15 Ağustos 2021 Pazar

Yaşam Döngüsü - 8

 Dengeli yaşamak

Kendimizi yani bedenimizin fiziki yapısını ve duygusal salınımlarımızı tanımamızla birlikte ilişkilerimizin oluşumu, gelişimi ve sınırları konusunda da bir denge oluşturmaya çalışırız.

Organizma, canlı ve insan olarak yaşamda dengemizi oluşturmanın standardı ve sabitliği bulunamaz.

Bunun nedeni köklerimizden gelen canlılığın temsilinde hareket etme, mekana ve şartlara uyum, zamanın içinde olma gibi bir çok önemli faktörün ve dıştan gelen hareket ettirme, mekan, zaman şartlarının parçalayıcı, ayırıcı ve dağıtıcı özelliklerinin bir arada bulunmasıdır. Bizler çok değişen, dönüşen devasa bir oluşumun içinde ufak bir parça halinde bulunmaktayız. İnsan olarak bu kaosa direnmemiz türümüzün işbirliği ve canlılıktan aldığımız ilkelerin bizlerde bir adım öne geçmesi sayesinde mümkün olmaktadır. 

İnsan olarak canlı yaşamının gelişmesi, büyümesi ve yayılması adına evrende her olasılığı deneyeceğiz. Canlılığın yapısında mekanda genişlemek, yayılmak ve varlığının devamı için her türlü olasılıkları deneme vardır. Dolayısı ile kimi insan gidilmiş veya gidilmemiş dağlara, denizlere, kıtalara ve uzaya gidecek, kimi insan o gidenleri yönlendirecek, kimi insan yeni buluşlar ve icatlar yapacak. Türümüz her olasılığı denemektedir. Bundaki amaç tekil ve tikel gibi görünse de alttaki amaç daha büyük bir kaynaktan yani doğadan, canlılıktan ve onların temelinden gelmektedir.

Bir Doğa Tasviri

Doğayı daha iyi anlamak için bir tasvir yapmak istiyorum. Topraktan çıkan bir tohumun normal büyümesine gözümüz ve zihnimiz alışıktır. Çiçeklerinde öyle, onları önce tomurcuk olarak görürüz ve daha sonra bir bakarız çiçek olmuş ve açmış. Tohum ve tomurcuğun tüm hareketlerini kamera ile çekip bizim algımıza göre hız verdiğimizde onların gelişimin tümden kavrar ve hayran kalırız. 

Dünyaya doğru uzatılmış bir dev kamera olsaydı ve ilk canlılığın başladığı anlardan günümüze kadar gelişimini hızla bizim algımıza göre verilebilseydi donup kalır, beyin tutulması yaşardık. Bir ay kendimize gelemezdik. Çünkü o izlediklerimizde bir çok sorunun cevabını görür hangisinden başlayacağımıza karar verme konusunda beynimiz kısa devre yapardı.

Canlılığı yeryüzünde patlayan volkanlardan havaya, suya ve karaya yayılan lavlar gibi hayal edebiliriz. Ama bu lavlar ayrı sıcaklıkta, katılıkta,  farklı renk, şekilde bulunmaktadır. Bir bütün halinde ama dağınık bir şekilde hızla hareket etmektedirler. Birbirlerinin içine geçmekte ve değişime uğramaktadırlar. Birbirlerini çekmekte, itmekte ve dağıtmaktadırlar. Sığ sulardaki otlar gibi sallanmakta, balık ve kuş sürüleri gibi dolaşmakta, kediler gibi yalnız gezmektedirler.

Canlılık yeryüzünü yeraltından, yerüstünden, sudan ve havadan tümden kuşatmaya çalışmaktadır. Zaman zaman belli bir mekanda sıkışmakta ve kendi içinde yeni genetik olasılıklarını test etmektedir. O testlerden sonra yayılımını ve gelişimini daha hızlı ve dayanıklı olarak sürdürmektedir.

Biz insanlar, türümüz, canlılık, doğa okyanusu karşısında küçük bir göl gibiyiz. 

Bu doğa tasvirinden sonra denge kurmamızın ne kadar zor olduğunu tahmin etmek zor değildir. 

Bu devasa canlılık içinde ufak bir türüz, doğanın bir dal uzantısıyız. Varlığımız doğaya, canlılığa dayanmaktadır. Ona saniyeler (nefes) ile bağlıyız. Ömrümüz bu saniyelerin uzaması ile ortaya çıkıyor. Genetiğimizin bu zamana kadar bize sunduğu olanakları arttırabiliriz. Bu olanak var ise kullanmamız aklımızın, insanlığımızın bir özelliğidir. 

Türler arasındaki rekabetin canlılık için amacı doğanın evren karşısında kozmolojik etkilere, yasalara karşı daha dayanıklı olması, varlığını sürdürmesi, geliştirmesi ve yayılması üzerinedir.

Bizlerin sağlıklı ve uzun yaşama amacı da canlılığın ve doğanın ortak amaç ve ilkelerine uygundur. Bitkilerin bin, iki bin yaşamaları çevre şartların olanakları ve kendilerinde var olan veya geliştirdikleri yetileri ile gerçekleşmiştir.

Bugün teknoloji sayesinde ömrümüzü uzatma olanağı var iken kısaltma veya yarıda kesilme riskini de taşıyoruz.

Kontrolsüz ve denetlenemez bir hızla büyüyen teknoloji hem türümüze hem de doğaya zarar vermektedir. Fayda ve zarar dengesi ne durumda henüz bilemiyoruz. Takip edilemez bir hızda ilerleyen "bilginin varlık bulmuş hali" olan teknoloji bizleri uzaya fırlatmaya doğru ilerler iken doğa(canlılık) ve tür(insan) içinde testlerini yapmaktadır. 

Dengeli yaşamak bir süreçtir. Kendimizi tanıma ve dengeli yaşama canlılığın temel ilkeleri ile paralel ilerleyen bir süreçtir. Bu sürecin bir standart haline gelmesi onun dinamik yapısına aykırıdır.  

Bizim bu süreci en iyi yaşamamız ancak yönünü ve şeklini bilmemizle ilgili olup kişisel sınırlarımızla en iyi dengeyi kendimize göre oluşturma çabasıyla olabilir. Dolayısı ile amacım yaşam koçluğu yapmak değil felsefe ile uzun ve sağlıklı yaşamanın olanaklarını araştırmaktır. Felsefenin günlük hayatımıza dokunmasını, etki etmesini sağlamaya çalışmaktır. 


............... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...