2 Eylül 2013 Pazartesi

Arap Devrimi'nin Eylemsel ve Fikirsel Süreçleri

Tarihteki yapılmış büyük devrimler önce eylemsel sonra fikirsel olmuştur. Eylemsel yönleri bir çok insanın ölmesi veya haksızlığa uğrayarak mağdur olması gibi istenmeyen, amaçlanmayan acılara yol açmıştır.

Devrimlerde eylemsel ve fikirsel iki önemli aşama Arap Devrimi'nde henüz birinci bölüm tamamlanmamış ikinci bölüme geçilememiştir. Çünkü tarihteki bir ülke örneklerine göre bir çok ülkeyi içinde barındıran Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi geniş bir bölgeye yayılma potansiyeli bulunmaktadır. Eylemsel süreç kısa sürede tamamlanması zordur.

Fransız ihtilali bile eylemsel süreçten sonra fikirsel sürece ulaşıncaya kadar Napolyon ile devrimin ruhuna aykırı bir yönetimi kabullenmiştir. Eylemsel süreçte yaşanan idamlar, kanunsuz bir çok eylemler toplumsal şok yaratmış, fikirsel sürece geçiş sürecini uzatmıştır.

Eylemsel süreç iki konuyu çözmeye hazır olmalıdır. Ülkenin yönetim şekli ve yönetiminin dine bakışı.

Bazı devrimler ülke yönetimince dini bastırmış(Kominizm), çoğu ise temsili ve hizmet seviyesinde tutmuştur (Laik, demokrat).

Arap Devrim'leri eylemsel sürecinde devam ederken öncelikle devlet yönetim şeklinde ve devletin dine, mezheplere veya dinlere yaklaşımında çözümler üretmelidir. Sonraki aşamalar fikirsel süreci başlatacaktır. İç ve dış etkenlerin (Suriye,Libya) olumlu veya olumsuz her türlü katılımı eylemsel sürecin hızını ve acılarını artırmaya etken olur. Çünkü artık devrim başlamış ve durmayacaktır.

Devrim hızlı olursa acıları daha fazla olma olasılığı artar. Yavaş(Mısır) olursa da  iyi veya kötü yönetim denemeleri beklenir.

Arap Devrimi eylemsel süreci hem yönetim şekli hemde yönetimin mezhebe bakışı tarzı üzerine yoğunlaşmış durumdadır.

Hıristiyanlık üç ana mezhebe ayrılmış olup birbirine üstünlük çabası günümüzde sorunlu gözükmemektedir. Tarihte sorunlar yaşadığı bilinmektedir.

Arap Devrimi'nde ise ülke liderliği için mezhepler arasında devam eden soğuk ve sıcak savaşları gözlemlemekteyiz.

Mezhepler arasında liderlik savaşlarının sonuca ermeyeceğini tarih bizlere göstermektedir.

Devrimler önce mevcut eski dünya liderlerini değiştirmek ve bunu yaparken mezhep kimliğini ön plana sürmektedir. Çünkü kalabalık ve kitle halindeki halkı bir araya getirecek en önemli unsurun bu olduğu bilinmektedir.

Demokrasi, laiklik, özgür düşünme, konuşma ve yazma olguları bilinmesine rağmen ortaya konulacak kadar eylemsel süreç tamamlanmamıştır. Eylemsel süreci ülke yönetimi ve mezhep gibi iki ana unsur sürdürmektedir.

Atatürk, Türkiye'nin kuruluşunda laiklik ve demokrasi kavramlarını ülke yönetimine kazandırarak mezhepsel çatışmaları önlemiştir. Diyanet kurumu ise belli bir mezhebin temsilciliğini yapmıştır günümüze kadar.

ABD ülke yönetimi dine saygılı olmuş ama ülkemizdeki diyanet gibi dini temsil edecek bir kurum bile kurmamış haliyle devlet bütçesi de ayırmamıştır.

 AB ise dine yine saygı duymuş hizmet ve temsil seviyesinde kalmasını yardım ve destekle sağlamaktadır.

AB, tarihinde engizisyon gibi çok kötü bir tecrübe yaşadığını nasıl unutabilir.

Arap devrimi eylem sürecini tamamlarken ümidimiz o dur ki daha fazla acıların yaşanmaması için mezhep çatışmalarını bir kenara bırakıp ülke yönetim tarzının dine, mezheplere veya dinlere yaklaşım sorununu çözmeleridir. Daha fazla acıların yaşanmadan fikirsel (bilim, teknoloji, sanat, siyaset, felsefe, ekonomi vb.) sürecin de hızla başlamasıdır.

Hem dünya hem de Arap siyaset, iş, sanat ve fikir insanlarına, Arap Devrim süreçlerinin daha fazla acı ve yıkım yaratmaması ve 3. dünya savaşına yol açmadan tamamlanması için büyük ve tarihi bir görev düşmektedir.

Özkan Salman



   

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder