Ben bir filozofum. Peki neden ünlü ve popüler değilim. Filozofun amacı popüler ve ünlü olmak değildir ki. Bir filozof isterse hızla popüler ve ünlü olabilir. Fakat bunu yaparsa ilke ve amaçlarına aykırı davranmış olur. Bir filozof bir çok icatta bulunabilir. Yeni sistemler önerebilir. Bunu yapabilir fakat bunlara ayırdığı zaman onu felsefe anayolundan ayıracağı için bunları yapmaz.
Filozof patika yollara sapmak istemez. Ana yolda ana konularda ilerlemek ister. Onun için ne ünlü olmak ne de popüler olmak için enerjisini harcamaz. Toplum gündeminin ana konusu ve güncesi olmak istemez. Olacaksa kendi kişisel haliyle değil fikirleriyle olmak ister. Filozof patika yollara sapar ve hemen ana yola döner. Onun kendinin belirlediği bir anayol rotası vardır. Filozof kendi anayoluna odaklanırken toplumların anayollarını da görmezden gelemez onları da takip eder.
Filozof insanlık tarihinin hatta canlılık tarihinin uzun tarihinde ilerlemiştir. Bu kadar uzun bir yoldan gelen insan için gelecek olarak bir yüzyıl sonrasına gitmek çok kolaydır. Filozofun bir çok fikirleri gelecekten gelir o nedenle. Olanları gelecekten ve geçmişte bakarak geniş olarak görür. Büyük resmi her zaman dikkate alır.
Filozofun zihni hem geçmişte hem gelecektedir. Bir tez, bir fikri araştırırken arke'sine ilerler ve günümüze yansımalarına bakar haliyle geleceğine de değinir, düşünür.
Filozof zengin olmak, popüler ve ünlü olmak zorunda değildir. Çünkü amacı bunlar değildir. Aynı zamanda planında da bunlar ikinci sıradadır.
Günümüz toplumda yaşayan bireysel kişilerin zihninde öncelikle katmanında kalma, sonra ise katmanda ilerlemek ve katman altına düşmemek hedefleri vardır. Bu hal bilinçaltında (güdüsel ve canlılığın temeline ait olanlar) ve genetikseldir. Hiyerarşi olgusu genetikten gelir. Dişi yumurtaya önce varmak için yarış eden erkek sperm yumurtalarından başlayan bir temel güdü gibidir, hiyerarşideki hallerimiz. Hiyerarşide ilerlemeyi herkes ister, az sayıda başaranlar (çünkü yerler azdır) devam eder, başaramayan çoğunluklar, öncelikle durumunu korumaya ve ilerleme ümidini sonraya bırakırlar. Katmanlarda bulunan bireyler sabah ilk uyandıklarında bilinç de uyanır. Yarı uyanık ve yarı uykulu haldedir. Duyular her zaman uyanıktır, hafıza ve haya gücü de her zaman uyanıktırlar, uykudan uyanan sadece bilinçleridir. Beden zaten duyu, duygu, hafıza ve hayal gücünün güdümünde dinlenme pozisyondan hareketli olma haline geçmeye hazırdır ve öyle yapar. Birey yatakta iken uyandığında önce mekanla yüzleşir. Bir yatak odasındadır. Yanında kim, neler vardır. Yataktadır uyuduğunu hatırlar şimdi uyanmıştır. Bilinç uykuya dalmadan ki haline bağlanarak zihinde sürekliliği başlatır. Uyku öncesi her durumu hafızadan ve hayal gücünden ışık hızıyla ana getirir. Sadece uyku öncesi kısa ve güncel anları değil, bedenin tüm yaşantılarını ve bilincin onlarla tüm ilişkilerini ana getirir. Yeni uyanmış bir kişiyi tanımayıp da gören kişi uyanan kişiyi tanıyıp öğrenmek için sıra ile sorular sorar, işte bu sorulacak soruları uyanan kişi kendi zihninde ışık hızıyla adını, doğumundan bu yana hafızasındaki ve hayal gücündeki kendisine ait bilgileri ana getirir bilinç aracılığı ile. Bir çok bilgi hafızasında olduğu için onları tıpkı uyku öncesi hazır bıraktığı gibi bulmaktadır, sadece onlarla bilincini birleştirme işinin yapar beyninde ve zihinde. Yani bilinç fişini bedene takar ve birleştirir artık bilinç devrededir, hafıza, bilinçaltı ve hayal gücü bilincin emrine girerler. Uyanan kişi gündelik işleri düşündükten ve planlarını hatırladıktan sonra bunları neden yaptığını bilinçaltına atmıştır. Eğer bu kişi bilincine neden ben böyle yaşıyorum amacım ne diye soracak olursa bilinç şöyle cevap verecektir ona: " Katmanlarda yaşıyorsun, tüm planların ve amaçların önce katmanında kalmayı sürdürmek sonra ise katmanında ilerlemeye çalışmaktır. Şimdi özgür değilsin bu katmanda öyle bir ilerleme sonunda özgürlüğünü kullanabileceksin. Sahip olma, hakimiyet ve temel ihtiyaçların tatmin etme streslerini aşacak ve kendini toplumun seni özgür kıldığı katmanda yaşamını devam edeceksin, dolayısı ile o katman senin cennetin olacak. Yani ileri katmanlardaki cennetin için sabır ediyor ve çalışıyorsun. Cennetin, sana tüm bedenin tatmin döngüsünü tamamlayabilme olanağı sunarken, şu anki zorunlulukların ve sorumluluklarının senin özgürlüğünü sınırlama halinden kendi zamanına hakim olma, hareket ve planlarını kendin özgürce belirleyebilme ve yeteneklerinin ilerlemesine olanak tanıyan özgürleşme haline geçeceksin cennetine ulaşınca. " Tabi bu bireye bilinci yolu ile bilgiyi bir filozof verebilir, günümüzde olan bireyin cevabı günün modası daha fazla teknolojik eşya alarak yaşantısını kolaylaştırmayı, katmanındakilerin aldığını bilerek kendisi de alarak onlar ile aynı halde olduğunu ispatlamaya, bağını korumaya çalışmaktadır. Ev ile güvenli bir merkezini, ailesi ile toplumdaki ve katmanındaki saygınlığını sağlamaya çalışmaktadır. Sanatsal, kültürel, geleneksel ve dinsel etkinlik ve ritüeller ile de bu konumlarının pekiştirmeye çalışmaktadır. Bu birey sadece şu anda ve yakın gelecekteki planları ile ilgilenmektedir. Eğer birey filozofa veya bilincine şöyle seslenip büyük bir hata yapsa idi. (Bu hata bir çok zeka tarafında yapılmaya çalışılıyor zaten ya neyse) " Ey filozof ve bilincim yahu ben cennetime ulaşmak için ömrümü neden harcayım ki o cennetime hemen ulaşmanın yolunu bulsam olmaz mı, bilinç altımdaki bilgiyi bilincime getirmeye çalışmak yerine cennetime ulaşmanın kestirme ve köşe dönme yollarını araştırmam daha iyi olmaz mı ?" Bu fani zekaya bilinç ve filozof hemen cevabı veriler. " Ey bilinçlenmeye direnen zihin ve zeka onu yaparsan toplumla yaptığın gizli ve büyük anlaşmayı da çiğnemiş ve hak etmenden cennetine gittiğin zannedersin, bu halde iken orası senin cennetin olmaktan çıkar cehennemin olur. Toplumun büyük ve gizli varlığı seni sıkar ve parçalar, gerçi o aşamaya gelmeden bilinçaltın ve vicdanın seni çok üzerler, cennetine geldiğine pişman ederler ve sen varlık yani yaşam sonra ki cennetine gitmek istersin ama orayı da hakketmediğin gerçeği seni boşlukta tutar. Varlıktan sonraki cennetini hakketmen önce toplumun sana sunduğu cennetini hakketmeye çalışmanı ve o yolda ilerlemeni gerektirir. Yani