2 Ocak 2024 Salı

Varlığa Bakış -14 Canlıdaki Rekabet İçgüdüsü hakkında Düşünceler

 İlkeler : Rekabet canlılığın temelinde olan bir içgüdü ve temel dürtülerdendir. 

Bir sonuç değil bir süreçtir canlı yaşamında. 

Rekabetin Temelleri

Rekabet, insanda hakim ve sahip olma sonucuna ulaştırsa da kalıcı olamaz. Döngüye tabidir. 

Rekabet canlının doğumundan önceye kadar uzanır. 

Canlı yumurtaları genetiği içlerinden taşırken eylemde bulunmaları halinde rekabet dürtüsü ile hareket ederler.  

Canlılığın en son gelişmesi örneği olan memeli türlerdeki üreme şekli gelişiminde çok sayıdaki eril yumurtaları dişil yumurtaya ulaşmak için birbirleri ile yarışa başlarlar. 

Tıpkı dişillerle birleşme için erillerin kendi aralarında fiziksel rekabet etmeleri gibi. 

Rekabette üstün gelen eril memelinin çok sayıdaki yumurtaları kendi aralarında da rekabete başlayarak dişil yumurtaya ulaşmaya çalışırlar. 

İnsan Kültüründe Rekabet

Ailedeki çocuklar anne ve babaları tarafından en sevilen olmak için rekabet ederler. 

Kimi çocuk sevimliliğini fark ederek o halini sürdürme ile rekabet eder, kimi çocuk zekası ve becerileri ile sevildiğini keşfettiğinde onda ısrar eder. 

Okulda öğrenciler yüksek not almak ve sınıfın en iyileri olmak için rekabet ederler. Oyunlarda kazanmak ve bu hallerini korumak için rekabet ederler. 

Okullara girme sınavları, işe girme başvuruları, iş yerinde önemli ve değerli olma, terfi  ve maaş yükseltme rekabetleri gibi bir çok hafif ve zor rekabetler toplum yaşantımızın bir çok alanında bulunmaktadır. 

Üreticilerin kendi alanlarındaki rekabeti mal ve hizmet fiyatını ucuzlatır, tüketici rekabeti fiyatları yükseltir. 

Serbest piyasa ekonomisinin bu kadar hızla gelişmesinin ve kalıcı olmasının altında yatan neden canlılığın temellerine ait önemli bir özelliğini kullanmasıdır. 

Karl Marks sosyalizmin kapitalizm sonrası geleceğini söylemesi rekabet dürtüsünün toplum yaşantısındaki yeni versiyona ulaşması zorunluluğuna dayanmasındandır. 

Fakat rekabetin toplum yaşantısında yeni versiyonun tahmin etmek o kadar kolay değildir, tek yol da sosyalizme ulaşması olmayabilir. Tahmin edemeyeceğimiz yeni versiyonları çıkabilir. 

Çünkü doğa canlılık rekabetinde tek türün hakim ve sahip olmasını kendi tarihinle kıyaslanarak izin vermez. 

İnsan türüne bu izni dünya dışı yayılım aşaması için verdiğini felsefemize göre keşfetmiş bulunuyoruz. 

Eğer başarısız olursak türümüzün hangi halde olacağını ne ben düşünmek isterim, ne de başka bir düşünürün keşfetmesini isterim.

Fakat durum iyi görünmekte ve başaracağımızın sinyalleri ve işaretleri yeterince görülmekte, rahat olabiliriz. 

Rekabet zenginlikte, varlıkta ve yönetimde en çok kendisini hissettirmektedir. 

Çünkü bu alanlar az ve rekabet edenlerin çokluğu nedeniyle zordur. 

Sporda rekabet en belirgin bir şekilde kendisini göstermektedir. Çokça yapılan maçlar, karşılaşmalar sürekli en iyi olanların belirlenmesini sağlamaktadır. 

Uluslararası rekabetler silah sanayi ve ekonomi üzerinden şekillendikleri görülmektedir. En çok ilgi duyulan ve alanında en iyi olanların gitmek istediği ülkeler olarak rekabetlerini önde olarak sürdürmektedirler. 

Kitlelerde katman değiştirme rekabeti bulunmaktadır. Yavaş ve sessiz bir biçimdedir bu rekabet. Bireysel ve grupsal olarak bu rekabetin içinde olunsa da planlar içte kalır dışa verilmez. Dışa vermek hem erken olur hem de toplum tarafından kabul görmez. Toplum eylemlere ve sonuçlarına bakar sözlere değil. 

Meslekler ve yetenekler (Mirası şansa, şans faktörünü ise yeteneğe dahil edelim) katman atlamada en uygun yoldur bireyler ve gruplar için. Aksi yollar birey ve grupları toplum kusar, kendisinden atar. Birey ve grup vasfını yitirirler. Kimlik ve kişilik olarak varlıklarını sürdüremezler. Toplumun bilinçaltına (Gerçekleşmiş istenmeyen yaşanmışlıkların bilinçli veya duygu ile unutma ve hatırlamama çabası, bastırma) ve ilkel yaşantısı haline düşerler. 

Yönetimlerin ve üst katmanlardaki birey ve grupların altlardaki belirledikleri birey ve gruplara destek vererek onları da üst katmanlara çıkarması bulunmaktadır. Fakat bu üst katmana çıkanlar mesleği ve yeteneklerini iyi kullanmaz iseler hazır destek onları orada tutamaz düşerler. Onlara destek vermiş yönetim ve üst katman üyeleri de bundan biraz da olsun kayıp paylarını alırlar.

Sonuç :

Rekabet canlılarda bulunan bir içgüdüdür. Bir sonuç değil süreçtir. 

Canlı yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. 

İnsan öncesi canlılarda rekabet önce üreme hakkını almak, mekana hakim olmak, besini önce almak gibi temel ihtiyaçların uzantısı olarak oluşur. 

Rekabetin amacı canlının var olması ve varlığını sürdürmesi gibi iki temele dayanır. Bu iki temele hizmet eder. 

İnsanda ise rekabet hakim ve sahip olma olguları amacıyladır. Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılandığı bir insan yaşamını referans alarak bu önermeyi sunmaktayım. 

Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılanma rekabeti insanın ilk ve en alt rekabetidir. İnsanlık tarihi temel ve kültürel ihtiyaçları karışılama aşamasından hakim olma ve sahip olma rekabetine ilerlemiştir günümüzde. 

Dünyanın belli kesimlerinde ilk rekabetler sürmekte iken genelinde ikinci tür rekabet devam etmektedir. 

Not: Yazılarıma hali ile felsefeye ilgi Türkiye 69 ile birinci sıraya geçti.

 ABD  63 ile ikinci sıraya geriledi. Finlandiya  59 ile üçüncü sırada. 

İsveç 58 ise yakın takiple dördüncü sırada.  

Almanya  26 beklenenden az olmakla birlikte beşinci sırada bulunmakta. 

Kanada ise 16 ile gittikçe felsefeye olan ilgisi azalıp altıncı sıraya gerilemiş durumda. 

Güney Kore 12 Birleşik Krallık  9 Rusya  

Diğer ülkelerden ilgi sayısı ise toplamı  78 ile küresel ilginin ülkelere değil genele yayılacağını göstermektedir. 

Bu durum da felsefe adına sevindiricidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...