Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

19 Ağustos 2020 Çarşamba

İnsan Doğa ve Dünya - 6 (Enerji - Madde diyalektiği )

 Canlılık madde ve enerji dengesi için oluştu ise diyalektik açılımlarımızın kaynağı ve temeli bu teorimizin yansımaları olacaktır. 

Evren canlıya hareket etmesi devinim içinde olması kaderini yüklemiştir. Canlılık kendi içinden başlayan devinimi ile evrende yayılma ve varlığını sürdürme potansiyeline sahip bulunmaktadır. Varlığını sürdürme ve yayılma nedeni için her mekan ve şartlara uyumu için kendini çok çeşitli türler ile sayısız olasılıkların denemesini yapacaktır. Dünyayı kuşatmış olan canlılık dünya dışına nasıl çıkacağı klasik koşullarda cevabı bulunmayan bir soru idi. Dünya dışına çıkabilme olanağının cevabını enerji ve maddeyi kullanabilecek kadar akıl verilmiş olan insan ortaya çıktı. Bu aşamaya gelene kadar insanın yaşamı bu yeni görevine gelene kadar kendi içinde geçirmiş olduğu madde enerji diyalektiğinin görünümleridir. Ayrılıklar, birleşmeler, savaşlar, keşifler tarihteki tüm olayları canlılığın madde enerji diyalektiğinin ürünü olan canlılığın son halkası insanda tamamlanıyordu.

Savaşlar hem hareket hem çarpışma amacına hizmet ediyordu. Bizler fetih, genişleme, yayılma gibi önemli bulduğumuz kavramlar canlılık doğası için madde enerjinin devinimlerinin canlı tarafından yerine getirilmesine hizmet etmektedir.Barışların uzun, savaşın kısa sürmesi ise asıl görevimiz olan dünya dışına canlılığın yayılması hizmetine biraz daha yaklaşmamız anlamına geliyordu.

Madde + Enerji = Canlı

Canlılık, madde ve enerjinin bir varlıkta buluşup evren fizik yasalarına edilgenlikten etkinliğe geçişidir.

Canlılık dışarıdan aldığı madde ve enerjileri kendi içinde sentezleyerek evrene fiziksel etkilerde bulunarak madde ve enerjiyi geri vermektedir. Tıpkı yıldızların doğumu ve ölümüne kadar kendi içindeki madde enerji döngüsünün sonucunda uzaya ışık yayması özerkliği gibi canlı formu daha küçük ama çok sayıda madde enerji özerkliğinin etkilerini vermektedir (Şimdilik yerkürede ).

Diyalektik görüşümüz bilimle ve inançlar ile uyumlu olup bakış açısı ve ele alış açısı olarak felsefiktir.

Eleştiri ve bilimsel gelişmelerin ışığında yanlışlamaya açıktır. 

Aklın sınırı madde ve enerji kullanımı sınırına kadar gidebilecektir. Evrendeki her madde ve enerji konusundaki bilgiye ulaşabilecek olması onu kullanması ile ilgili kendisine verilen görevle ilgilidir. Önce yerkürede enerji ve madde kullanımında uzmanlaşacak sonra canlılığın yerküre dışına yayılmasındaki ana görevini yerine getirecektir. Bu amacına yönelmedikçe kendi içine dönmeye ve sorunlarınla uğraşmaya, onlara çözüm aramaya devam edecektir. Bu davranışında ulaşacağı en son durum her insanın enerji madde kullanımındaki üst bilince ulaşmasını sağlamak olacaktır. Aydınlanmanın yeni tanımı madde enerji kullanımı bilgisini bilmek, bu üst bilince ulaşmak üzerine olacaktır. İnsanın varlık nedeni, sonsuzluk içerisindeki başlangıcını düşünebildiğimiz doğanın sonunun nereye uzanacağına ait bilgisine henüz ulaşamayacağımız sonlu olabileceği tahmininizin içinde sonlu doğa içinde sonlu insan varlığı sınırlı ve sonlu olacağıdır. 

Nefes ile doğanın içinde ve yapışık haldeyiz. İster korunan fanus olsun, ister doğanın karnında olsun kopmaz bir bağ içinde olduğumuz gerçeği unutulmamalıdır.

Suya olan ihtiyacımız onun alternatifleriyle giderilmesi olanağının olmadığı da ortadadır.

Beslenme konusunda ulaşabileceğimiz en üst nokta canlıdan beslenmeyi bırakıp kimyasal ve mineral bazda beslenme aşamasına geçebilmemiz olacaktır.

Toplum olarak madde ve enerji bilgisi ve kullanımı konusunda eğitimin ana konusu olarak yetişen yeni nesiller toplum düzeninin sürekliliğini sağlama ve uzaya açılma yollarının çoğalması hedefinde ortaya çıkarak yasa, ahlak, iletişim, ilişkiler, davranışlar vb. konularında bir çok konunun çözümüne kaynak ve temel olarak madde ve enerji dengesinde, kullanımında ve canlılığı yerküre dışına çıkarma ve yayma görevinin ilkeleriyle oluşturabileceklerdir.

İnsan canlılığı evrene gezegenler üzerinden yayarken her uğradığı gezegende yanında getirdiği canlıların hızla mutasyonu şahit olma olasılığı bulunmaktadır. Buna şahit olurken aklın ve bilgisinin ne kadar az ve aciz kalacağını anlarken yayma göreviyle varlığının da sınırlarına geldiğini de hissedecektir. (Bilim kurgu filmlerine konu olabilecek iddialı bir teori😁).

Bitkilerin, mikroorganizmaların yeni gezegen şartlarında nasıl bir mutasyon geçireceğini bilim ve akıl kestiremez. Çünkü insanın görevi yaymaktır. Yerküremiz dışında insan canlılık üzerine yerküredeki konumunu koruyamayacaktır. Acı ama gerçekçi bir durumdur teorimizin ışığında. 

İnsanın ideası teknolojidir. Teknolojinin aşamaları insanın hedefinin uzay olduğunu işaret etmektedir. Teknoloji ve uzay insan aklı ve biliminin sınırlarını da belirlemektedir. İster hız ister büyüklük isterse de uzaklık unsurlarının belirlediği bir sınırdır bu.

Varlığımızın sınırlarını görmek kaderimizi görmektir. İnsan zihni evrendeki büyük hareketi anlayabilecek yapıda olmasa da tahminler ileri sürebilir. Görünenden görünmeyene doğru ilerleyen mantıklı tahminler. 

Mevcut bilim-kurgu eserleri hep dışarıdan gelecek yaratıkların insana canlıya ve yerküreye etkileri üzerine konular oluşturdular. Asıl içimizden yani canlıların uzayda değişime uğrayacağı tezleri daha gerçekçi ve ileriye doğru daha işe yarar teoriler içerebilir.

Madde- Enerji diyalektiği teorimize göre cevaplanması gereken önemli bir soru durmaktadır. İnsan uzaya canlılığı yayma görevine başladığı ve ilerlediği zaman (en az beş yüz-bin yıl sonra) varlığının sonunu keşfettiğinde dünyadaki yerinde kalmayı kabullenebilecek midir ? Bu soruya olumlu bir cevap verebilmesi için dünyadan ayrılırken bıraktığı gibi bulmalıdır. Çünkü uzaya yayılan canlılık türleri artık geri dönmeyi hem planlayamaz hemde onların geri dönüş amaçları oluşamaz. İnsan dışındaki doğadaki tüm canlılar yeni gezegenlere uyum mücadelesine girişecek var olmak için tüm yeteneklerini kullanacaklardır. Bunu yaparken ortama göre tahmin edilemez değişim ve dönüşüm yaşayabilirler, bu ortama uyum çabaları insanın nefesinden başlayarak besinlerine doğru uzanan ölümcül bir tempoya dönüşebilir. Bedenimizdeki ortak yaşama katılan organizmalar ortaklığı bozup anında bizlerin yaşamına son veren cellatlara dönüşebilirler. Bitkiler birden metan alıp sülfür veya başka gazları ortama sürebilirler. Hidrojen soluyup azot üretebilirler. Bu olasılıkları bilim araştırmalıdır insanın gezegenleri evleri yapmaya çalışmasından önce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...