Heyecan
Heyecan duyguların kabarmasıdır. Duyguların yaşanması sırasında hızla ve yoğun şeklide artması, karışması, bedenin hangi duyguda süreceğine karar verememesi, aklın ise o anda hangi tavır halin olmayı, hangi duruş ve tutum belirlemesi gerektiğini seçememesidir.
Heyecan halinde iken beden yaşam basıncını biriktirmek için fırsat yakalar ve onu kullanır. Çünkü heyecan, bedenin enerji üretip de tüketemediği veya daha az tüketebildiği anlardır. Heyecan yaşayan beden büyük bir enerji birikimi yapar ama eyleme geçemez veya çok az oranda geçer.
Heyecan duyguların zirve yapma halidir.
Dört ana duygudan biri olan öfkenin zirve yapmış ve heyecandan titreyen bir beden ve zihni kısaca inceleyelim.
Öfkeli halde iken, bedende ve zihinde öfke birikir ve birden patlamaya, eyleme doğru yönelir. Bu duygu biriktirilmesi ve hızla yaşanması bedende olağanüstü bir alarm verir. Saldırmaya, harekete yönelmeye doğru bir enerji birikir. Belli bir birikimden sonra enerji eyleme geçerek beden tarafından fırlatılmaya hazırlanır, bunu nesne, ses ve fiziksel hareketle yapmaya yönelir. Bu yönelmeyi durdurma çabaları da oluşacaktır. Kendisine yönelinilmiş olan hedef kendi engel koyabilir. Çevredeki kişiler tarafından engellenebilir. Bireyin kişilik özelliği ve düşünme, mantığı ve sağduyusu, kendini tanıyorsa, yeterli olduğu ölçüde engelleme yapabilir. Yapılan tüm engellemeler üretilen enerjinin bedene dönüşünü yaşam basıncı olarak yapar.
O nedenle " Vur dedik, öldür demektik " deyimi. Öfkenin birikmiş enerjisinin adil davranma özelliğini, mantığa, akıla dayanarak yapılmadığını göstermektedir.
Kin duygusu ise üretilmiş öfkenin saklanması ve ileri de kullanmak üzere hafızaya alınmasını işaret eder. Kin hafızada bekledikçe sahibine zarar verir. " Keskin sirke, küpüne zarar verir " atasözündeki gibi. Kin kişinin ruhsal sağlığını onu taşıdıkça bozar ve kişi sonunda varlık nedeninin bu enerji ve kullanılması üzerine olduğu sanısına ve inancına doğru ilerler.
Yüzüklerin efendisi filmindeki gibi sihirli yüzüğü arkadaşını öldürerek almış olan karakter bu yüzüğün kendisine gün geçtikçe zarar verdiğini ve yaratığa dönüştüreceğini anlayamayacaktır.
Heyecanın oluş nedenleri
* İlk yaşantı şeklini tecrübe anlarında.
Çocukluktan yetişkinliğe kadar fiziksel ve zihinsel olarak yaşların getirdiği zorunlu yaşantıların ilklerinde heyecan duyulur. Zaman ve mekan algılarında heyecan duyulmaktadır. Yaşlar ve ilk gidilen mekanlar gibi. Tüm ilklerde, az veya çok heyecan oluşmaktadır.
* Bedensel ve zihinsel zarar verme ve görme riski taşıyan yaşayış şekillerinde.
Her yaşta kazanma ve kaybetme, birlikte olma veya ayrılma, amaçların gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi, başarıların olması veya olmaması, kabuller ve reddetmeler gibi.
Heyecanlar yaşam basıncını beslemektedir. Uzun ve sağlıklı yaşam için gereklidir, fakat büyük risk içiren heyecanlar bedensel ve zihinsel yapıya zarar verdiği için alınmamalıdır. Bedenimizin ve zihnimizin olumsuz etkilenmeyeceği orandaki heyecanlar alınabilir. Heyecan her konuda oluşturulabilir bu kişinin tecrübe, hayal gücü ve öngörüsü ile ortaya konabilir.
Kapitalizm mutluluğun anahtarı olarak heyecanı sıkça kullanır. Bir heyecan makinesi olan gençleri heyecanla yönlendirmek ve ikna etmek daha kolaydır.
Heyecanın temelinde bedenin ihtiyacı olan yaşam basıncının kaynağı olması bulunmaktadır. Beden ve zihnimiz heyecanla eylem öncesi duygu kabarmasını yaşarken kullanılacak enerjiden daha fazla üreterek enerji kullanımından artan ve kullanılmamış enerjiyi kendisine tekrar alır. Bu fikirden beden ve zihnimizin fizyolojik ve psikolojik dışardan enerji kazanımından çok kendi ürettiği fazla enerjiden arttırarak dönüşmüş olan enerjiyi tekrar kendisine katmasıdır. Bedensel ve zihinsel enerji üretme, arttırma ve bir kısmını harcama, harcanmayan bir kısmını geri kazandırma yolu ile tam bir güneş gibi çalışmaktadır. Bu fikirden de canlıların enerjiyi oluşturma ve geri dönüşümünü sağlama yönünden minik bir güneş temsili olabilecekleri düşüncesine ulaşabiliriz.
Minik bir yıldız gibi çalışma sistemimiz var ise neden ömrümüzü sağlıklı ve uzun hale getirmeyelim. Yeter ki bu potansiyelimizi keşfedelim ve öğrenilmiş çaresizliğimizi aşalım.
Böylelikle doğanın kaynağının güneş, güneşin kaynağının da evren olduğunu bir kez daha hatırlamış olduk.
Heyecanın yaşamımızdaki oranı azalması bedenin ve zihin yaşam basıncını biriktirememesine ve kendisini yenileme için önemli bir olanaktan yoksun kalmasına neden olmaktadır.
Büyük risk taşımayan heyecanlar sağlıklı yaşam için gereklidir.
.............
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder