Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

17 Ağustos 2025 Pazar

Filozofun Seyir Defteri

   


  Bu bölümde bir filozof olarak günlük yaşamdaki dikkate aldığım ilginç konulara, yaşantılarıma, tecrübelerime değineceğim. 

  Filozof olmak filozofça yaşamayı gerektirmektedir. Bir filozofun sıradan hayatındaki yaşayışlarında ele aldığı konuların herkesçe normal gibi görünürken nasılda önemli ve ilginç olacağına şahit olacağız bu yazı dizisinde. 

  Benim bir filozof olarak yaşantı ve tecrübelerime nasıl baktığım ve nasıl değerlendirdiğim konusu bir çok takipçim tarafından ilgi çekici ve ilginç gelebilir. 

  Youtube deki yayınlarıma ara verdim. Yaz nedeniyle değil, felsefemin temel özelliklerini yayınlarda iletebilme olanağını tamamladığım için ara verdim. 

  Bundan sonra yapacağım yayınlara yeni bilgileri keşfettiğimde yapacağım. Şu an yayın yapmam demek felsefemin tekrarı ve özeti üzerine durmak anlamına gelmektedir. Bu da keyifli olabilir hatta konuları tekrar ederken yeni ilhamlar alabilirim.

  Ben hem konuşurken hem yazarken bile düşünmeye devam eden bir filozofum. 

Filozof olduğumu bu seride çok tekrar etmem övünmek amacıyla değil aksine günümüzde filozofa verilen değer ortada bu kadar post-truth (gerçek sonrası) ve post modern  ortamında ben filozofum demek günün yaşantısında çağın delisi ve aptalı düşüncesine ve değerlendirmesine rağmen ısrarcı olmam duruşumu koruma amacında olduğumu göstermek içindir.

  Günümüzde insanlığın yüzyıllarca çaba ile ortaya çıkardığı kamusal yaşantı düzeni devam etmektedir. Bunu sağlayan ülkelerin devlet sistemleridir.

  Bir ülkede toplumun, kitlelerin ulaşım, toplanma ve etkinlerinde kamu düzenin şekilleri görülüp nasıl olduğu değerlendirebilir. 

  Kamu yaşantı düzenin tehdit eden unsurlar savaş, devlet düzenindeki yönetim sorunları, uluslararası devlet rekabetlerinin gizli olumsuz etkileri şeklinde üç önemli unsurla özetleyebiliriz. 

  Günümüzde teknoloji, ekonomi ve devlet yönetimleri yerel, ülkesel ve küresel kamu yaşantılarına etki etmektedirler. 

  Son üç yüz yıldır teknolojideki ve ekonomideki gelişim hızı devlet yönetim sistemlerini değişime zorlamış ve bu zorlamanın etkileri ile iki dünya savaşı ortaya çıkmıştır. Savaş sonrası gelişen iki yönetim şekli günümüze kadar gelmiştir. Hala teknoloji ve ekonomi devlet yönetim sistemlerini değişime zorlarken iki yönetim şekli varlıklarını korumaya çalışmaktadır. 

  Günümüzdeki tüm küresel sorunların kaynağında teknoloji ve ekonomi en üst seviyeye çıkmışken ve hızla yol alırken devlet yönetim sistemleri kendilerini bu gelişime adapte etmeleri, uydurmaları ve kontrol edebilir hale getirmeye çalışmaları sırasında olağan üstü hareket, tavır ve davranışlara girmelerindeki gerçekleşen ve görülen tutarsızlık, saçma ve gereksiz denemeleri bulunmaktadır.

  Bu durum da post-truth ve post modern halleri oluşturmaktadır.  

  Günümüzde bir bireyin bilinçaltını bilme, bilinçdışına hazır olma ve bilinçli olma ve öyle yaşamaya karar vermesi çok zordur. Bunu ancak bir filozof başarabilir.

  Bendeniz bu çalışmalar üzerinde durmakta, araştırma ve çalışmaktayım.

  Benim günlük yaşantılarımda nelerin bilinçaltına ait nelerin bilinçdışı ve nelerin bilinç alanında olduğunu fark etmek olasıdır. 

  Bir çocuğun çok iyi yetiştiğini hayal edelim. Ailesi tarafından bilinçaltında bir şey kalmasına fırsat verilmediğini kabul edelim. Bu çocuk eğitimi tamamlayıp iş hayatına başladığında çocukluğuna ait hiçbir bilinmeyenin kalmadığı ve haliyle hesaplaşmasının da gerek olmadığı durumda yaşantısına suç işlemeden ve çevresiyle ilişkilerini tümden ahlaki ve kabul edilebilir şekilde devam ettiğini düşünelim. Bu yaşantısı sırasında tüm hareketlerini bilinçli ve bilerek yapma amacında olduğunu ve devam ettiğini düşünelim. Özel yaşadığı mahallede çevresiyle sorunsuz ilişkiler içinde olduğu, iş yerinde ise ilişkilerin işyeri kurallarına göre yürüttüğünü düşünelim. 

  Kısa yoldan zengin olma olasılıklarını kendisine kapattığını öyle bir fırsat çıksa bile kabul etmeyeceğinin düşünelim. Dürüstlükten, ahlaktan, edepli ve adaplı yaklaşımını bozmak istemeyen bir kişi olarak çocuklara kadınlar ve hayvanlar gibi kendisinden fiziksel olarak zayıf ve masum kişi ve canlılara zarar vermekten kaçınan, kendisinden güçlü ve makam sahibi kişilerle arasına mesafe koyarak çarpışma ve rekabet olasılıklarını engellemeye çalışan bir yaklaşımdadır. Arkadaşlarıyla seviyeli ama neşeli, keyifli bir tarzda ilişkilerini sürdüren bir şekilde çevre ve kendi arasında belli ilke ve kurallar belirleyerek buna uyan bir kişi hayal edelim. 

  Bu kişi yetişkin olup yasak ve ahlaki olmayan yolları reddetmesi ile aptal ve saf olarak yorumlanabilecektir. Bu tanımlama bir çok kişi için geçerli olmakla birlikte ilke ve kuralları ile yaşayan insanlar için geçerli değildir. Bu kişilerden bir çok kişi yaşamında sorun oluşmasın diyerek günümüzün kısa yollardan ekonomik durumunu iyileştirme veya arttırma yollarını reddetmektedir. 

  Bir filozof da aynı görüştedir. Ekonomik gelirlerinin belli bir düzende devam etmesi yanında günümüzün ve her çağın modası olan para ve kariyer peşinde koşmak bir insanın hayatını tümden farklı olarak ilerlemesine yol açmaktadır. Kitlelerin ve çoğunluğun bu yolları seçmesi özgürlük ve rekabet olgusu etkisi ile kabul edilebilir fakat bu olguların kaynağını keşfetmiş ve onları bilinçli olarak ele alarak çözümlemiş bir filozof özgürlük ve rekabet olgusunu normal seyrinden farklı olarak yaşamak ve bu süreçte kendine özgü bir özgürlük ve rekabet şekilleri oluşturmaya çalışır. Kendisi için iyi olanın tüm insanlık için iyi olabileceği  kontrollerini yapar. İşte burada filozof yeni sistem arayışındadır diyebiliriz. 

Filozof şu an ki iyi işleyen sistem özelliklerini aksayanları araştırır, iyi işleyenin üzerine yeni sistemler ekleyebilir. Şu an ki küresel kapitalizm ve sosyalizmin sonlarına gelirken yeni bir sistem arayışları hiç de gereksiz bir uğraş değildir filozof için. Sistem inşa çalışmaları yapan bir filozofun fani kendini düşünen bencil, dolandırıcı, kıskanç, kindar, kavga eden, sürekli gereksiz hesaplaşma için fırsat kollayan kısa yoldan zengin olamaya çalışan, her türlü harcamayı yaparak her şeyi almaya çalışan, önemli ve önemsiz olay ve olguları ayıramayıp önemsiz  olayları dağ yapan, önemli olaylara kayıtsız kalan kişiler olmasını bekleyebilir miyiz. Tabi ki hayır. Filozof bunları bireyin kendini daha iyi bir yaşam şeklini planı olamadığı ve oyalanma girdabı, kısır döngüleri olarak kullandığını bilmektedir.

  Toplumdaki zengin ve kariyer fırsatları olarak değerlendirilen olguları reddeden kişiler, mutsuz olma riskini göze alamayan ve dürüst, erdemli yaşamayı sürdürmek isteyenlerdir. Bu kişiler bu tarzı ve bilgiyi aile, eğitim kurumları ve toplumun kamu yaşantısından almışlardır. 

  Filozof ise bu kişilerden farkı öyle yaşamak gerektiğini bildiği içindir. Erdemli ve dürüst yaşamanın zorunluğunu bilmektedir. Bu zorunluluk dışına çıkan kişiler bizlere saf ve aptal diye lakaplarına karşı biz onlara fani, zavallı, kendi kontrolünü kaybetmiş, bilinçli olmayan, bilinçaltının kölesi şeklinde bir çok lakap verebiliriz. Fırsat gelirse değerlendirme peşinde olan ve fırsat peşinde kendini adamış gibi iki kategorideki bu insanlar tarihsel geleneğin etkisinde kalanlardır. Bu olay olgu canlının özgürlük ve rekabet temel içgüdülerine dayanmaktadır. Bu kişiler bu güdülerini ilke tarzı sürdürme akışına bırakırlar kendilerini, kuralların yasaların belirlediği toplumun takdir ettiği tarzı es geçmek, zor bulmak ve kestirmeden direkt olarak ulaşmak isterler. 

  Günümüzde post-truth örnekleri olarak sahte diplomalar bireyin ve toplumun haliyle kamu yönetim sisteminin temel taşlarından birini yerinden oynatma riskini göstermiştir. 

  Tüm iş alanlarında işin uzmanını almaktansa tanıdık ve emirleri tamamen dinleyecek, uygulayacak kendi bilgisini ve becerisini kullanmayan bireylere öncelik vermek bir post-truth değil tarihsel aile yönetimli veya grupsal yönetimli örneklerin canlandırılmaya çalışmasıdır. 

2 Ağustos 2025 Cumartesi

Varlığa Bakış - 16

 Zaman, hareketin tekrarlarında ortaya çıkıyor, bu hareket tekrarı içine her şeyi alıp una çevirip eliyor. 

Ne madde ne enerji yerinde eski hali kalabiliyor. 

Evrende madde ve enerji zamanın hareket tekrarında savrulup duruluyor, bir yerden diğer yere geçiyor, sıcaklık ve soğukluk arasında sürekli şekil ve içerik bakımından değişime zorlanıyor. 

Mekan olgusu aslında evrenin içinde olmak ve bu belirgin sistemin bir parçasında olmak anlamına geliyor. 

Biz canlılar ve insanlar olarak bu değişimin içinde yer alıyoruz. 

Tek gerçek var oda evrenin içindeyiz ve zamanın etkisinde mekanlarız aslında bizler. 

Mekan göreli ve geçici bir olgu, asıl olan boşluktur, evrenin içindeki her yer boşluklu mekandır. Ulaşamayacağımız gerçekleri soğuk ve karanlık kendinde saklamaktadır.

Onun içinde her şey ya kendi mekan olmakta yada geçici mekanda bulunmaktadır.

Evrendeki gelişen ve bizim bilmediğimiz büyük bir oluşumun bizler ve her şey zamanın ve mekanın parçasıyız, unsurlarıyız. 

Bizler zaman ve mekanız evrendeki bilmediğimiz büyük oluşumun aşamalarıyız küçük ve geçici olarak.

Çağdaş Felsefe Okulu olarak felsefemiz tarihsel felsefi bilgilerin üst modelini oluşturmaktadır. 

Varoluşçuluğa ve stoacılığa yeni ve modern olarak gelişmektedir. Ana konularımız bunlar olmamakla birlikte onları kapsamaktadır. 

........

1 Temmuz 2025 Salı

Dünyanın Hareket Düzensizliğinin Artması Üzerine Gözlem ve Düşünceler

 Dünyanın kendi ve güneş etrafında dönerken hareket tarzında gariplikler gözlemledim. Bunu nasıl yaptığımı açıklıyayım.

Küresel ortak kayıtlı ve takip edilen dünya ve güneş takvimi ile dünyanın hareketleri arasındaki uyuşmazlıklardan fark ettim. 

Mevsim döngülerini ve dünya hareketlerini takip edecek tecrübeye sahip bir yaşta bulunmaktayım. Geçmiş mevsimler ile günümüzü kıyaslayabiliyorum. Bunu orta yaşlı dikkatli her insan yapabilir. 

Gözlemlerim kayıtlı takvim ile dünya hareketlerinin uyuşmadığıdır. 

Şöyle ki ; Önceki yıllardaki ocak ayını bu yıl şubat ayında yaşadık. Önceki temmuz sıcağını erken olarak haziranda yaşadık. Bu mevsimsel değişimleri kayıtlı takvim üzerinden ve yaşamlarımızdan saptayabiliyoruz. Açıklaması küresel iklim krizi olduğu kesin fakat dünyanın hareket tarzının değişimi ve bunun nedeni sadece bu olmayabilir.

Dünya kendi ve güneş etrafında dönerken yalpalıyor görünümündedir. Kış mevsiminde geç kalmışken yaza girişte bu açını aniden ve sert bir biçimde kapatıyor gibidir. Bu da düzenli hareket etmediğini bazen yavaş hareket ederken sonraki hareketlerinde hızlanarak dengeye gelmeye çalıştığını söyleyebiliriz. 

Dünya belki hiçbir zaman matematiksel düzenlilikte hareket etmedi, fakat hareketinin aşırı düzensiz hale gelmesi de sık rastlanan bir olay olmaması beklenir. Aşırı düzensizlik mevsim düzenin bozulması anlamına gelir. Gözlemlerim bahar ve sonbahar mevsimlerinin kısaldığı kış ve yaz mevsimlerinin uzadığı yönündedir.

Dünyanın yalpalaması kuzey ve güney kutuplarının yer değiştirmesi tezini hatırlatmaktadır. Kuzeyi güneye, güneyi kuzeye dönerse insan ve canlılık yaşamını nasıl etkileyecektir. Su ve toprak şekilleri üzerinde nasıl etkileri olacaktır. 

Bu durumun neden olduğuna dair çocukça bir tahmin yapmaktan kendimi alamıyorum. 

Kuzey ülkeleri güneydeki tüm madenleri, canlıları ve her türlü enerjiyi kuzeye taşıdılar. Kuzey ağırlaştı ve doldu. Güney ise boşaldı. Dünyanın ağırlık dengesi bozuldu ve şu an yalpalıyor. Kuzey ve Güney değişme zamanı geliyor. 

Diğer bir tahmin ise buzulların erimesi üzerine güney kuzeyden daha hızla eriyor ve hafifliyor, kuzeyin ağırlık oranı güneye göre çok fazla kaldığı için dünyanın ağırlık merkezinde dengesizlik artmakta ve yalpalamaya başlamaktadır. Kış mevsimi eğik hareketini yavaş yaparken yaz mevsimi hareketi ile bu açığı kapatma adına hızlanmaktadır.


Yapay Zeka ve Robot Teknolojinin İnsan Açısından Gelişme Özelliklerine ait Düşünceler

 Mızrak ve ok için " Hedefe git ve saplan " diye kola emir veren beynimiz. Artık günümüzde aynı emri kola değil mızrağın ve okun kendisine vermeye başlamaktadır yapay zeka ve robot teknolojisi ile.

Tarlasını iki atla ve sabanla süren çiftçi sabana " İlerle ve tarlayı sür " emrini atlar olmadan vermektedir. 

Tarihsel insanın avlanması ve tarımla uğraşması ile ilgili iki örnek temel özellik olduğu için seçtim. Toplayıcılığa da sepete " Git ve ürünleri topla " emri ile tamamlayabiliriz. 

Yukarıdaki örnekler bizlere insanın işlerinin kolaylaştırmak için sihir büyü aşamasına geldiğini göstermektedir. Büyücü, sihirbaz veya büyük güçlerden yetki aldığını söyleyen ve peşinden gelinmesini isteyenler emir verir cansız madde ve enerjiye onlarda dinler onları ve onların dediğini yapar.

O hale geldik günümüzde.

Yapay zeka ve robot teknolojisi insan yaşamını kolaylaştırırken büyük bir tehlikeyi de içinde barındırmaktadır. 

O da; İnsanın antitezini oluşturması ile kendini yok etme olasılığıdır. Adeta bu durum bilinmeyen bir yerden gelen emirle " Ey insan artık görevini ve süreni tamamladın, artık canlılık arenasından çekilebilirsin" sonucunu işaret eder gibidir.   


19 Mayıs 2025 Pazartesi

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealindedir. 

     Son yüzyıllarda bilgide ve iyi yaşamada öne çıkan batı dünyasından bu özellikleri hızla alıp bayrağı insanlık adına taşıma ve sürdürme isteği bulunuyordu. Küresel bilgi ve iyi yaşamı alıp kendi milli değerlerimizin sentezinde tarihsel Türk milliyetçiliği ve devletçiliği ile örnek bir ülke ve yurttaşları haline gelme hayali ve ideali bulunmakta idi. 

     Atatürk yüzyıla eylemleri ve fikirleri ile etki etmiş bir filozof da sayılır felsefe alanı için. 

     Felsefedeki büyük fikirler yavaş ve derinden birey ve toplumlarda kendisini göstermektedir. Yüzyılın bitimindeki bu zamanlar asıl o fikir ve ideallerin yeşermeye, filizlenmeye başladığı dönemler olarak ele alabiliriz. 

     Bir bireyin kadrosu ile birlikte kurucu liderler olarak şu an yaşadığımız yüzyıla ne kadar yakın ve kısa zaman önce algısı içindeyiz. Sanki yüzyıl önce değil bir yıl önce her şey olup bitmiş ve uygulanmakta gibidir.

     Ülkemizin kuruluşu ve gelişmesindeki çalışmalar hala taze ve yeni gibidir. Küresel önemli bir ülke oluşumunda bir çok engellemeler ve yönlendirmelere maruz kalsak da ana rotadan ayrılmamış olmamız çağdaş ve modern zamanların gereği olan ülke kurumları ve işleyişi ile bürokrasinin kararlı ve zorunlu olması ve yerini demokrasiyle doldurmasının tamamlanma sürecinde devam etmesiyle uyumlu olmasındandır. 

     Son yirmi yıla gelene kadar bürokrasi hakimken son yirmi yılda demokrasi ile ülkemiz test aşamasına gelmiştir. 

     Bürokrasinin tek başına çağdaş ve modern gelişmeler karşısında yetmeyeceği ortadadır. Dar, kurallı ve sınırlı kalacağı ortadır. 

     Ülkemizin gelişim çizgisinde yerleşmiş olan bürokrasi temeline demokrasi dini, tarihi, bölgesel ve küresel kültürlerin, hakim ülkelerin etkileri, uluslararası rekabetler gibi bir çok etken demokrasi etkeniyle eklenmiştir. 

     Demokrasinin bürokrasiye eklenme süreci bir çok kesim tarafından endişe yaratsa de bu ülkenin bürokratik uzun geçmişi ve kurumları demokrasinin olumsuz etkilerine karşı dayanıklı olup olumlu etkileriyle de gelişmeye hazırdır. 

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor bayramınız kutlu olsun.

18 Mayıs 2025 Pazar

Türkiye'deki Yöneten ve Yönetilen İlişkilerini Felsefi Olarak Değerlendirmek.

     Ülkemizde yaklaşık iki aydır kitlelerin toplanarak yürümesi ve tepkilerini göstermesiyle başlayan hareketli bir süreç devam etmekte. 

     Bu halk hareketlerini felsefe yönünden ele alırsak, ülkemizin yöneten ve yönetilen ilişkileri olgusunda inceleyebiliriz tarafsız olarak. 

     Ülkemizde yönetici kesim yaklaşık yirmi yıldır görev başında bunu başarması çalışmalarında iyi olduğunu göstermektedir. Hiç bir yönetici halkın seçimi dışında görevde bulunamaz ilkesine göre durum budur. 

     Son zamanlardaki çoğunluğun gençliğin oluşturduğu her kesimden halkın yürüyüş ve tepki göstermesi yönetime bir eleştiri olarak başladığı görülmektedir. 

      Bu yürüyüşler artık yöneticiyi eskisi gibi desteklemedikleri görünüşündedir. 

      Yönetim ise bu tepkili yönetilenlere karşı kabul edilemez, yanlış tutum halinde oldukları tutumda olduğunu göstermektedir. 

      Yönetim ile yönetilen (tepkili halk kesimi) anlaşmazlık içindedir bu durumda.

      İki taraf birbirini yok saymaktadır. Yönetenler bu kesimi halk arasındaki azınlık olarak görmekte ve geçici bir olay olarak değerlendirmektedir. 

      Yönetilenler (tepkili kesim) ise yöneticinin görevinin sona ermesi gerektiğini ve şu anki görevinde devam etmemesi gerektiğini ileri sürerek tepkilerini sürdürmektedirler. 

      Ülkelerdeki yönetici ve yönetilenler arasında seçimle başlayan bir anlaşma dönemi başlar. İlerleyen seçimlerde yönetime verilen destek artar veya azalır. İyi olur başarılı olursa artar, hata yaparsa, kötü yönetirse azalır. 

     Tepkili halk, yönetime eleştirilerini yaparken bu ülkenin temel değerlerini öne çıkarmaktadır. Atatürk, Türk bayrağı, Türk Marşları ve şarkıları, ülkemizin her türlü temel değerleriyle tepkilerini ortaya koymaktadırlar. Buradaki mesaj şudur. Ben halk olarak yönetime tepki gösterirken bu ülkenin temel değerlerini taşıyorum ve o gerekçe ile hareket ediyorum. Vatanıma önem veriyorum ona zarar getirmiyorum. Yolları doldurarak, yürüyerek rutin kamu düzenine geçici olarak engellememizin nedeni isyan, kamuya zarar vermek değil, toplanarak daha fazla olduğumuzu göstermek ve tepkilerimizin dikkate alınmasını sağlamaktır şeklindedir.

     Tepkili halk kesimi tepkisini gösterirken bu ülkenin temel değerlerini savunma ve gösterme gayretindeki iki önemli nedeni görülmekte, birincisi, ben vatana zararlı değilim, kanuna göre davranmaya çalışıyorum, diğeri ise bu ülkede yönetim tarafından bu ülkenin temel değerlerini daha fazla öne çıkarılması ve gündemde tutulması gerektiği mesajlarıdır. 

      Yönetim ise uzun dönemdeki başarısının devam ettiğini düşünerek ülkemizin yeninin yanında, eski değerlerini de öne çıkarma eğilimde olduğu görülmekte ve tepkili halkın geçici ve zayıf olduğu görüşündedir. 

      Zaman neyi gösterecek ?

      Tepkili halk yönetimi yok saymakta ama devleti, kanunları, kurumları var saymakta ve sayısını arttırmaya çalışmaktadır. 

      Yönetim ise başarılarını arttırmaya çalışarak bu tepkili kesimin sönümlenmesini ve bitmesini amaçlamaktadır. 

      Ülkemiz için yönetim ve yönetilen ikilemindeki gelişmelerin iyi olmasını arzu ederiz. 

       Yönetim yönünden iyi ve başarılı yönetimi ile tepkilerin dağılmasını, tepkili halk yönünden zaten yönetimi yok sayarken devam eden tepkileri, yönetimin kendi plan ve süresinin dolmasıyla takınılan tutumla, gerçekleşen olayın, birleşme anına ulaşabilecekleri beklenebilir.    

Filozofun Seyir Defteri

      Bu bölümde bir filozof olarak günlük yaşamdaki dikkate aldığım ilginç konulara, yaşantılarıma, tecrübelerime değineceğim.    Filozof o...