27 Ağustos 2024 Salı

Doğa'da İnsan Zamanı

 Doğa tanımımı, tüm canlılar ile içinde ve etkileşimde bulundukları kozmolojinin evren içindeki bölümüne, kısmına ait yaptığımı hatırlatmak isterim. 

Doğa bir öge olarak evren içindeki önemli bir özdür. Doğa canlılığın temsilidir. Kozmoloji ise cansızlığın temsilidir. Bu tanımımla bu ikisini ayırarak bilgi konusunda bir çok karmaşık ve anlaşılmaz konuları çözümüne doğru ilerlemekteyiz. 

Doğa içindeki canlı özü ile kozmolojinin varlığında oluşmuş ve kendi olgusunu ortaya çıkarmıştır. Doğa kozmolojinin bir üst aşaması, dönüşen devamı diyebiliriz. 

Kozmolojinin zamanında doğa zamanı oluşmuştur. Bu ikisi iç içe ve birlikte ilerlemektedir evren zamanında.  

İnsan ise doğa zamanının belli bir noktasında ortaya çıkmış ve onun zamanı doğa genel zamanının içinde devam etmek de sürmektedir. 

Hücre ile başlayan doğa zamanı mikrobiyolojik canlılar ile genişlemiş ve büyümüştür. Bitki ve böcekler ise kendi zamanlarını bu zaman içinde oluşturmuşlardır. Böcek ve bitki zamanının etkileri ile bir çok canlı türü ortaya çıkmış ve sonunda insan türü bu aşamanın son hali olarak tamamlanma sürecinde devam etmektedir. 

Doğa içindeki tür zamanlarının en son halindeki insan zamanı aktif durumdadır ve sürmektedir. 

İnsan zamanı doğa zamanı içindeki yerini kalıcı yapabilecek midir ? 

Mikrobiyolojik yaşam formu temelinde bitki ve böcek türleri bu yaşam formuyla birlikte kozmolojinin içinde ve onunla etkileşimli olarak varlıklarını korumaktadırlar. Bu canlı türleri kozmolojiden yararlanmanın bir çok yolunu bulmuş ve termodinamik yasaların etkilerini kendi ihtiyaçlar yönünde kullanır duruma kendilerini dönüştürmekte ve çevrelerini dönüştürmektedirler. 

İnsan ise önce kendi bedenini, sonra çevresindeki canlı ve kozmoloji unsurlarını varlığını korumak ve geliştirmek üzerine kullanmıştır. Zekasının tür birliği, bağlantısı, yardımlaşması ve dayanışması ile gelişmesi artık onun bedenindeki değişim olasılıklarının azalmasına kozmoloji ve başka tür canlıları kullanmasını arttırmasını sağlamıştır. Kendi bedensel değişimini nerede ise sabitlemiş, diğer canlı ve kozmoloji unsurlarını her konuda kullanır ve artırır olmuştur. En son hali ile kendi kopyasının metal, slikon, plastik, kimyasal, elektrik ve bir çok kozmoloji materyali ile yapmaya çalışmaktadır. Yapay zeka ve robot teknoloji ile kendi bedenini sabit tutup kozmoloji unsurlarını düzenleyerek kendi benzeri formunu oluşturmaya çalışması türün gelişmiş olan karmaşık ve zor işlerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

  

............ 

13 Ağustos 2024 Salı

Türk Mucizesi : İcatlar

 AB, ABD, Rusya, Japonya ve Çin mucizelerin ve gelişmelerin altında icatlar yatmaktadır. 

Çağdaş ve modern zamanlara gelişimiz hep icatlar ile olmuştur. 

İnsan icat eden bir canlıdır. 

Ülkemizin yüzüncü yıllarında artık icatlar yapmamız zamanı gelmiştir. Ülkemizin bu konuda küresel olarak atağa kalkacağına inanıyorum. 

Genç ve eğitimli nüfusumuz gün geçtikçe dış ülkelere daha iyi bir yaşam için gitmektedir. Ülkemizde her konuda yapacağımız icatlar furyası ve hızlı çalışmaları ile küresel olarak ortaya koyma vakti gelmiştir. 

Tayvan gibi küçük bir ada icatları ile refah ve iyi yaşam düzenine ulaşmıştır. 

Kaldı ki ülkemiz kadim uygarlıkların ilk oluştukları ve geliştikleri topraklardır. Bizler de kadim ülkenin kadim insanları olarak yüzyıllardır bu topraklarda yaşadık ve yaşayacağız. 

Uzay çağına girerken bilgi çağında gelişirken ülkemiz artık icatlar olarak genç nüfusumuzun enerji ve yetilerini icat olarak ortaya çıkarma vakti gelmiştir. 

İcatlar konusunu eğitimimize ve kültürel yaşantımıza katmalı ve geliştirmeliyiz. 

Her konuda ve her alanda icatlarımızı yapmalı ve geliştirmeliyiz. 

İcat nasıl yapılır.

Modern hayatın ve çağdaş yaşamın küresel olarak ortaya koyduğu tüm icatları değerlendirmeli ve onların üstüne bizde yeni icatlar oluşturmalıyız. Etrafımızdaki her eşya, araç ve gerecin daha iyisini ve gelişmişini icat edebiliriz. Her türlü ilişkiler, yönetim ve kamu düzenine ait nelerin eksik olduğunu araştırıp yeni uygulamaları icat edebilir ve uygulayabiliriz. 

Çevremizdeki her türlü araç, gereç ve eşyaya bakıp neyin eksik olduğunu bulmaya ve nelerin eklenirse kendimizden başlayan ailenin, toplumun ve insanlığın daha iyi bir yaşaması için en ufak katkı olacağını araştırmaya başlamalıyız. 

Bulunan icatların daha önce bulunup bulunmadığı patent enstitüsünden öğrenilip, henüz daha icat edilmemiş olarak bulduklarımızı kendi adımıza kaydettirerek icadın buluş ve kayıt süreci tamamlanmalıdır. 

İcat bitmez ve asıl uzay çağında yeni ve hızla başlamaktadır. Küresel olarak insan yaşantısında ve uzaya açılma rekabeti ve çalışmalarında icatlar, daha yeni başlamaktadır. Bundan önceki icatlar insanlığın yaşamında olumlu etkiler yapması ve doğadaki yerini güçlendirmesi bakımından belli bir seviyeye gelmiştir. Bundan sonrada icat bitmeyecek çok hızlı bir biçimde artacak ve gelişecektir. 

Ülkemizin bu hızla artan ve gelişen icat çalışmalarına katılarak küresel olarak yerini refah ve iyi yaşam seviyesini yükselterek alması gerekmektedir. 

Dünyanın merkezi  olan ve kadim uygarlıkların oluştuğu bu topraklardan biri olan ülkemizde yaşayan bizler de bu kadim bilgilerden ve tecrübelerden izler taşımaktayız. Biraz gayret ve çalışmalar ile bu özel yetilerimizi ortaya çıkarabiliriz. 

Ben de Youtube'deki kanalımda bu konu hakkında gerekli fikirlerimi burada yazdığım gibi sunmaktayım. Bundan sonraki yayınlarımda da bu konu hakkında sık sık hatırlatmalar da bulunacak ve bu konunun ülkemizde gelişmesi için katkı yapmaya çalışacağım. 

Türk icatları ve Türk mucizeleri slogan ve sunumları ile ülkemizde bu alandaki çalışmaları teşvik etmeli ve her gencin, yetişkinin icatlar konusunda bilinçlenmesini sağlamalı ve bu yetilerini kullanmaya yardım etmeliyiz.

 

9 Ağustos 2024 Cuma

Felsefe Esintileri, Serbest Çağrışımları, Beyin Fırtınası

 Konular :

Küresel Kamu Düzeni Oluşturulması

Küresel Göçmenler ve ülke ev sahibi halklar arasındaki sağlıklı ve sürekli bir hiyerarşi oluşturma

İkili dünya sistemlerinin yeni çağa ve küresel yaşama uyumlama süreçleri

Ülkeler arası ilişkilerde kurucu düzenler, seçilen ülke yönetimleri, ekonomi yönetimleri ve halk arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürebilir olma olanaklarının araştırılması.

Ülkeler arası kamu düzenin oluşturulma çalışmaları 

İnsanlık tarihinin en eski ve en zor konusudur. 

Vahşi doğada aile olgusu ile başlayan insanlık maceramız, çoğalan ve yeryüzüne dağılan aile toplulukları ile kabilelere, köylere, kentlere ve ülkelere evrilmiştir. Yavaş ilerleyen bu süreçler, ülkeler aşamasında hızlanmaya ve dönüşmeye başlamıştır. 

Artık insanlık maceramız doğanın tehlikeli canlıları ve kozmolojinin canlıya zararlı termodinamik hareketlerini aşmış en büyük rakip ve düşman kendimiz olmasına ilerlemiştir. Çünkü vahşi canlıların tehlikesi ülke olgusunda yok olmaya, afetlerin ise seyrekliğine karşı önlemler alınmaya başlanmıştı. 

İnsanlık için en hızlı ve ani tehlike oluşturabilecek unsur düşman ülke ve bireyleri idi. 

Yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce yıl insanlık maceramızın ana konusu kendi kendimizle ilgili idi hala öyle devam etmektedir. 

Biz insanlık olarak neyiz ve doğada kimiz. Neden birbirimizle sürekli ülkesel olarak savaşıyorduk.

Ülkelerin savaşları halkların savaşı değildir. Ülke yöneticilerin savaşlarıdır.

İnsanlık tarihi boyunca ülke yöneticileri tek ve onun ekibi ve ordusu şeklinde ilerliyordu. Bireysel kararlar ile savaşlar sürekli gündemde tutuluyordu. 

Barışların uzun olduğu dönemler kaynaklar ve olanakların devamıyla gerçekleşiyordu. Su ve besin kaynakların bitmesi o ülkenin artık ya savaşacak ya da ölümle karşılaşacak tercihleri ile karşı karşıya kalıyordu. Hayatta kalma savaşı diğer ülkeler ile savaşmaya itiyordu ülke liderlerini ve halklarını. 

Teknoloji de bilgide ileri toplumlar önce çevre ülkelere hakim oluyor ve yönetiyorlardı. Sonra ki dönemde ilklerin hayattan kopması ile yeniler aynı düzeni ve dengeyi koruyamıyorlar ve savaşların yönü tersine veya bir çok değişik şekle bürünüyordu. 

Çağdaş ve modern zamanlarda batı bilim ve teknolojide edindiği bilgi ve araçları ile yeryüzünde hakimiyet teorisini yeniden canlandırmış ve uygulamıştır. Uzun kabuslu bir rüyadan uyanmış ve küresel bir uyanış için harekete geçmiştir. Batı ve ABD nin küresel hareket planı tam anlamı ile Romanın yeniden dirilişi şeklindeydi. 

Hatırlayalım Roma İmparatorluğu en ileri ve güçlü halindeyken batı dediğimiz ülkeler dağınık ve düzensiz yaşayan kabileler idi. Fransa, Almaya ve İngiltere bu ülkeler vahşi yaşamla iç içe ve hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Roma imparatorluğu bu kabilelere giderek onları medeniyete davet etmişti. Bunu bir sevecen ve olgun bir insan olarak yapmamıştı. Kaynaklarını almak ve vergiye bağlamak için yaptı.

Roma İmparatorluğu ise kaynağını Yunan uygarlığından, helenizmden almıştı. Yunan uygarlığı da Mısır uygurlığından, Mısır Uygarlığı tarımın son ve en büyük temsilcisi olmuştu yeryüzünde. Doğudaki uygarlıklar da Mısır dan etkilendikleri söylenebilir. Mısır nereden etkilenmişti. O da komşuların arasından onları yenerek ortaya çıkmıştı. 

Orta doğunun kadim topraklarında küresel merkez olarak Akdeniz ve çevresinde günümüze gelen tüm uygarlıkların temeli yer almaktadır.

Batı tüm bilgilerini Roma ve Yunan uygarlıklarından devir almış ve küresel olarak kullanmıştır. 

devam edecek....


2 Ağustos 2024 Cuma

Dengeli Yaşamayı nasıl başarabiliriz ?

 Denge olgusunu, olay ve olguların en uç noktalarını ve en alt noktalarını bilerek orta değerlere yakın yerde hedefimizi belirleyerek oluşturabiliriz. 

Dürtülerimizin refleksel etkileriyle başlayan yaşama içgüdüsünün oluşumu itkilerin giderilmesi yolu olan güdüsel hareketlerimizde denge kurma özelliğimiz başlamaktadır. 

Dürtü ve itkilerimizin etkileri güdülerimize yansıyınca ihtiyaçlarımızı karşılama seçenek ve tercihlerimizde denge arayışına girmemiz gerekmektedir.

Dürtü veya İtkilerimiz bizlere emirlerini yerine getirme kural ve şekilleri sunmazlar onlar sadece emir verirler. Açlık var giderilecek emri, cinsellik aktif yumurtalar fırlatılacak (eril), karşılanacak, alınacak (dişil) emirleri, susuzluk var sıvı alınacak gibi emirler verir dürtü ve itkilerimiz onları nasıl ve ne şekilde, hangi kurala göre karşılanacağı bilgisini vermezler. 

Dürtü ve itkilerin düz emirlerinin şekillendiği, kurallara göre belirlendiği yer insan güdülerinde oluşmaktadır. 

Açlık dürtü veya itkisinin güdüde şekillenmesi örneğin yemek yapılarak, yemek servisi hizmeti veren lokanta veya fırın gibi işletmelerden karşılanması şeklinde olmaktadır. 

Cinsellik dürtü veya itkisi ise evlilik gibi toplum tarafından belirlenmiş birliktelikler ile olabileceği örneği verilebilir. Cinsellik dürtüsü, itkisi evlilikteki ilişki şekli giderilme tercihi güdünün etkinliğidir. Dürtü ve itki erile yumurtalarını nereye ve nasıl göndereceğinin bilgisini vermez. Güdülerimiz onu belirlemektedir. 

Güdülerimiz ve itkilerimiz temel ihtiyaçlarımızın oluştuğu aşamalardır bedenimizde hücrelerin toplu halde etkileriyle oluşmaktadır. Bu toplu etkiler dokulara ulaşır. dokulardan organlara ve bedene yansır güdüsel bir aşama oluşur ve beden eyleme geçer. 

Duygularımız ise güdülerin çalışma şekli ve şartlarında ortaya çıkmaktadır ve organlarda kendini gösterir. Duygularımızın çok çeşitli ve karmaşık olması tür olarak insanların birlikte yaşamaları ile gelişmiş ve karmaşıklaşmıştır. 

Temel duygularımız güdülerimizin etki ve sonuçlarında doğmuş olup ve türün çok şekilli ve olasılıklı yaşantısında büyümüş ve gelişmiştir. 

Kamusal yaşantı felsefemize göre genel sezgisel yaşantı dürtü, güdü ve duyguların bir düzene, dengeye ve tamamlanmaya ulaştığı aşamadır. 

Bireylerin bilinç altına ait üç önemli olgunun dürtü (itki), güdü ve duygu tamamlanması ile kamusal yaşantının gereklerine ulaşılır. 

Bilincimiz ise kamusal alanın, zaman ve mekanın bilinmesi, uyulması sonucunda bireyin zihninde oluşabilecek bir aşamadır. Bilinci oluşmuş birey artık bilinçaltına gidip aşamalardan geri gelebilir. Onları algılar ve farkında olur. Bilinçaltının çalışma düzenini bilinci ile sorgulayabilir ve değerlendirebilir. 

Bilinçli birey artık dürtü, güdü ve duygu üçlüsünün kendisini mutsuz ve sağlıksız riskini en aza indirerek ruhsal ve bedensel sağlık açısından sürdürebilir hale gelir. 

Temel ihtiyaçlarını dengeli olarak karşılamaya ve çevresi ile olan ilişkilerini düzenlemeye başlar. 

Bireyin denge için dikkat etmesi gereken uçların ve altların bilgisi kamu yaşantısının referansında oluşur. 

Alım, atım, dinlenme, cinsellik, güvenlik ve iyi yaşama temel ihtiyaçlarını kamu yaşantısının gereklerine göre düzenler ve denge kurar. 

Birey tüm temel ihtiyaçlarını karşılama güdülerini kamu yaşantısının kabul ve tasdik edebileceği öngörüsünde yönetir. 

Kamu yaşantısının katmanlı kadim bilgileri vardır. En altta aile kavramı, onun üstünde din olgusu, sonra yöre, memleket, kavim, milliyet, ülke gibi olgular gelir. En son hali ise yani günümüzdeki son hali yasal, çağdaş, medeni, görgü, usul, ve adap, gelenekler şeklinde oluşmaktadır.

Kamu yaşantısı hem ailenin hem de toplumun bir örneğini içinde taşımaktadır. 

Devam edecek....   

 

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...