlarında bir kadın. 

Diğer kişiler : Ödeme sırası bekleyen üç dört kişilik bir grup yaşları altmış üzeri.

Konumuz : Modern yaşantı usul ve kurallarına yaş ve kuşak bakışının farklılıkları üzerine düşünceler.

Marketten seçtiğim ürünleri kasiyer cihaza okuturken bir miktarda alınmak üzere kasaya getirilmiş fakat vazgeçilmiş bir ürünü de benim alış listeme eklendiğini fark ettim. Kasiyere bu ürünü benim getirmediğimi ve sıradaki müşterinin olup olamayacağını sordum. Sıradaki müşteri kendisinin olmadığını başka müşterinin alırken vazgeçmiş olduğunu söyleyince bu ürünün alış listeme eklediğini sıra ilerleyişinin yavaşlamaması adına bu ürünü de alabileceğimi kasiyere söyledim. 

Benden sonraki sıradaki kadın bu ürünü kasiyerde bırakıp da gitmiş olan müşterinin bu davranışına sert ve kızgın bir tepki verdi. Madem ürünü kasaya kadar getirildiğini ve alınmadığını öyle ise geri götürülüp yerine konulması gerektiğini kendinden sonraki sıradaki kişilere şikayet ve suçlayıcı bir tarzda söylendi. Sıradaki kişilerde ona hak verdiler ve kısa bir süre usul üzerine söylendiler. O sırada kasiyer tepkisiz ve işine yoğunlaşmış halde idi. Ben ise sert ve kuralcı tarzdaki verilmiş olan eleştiriye kısa bir şaşkınlık yaşamış ve konunun uzamaması adına ürünün listeme yanlışlıkla (kasiyer tarafından planlanmış ya da geri götürülmesine gerek duyulmamış da olabilir) eklenmesini kabullenmiştim.

Önce alınmak üzere kasaya getirilmiş ve sonra orada almaktan vazgeçilip bırakılmış ürün her müşterinin alabileceği bir gıda ürünü idi. Yaklaşık bir kilo patates poşete konulmuş ve kasada bırakılmıştı.

Örnek olarak sunduğum bu günlük olayda bir düşünürün nasıl ilham alarak derin düşünce aşamasına geçeceğine dair henüz tahminleriniz oluşmamış olabilir. 

Bu olayı felsefe açısından inceleyelim. Konumuzun içeriğinden yani modern yaşantı usul ve kurallarına farklı yaşlarda ve zihindeki bireylerin bakışları açısından bir değerlendirme şeklinde bir ip ucumuz bulunmaktadır. 

Bu günlük sıradan gibi görünen olayı, su üzerindeki ve bu olaya bir çok zihince bakanın aynı basit sonuçlara ulaşabileceği olayı bir düşünür açısından nasıl farklı bakılabileceğini göreceğiz. 


............... 

 


   

19 Mayıs 2022 Perşembe

Dostlarım (Şiir)

 



Dostlarım

Güne başlar, neşe olurdu bizimle,
Gün boyu çalışırdık tüm azmimizle,
Akşam buruk sevinç çökerdi içimize,
Gün sonunda dağılırken evlerimize
Hep beraberdik, uzun yıllar sizinle.

Hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaşırdık,
Sağlık melekleri gibi içtenlikle çalışırdık,
Gidenleri uzun bir gece ile uğurlardık,
Gelenleri kısa zamanda aramıza alırdık,
Hepimiz bu uzun dönemin zamanıydık.

Selamlaşırdık her yerde birbirimizle,
Yemekte, koridorda, işimiz kesiştiğinde,
Gerekeni mutlu ederdik, hediyelerimizle,
Yardımlaşırdık hep birleştirdiklerimizle,
Biz bir aile gibiydik, tüm misafirlerimize.

Bu şiirim uzun dönem aynı işyerinde birlikte çalışan, kurumların ruhunu oluşturan kişilere adanmıştır.

9 Mayıs 2022 Pazartesi

İnsanlık Kültürü ve Doğa ilişkileri, Bağlantıları - 2

 



İnsanlık kültürünün en belirgin özelliği türümüzün temsili toplum kavramıdır. 

Toplum var ki kavramı vardır. Buradaki toplum kavramını tüm toplumlar için kullanmaktayım. İnsan türünü temsili olarak tüm insanları kapsayan toplum kavramı için.

Toplumun tamamını gören ve yorumlayan birileri var mı ? 

Bir birey gözünden topluma ait  bir çok söz duyarız. 

" Bu şehir beni mahvetti. " " Ah ulan İstanbul, sana yenilmeyeceğim. " 

Rezidansta oturan bilirleri " İstanbul seni yendim "  diyerek kutlama yapabilir. 

Büyük projeleri olan birileri " Bu topluma göstereceğim başarılı olduğumu ve beni takdir, tebrik edecekler "

Toplum hakkında tüm sözlerimiz toplumu tamamen tanımlayan ve açıklayan sözler değildir. 

Sıkça verilen fil örneği toplum içindir. Dev bir filin tamamını göremeyen gözler gördükleri yerler hakkında görüş belirtebilirler. 

Tamamı görülemeyen sadece toplum değil bir çok kavram için tamamını göremeyeceğimizi söyleyebiliriz.

Toplum, insan kültürün en belirgin temsilcisidir. Çünkü türümüz denilince toplum aklımıza gelir. 

Doğaya göre insan ve kültürü bir canlılık türü ve bu türün ürettiği kendi kültürüdür. 

Doğa bireylerle uğraşmaz, toplumla yani türle uğraşır ve ilgilenir.

Toplum doğanın etkilerini en çok içinde barındıran olgudur. 

Yavaştır, ağırdır ve kararlıdır. İnsanlığın gelişiminin neden hızlı olmadığının cevabı burada gizlidir. Acele etmez, hızlı davranmaz ve varlığını sindire sindire emin adımlarla ilerler. 

Bunun bir çok nedeni vardır. Bizon sürülerinin hızla koşmaları onları uçurumdan fırlatmaları gibi değildir toplumlar yani toplum kavramı sürü kavramından büyüktür. Sürü kavramı toplum veya tür kavramının içinde ve kısmı olarak yer alır. 

Toplumun yani türün varlığını koruması dna'sından gelen ve gelişen canlılık ilkelerinin kozmolojik olumsuz etkilerine ve antitezlerine karşı güvenli, kararlı, savunma olasılıklarına açık, her olasılığı denemek için yavaş, feda edici, rekabetçi, ilerlemeci, yayılmacı, çoğalma, gelişme, dönüşmeye hazır gibi bir çok özellikleri içinde taşırken türün yardımlaşması, dayanışması ve birlikte ilerlemesi, çoğalması için belli bir ritim ve şekilde hareket etmesine bağlıdır. Toplumun büyük bir canlı organizma olduğunu söyleyebiliriz. Bu canlı organizma canlılık ilkeleriyle hareket etmektedir. Kozmolojik ilkeleri kullanarak bu ilkelere artı değer yüklemiş bir üst aşamada kendi hareket ilkelerini oluşturmuş ve onu geliştirmektedir. Dolayısı ile toplum hareket veya yaşama şeklini kozmolojik ilkeler ile açıklamaya çalışmamız her zaman yetersiz kalmakta ve kalacaktır. Ancak ona kozmolojik ilkelerin temelinde artı canlı ilkeleri ekleyerek yeni ilkelerin işleyişi olarak bakabilirsek toplumu ve doğayı hem ilişkileri bakımından hem de ilkeleri bakımından ortak yönlerini saptayabiliriz.  

Toplum değerlidir. Çünkü türün temsili ve doğanın en çok bağlantıda olduğu olgudur. 

Toplum dalkavukluğu ve düşmanlığı ile ilgili sözler duygusal önermelerdir. Bilimsel ve felsefe içeriği taşımazlar.

Birey olarak mutluluklarımızı veya mutsuzluklarımızın kaynağını topluma yükleyemeyiz.

Tabi ki bir çok ünlü birey kalabalık karşılaşmalarında " Beni sizler var ettiniz, sizin takdir ve sevgilerinizle varım " diyebilir. Bu hem duygusal hem de doğrudur. Ama felsefece değildir. 

Felsefemize göre her birey toplumun parçası ve onun şekillenmesiyle oluşur. İster ünlü ister ünsüz. 

Bireylerin  " Toplum beni dışladı " " Bu toplum bana karşı " diye duygusal bir yaklaşımda bulunmaları onların toplum kavramının diğer yönlerini değerlendirme yapmadıklarını gösterir.

Toplum hakkında daha söylenecek çok saptama ve olgu bulunmaktadır. 


7 Mayıs 2022 Cumartesi

İnsanlık Kültürü ve Doğa ilişkileri

 



İnsanlık kültürü ve Doğa " Dört Öz " teorimizin ilk iki özü olarak zihinlerimizi en çok meşgul eden ve bir çok soruların cevaplarını içinde barındıran özlerdir.

İnsanlık kültürü içindeki bir çok sorunun cevabını doğa özünde aramamız gerekmektedir. 

Bildiğimiz üzere bilim bilgi üretir, fakat onu değerlendirmek ve insan faydasına sunmak, yeni nesillere aktarmak işini farklı uzmanlık alanları yapmaktadır. 

Batı da başlayan bilimsel çalışmalar ile insanlık kültürü doğaya karşı tutumunu değiştirmiştir.  

İnsanlık tarihi boyunca türümüz önce doğaya karşı varlığını koruma ve geliştirme içinde iken belli bir zamanda doğaya karşı birliğini bırakıp çoğalan nüfusu ile birbiri ile savaşır olmuştur. 

Kendi kendi ile savaşmak bölünmek ve tekrar birleşmek, tekrar parçalanmak ve tekrar birleşmek şeklinde kendi içindeki diyalektik gelişiminden sonra bilim ile bu ayrılma ve birleşme sürecini farklı hale dönüştürmüştür. 

Bilim ile birlikte insan kültürü birliktelik içinde batıda gözlerini doğa çevirmiş ve insan ile doğa ilişkilerini gözden geçirmeye başlamıştır. 

Ve ufak bir yanılgıyı da yaşamıştır. Bu batının yanılgısı düşünürlerinde de kendisini göstermektedir. Bilimin üst aşaması teknoloji gelişmesi ile birlikte doğanın varlık amacının insan olduğu yolunda yanlış duygusal fikirlere yönelinmiştir geçtiğimiz yüzyıllarda. 

Zerdüşt eserinde " Güneşe bakıp biz olmasak halin nice olurdu. Bizdeki akıl ile varlık buluyorsun " sözleri manidardır. Bu duygusal içerikli fikirde akıl güneşin varlık nedeni gibi günümüzde gülümseten bir yoruma rastlıyoruz. Bu duygusal fikirde artık doğanın türümüz için tehlikeli içerikler barındırmadığı tespiti göze çarpmaktadır. Fakat virüs ve bakteriler bize her zaman kendilerinin tetikte olduklarını hatırlamaktadırlar. 

" Dil dünyanın evidir " Önermesi duygusal bir önermedir. Burada anlatılmak istenen Zerdüşt'ün güneşe seslenmesinden pek farkı yoktur. İnsan aklı ve zekası ile doğanın varlık bulması yerine onu keşfettiğine yeni yeni alışmakta olmamıza rağmen eski duygusal sözleri hala zihinlerimizde taşımayı seviyoruz.

Birde doğanın ajanı diğer insan cinslerimiz, türümüz içinde hep hazır duracağını unutmamak gerekmektedir ve bu ajanlar doğa yasalarını her an uygulamak için fırsat kollamaktadırlar. Savaşlar ve kaostan beslenme eylemleri hep pusuda beklemektedir kültürümüzde. 

Doğayı işkence ederek, parçalara bölerek keşfetme planı zaten ticaretin öne sürdüğü ve diğer ülkelere yapılan haksızlıkların, savaşların olumsuz sonuçlarına karşı bir hakim görüş olduğunu tahmin etmek güç değil. Ticari başarılar için doğa talanı ve çevre faktörünü göz ardı etmek için uzun süre oyalayan bir amaç gibi görünmektedir. 



4 Mayıs 2022 Çarşamba

Dört Öz Teorisi

 Yazımı sesimle dinlemek isteyenler için : 




Dört öz kendisine has özellikleri olan ve benzerinin bulunmadığı fakat diğer özler ile bağlantılı olduğu ve kapsamalı halde olduğu için de etkileşimde bulunduklarını söyleyebiliriz. 

Birinci ve en küçük öz : İnsanlık kültürüdür. 

İkinci öz,  birinciyi kapsayan öz : Doğadır.

Üçüncü öz ikinciyi ve birinciyi kapsayan : Evrendir.

Dördüncü öz ilk üç özü kapsayan öz : Tanrıdır.

İkinci öz olan doğa kavramını burada kendi tezime göre açıklamam gerekmektedir. 

Doğa yaşam, canlılığın tümü olarak alıyorum. Canlının cansızla bağlantılı olduğu yer (dünya) mekan olarak da doğa tanımımızın içine girebilir. Dolayısı ile doğa ile evreni ayırmaktayım. Hali ile bu tezimle dünyadan başka yerde canlı bulunmamaktadır teziyle hareket etmekteyim. Dünyadan başka yerde canlıya ait bir iz veya kalıntı bulunsa dahi bu tezim yanlışlanabilir.

Dört öz teorisine felsefenin ana yolu olma adayı diyebiliriz. 

Tanrı özü reddetme konusu önce kabul etmeye işaret eder. Kavram olarak tanrı özünü varlığı önce kabul edilmeli ki sonra olmadığı önermeleri sunulabilir. Dolayısı ile Tanrı özünün reddi dördüncü öz olduğuna dair olabilir. Bu fikirde olan zihinler Tanrı kavramını birinci özün içinde olduğunu kabulle yetinebileceklerdir. Tanrı kavramı bir öz değil önermesi sadece tanrı kavramıdır önermesine götürür bu kavramda birinci özün içinde yani insanlık kültüründe olduğunun kabulünü getirir. 

Diğer özlerin açılımları kolay ve anlaşılır olduğu için sanırım açıklamalar tatmin edici olmaktadır. 

Burada bizleri en çok meşgul eden öz birinci özdür. Felsefe ile uğraşan zihinlerin çoğu birinci özle uğraşırlar. Bu özün aşımı ikinci öze doğru ilerler bu aşamada ilgi azalır. Çünkü kavramlar yoğunlaşır örnekler azalır. Bu aşamada bilimsel bilgilerin kullanımı önemlidir. Bilim hem birinci ve ikinci özde ilerlemede yol kat etmiştir. Üçüncü öz aşamada yine bilim bilgi yönde belli bir birikimi bulunmaktadır. Dördüncü öz bilimin konusun değildir günümüzde. Bilim dördüncü özü öz olarak değil kavram olarak kabul eder. Ve birinci özün içinde olduğu fikrindedir. 

Dinler tüm bilgilerini dördüncü öz'den alma ve onunla yetinme aşamasındadırlar. 

Teorimize göre dördüncü özden birinci öze doğru iletişim tek taraflı hale gelmektedir. Etkileşim yolu  belirlenmiş fakat şeklini henüz bilmediğimiz bilgidir bu. 

Birinci öz ikinci özün kendisine etkilerini bilebilir, keşfedebilir fakat cevap alamaz. Dolayısı ile insan doğa ile konuşamaz. Doğa insana bilgi verir. İnsan doğaya bilgi veremez. Özler aşamaları da ifade etmektedir. Oluşum aşamalarını da göstermektedir. 

Dört öz teorisi bana aittir. Eleştiri, önerme ve tavsiye olacak tüm fikirlere açığım.  

Bu teorinin doğrulanması veya yanlışlanması olanaklıdır. Emin ve kesin bilgiye sahip olduğum söylenemez ama teorimin yanlışlana kadar felsefe de ilerleme adına faydalı ve gerekli olduğuna inanıyorum. Araştırmalarım ve tecrübelerim bilgi çağında meta söylemlere gereksinim olduğunu işaret etmektedir. 

Günümüzdeki bilgi çokluğu ve kirliliğini böyle aşmamız olanaklıdır diye düşünmekteyim.

Bir çok olay ve olgulara kavram üretmek adına ve şimdiye kadar yanlış bilinen kavram bilgilerin ortaya çıkarılmasına ve ayıklanmasına, felsefenin genel kavram bilgilerinin arttırılması yönünde faydalı olacağına inanıyorum. 

Felsefe konusunda benimle iletişime geçmek isteyen felsefe sever dostlarım eytisims@gmail.com a lütfen yazsın. Söz kavgası veya kısır tartışmaya girmek isteyen lütfen yazmasın rica ederim.