Türkiye Küreselleşirken

Türkiye Küreselleşirken
Ülkemizde, kitlelerin aynı sözlerin söyleyene göre farklılaşmasını görüyoruz.

20 Ocak 2022 Perşembe

Felsefik Serbest Düşünce, Esinti ve Çağrışımları - 13

 Bir İnsan Mitolojisi (Bir Modern Anlatı )

Yaşam Ağacı

Canlılık tüm yaşam enerjisi ile yeryüzüne yayılmaya başlamıştı. Suyun ve toprağın buluştuğu her yere milim milim ilerlemekte ve ilerlediği her santimde kalma kararlılığına, sürdürebilir olmaya çalışıyordu.

Yeryüzünde yaşam ilerler iken sınırlarına ulaştığında kendi içindeki kaos ortaya çıkıyordu. 

Canlılığın kaosu kozmolojinin temellerinden gelmekte idi. Sınıra dayanan canlılık kendi içinde parçalara ayrılıyor, birleşiyor, çarpışıyor, bölünüyor, eriyor, donuyor ve buharlaşıyordu.

Canlılık yaşamı yayamaz ise kendi içinde kaosu devreye girmekte ve temeli ile yüzleşmek zorunda kalmakta idi. 

Sınırları geçmesi için böyle olması onun kaderiydi. 

Uzun bir aradan sonra doğada bitkiler yeryüzüne hakim oldular. Bitki türü tüm yeryüzünü kaplamaya ve kuşatmaya başlamıştı. Bu tür alt kültürü olarak çok çeşitlendi. Canlılığın her türlü olasılıklarını içerisinde barındırarak gelişti ve yayıldı. Bitkiler birbiri ile rekabet içine girdiler. O kadar büyüdüler, geliştiler ve yayıldılar ki atmosfere, sulara ve karalara etki eder oldular. 

Ve dünyanın dönüşüne etki eder oldular. 

Öncelikle dünyanın dönme hızını azalttılar. Sonra dünyanın eğimini sağlayarak mevsimleri oluşturdular.

Bitkiler doğanın en canlı ucu iken oksijen oranı artmış, karbondioksit azalmıştı. 

Varlıkları tehlikeye düşmüştü. Dengenin bozulama riski oluşmuştu. Devreye yangınlar girdi. 

Oksijen, karbondioksit dengesini yangınlar ile çözerek ana gövdeler feda edilmeye tohumların çokluğu ile türün devamının güvencesini sağlamaya çalışıyorlardı. 

Yeryüzünün kaplanması, hava, su ve toprağın şekillenmesi tamamlanmıştı. Mevsim döngüsü oluşmuştu.

Yeryüzünün ilk bedensel büyümesini tamamlamış canlıları bitkilerdi.

Yaşam, ilk bedenlenmesi olarak sularda değil karada bitkiler ile başlatmıştı.

İlk hücreli canlılar yeryüzünün her yerindeydiler ama ilk bedenlenmiş canlı bitkiler idi. Sonraki oluşacak tüm bedenlenen canlılar onların etkileriyle olanaklı hale geleceklerdi.

Yeryüzünde bitkilerin hakimiyeti yayılmıştı. Yaşam merkezi haline gelmeye başlamışlardı. Bitkiler artık tüm yeryüzünü kendilerinin gelişebilecekleri tarzda şekillendirmeye başlamışlardı. Çoğaldılar, büyüdüler ve yayıldılar. Artık önlerinde canlılığın tüm oluşma, dönüşme ve dönüştürme olasılıklarını deneme için uzun bir zaman vardı. 

Canlılığın temellerindeki küçük ve en fazla miktarda olan mikrobik canlılar bitkilerin yeni dünya düzeni karşısında yok olanlar ve büyüyenler şeklinde değişime uğruyorlardı. Bitkilerin yaşama sürecini tamamlayanların üzerinden beslenen mikroorganizmalar da ayrı bir yoldan bitkilere antitez olarak büyümelerini ve gelişmelerini sürdürdüler. 

Bitkilerin yeryüzüne dağılım uzun süresinde antitezleri de büyüdü ve bitkilere zarar vermeye başladılar. Bunlar önce bitkileri kemiren mikroorganizmalar ve bakteriler idi. Onların çoğalması ile onların antitezleri de çıkması gecikmemişti. 

Bitkilerle gelişen canlılar ile bitkilere antitez olarak gelişen canlılar olarak yeryüzünde ikiye ayrılmıştı canlılığın gelişimi. 

Bitkiler ile gelişen canlılar bitkiler ile yardımlaşıyorlardı. Varlıklarını onlara bağlı olarak sürdürmeye başladılar. Bitkilere antitez canlılarda bitkilerin etkileriyle yaşayıp bitkileri tüketme üzerine gelişimlerini sürdürmekte idiler.

 Bir meyve kurdu, bitkinin hangi etkisi ile ortaya çıkmıştı. Bitki ile gelişen mi yoksa onun antitezi olarak mı. Bitkinin meyvelerinden beslenmesi kurdun bitkinin temel varlığına değil, üreme için oluşturduğu ürün üzerinde varlığı onu bitkiye antitez değil bitkinin gelişimi üzerinde ortaya çıktığını göstermektedir. Dolayısı ile meyvenin sakladığı çekirdeğe, tohuma toprak olması veya toprakla bütünleşmesini kolaylaştırması üzerine kurdun varlık görevinde olduğu söylenebilir. 

Bitkilerin yaprakları ile beslenen bir otçulu bitkilerin antitezi olarak tamamlanmış bir beden olarak öne sürebilir miyiz. Otçul eğer bir bitkiyi tümden değil de sadece yaprağını azaltıyorsa, bitkiyi ortadan kaldırma amacında olmadığı varsayımında bulunabiliriz. Belli oranda bitkinin yaprak yeterli sayısının belirlenmesinde veya miktar kontrolünü yaptığını düşünebiliriz. 

Yeryüzünün belli bir mekanında belli bir bitki sayısı ve cinsi ile otçul beslenme şekli ve sayısı arasında denge kurulabilir mi.

 Otçul tamamlanmış beden nasıl oluşmuş ve etçil bedenlerin ortaya çıkmasını nasıl sağlamıştır. 

Önce bitki sonra otçul sonrasında etçil oluştuğu birbirini takip eden gelişmeler midir. 

Bitki biterse otçul ölümü kabullenecek midir. Otçul biterse etçil ölümü veya yaşamın sonlanmasını kabul edecek midir. 

Otçulun bitkiye antitez olmadığı varlığını onunla birliktelikte devam ettirdiği savı etçilin otçulla olan ilişkisi antitezi olması şeklinde olmaktadır. Aynı türde olan etçil  otçula etkisi tür sınırlandırması üzerinedir. Dolayısı ile bir tür kendi içinde farklı cinslere ayrılmasının nedeni tür miktarının sınırlandırılması yönüne doğru ilerlemektedir. Tür ve besin miktarının dengesizleşmesi, türün, cinslere ayrılarak kendi türünü sınırlandırma veya yeni beslenme olasılıklarına girebilmektedir. 

Bir türün cinslere ayrılmasının iki aşamasını keşif ettik. 

* Kendi türünün sınırlandırılması zorunluluğu olarak . (Aynı mekanda) 

* Yeni mekan ve besinlere maruz kalma zorunluluğu olarak (Farklı mekanda)

Yeryüzünde bedenlenmesini tamamlamış tüm canlıların, bitkilerin varlığı ve ona bağımlı olarak varlığını sürdüren canlılar ve onların antitezleri biçimde oluştuğunu söyleyebiliriz. 


............


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

     Ülkemizin kuruluş ve gelişme planları uluslar arası küresel gelişmiş bir ülke olmak, vatandaşları ile refah ve insanca yaşama idealinde...