Çok olan ve kolay bulunanlar değersiz, az olan ve zor bulunanlar değerli midir ?
Su, yeryüzünde çok bulunan ama değerini hiç yitirmeyecek olan değil midir ?
Bedenimizin su ve hava ihtiyacı temelinden başlayıp temizlik, keyif, şifa için alınan önemli bir değerdir, su.
Doğayı oluşturan ve sürdürmesini sağlayan her türlü canlı çok olmasına rağmen değerlidir. Her türlü canlı, doğanın akışına, sürdürülmesine hizmet eder farkında olmadan.
Günümüzde insan çokluğu değerini azaltmakta mıdır ?
Çok insan olması insanı değersiz mi kılmaktadır ?
İnsanların çok olması onları kesinlikle değersiz kılmaz.
Bu gerçeğe rağmen günlük hayatımızda bazen insanların çok olması nedeniyle değerinin azaldığını hissederiz. Onlara kızar, onlardan uzaklaşmak,. yalnız kalmak, kafamızı dinlemek isteriz.
Biz insanların günlük dinleme, konuşma, eyleme ve düşünme sınırlarımız bulunmaktadır. Bu özelliklerimizi yeterince kullanınca dinlenmemiz gereklidir. Bu sınırlar insandan insana değişiklik göstermektedir. Kimilerimiz uzun süre başkalarını dinleyebilir, başkalarına konuşabilir, uzun süre çalışabilir, izleyebilir ve düşünebilir. İlişkilerimiz yazısız ilke ve kurallar ile doludur. Adap, ahlak, gelenek değerleriyle doludur. Bu değerler insanın gölgesi gibi yanındadır. İnsan insanın kurdu tavrında bu insani değerler bir çok insan tarafından yok sayılır veya onlara uygun düşmeyen davranışlar sergilenir. Haksızlıklar, kötü sözler söylenir, kötü hareketler yapılır. Saygısızlık, sevgisizlik tavırları gösterilir. Kıskançlık, küçümseme, değersizlik biçme, önemsizleştirme, engelleme, tehdit, kışkırtma, tahrik etme, kızdırma, alay gibi olumsuz tavır ve davranışlar iletişime ve ilişkilere zarar verir.
Tüm bu olumsuz insani davranış ve tutumlara kişinin kendine, yakın çevresine ve topluma tek değer olarak her şeyin kendi yararına olması gerektiğine inanarak varlığını devam ettirmeye çalışması hoşgörü, nezaket, duygudaşlık, adap, görgü, ahlak gibi değerlerin güncel yaşantıda etkin olmasını, yükselmesini, artmasını engeller.
Böyle bir toplumda yaşayan birey hem kendisinin hem de diğer bireylerin, toplumun değersiz olduğu izlenimine kapılır. Karamsar hislere kapılır. Ön yargılar oluşturur. Günlük yaşantısını bu ön yargılar üzerinden yaşar. Olumlu yaşantılar bu ön yargıların üstünü örter, yok etmez. İyi hallerin az, kötü hallerin ise çok olduğu izlenimi düşünce sistemini sınırlar. Hayata, dünyaya ve insanlara bu dar pencereden bakmak alışkanlığında yaşamaya devam eder.
Sorun insanların çokluğunda değildir. Ahenk veya karmaşıklık olmasındadır. Kalabalık olması sorun değildir. Kalabalığın düzenli bir gündelik yaşaması veya yaşayamaması durumudur.
Şehrin meydanlarında bir amaç için toplanan kalabalığı hatırlayalım. Orada bir düzen bir ahenk vardır. Orada bulunan her insan diğer insanların varlığından mutluluk duyar. Kalabalık bir iş yerinde çalışma usul ve gerekleri sağlanırsa orada çalışan insanlar diğer insanlarla çalıştığı için mutluluk duyar.
Konser alanları, alışveriş merkezleri, seçim meydanları, önemli günler kutlamaları, Kültür etkinlikleri, Tatil kalabalıkları gibi bir çok örnekler, insan olarak sayımızın çok olmamıza rağmen insanın değerinin azalmadığını hissettirir.
Mekanlar, şartlar, olanaklar ve amaçlar uyumu gereklidir. Düzenli kalabalıklar ne yorucu ne de rahatsız edicidir. Aksine kalabalıkların bir üyesi olmanın mutluluğunu yaşarız.
Tam olma duygusunu yaşarız o anlarda. Bir bütünün parçası olma hissi sarar içimizi, kanımızdaki yakamozlar bir müziğin ritmi gibi bedenimizin bir ucundan diğer bölgelerine hızla ve ahenkle titreşir canlılığın, var olmanın sihirli dokunuşlarıyla, yaşam çoşkusu akar kanımızdan hücrelerimize, aşkın bir his dolar içimize tüm insanlığı, tüm canlılığı kutlarcasına, kutsarcasına.
Su, yeryüzünde çok bulunan ama değerini hiç yitirmeyecek olan değil midir ?
Bedenimizin su ve hava ihtiyacı temelinden başlayıp temizlik, keyif, şifa için alınan önemli bir değerdir, su.
Doğayı oluşturan ve sürdürmesini sağlayan her türlü canlı çok olmasına rağmen değerlidir. Her türlü canlı, doğanın akışına, sürdürülmesine hizmet eder farkında olmadan.
Günümüzde insan çokluğu değerini azaltmakta mıdır ?
Çok insan olması insanı değersiz mi kılmaktadır ?
İnsanların çok olması onları kesinlikle değersiz kılmaz.
Bu gerçeğe rağmen günlük hayatımızda bazen insanların çok olması nedeniyle değerinin azaldığını hissederiz. Onlara kızar, onlardan uzaklaşmak,. yalnız kalmak, kafamızı dinlemek isteriz.
Biz insanların günlük dinleme, konuşma, eyleme ve düşünme sınırlarımız bulunmaktadır. Bu özelliklerimizi yeterince kullanınca dinlenmemiz gereklidir. Bu sınırlar insandan insana değişiklik göstermektedir. Kimilerimiz uzun süre başkalarını dinleyebilir, başkalarına konuşabilir, uzun süre çalışabilir, izleyebilir ve düşünebilir. İlişkilerimiz yazısız ilke ve kurallar ile doludur. Adap, ahlak, gelenek değerleriyle doludur. Bu değerler insanın gölgesi gibi yanındadır. İnsan insanın kurdu tavrında bu insani değerler bir çok insan tarafından yok sayılır veya onlara uygun düşmeyen davranışlar sergilenir. Haksızlıklar, kötü sözler söylenir, kötü hareketler yapılır. Saygısızlık, sevgisizlik tavırları gösterilir. Kıskançlık, küçümseme, değersizlik biçme, önemsizleştirme, engelleme, tehdit, kışkırtma, tahrik etme, kızdırma, alay gibi olumsuz tavır ve davranışlar iletişime ve ilişkilere zarar verir.
Tüm bu olumsuz insani davranış ve tutumlara kişinin kendine, yakın çevresine ve topluma tek değer olarak her şeyin kendi yararına olması gerektiğine inanarak varlığını devam ettirmeye çalışması hoşgörü, nezaket, duygudaşlık, adap, görgü, ahlak gibi değerlerin güncel yaşantıda etkin olmasını, yükselmesini, artmasını engeller.
Böyle bir toplumda yaşayan birey hem kendisinin hem de diğer bireylerin, toplumun değersiz olduğu izlenimine kapılır. Karamsar hislere kapılır. Ön yargılar oluşturur. Günlük yaşantısını bu ön yargılar üzerinden yaşar. Olumlu yaşantılar bu ön yargıların üstünü örter, yok etmez. İyi hallerin az, kötü hallerin ise çok olduğu izlenimi düşünce sistemini sınırlar. Hayata, dünyaya ve insanlara bu dar pencereden bakmak alışkanlığında yaşamaya devam eder.
Sorun insanların çokluğunda değildir. Ahenk veya karmaşıklık olmasındadır. Kalabalık olması sorun değildir. Kalabalığın düzenli bir gündelik yaşaması veya yaşayamaması durumudur.
Şehrin meydanlarında bir amaç için toplanan kalabalığı hatırlayalım. Orada bir düzen bir ahenk vardır. Orada bulunan her insan diğer insanların varlığından mutluluk duyar. Kalabalık bir iş yerinde çalışma usul ve gerekleri sağlanırsa orada çalışan insanlar diğer insanlarla çalıştığı için mutluluk duyar.
Konser alanları, alışveriş merkezleri, seçim meydanları, önemli günler kutlamaları, Kültür etkinlikleri, Tatil kalabalıkları gibi bir çok örnekler, insan olarak sayımızın çok olmamıza rağmen insanın değerinin azalmadığını hissettirir.
Mekanlar, şartlar, olanaklar ve amaçlar uyumu gereklidir. Düzenli kalabalıklar ne yorucu ne de rahatsız edicidir. Aksine kalabalıkların bir üyesi olmanın mutluluğunu yaşarız.
Tam olma duygusunu yaşarız o anlarda. Bir bütünün parçası olma hissi sarar içimizi, kanımızdaki yakamozlar bir müziğin ritmi gibi bedenimizin bir ucundan diğer bölgelerine hızla ve ahenkle titreşir canlılığın, var olmanın sihirli dokunuşlarıyla, yaşam çoşkusu akar kanımızdan hücrelerimize, aşkın bir his dolar içimize tüm insanlığı, tüm canlılığı kutlarcasına, kutsarcasına.