27 Aralık 2023 Çarşamba

Varlığa Bakış - 13 ve Bilinç İnşası - 5

 İki önemli ve ayrı gibi görünen yazı dizisi konunun bir yerde kesişmesi tümel ile tikelin bağlantısına işarettir. Bu yazımın konusu her iki önemli olgunun birlikte görünmesini, varlık tümel, bilinç ise tikel olarak ele alabiliriz. Varlık ve Bilinç. Varlığa bakmak, insanda bilinç oluşumunu geliştirir. Varlığın oluşumu ve sürmesi ise insanın bilinç üstü ve tümüyle kavranamaz bir olgu olduğu için bilinç olmasa da varlık olmaya ve süreklilikte kalmaya devam eder.  

TOPLUMLA YÜZLEŞMEK

İlkeler : 

* Bilinç oluşması ve gelişmesi bireyin kendi içindeki genetik ile kültür dengesini kurmasıyla orantılıdır. 

* Toplum, varlıkta önemli bir olgudur.

Toplumdan habersiz olmak

Doğduğumuzda bilincimiz en az konumdadır. Genetiğimizden gelen hazır bizde olan az yetilerimizle başlarız hayata. Doğumda yetilerimizde azdır. Çünkü tüm yetilerimiz bizleri dünyaya getiren anne-baba ve diğer akrabalarımızda bizim için tutulmaktadır. Onlar emanetçimizdir bizim. Genetiğimiz onlara güvenmeyi kendimizi onların yönetimine bırakmayı yapısında barındırmaktadır. 

Anne-baba, akrabalar, eş dost çevresi ile başlayan yaşamımız, okul ve çevresiyle tanışır ve alışır. Eğitime başlarız. Bu arada bilincimiz azar azar bize kendisini hissettirmeye başlamıştır. Bizler onu fark etsek de tam kullanma isteğinde olamayız. Çünkü hayat ve yaşama tecrübelerimizi hem yaşamak hem de hafızamıza unutulmamacasına yerleştirme ve bitmeyecek gibi görünen öğrenme sürecinin içindeyizdir.

Bedensel yetilerimizin de gelişimini tamamlanması gerekmektedir. Okulda yükseköğretim, meslekte ustalığa veya uzmanlığa doğru ilerleme aşamasında askerlik ve evlilik gibi toplum ve ülkenin gelenekleriyle bedensel yeterlilik aşamalarına gelmeye başlarız. Toplumu hala bütünsel olarak algılamamız oluşmamıştır. Sokak, mahalle, köy, semt gibi kısmi aşamalarındayızdır toplumun, toplum hakkında bilgiler gelmektedir yine de okulda, işte, çevremizde, iletişim alanlarında.

Toplumu algılamak

Orta yaşlara geldiğimizde artık hem bedenen hem zihnen toplumla yüzleşmek ve onu algılama zamanı gelmiştir. 

Bu aşamada artık birey tüm yetilerini kendinde toplaması gerekmektedir. Doğumundan itibaren ailesinde olan emanet yetileri devralması gerekmektedir. Bu yetileri kendinde fark edenler bireysel olarak toplumdaki konumlarını da bilmeye başlarlar. Bir parçası oldukları bütünü önceki gibi sokak, mahalle, köy, kasaba, şehir parça alanlardan ülkesel ve küresel olarak algılamaya başlarlar. Bireyin "Ben ve toplum" algısında bilinci gelişmeye başlar. Bireyin bilinci toplumu algılama aşaması kadar gelişir. Birey toplumu algılar fakat kendi yaşamı ile toplum varlığı arasındaki denge kurmak da zorlanır. 

Bu noktada bireyin beden ve zihninde genetik ile kültür çakışır. Bu durum bireyin zihnini karıştırır. Anlaması çok zordur. Bedeni insanlığın başından beri gelişerek gelen genetiğini taşımaktadır. Zihni ise yaşadığı toplum çağının kültürü ile dolmuştur. Duyguları, dürtü ve güdüleri genetiğine, toplum içinde yaşamasına ait tüm düşünsel ve eylemsel ilişkileri kültüre aittir. 

İnsanın doğadan kopuşundan ve bilincini kazanışından itibaren bunalımları ve çelişkilerinin etki ettiği mutsuzluk halinin oluşmasının en büyük kaynağını genetik ve kültür ikileminin gerginliği oluşturmuştur. Bu durum insanın yapısında bulunmaktadır ve yaşanması zorunluluğundadır. 

Toplumla Yüzleşmek

Bireyin yaşamında toplumla yüzleşmesi ve onu önemsemesiyle birlikte kendi içindeki çelişik gibi görünen iki önemli eylemi dengede tutması zorunlu olacaktır sağlıklı yaşamı için. 

Genetiğin ben merkeziyetçi tavrı olarak bedenin kendisini koruma ve geliştirme ilkesi ile toplumun tür yaşantısının gelişimi için ortaya koyduğu etik, ahlak, yasa, kural, gelenek, ritüel, protokol, sınır, ilişki ve iletişim belirli şekilleri gibi her türlü kültür özellikleri ilkeleri arasında bir denge kurması gerekmektedir. 

Gençlikten yetişkinliğe geçişte bu iki ilkenin çatışması gençlere yansımaktadır. Çocukluktan beri genetiğin baskınlığı ön planda iken kültürel öğrenme gelişimi yavaş fakat sürekli halde devam etmiştir. 

Sonuç: 

Tolumda bireylerin yasaya, ahlaka, etiğe uymamaları genetik baskınlığın kültürü önemsizleştirmesinden kaynaklanmaktadır. 

Çağımızdaki durum, genelin bu dengeyi kurduğunu veya kurmaya çalıştığını göstermektedir. 

İnsanlık tarihi bu dengenin kurulması üzerine gelişim göstermiştir. 

Genetik yapımız yavaş ilerler iken kültürel yapımız hızla gelişmiştir. Yazılı tarihimize gelene kadar ki süreçte ki bu süreç modern insan sürecinden çok daha uzundur, kültürü geliştirme üzerine geçmiştir ve hala devam ediyoruz.

Öneri :

İnsan ve canlı bilimleri, evren bilimlerinin (Doğa bilimleri demiyorum, Çünkü biz insanlar doğa olgusunun içindeyiz bir canlı olarak, evren bilim derken canlı etkeni dışını kastediyorum dünyamız büyük bir oranda canlı etkisi ile şekillenmiştir) ortaya koyduğu evrensel ilkelerin üstüne eklenecek ilkeleri araştırmalı ve ortaya koymalıdır. Çünkü canlı evrene artı bir olarak gelmiştir. Temelde evren üstüne canlı gelmiştir. Tıpkı doğada insan doğal ve sıradan yaşar iken artı (zeka gelişmesi) bir eklenerek doğa ilkelerini geliştirme potansiyeline girmesi gibi. 

Evren bilimleri : Fizik, Kimya, Astronomi, Kozmoloji, jeoloji vb. 

Doğa Bilimleri : Biyoloji, Antropoloji, Sosyoloji, Psikoloji, Tarih vb.

İnsan, canlı ve doğa  yetilerini geliştirme bilimleri : Zanaat, Teknoloji, Sanat ve Edebiyat. 

İnsan ile varlık (Doğa, Evren ve Tanrı) hakkında ve bu ikisi arasında bağı araştıran düşünce ve eylem alanları: Felsefe ve Din

28.12.2023 notu : Felsefe yazıların görüntülenme oranında bir yükseliş oldu istatistiklere göre felsefeye ilgiyi ABD Kanada'dan almış görünüyor birinci sıraya geçti. Finlandiya ikinciliği korumakta. Felsefeye ilgi İsveç sürpriz yaparak üçüncü sırada. Dördüncü sırada Türkiye ilgisine devam ediyor. Beşinci sırada yine Almanya yerini koruyor. Kanada geçen birinci sırasından altıncı sıraya yerleşerek gerileme sinyali verdi. Güney Kore ilgisini aynı sırada devam ettiriyor. Rusya sıraya gerilerden girerek ilgisini gösterdi. İngiltere ve  Fransa'nın felsefe tarihine olan büyük katkıları olan filozoflarını üzecek derecede ilgileri azalmış görünüyor. Russo ve Hume bu günleri görselerdi sanırım çok üzülürlerdi. Çekya ve Avustralya'nın bir uğradık ilgileri de bitmiş görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...