kestirmeden gidebilmen toplumun onayı ile olursa cennetine hızla ulaşabilirsin ve yaşarsın. Topluma rağmen yapamazsın. Filozofun bu bireyin bilinciyle konuşacağı bu konudaki ana konu olan katman içgüdüsü bu bireyin bilinçaltında canlılığın, genetiğinin derinliklerinde bulunmaktadır. Peki bu birey kestirme ve kolaycılığa kaçmadan bilinci ile katman güdüsünü fark etseydi veya bir filozoftan duyduğunda önem verip değerlendirseydi bu bireyin hayatında önemli bir değişme olabilir miydi ? Ufak görünen ama büyük bir fark olurdu. Bilinçaltında taşıdığı kendisine ait önemli bir bilginin bilince gelmesini sağlar hayata ve yaşama bakışında devasa değişimler olurdu. Bilinçaltında kendisin gizlice yöneten önemli bir bilgi oradan eksilmiş bilince dahil olurdu. Bu birey büyük bir ferahlama ve aydınlanma yaşardı. Bu birey bu bilgi ile çalışma, plan ve programlarını dolayısı ile tüm yaşantısını bilinçli devam eder ve büyük bir keyif ve neşe onu sarar, bilinçaltından gelen bilinmeyen bilgilerin zararlı etkileri de azalmış olurdu. Çocukluğundan bu yana oluşturduğu ve genetiğinden gelenle birleştirdiği bilinçaltı denizinde dalgalanmalar azalır, fırtınalar diner, berrak ve duru bir hale dönüşebilme olanağına ilerledi. Bu hal bireyin yaşantısına köstek değil destek olmaya başlardı.
Günümüzün hiyerarşisini belirleyen etkenler nelerdir.
1. İleri katmanlardaki bir aileden doğmak.
2. Şans etkenlerinin bireyi ileri katmanlara taşıması
3. Bireyin çalışma ve çaba ile ileri katmanlara ilerlemesi
Bu üç etken dışında kalan kişiler katmalardaki yerini koruma güdüsünde devam ederler.
Filozof da öyledir konumunu korumak temelinde kalır. Ne ileriye ne de geriye doğru ilerlemeye çalışmaz. Onun ortaya koyduğu bilgileri toplum değerlendirirse toplum filozofu ileri katmanlara yükseltir. Bundaki amaç filozofun felsefesini geliştirmesine katkı için yapar bunu. Filozof ileri katmanda yine filozof olacaktır. Fark ise daha fazla kişiye ulaşmaya çabalayacak ve felsefe etkinliklerini arttırmaya yönelik çalışacaktır.
Filozof fikirlerini çevresine ilk fırsatta ve olanakta sunmaya çalışmaz. Ünlü olmaya çalışan bir yetenekli müzisyen gibi öne atılmaz. Müzisyenin öne atılması normaldir. Çünkü müzik sanatı toplumun en önde önem verdiği sanattır. Ve öne çıkanlara öncelik verir. Bir filozof ise toplumun günlük hayat dışında ilgisini çekebileceği yirmi dört saat de bir dakikadır.
Toplumun yaşantısında en çok ilgilendiği konu kendisi, bağları ve ilişkileridir. Sonraki ilgisi yaptığı işler ve teknoloji ürünleridir. Dini olgular da belli zamanlarında onları meşgul eder. Sırada sanat olarak müzik gelir. Müzik bireyin kendisi ve ilişkilerine etkisi bakımında önceliklidir.
Felsefe nerede peki günün yirmi dört saatinde bir dakika bir yılın bir günündedir. O kadar gündemde geri kalmış durumdadır felsefe ve filozof.
Peki filozof bu durumdan rahatsız mıdır. Hayır. Bir rahat çalışalım der, rahatsız edilmeden, meşgul edilmeden, sessizce ve sakince. Fikirler sessizlikte ve sakinlikte gelir filozofa. Gündemi takip ederken ve yorumları dinlerken gelir. Felsefe konferans ve söyleşileri dinlerken gelir. Varlığa bakışta gelir.
Günümüzün modası ve popülizmi nedir ?
1. Zengin olmak :
a) Teknolojinin tüm olanaklarından yararlanabilir ve kullanabiliyor olmak.
a.1 Konut, ulaşım araçları olarak konut, çiftlik, şirket, malikane, ada ve otomobil, motor, yat, uçak gibi özelliklere sahip olmak.
a.2 Tıp ve güncel internet araç ve gereçlerinden maksimum yararlanmak.
b) Boş zamanı elde etmek, bu boş zaman vaktini kendi istediği tarzda kullanmak. Örneğin ortadan gizli bir yerde saklanıp kaybolmak ve ulaşılamamak. Saklanılan yerde tüm bilinçaltı ve güdüleri tatmine çalışmak, hedonizim ile insanlığını sorgulamak gibi. Özel olmadığının gerçeğine ulaşmak sonunda. Hayvanlık yönüyle tanışmak, kendini ve canlılığı sorgulamaya başlamak. Bilinçaltınla tanışmak fakat ondan hızla kaçmak ve kalabalığa tekrar karışmak ve orada kalmaya çalışmak kendinden ve insanlığından korkmuş olarak.
c) İhtiyacı olanlara yardım etmek. Vakıf ve yardım kuruluşları ile binlerce ve milyonlarca ihtiyacı olan insanlara yardımcı olmak ama servetinden kaybın az olması.
d) Toplum ve insanlık için yeni projelere sermaye ayırmak, çalışmak ve yardım etmek.
e) Sonuç olarak kişilik ve kimlik olarak tanınmak, popüler olmak, kendi zamanının yönetmek, insanlığa yardım etmek ve misyon, vizyon yönetici olmak.
2. Popüler ve ünlü olmak.
a) Kendisini takip eden ve önem veren toplumda hatırı sayılır bir çoğunluğun desteğini hissetmek. Ve onlar sayesinde önemli bir insan olma duygusun tatmin etmek.
b) Belli bir alanda uzman, popüler ve ünlü olma hedefinin gerçekleşmesi ile kendini var etmek ve her türlü yönde bir özel hissine ulaşmak.
3. Zengin, popüler ve ünlü olma dışında bireyin belli alanda usta, uzman kişi olması o alandaki çalışmaları ile ekonomik ve sosyal olarak bir tatmin ve mutluluğa ulaşması.
Zengin, popüler ve ünlü olma dışında büyük bir mutlu kalabalık bu alandadır. Filozof bu alana dahildir. İyi bir esnaf, mutlu bir çalışan, bir çiftçi, bir şirkette veya kamuda çalışan işçi ve memur, öğretmen, gibi bir çok meslekte çalışan kişiler kendi hayatlarının devamında memnun ve mutlu olabilmektedir. Ne ünlü olmayı istemektedirler ne de alt katmanlara düşme korkusunun etkisiyle mutsuz olmamaktadırlar. Bu olguları kendi içlerinde çözmüşlerdir. Mutlu ve çoğunluk onlardır.
Filozof da bu gruptadır. Temel istekleri ne iyidir ki günümüzde sağlanmıştır. Temel ihtiyaçların karşılanması, özgürlükler, bilgiye ulaşma olanakları, toplumun genel işleyiş düzeninin devamı gibi bir çok özelliği günümüzde ve ülkemizde vardır.
Filozof bilgileri ile mutludur. Varlığa bakışında hep yeni bilgilere ulaşmanın hazzını yaşar. Ne ünlü olma ne de zengin olma hedefi vardır. Ünlü ve zengin olsa bu kadar kolay felsefesini geliştiremeyeceğini bilmektedir. Bunun kıymetini bilir ve önemser.
Kaderi olan bir çok sanatçı gibi sonraki yüzyıllarda anca anlaşılmayı kabullenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder