Bir Ağustos böceği çam ağacının gövdesinde. Bedenin renklerini baştan aşağıya çam ağacının rengine uyarlamış. Amacı avcılarından korunmak, görünmez olmak, gizlenmek.
Bir ay ömrü var. En geç eylül ayının sonlarında yaşamı bitecek. Su ve yiyecek peşinde koşmuyor. Onları aramayı, varlığını koruma davranışını bırakmış durumda. Su ve yiyecek bulsa belki daha uzun süre yaşayabilecek. Ama o artık bunlardan vazgeçmiş. O zaten, uzun süre (8-10 yıl) toprak altında gelişimini tamamlama süresince yaşadı. Topraktan çıktığı beden elbisesini bırakarak uçma potansiyeli ile ağaçlarda dolaşmakta. Gece ve sabah zamanları havadaki nemden suyunu, kokulardan, polenlerden gıdasını almakta. Az su ve yiyecekle varlığını devam ettirmekte. O nedenle yavaş ve az hareket etmesi gerekmekte.
Toprakta yaşıyordu. Yeryüzüne çıktığında artık o bir müzisyen bir aşık. Hem müzik çalıyor, hem aşkını arıyor. Rakipleri var, avcıları da. Varlığının tek amacı, içinden gelen içgüdü ile neslini devam ettirmek.
Üzerinde durduğu ağacın gövdesinde hareketsiz duruyor. Avcılarından korunmak için bu gerekli. Ne kadar çok hareket ederse fark edilme olasılığı artacağını bilmekte. Yanına gelen karşı cinse doğru giderken yavaş ve yan hareket etmesi ondan, fark edilmemek.
Ağaç gövdesinde sabit dururken ona dikkatli baktığımızda üzerinde bazı desenler ve imajlar görülmekte. Bu imajlar bize yabancı gelmeyen, çok tanıdık gelen şekiller halinde görünmekte.
Aslan başı figürü
Ağustos böceğinin üzerindeki desenler dikkatli baktığımızda altta aslan gözü, burnu, ağzı ve yeleleri imajı dikkati çekmekte. Göz miktarı üç adet farklı şekillerde olduğu fark edilmekte. Kenarlara yakın olan gözler küçük olup ayaklarının gövdeye birleştiği ve kanatlarının gövdeye bağlandığı yerde bulunmakta. İkinci gözleri ise bu gözlerden gövde merkezine doğru santimlik ilerisinde. En son gözleri ise kaşlarının arasına kısılmış saldırıya hazırlanan bir anı tasvir eder gibi sanki. Ufak gözler uzaktan bakıldığında, orta gözler biraz yaklaşınca, kısık gözler ise daha yakına gelince fark edilmekte. Ağustos böceği uzak, orta ve yakın mesafelerde farklı imajlar sunmaktadır adeta. Aslanın çene ve diş figürü de bu mesafelere uyumlu oluşmuş gibi.
Kral, vale yüzü ve yılan dişi figürü
Aslan başı figürü alt bölümde bulunurken onun üstüne bir kral veya prens figürü fark edilmekte. Ağustos böceğin gözleri bir kral tacının süsü gibi üstte durmakta adeta. Tacı giymiş bir prens veya kralın gözleri görülmekte iki yanda. Gözlerde öfkeli bir bakış var, çatılmış kaşlar ise bu imajı güçlendirmekte.Gözlerinin arasında belirgin ince ve uzun bir burun imajı göze çarpmakta. Ağız figürü ise ağzını açmış, dişleri ile tehdit eden korkunç bir yılan şeklinde.
Baykuş ve şahin bakışı figürü
Ağustos böceğin gözleri gövdesinin arkasına doğru ilerlediği için ona baktığımızda sırtındaki oluşturduğu çeşitli figürler ile onun sanki ağaca sırtını verdiği ve bize yüzü dönük bakmakta olduğu izlenimi doğurmaktadır. Bu dikkat çekici gözleri dikkate alır isek bir şahin ya da bir baykuş figürü ortaya çıkmakta.
Ağustos böceği, aslan, vale, yılanağzı, baykuş ve şahin bakışlarını nasıl bilebilir ve imajını oluşturabilir?
Oluşturduğu imajlar rastgele mi oluştu, yoksa özellikle mi oluşturdu ? Kendini savunmak amacında olduğu açıktır. Bunu yaparken neden bu figürleri kullansın. Aslan, kızgın vale ve tehdit eden ağzı açık dişlerini gösteren yılan figürünü biz insanlar öyle görürken onların diğer avcıları olan kuşlara nasıl görünmektedir ? Karışık ve iç içe figürlerin insana ve kuşlara farklı imajlar olarak mı görünmektedir?
Ağustos böceği kendisinin düşmanı ve avcısı olan hayvanları tasvir etmiştir adeta. Kuşlar, kediler, yılanlar avcısı ve düşmanı iken en son insanı da düşmanlar listesine aldığı görülüyor. Düşmanlarının figürlerini bedenine yansıtarak adeta onlara bende sizin gibiyim ve rakibiniz olarak tepkim savunmam hazır mesajı vermeye çalıştığını tahmin edebiliriz. İnsan figürünü neden vale, prens, kral halinde oluşturmuş olabilir.
Ağustos böceği düşmanlarının imajını oluşturup kendine savunma şekli mi oluşturdu acaba.
Öyle görünüyor.
Düşmanlarının saldırgan, korkunç ve gergin hallerini seçmesi bir rastlantı olmasa gerek.
Savunma şekillerinin temelindeki oluşum avlanmaktan veya tehlikeden kurtulan canlı bunu hafızasına ve dolayısıyla dna'sına kaydeder. Dna dizilimleri o kayıtların etkisiyle dizilimine öncelik verir.
Canlılığın tarihine ait doğal kayıtlar teorisi
Canlılığın ilk zamanlarından günümüze kadar en az değişen ama en çok türü bulunan bitkilerdir. Bitkiler hava basıncı, rüzgar, ısı gibi doğal olayları algılamaları yanında diğer canlıların hareketlerini, ısılarını ve seslerini de algılamaktadırlar. Bitkilerin dna'larında eskiye ait kayıtlar ve hatta tüm yaşayan canlıların geçmişlerine ait kayıtlarının dna'larında bulunma olasılığı bulunmaktadır. Eğer bu gün bunu çözemiyorsak teknolojimizin yetersizliğindendir. Ya da buna ait bilgiler gizlenmekte de olabilir.
Bunu bilim açıklayacaktır. Bununla ilgili çalışma yoksa yapılmalı var ise de açıklanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder