Denge olgusunu, olay ve olguların en uç noktalarını ve en alt noktalarını bilerek orta değerlere yakın yerde hedefimizi belirleyerek oluşturabiliriz.
Dürtülerimizin refleksel etkileriyle başlayan yaşama içgüdüsünün oluşumu itkilerin giderilmesi yolu olan güdüsel hareketlerimizde denge kurma özelliğimiz başlamaktadır.
Dürtü ve itkilerimizin etkileri güdülerimize yansıyınca ihtiyaçlarımızı karşılama seçenek ve tercihlerimizde denge arayışına girmemiz gerekmektedir.
Dürtü veya İtkilerimiz bizlere emirlerini yerine getirme kural ve şekilleri sunmazlar onlar sadece emir verirler. Açlık var giderilecek emri, cinsellik aktif yumurtalar fırlatılacak (eril), karşılanacak, alınacak (dişil) emirleri, susuzluk var sıvı alınacak gibi emirler verir dürtü ve itkilerimiz onları nasıl ve ne şekilde, hangi kurala göre karşılanacağı bilgisini vermezler.
Dürtü ve itkilerin düz emirlerinin şekillendiği, kurallara göre belirlendiği yer insan güdülerinde oluşmaktadır.
Açlık dürtü veya itkisinin güdüde şekillenmesi örneğin yemek yapılarak, yemek servisi hizmeti veren lokanta veya fırın gibi işletmelerden karşılanması şeklinde olmaktadır.
Cinsellik dürtü veya itkisi ise evlilik gibi toplum tarafından belirlenmiş birliktelikler ile olabileceği örneği verilebilir. Cinsellik dürtüsü, itkisi evlilikteki ilişki şekli giderilme tercihi güdünün etkinliğidir. Dürtü ve itki erile yumurtalarını nereye ve nasıl göndereceğinin bilgisini vermez. Güdülerimiz onu belirlemektedir.
Güdülerimiz ve itkilerimiz temel ihtiyaçlarımızın oluştuğu aşamalardır bedenimizde hücrelerin toplu halde etkileriyle oluşmaktadır. Bu toplu etkiler dokulara ulaşır. dokulardan organlara ve bedene yansır güdüsel bir aşama oluşur ve beden eyleme geçer.
Duygularımız ise güdülerin çalışma şekli ve şartlarında ortaya çıkmaktadır ve organlarda kendini gösterir. Duygularımızın çok çeşitli ve karmaşık olması tür olarak insanların birlikte yaşamaları ile gelişmiş ve karmaşıklaşmıştır.
Temel duygularımız güdülerimizin etki ve sonuçlarında doğmuş olup ve türün çok şekilli ve olasılıklı yaşantısında büyümüş ve gelişmiştir.
Kamusal yaşantı felsefemize göre genel sezgisel yaşantı dürtü, güdü ve duyguların bir düzene, dengeye ve tamamlanmaya ulaştığı aşamadır.
Bireylerin bilinç altına ait üç önemli olgunun dürtü (itki), güdü ve duygu tamamlanması ile kamusal yaşantının gereklerine ulaşılır.
Bilincimiz ise kamusal alanın, zaman ve mekanın bilinmesi, uyulması sonucunda bireyin zihninde oluşabilecek bir aşamadır. Bilinci oluşmuş birey artık bilinçaltına gidip aşamalardan geri gelebilir. Onları algılar ve farkında olur. Bilinçaltının çalışma düzenini bilinci ile sorgulayabilir ve değerlendirebilir.
Bilinçli birey artık dürtü, güdü ve duygu üçlüsünün kendisini mutsuz ve sağlıksız riskini en aza indirerek ruhsal ve bedensel sağlık açısından sürdürebilir hale gelir.
Temel ihtiyaçlarını dengeli olarak karşılamaya ve çevresi ile olan ilişkilerini düzenlemeye başlar.
Bireyin denge için dikkat etmesi gereken uçların ve altların bilgisi kamu yaşantısının referansında oluşur.
Alım, atım, dinlenme, cinsellik, güvenlik ve iyi yaşama temel ihtiyaçlarını kamu yaşantısının gereklerine göre düzenler ve denge kurar.
Birey tüm temel ihtiyaçlarını karşılama güdülerini kamu yaşantısının kabul ve tasdik edebileceği öngörüsünde yönetir.
Kamu yaşantısının katmanlı kadim bilgileri vardır. En altta aile kavramı, onun üstünde din olgusu, sonra yöre, memleket, kavim, milliyet, ülke gibi olgular gelir. En son hali ise yani günümüzdeki son hali yasal, çağdaş, medeni, görgü, usul, ve adap, gelenekler şeklinde oluşmaktadır.
Kamu yaşantısı hem ailenin hem de toplumun bir örneğini içinde taşımaktadır.
Devam edecek....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder