Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

7 Kasım 2019 Perşembe

Beden Akıl İletişimi

Bedenimizin sağlıklı çalışması bizlere farketmesek de mutluluk verir, organlarımızın sorunsuz çalışması sağlıklı olduğumuz fikri ve düşüncesini unutturur. Hareket etme ve duyu organlarımızın daha fazla deneyim isteğini arttırır. İçimizde bir çoşku, huzur ve harcanacak bir enerjiyi hissederiz.

Ne zaman ki başımızda ve bedenimizin bir yerinde ağrı, mide bulantısı, halsizlik, baş dönmesi gibi bir çok rahatsızlık oluştuğunda aklımız, zihnimiz dış dünya ile bağlantısını azaltır. Aklımız bedene yoğunlaşır. Havanın güzel olduğu, sevdiğimiz insanların çevremizde olduğu, iyi haberler, iyi olaylar olması bize mutluluk vermez. Aklın dış dünya ile ilgilenmesi ve dıştaki mutlulukları hissetmesi bedenin sağlıklı olmasıyla mümkündür.

Aklımız, zihnimiz o  rahatsızlık anlarında sorular sorar kendi kendine bu rahatsızlığım nedir, nedeni nedir ? Beden bir sorunla karşılaşmış ve rahatsız olmuştur.

Bedenin rahatsız olduğu bölge ilgili olarak bilgi sahibi olan doktorlardır. Teşhis ve tedavi yöntemleri çağımızda gelişmiştir.  Teşhis önemli bir başlangıçtır. Rahatsızlığın ne olduğu konusunda doktor tarafından hastaya sorular sorulur. Hasta detaylı ve net bilgi verdiğinde doktor hedef belirler emin olmak için testler yapar. Sonunda teşhis netleşir ve tedaviye geçilir. Tıp alanındaki mevcut teşhis ve tedavi yöntemleri elverdiği ölçüde rahatsızlık giderilir tedavi olunur.

Kış mevsimine girerken grip, nezle ve üşütme rahatsızlıkları çok olmaktadır. Ben de her yıl bir kere bu rahatsızlığı yaşamaktayım. Doktora görünüp rahatsızlığımın teşhisi ve tedavisi kolayca olmaktadır. Fakat o soğuk ter ve üşüme aklımı dış dünyadan alıkoymaktadır. O rahatsız olduğum günlerde dış dünya mutlulukları bana keyif ve mutluluk vermemektedir. Duyu organların iyi çalışmaması, halsizlik ve üşüme bana sağlıklı olmanın  dış dünya ile sorunsuz bir bağlantı kurarak mutlu olduğumu hatırlatmaktadır. Sağlığın kıymetini rahatsızlandığımızda daha iyi anlıyoruz.

Bedenimiz rahatsızken zihnimiz ve aklımızın çalışması aksıyor. Çalışmalar aksıyor, kültürel faaliyetlere ilgi duruyor, insanlarla iletişim zayıflıyor, hareket isteği kalmıyor bütün dikkatimiz bedenimize odaklanıyor. Dikkatle onu takip eder oluyoruz. Ateş artışı, ağrının seyri, rahatlama isteği, dış dünyadan gelen ses, koku, ışık ve tatlar değişiyor, sağlıklı olduğumuz haldeki duyu ve algılarımızı hatırlamaz oluyoruz. En sevdiğimiz yemek kokusu bile bize yabancı ve itici geliyor. Çevremizdeki tüm tanıdık sesler rahatsızlık anında yabancılaşıyor, rahatsız edici oluyorlar.

Bedenimizin rahatsızlığı sırasında duyu organlarımız ve algılarımız normal çalışmadığı için dış dünyayı farklı hissediyor ve algılıyoruz hasta olunca.

Rutin olmayan iki rahatsızlık yaşadım bu iki rahatsızlık geçici olmasına rağmen dış dünya ile bağlantının ne kadar kötü olacağına örnek olabilir.

İlkinde baş dönmesiyle başladı, mide bulantısı ona eşlik etti, birden bir şey yokken kendimi kötü hissetmeye başladım. Baş dönmesi ve mide bulantısı devam ederken dış dünya ile bağlantım zayıfladı. Kendi kendime neden diye sormaya başladım.

Yediğim bir şey mi dokundu ve zehirlendim mi ?
Alerji miydi ? O anlara yakın yaptıklarımı ve yediklerimi düşündüm. Bu rahatsızlığıma ne neden olmuştu. Zihnim telaşlı ve hızlı çalışmaya başladı. Gözlerim etrafı tarıyor neyin rahatsızlık verdiğini arıyordu, kulağım çevredeki sesleri tarıyor nasıl böyle olduğumu araştırıyordu adeta. Koku duyum etrafımda tehlikeli bir gaz veya hava olup olmadığını araştırıyordu. Zihnim bedenimin rahatsızlığına odaklanmış sefer olmuştu. Akıl soru soruyor Neden ? Nasıl ? Bedenin rahatsızlık sinyali neydi ? Beden mide bulantısı, baş dönmesi ve halsizlik sinyali veriyordu ama nedeni açıklayamazdı. Aklım zihnim bunu anlamalıydı. Bahsettiğim olay bir saat sürdü. Bir saat zihnim bedene odaklanmış ve rahatsızlığın nedenini araştırmıştı.

Beden sinyal gönderdiği halde akıl, zihin anlamakta zorlanmıştı. Teşhis edilemiyordu. Bedenimiz acıkmayı, susamayı, uykuyu, tuvalet giderme ihtiyacını sinyallerle vermekte idi ama her rahatsızlığının sinyalini verdiği halde akıl, zihin onu anlamamaktadır. Beynin bedeni yönettiği söylenir bu acaba doğru muydu ? Eğer tümden yönetseydi bedenin sorunlarını beyindeki oluşan zihin, akıla bir sinyalle sorunu iletirdi. Demek ki tümden yönetmiyor. Beyin özellikle duyu organlarına ev sahipliği yapıyor gibi duruyor. Görmek, koklamak, duymak ve ses çıkarmak gibi duyu organlarının en iyi halde çalışmasını sağlıyor gibi görünüyor. Zihin ve akıl bu bilgileri değerlendiriyor ve son durum canlının hareket tarzını ortaya çıkarıyor. Canlı o etkilere göre tepki veriyor. Bir ceylan bitkinin kokusunu alarak yiyebileceğine karar veriyor ve yeme eylemini yapıyor. Bir aslanın kokusunu aldığında zihni savunma yollarını araştırıyor. Kaçma veya araziye uyum gibi. Hedefin kendisi olduğundan emin olunca kaçma eylemine başlıyor.

 Sonunda aklım bedenimin rahatsızlığının nedeni buldu. Hemen çözümünü de uyguladım. Rahatsızlığım yarım saatte geçti.

Eğer çözümü bulamasaydım hemen doktora gidecektim haliyle.

Rahatsızlığımın kaynağı bedenimin direncinin düşmesi idi. Önceki gece az uyumuştum. Ve bulunduğum ortamda rüzgar akımı vardı. Cereyana kapılmıştım. Yaz sonlarıydı. Bunaltıcı sıcakların gittiği dönemdi. Hava serinlemeye başlamıştı. İlginç ki bedenim üşüdüğümün sinyalini vermişti ama aklım bunu hemen algılamadı. Kışın soğukta tüylerimiz diken diken olur, o dönem sıcaktan soğuğa yavaş geçiş olduğu için tüylerim sinyali vermemişti. Olay ısınmakta olan suya kurbağanın girmesi hikayesine dönmüştü.  Rahatsızlığı teşhis edince hemen üstüme bir şeyler daha giydim. Rüzgar akımını engelledim evimde. Bedenim hızla iyileşme sürecine girdi yarım saatte kendime gelmiştim. Artık yaz bitmiş mevsim sonbahardı.

İkinci rahatsızlığım ise daha zor ve karmaşıktı.

Hafta sonu öğleye doğru uyandığımda başım müthiş bir şekilde ağrıyarak kalktım yatağımdan. Başım adeta zonkluyordu. Ağrı iki üç saat sürdü birden geçti.Tam doktora gitmeyi planlıyordum birden bıçak kesilir gibi geçti. Nedenini anlayamadım. Yine sorular vardı. Neden ?  Ne sebep olmuştu. Zihin fırtınası çıktı zihnimde. Toz alerjisi, az su içmek mi, yediğim içtiğim bir şey mi, geç yatmak mı nedir ?

Bir sonraki hafta sonu bir daha tekrarladı. Sabah ağrı ile uyanır olmuştum. Teşhis belli oldu gibi migren, baş ağrısı sıklığı yine iki üç saat sürdü ve geçti.

Bir iki hafta sonra hafta sonu öğlene doğru ağrıyla kalkınca artık bunun unutulacak bir durum olmadığını düşündüm. Nedeni bulmalıydım. Bilgisayar kullanıyordum. Gece boyunca  ekran gözlerime ışık gönderirken tozları da gözüme yapıştırıyordu. Göz kuruluğuna ve kirlenmesine neden olduğu için göz tansiyonum olabileceğini düşündüm. Ekranı uzaklaştırdım ve tozunu aldım. Işığını azalttım. ekranın yukarı eğimini artırdım. Daha fazla su içtim. Gözlerimdeki titreşim yok olmuş, göz tansiyonundan kurtulmuştum ertesi gün ağrı olmadı.

Bir sonraki hafta ağrı ile tekrar uyandım. Göz tansiyonundan başka bir neden aramaya başladım. Evim yol kenarı olduğu için toz riski vardı. Binamızın yanında okul vardı. Gençler, çocuklar hafta sonu okulun bahçesinde erken saatlerde gelip futbol oynuyorlardı bağıra çağıra ve toz vardı haliyle. Toz alerjisi olabileceğini düşündüm. Gündüz uykusunun gecekini tutmayacağını düşündüm. Gece sessiz, gündüz ise trafik ve gençler çok gürültülüydü.

Sonunda buldum. Ne gürültü ne toz ne de göz tansiyonu  idi sorun, onlar sorunun birazını oluşturuyordu.

Bulduğum bu teşhis kolay bulunacak cinsten değildi. Sanıyorum ki migren ve baş ağrılarının yüzde onu bulduğum teşhisle ilgili olabileceğini düşündüm. Bu yüzde onluk oranın azaltılması anlamına gelmekteydi. Teşhisim ve çözümü bende iyileşme sağladı. Onlarda da sağlayabilir.

En azından yüzde doksan migren ve kronik baş ağısı çeken kesim benim teşhisimi olasılık dışına çıkarabilir uygulanır ise.

Teşhisi netleştirmek için biraz açıklama yapayım.

İnsanoğlu iki ayak üzerine yürümeye başladığında kafası yeni duruşuna göre şekillenmeye başlamıştı tarihler boyunca beyni büyümüş ve boynu kafa ile beden arası dik durumdan eğik duruma yönelmek zorunda kalmıştır. Kafatasımızın ağırlığı çağlar boyu artmıştır, beynin büyümesiyle. Başımızın ağırlığı boynumuza ve omuz iskelet yapısına  etki etmektedir.  Başımızın ağırlığını taşırken boyun kaslarına ve sinirlerine zararlı etkisi olmayacak şekilde duruşumuzu ve dengemizi ayarlamalıyız. Başımızın ağırlığın omuzlarımıza yüklemeliyiz. Aksi takdirde başımızın ağırlını boynumuz ve haliyle omur iliğe yükleyince başımıza uzana sinirler gergin ve yorgun hale gelmektedir. Migren veya kronik baş ağrılarının yüzde onu bundan dolayı oluştuğunu düşünmekteyim.

Teşhis:  Baş ağırlığının omuzlara yüklenmesi yerine boyun sinirlerine yüklenildiği için omurilik merkezin de rahatsızlık başlayıp beynimize uzanan sinirlerde gerilmeler baş ağrılarına dönüşmektedir.

Tedavi : Başımız öne eğik değil omuz hizasında tutmaya çalışmak ve başımızın ağırlığını boyuna değil omuzlarıma vermek. Göz kırpma refleksi azalmasına çözüm akıla gelindikçe göz kırpma hareketi yapmak, yutkunma refleksinin de azalmasına çözüm su içmeden de ya da korku yaşamadan da yutkunma hareketleri yapmak gerekir. Göz refleksi ve yutkunma nefes yollarını, göz çevresin ve alnın bölgesini nemlendirmekte olup kan akışını da düzenlemektedir.

Görüldüğü gibi beden akıl iletişimimiz bedenin temel ve hemen gerçekleştirilmesi gereken hayati ihtiyaçlar konusunda gelişmiş olup bedenin rahatsızlık başlangıçları ve gelişimlerinde bu iletişim gelişmemiştir.

Bu durum bize beynin temel işlevinin bedeni yönetmek değil canlının dış dünyadan aldığı her türlü duyumları işlemek ve canlının son eylemini belirlemesine yardımcı olmaktır. Haliyle beynimiz bedenimizden de sağlıklı olma ve rahatsızlık sinyalleri almakta olup zihnin ve aklın bu sinyalleri anlaması sorunu yaşanmaktadır. Beynimiz bedenden gelen bir sinyali acı veya haz şeklinde zihne iletmektedir. Acı ve haz dışındaki olumlu ve olumsuz iletiyi ise iletiyor olup zihin mi anlamıyor yoksa iletmiyor mu bunu açıklığa çıkarmamız gerekmektedir. Nörologların bu konuyu açıklığa kavuşturması gerekmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...