Bireyin üç bilinci vardır. Temel bilinci, bireysel bilinci, insanlık bilinci
İnsanlığın bilinci üçtür.
İnsanlığın kendine ait bilinci, bizlik bilinci, canlılık bilinci
evrene ait bilinci, üst bilinç(tümel bilinç)
Atom ve atom altı bilinci, bilinçaltı, kubit(tikel) bilinç
Bireyle insanlık kendi arasında geri bildirim yapmaktadır. Bireyin fiziksel ve zihinsel etkinlikleri insanlıkta tamamlanır.
İnsanlığın bireye geri bildirimi kendi içindeki devinimlerini devam ederek gösterir. İnsan ve insanlığın sınırları dünya iledir. Evren ise daha büyük olup insan ve insanlığın kapsama alanı dışında kalacak kadar büyük ve geniştir.
İnsanlık bilincin tümel bilinç bilgisi yavaşlamış, tikel bilgisine yönelmiştir. Araçlarını daha kolay olan tikel bilincine yoğunlaştırmış, tikelden tümele(evren) ulaşmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla yapay zeka, robot, internet yani genel ağa, sanal ağa yoğunlaşmaya başlamıştır.
Bilgi o kadar çoktur ki bilginin depolanması zorluğu yaşanmaktadır. Genel ağlar küreselleşmenin gerçekleşmesi yolunda hızla ilerlerken biriken bilgilerin saklanma zorluğu her geçen gün artmaktadır.
Bilimdeki gelişmeler insanlığın kendi içindeki devinimlerini(rekabet ve savaş) arttırmak için öncelikli olarak yapılırken kendini sonraki rahatlamaya hazırlar gibidir. İnsanlık kasılma(Rekvaş: Rekabet, soğuk veya sıcak savaş) ve rahatlama(Baranupay; Barış,anlaşma,uyum ve paylaşım süreci) gibi canlılık özelliği sergilemektedir.
Küreselleşme gerginliği ve sonraki rahatlama dönemi üçüncü dünya sıcak savaşı olmadan da geçekleşebilir. Soğuk savaş ve rekabet engellenemez bir iç devinim olarak insanlıkta bulunmaktadır.
İnsanlıktaki bilimsel gelişmeler dini olguda değişimler yaratarak dinler arası savaşı engellemeye çalışmakta ve dikkatin yoğunlaşmasını kendi üzerine toplamak istemektedir. Felsefe ise olanı izlemekte, bireysel düşünce boyutunu genişletmeye çalışmakla beraber toplumların bilimsel gelişmelere, küreselleşmeyle olan etkileşimini araştırmaktadır.
Felsefenin uğraş alanı bilim ve din etkisiyle evrensel boyuta çıkamamakta sadece kendini temellendirmeye çalışmaktadır.
İnsanlıktaki iç devinim enerjiye olan ihtiyaçlardan ve rekabet hareketinden haliyle paylaşma dengesini kuramamasından ortaya çıkmaktadır. Örneğin büyümekte olan bir çocuğun engellenemez hareketli olma çabası aşırı hücre çoğalmasıyla enerjiye duyduğu ihtiyacın da artmasıyla orantılı bir devinimine girmesi gibi insanlığı gelişmekte olan bir gence benzetebiliriz. Çoğalan hücreler arası rekabet organlarda son bulmakta ve kendi oluşumunu tekrar ederek organların devamını dolayısıyla varlığının devamını sağlamaktadır.
Canlı büyümek ve varlığını korumak için diğer canlı maddeyi alır ve onu kendinde paylaştırırken kimyasal süreci başlatır oluşan enerjiyi hareketinde harcar. Isı ve mineraller katalizör olur.
Bitki ise diğer hareketli canlılardan farklı olarak canlı maddeleri almaz, su, ısı, ışık ve mineralleri kullanır.
İnsan aklı yaşadığı mekan ve toplumda yoğunlaşırken, insanlığın aklı bilgide yoğunlaşmaktadır.
Birey bedene, insanlık ise akla, bilgiye yöneliktir. Bireyler hücreleri, toplumlar organları insanlık ise beyni, zihni temsil eder gözükmektedir. Birey ve toplum madde, insanlık ise enerjidir.
Canlılık beyni bedeni refleksel yönlendirir, yönetir. zeka ise beden dışıyla ilgili mekana yöneliktir. Zeka bedeni anlayıp bilebilir ama onun iç düzenini yönetemez. zeka ve akıl çevresel olarak gelişir dışsal bilgi ile gelişimini sürdürür.
Bireyin zekası yakın çevresi ile gelişir, insanlığın zekası ise evrene doğru ilerler.
İnsanlık kendi iç düzenine hücre(birey) ve organlarına(toplumlar) direkt veya refleksel olarak müdahale edemez. Kanunlar, kurallar ve ilkeler ortaya koyarak iç düzenin olmasını umar.
Ölümcül hastalığa yakalanmış bir bireyin " Neden ben?" sorusunu sorması insanlık bilincine erişmediğinin göstergesidir. Çünkü çözümü bulunamamış ölümcül hastalıkta olan daha bir çok kişi vardır ve bu hastalığının çözümünün henüz bulunamamış olmasına üzülen bir insanlık bilinci vardır.
Bir canlının vücudunda yeni hücreler üretilirken bir çok hücrenin de ölmesi de canlının kendini yenileme açısından gerekli olduğu bir durumdur.
Bireyin çevresindeki travma ve trajedilere maruz kalması "ateş düştüğü yeri yakar " deyimi ile bireye gerçek acı verir. Bu olay o mekandan uzakta olan diğer bireylerin eğlenmesini ve neşesini böler. O ateşi görürler ama yanan kadar hissetmezler, bilirler. Hayat devam ediyor deyimi o bilgi ile yaşamın devamını o anda kalınamayacağı içindir. İnsanlık var olma deneyimini devam ettirecektir. O ateşin yaktığı bireye müdahale edemeden.
Her ölen birey yalnız değildir aslında, insanlık bilincinin bilgisindedir. Bireyin bu ölümünün bir doğa yasası olduğunu bilir. Yenilenmenin bir parçası, devir teslimi olduğunu bilir.
Devam edeceğim...
İnsanlığın bilinci üçtür.
İnsanlığın kendine ait bilinci, bizlik bilinci, canlılık bilinci
evrene ait bilinci, üst bilinç(tümel bilinç)
Atom ve atom altı bilinci, bilinçaltı, kubit(tikel) bilinç
Bireyle insanlık kendi arasında geri bildirim yapmaktadır. Bireyin fiziksel ve zihinsel etkinlikleri insanlıkta tamamlanır.
İnsanlığın bireye geri bildirimi kendi içindeki devinimlerini devam ederek gösterir. İnsan ve insanlığın sınırları dünya iledir. Evren ise daha büyük olup insan ve insanlığın kapsama alanı dışında kalacak kadar büyük ve geniştir.
İnsanlık bilincin tümel bilinç bilgisi yavaşlamış, tikel bilgisine yönelmiştir. Araçlarını daha kolay olan tikel bilincine yoğunlaştırmış, tikelden tümele(evren) ulaşmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla yapay zeka, robot, internet yani genel ağa, sanal ağa yoğunlaşmaya başlamıştır.
Bilgi o kadar çoktur ki bilginin depolanması zorluğu yaşanmaktadır. Genel ağlar küreselleşmenin gerçekleşmesi yolunda hızla ilerlerken biriken bilgilerin saklanma zorluğu her geçen gün artmaktadır.
Bilimdeki gelişmeler insanlığın kendi içindeki devinimlerini(rekabet ve savaş) arttırmak için öncelikli olarak yapılırken kendini sonraki rahatlamaya hazırlar gibidir. İnsanlık kasılma(Rekvaş: Rekabet, soğuk veya sıcak savaş) ve rahatlama(Baranupay; Barış,anlaşma,uyum ve paylaşım süreci) gibi canlılık özelliği sergilemektedir.
Küreselleşme gerginliği ve sonraki rahatlama dönemi üçüncü dünya sıcak savaşı olmadan da geçekleşebilir. Soğuk savaş ve rekabet engellenemez bir iç devinim olarak insanlıkta bulunmaktadır.
İnsanlıktaki bilimsel gelişmeler dini olguda değişimler yaratarak dinler arası savaşı engellemeye çalışmakta ve dikkatin yoğunlaşmasını kendi üzerine toplamak istemektedir. Felsefe ise olanı izlemekte, bireysel düşünce boyutunu genişletmeye çalışmakla beraber toplumların bilimsel gelişmelere, küreselleşmeyle olan etkileşimini araştırmaktadır.
Felsefenin uğraş alanı bilim ve din etkisiyle evrensel boyuta çıkamamakta sadece kendini temellendirmeye çalışmaktadır.
İnsanlıktaki iç devinim enerjiye olan ihtiyaçlardan ve rekabet hareketinden haliyle paylaşma dengesini kuramamasından ortaya çıkmaktadır. Örneğin büyümekte olan bir çocuğun engellenemez hareketli olma çabası aşırı hücre çoğalmasıyla enerjiye duyduğu ihtiyacın da artmasıyla orantılı bir devinimine girmesi gibi insanlığı gelişmekte olan bir gence benzetebiliriz. Çoğalan hücreler arası rekabet organlarda son bulmakta ve kendi oluşumunu tekrar ederek organların devamını dolayısıyla varlığının devamını sağlamaktadır.
Canlı büyümek ve varlığını korumak için diğer canlı maddeyi alır ve onu kendinde paylaştırırken kimyasal süreci başlatır oluşan enerjiyi hareketinde harcar. Isı ve mineraller katalizör olur.
Bitki ise diğer hareketli canlılardan farklı olarak canlı maddeleri almaz, su, ısı, ışık ve mineralleri kullanır.
İnsan aklı yaşadığı mekan ve toplumda yoğunlaşırken, insanlığın aklı bilgide yoğunlaşmaktadır.
Birey bedene, insanlık ise akla, bilgiye yöneliktir. Bireyler hücreleri, toplumlar organları insanlık ise beyni, zihni temsil eder gözükmektedir. Birey ve toplum madde, insanlık ise enerjidir.
Canlılık beyni bedeni refleksel yönlendirir, yönetir. zeka ise beden dışıyla ilgili mekana yöneliktir. Zeka bedeni anlayıp bilebilir ama onun iç düzenini yönetemez. zeka ve akıl çevresel olarak gelişir dışsal bilgi ile gelişimini sürdürür.
Bireyin zekası yakın çevresi ile gelişir, insanlığın zekası ise evrene doğru ilerler.
İnsanlık kendi iç düzenine hücre(birey) ve organlarına(toplumlar) direkt veya refleksel olarak müdahale edemez. Kanunlar, kurallar ve ilkeler ortaya koyarak iç düzenin olmasını umar.
Ölümcül hastalığa yakalanmış bir bireyin " Neden ben?" sorusunu sorması insanlık bilincine erişmediğinin göstergesidir. Çünkü çözümü bulunamamış ölümcül hastalıkta olan daha bir çok kişi vardır ve bu hastalığının çözümünün henüz bulunamamış olmasına üzülen bir insanlık bilinci vardır.
Bir canlının vücudunda yeni hücreler üretilirken bir çok hücrenin de ölmesi de canlının kendini yenileme açısından gerekli olduğu bir durumdur.
Bireyin çevresindeki travma ve trajedilere maruz kalması "ateş düştüğü yeri yakar " deyimi ile bireye gerçek acı verir. Bu olay o mekandan uzakta olan diğer bireylerin eğlenmesini ve neşesini böler. O ateşi görürler ama yanan kadar hissetmezler, bilirler. Hayat devam ediyor deyimi o bilgi ile yaşamın devamını o anda kalınamayacağı içindir. İnsanlık var olma deneyimini devam ettirecektir. O ateşin yaktığı bireye müdahale edemeden.
Her ölen birey yalnız değildir aslında, insanlık bilincinin bilgisindedir. Bireyin bu ölümünün bir doğa yasası olduğunu bilir. Yenilenmenin bir parçası, devir teslimi olduğunu bilir.
Devam edeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder