Balkan krizi ile Ukrayna ve Rusya hakkında bir çok bilgi ediniyoruz. Bu krizin neden çıktığı ve nasıl devam edeceğine ait bir çok bilgi ve varsayım bulunmaktadır.
Afganistan, Suriye, Irak, Libya gibi ülkelerde çıkan krizlerden farklı bir kriz midir balkan krizi yoksa bu ülkelerdeki oluşan krizlerin bir başka türlü yansıması mıdır ?
Ben bu yazımda balkan krizi hakkında felsefik fikirlerimi ortaya koymak istiyorum. Balkan krizinin diğer ülke krizlerinden bir farkı küresel olarak görülmesi ve takip edilmesidir. Birinci ve ikinci dünya savaşının neden ve sonuçlarıyla bağlantılı olduğu izlenimini vermektedir.
Balkan krizinin ortaya çıkmasının öncesine gidelim. Soğuk savaş ve onun sona ermesi aşamalarına.
Soğuk savaş sonrası Batı ile Doğu küreselleşme yönünden nasıl ilerlemiş ve gelişmiştir.
Batı (AB, ABD) demokrasiyi ve özgürlüğü savunurken, Doğu (Rusya) güvenliği, kontrolü ve otoriteyi savunmuştu.
Batı akılcı olmayı, doğu ise duyguların hakimiyetini savundu.
Batı kentleşme ve kültürünü geliştirirken, doğu dağınık ve geniş yerleşmeyi haliyle kasabalılıkta kaldı.
Batı aklın gereği zekice, planlı, programlı ve sistematik yönden hızı ve işbölümünü gelişimine almıştır. Serbest piyasanın ve teknolojinin işbirliği ile bireylerin mutluluğunu arttırmasına çalışılmış. Serbest rekabetin hızlı ilerlemesi ve etkileri mutsuz ve hasta modern insan kimliğini gölgede bırakmış idealarına doğru ilerlemek adına her türlü yolu denemeye yönelmiştir.
Doğu yavaş ve sessiz küresel arenada görünmeyen, Batıyı izleyen ve gününü kurtarma telaşında ağır ve kapalı hali ile geri kalmaya başlamıştır.
Batı ile doğu arasındaki ülkeler batı fikrine ve yaşantısına doğru ilerlemeye başlamış AB ve Nato'ya üye olmaya başlamışlardır.
Günümüzde olan Doğu batının bu hızla gelişi karşısında kendisini kapana kısılmış ve varlığına bir tehdit olarak görmüştür.
Vekalet savaşlarını görmezden gelerek günlük yaşantı da idik. Şimdi görülmek istenmeyenler gözümüzün önüne kondu. Gerçekle yüzleştik. Artık asıl sorun savaşın uzaması halinde günlük yaşamımızın sıradan bir parçası haline gelmesi ile barışa çağrı yerine taraf tutma tehlikelisidir
Batı rüzgarlarının tüm doğuyu kapsamasını bir fırsat değil bir karabasan olarak algılamıştır. AB nin sınırları olduğu görülmüştür.
Balkan krizi gizli ve uzun süre planlarıyla devam eden vekalet savaşların en sonunda tarafların kırmızı çizgilerine ilerleyen ve bel altı vurma aşamalarına ulaşarak küresel görünür olarak su üzerine çıkmasıdır.
AB hem mekansal hem de nüfus olarak kendisinden büyük ülkeleri kendine üye yapma konusunda çekimser davranmaktadır. Bu tavrı kuruluş ve gelişmesi açısından tutarlı ve mantıklıdır. AB dışında ülkeler AB ye üye olmadan onun sistemin kendi ülkelerinde uygulayabilme olanakları bulunmaktadır. Bu konuda AB diğer ülkelere yardım etmeye hazırdır. Tabi ki her öğrenci öğretmenine saygıda ve onu desteklemek adına her türlü isteklerini de kabule ve alış verişe de onun avantajını kabul etmesi gerekmektedir öğrenim usulü gereğince.
İşte Türkiye AB karşısında bu durumdadır. AB nin Türkiye'nin üyelik isteğini almış ve işbirliğini kabul etmiş olarak devam eden ilişkinin temelinde Türkiye'nin nüfusu ve mekansal genişliği ile bulunduğu yer bulunmaktadır.
AB'nin Rusya'ya bakışı da böyledir. Geniş coğrafya ve nüfus çokluğu AB'nin varlığını korumak adına kontrol dışına çıkama riskini taşımaktadır. Ancak küresel bir birlik oluşma durumunda AB ve sistemi bir çok ülke tarafından uygulanır ve kabul edilebilir olanağına ulaşacağı görülmektedir.
Rusya batının gelişini kabul etmesi gerekmektedir. Yeni dünyanın ve küreselleşmenin önünde Don Kişot gibi durmaktadır. Şu an Rusya Ukrayna'da Don Kişot durumundadır. Rusya batının doğuya doğru zihin ve sistem olarak ilerlemesi ve modern dünyanın uluslar arası görüşmeleri ve stratejik hareketlerine karşı kendi küresel taktik, plan ve projeleri yetersiz kalmış ve ısrarcı yapısı ile kendisini köşeye sıkışmış hissetmiştir.
Şehirli batı ile kasabalı doğu tartışması sürmüş ve kasabalı kabadayı kaba gücüne davranmak zorunda kalmıştır. Rusya kasabalı kabadayı ve Don Kişot kılığında Ukrayna'ya girmiştir. " Durun, üzerime gelmeyin yoksa rehineyi vururum " dercesine rehinine sıkı sıkıya sarılmış, geçen yüzyılda eline geçen yeni sistem fırsatını değerlendirememiş olmanın ve kalan zamanını da yeni bir sistem oluşturamamış olmanın stresi ile arkeik yönetim sistemine (feodal) dönüş yapma eğilimine girmiştir. Günümüz sistemlerine göre eski ve ilkel bu tarzı şiddetli olarak reddedilmiş ve kabul edilemez bulunmuştur. Geçmiş ve terkedilmiş yönetim sistemlerini (oligarklar) oluşturma gayretleri modern ve çağdaş yönetimlere bir çok sorunlar yaratmıştır. Batıda kilit noktaları ele geçiren bu geçmiş sistemin örnekleri göze batmış ve planları tahmin edilmiş sistemlere zarar verecekleri öngörülmüştür. Batının kapitalizm sistemine giriş yapan oligarkların sistem içinde uyuyan hücre algısı oluşmuş ve tedirginlik yaratmıştır. Çünkü Rusya'nın vekalet savaşlarının mali kaynakları da batıdan (oligarklar ve her türlü ürün satışı) geldiği fark edilmişti. Batı içindeki kabadayıyı fark etti. Bu kabadayının sistemin içinde patlayacak olan gittikçe büyüyen bir bomba olduğunu gördü. Vekalet savaşlarının yönü belli olmuştu. Kabadayıyı hata yapmaya itmekti. Ve o an geldi kabadayı Ukrayna'ya girmesi zorunlu hale sokuldu. Ve kan döküldü. Kabadayı tahrik edilerek kavgaya girdi. Sıra artık onu geri adım attırmaya, atmaz ise işlediği suçu ile yargılamaya gelmekteydi. Her iki durumda da kurtuluşu yoktu. Gerileme zorunda kalacak kapitalizm içindeki gizli planlı girişimleri iptal olacaktı. Bunun ilk adımını oligarkların mal varlığına el koymakla yaptılar. Kabadayı da bu tehdidi daha önce görmüş ve onun üzerine güçlenmek amacı ile Ukrayna'yı almayı planlamış olabilir. (Bu yaptığım değerlendirmeler bugünden geçmişe yansımaların tahminine dayanmaktadır. Haberleri dinleyen her düşünen zihinlerin tahmin edebileceği yorumlardır.)
Kasparov ile bilgisayar (yapay zeka, dark blue) satranç maçını hatırlayarak, şu an Rusya batının bilgisayar yapay zekası ile maç yapmakta olduğunu söyleyebiliriz. Rusya teknoloji ile maç yapmaktadır. Son Samuray gibi bütün varını yoğunu ortaya koyma girişiminde bulunmuştur. Modern Don Kişot baz istasyonların saldırmakta, iletişim ağlarına savaş açmaktadır. Teknolojiyi benimsemiş küresel izleyiciler Don Kişot'u hayretler ve endişe içinde izlemektedir. Batı sistemini yeni ülke insanlarına sunarken Rusya azınlık planlarını gizli yürütmeyi seçti. Bu durumda açık ve genişleyen teknoloji bireysel özgürlük sistemi, gizli planlarla gelişen merkezi sistem karşısında öne geçti. Yönetimde vaatler ile yapılanların farklılıkları doğu ve batı arasındaki farkı açtı. Bir çok yönetim sistem farkı açıldı. Rusya'yı geçen yüzyıl başından günümüze değerlendirmek gerekmektedir. Napolyon saldırılarından ders alan geçen yüzyıl Rusya'sı Hitler'in hatasından avantaj elde etme gibi bir tecrübeyi yaşadı fakat bu tecrübeyi sisteminin gelişimi için kullanmadı. Sadece üretim ve savunma sanayi de ilerlemesi ona yeterli olamayacaktı. Eski yönetim sistemi ile yeni dünya küreselleşmesine entegre olamaması onun en önemli sorununa işaret etmekte idi. Geçen yüzyıldaki iki liderin insanlık adına yaptıkları büyük hataları tamir etmek yeni yöneticilerin sırtında bulunan en büyük yük durumundadır. Gorbaçov bu ağır yükü Rusya'nın sırtından indirmeyi planlamış ve hareket etmiştir. Fakat yaşanmış büyük travma hala bastırılmış olarak kalmıştır. Onu tedavi edici plan ve projeler üretilememiş olması sorunların dünya gündemine taşınmasını zorunlu hale getirme yönüne ilerlemektedir ve günümüzdeki dış açılımların tümü bu toplumsal travmaların örtülmesi ve ortaya çıkmasının geciktirilmesine yönelik çaresiz gayretlerini içermektedir. Açılımların küresel etik ve mantığa uymaması ise yönetimlerce bu ağır yüke çözümsüz kalması ile bilinç altındaki "Alın bu sorunu küresel olarak çözün." dercesine gündeme taşımışlardır. Küresel karşı tavır almaları onların bu ağır yükle devam edemeyeceğini ve rest çekmekle " Sizler hala görmezden gelirseniz sorunumuzla yolumuza devam ederiz, ya da küresel olarak masaya bırakır ve küresel bir çözüm bulunmasını zorunlu hale getiririz. " mesajları vermektedirler. ABD bu tercihten birincisini tercih ederek soğuk savaşın ikinci perdesini planlıyor olabilir fakat ikinci soğuk savaş günümüzde başarılı olamaz. İkinci seçeneği dikkate almak daha mantıklı durmaktadır. Rusya'nın geçen yüzyıldaki travamasının çözümüne küresel olarak yardım etmek en doğru yol olacaktır. Öncelikle günümüz yönetimlerin geçen yüzyıl Rusya'sının yaptıklarından sorumlu tutulmamasından başlanabilir. Çarlık Rusya'sına dönme planların yapılmaya çalışılması geçen yüzyılla hesaplaşmanın yapılmaması, yapılamaması nedeniyle ondan önceki daha sorunsuz zamana dönme isteği kolaylığına gidildiğini göstermektedir. Fakat bu yol küreselleşmeye uygun ve uyumlu olamayacak, günümüz mantık ve ilke, kurallarına uymayacaktır. Bu hal ise küresele karşı yalnızlık ve dışlanmaya, kapanmaya yol açacaktır. Bu tercihi toplumların onaylaması olanaklı değildir. Batı'nın Rusya'ya yaklaşımı geçen yüzyıl tavrı ile olmaktadır. Hala o halin zıt tavrını sürdürmekte ısrar etmektedirler. Bu tavırda çözüm arayışı ve yardım etme var mı henüz bilemiyoruz. Onların çözümsel tavrı varda bunu Rusya yönetimi mi reddediyor bilinmez. Yoksa iki taraf anlaşmaya çalışırken birileri bunu bozmaya mı çalıştı o olasılık da bulunmakta. ABD, AB ile Rusya arasında yardımlaşma ve işbirliği yapmasına ve geçen yüzyılın yaralarını sarmasına izin vermek istemediği görülmektedir. Rusya'nın geçen yılki soğuk savaş, iki blok rolünü yapmasına zorluyor da olabilir. Bu istek de geçmişin tekrarı olması yönünden olanaklı değildir. Bireysel yaşantılarda tekrarlar mümkün olurken ülkelerin davranışlarında tekrarların olması çok zordur. Hali ile Rusya geçen yüzyıldaki rolünü almak yerine çarlık zamanını tercih etmesi yeni sistem oluşturamamasının yanında ABD baskısının etkisi olabilir. İngiltere'nin AB den ayrılma nedeninin ABD'nin bugünkü planlarıyla ilgili olabileceği izlenimini uyandırmaktadır. ABD nin de geçen yüzyıldaki savaş sonlarındaki edindiği avantajlarını kullanıp bitirdiğini ve yeni fırsatlar yaratmak adına tekrar aynı koşulların sağlanmasına çalıştığı tahmin edilebilir.
Modern Rusya ve çevresi Japonya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere küresel bir çok ülkenin yeni dünya sistemi için sağladıkları değişim ve dönüşümün yeteneğine sahip olmasına rağmen bunu planlama ve düzenleme konusunda çekimser kalmıştır.
Kabadayı kimliği zekice ve akıllıca sistemiyle gelen batıya karşı ortaya çıkmıştır.
Don kişot kimliği ise yeni çağda, akıl ve bilgi çağında gelişen sistem ve zihin yapılarına karşı geçen yüzyılın hatta daha önceki tarihi zamanların usulü ile ümitsiz bir itiraz içindedir.
Bir filin züccaciye dükkanı dalması. Bir ayının kasabaya girmesi. Kaba bir adamın kibar bir bayla konuşurken dövüşmek için kollarını sıvaması ve kavga başlatması, ilk yumruğu vurması. Entellektüel bir tartışma sırasında salona giren üzülmüş ve içmiş bir aşık ve sarhoşun " Dağılın lan " deyip ilk bulduğu kişiye saldırması gibi örnekler balkan krizini tarihe not olarak düşürecektir.
Balkan krizi yeni bir döneme girildiğini göstermektedir. Bunlar.
* Post-truth, post-modernizm gibi geçen yüzyıldan bu yüzyılı ayıran kavram ve olguların bitişi.
* Vekalet savaşların bitişi.
* Küreselleşmenin ilerleme yönü, hızla yönetim ve yaşayış şekilleri ile teknoloji ve ekonominin tüm ülkeler üzerinde bir denge kurma üzerine olduğu ve ülkeler arasındaki her konudaki olanakların bir ülkede birikmesi döneminin bitmesi sürecine girildiği, teknoloji ve ekonominin bir hava akımı gibi küresel dolaştığı ve bunun devam edeceği dönemi göstermektedir. Artık süper güç ve aç, fakir ülke tanımların biteceği dönemlerin geleceği öngörülebilir.
* Siber savaşların belirginleşmesi.
Tüm temennimiz barışın sağlanması ve oluşan yaraların hızla iyileştirilmeye çalışılmasıdır.
Batı sanatla, bilimle, teknoloji ve sistemle doğuya doğru ilerlemektedir. Onun bu ilerleyişini akılın ilerleyişi olarak kabul edip kendi kadim kültürümüz (sav) ile yeni akılın kültürünün (karşı-sav) karşılaştırıp küreselleşmenin yeni bireşimine ilerlemek gerekmektedir.
Akıla karşı bedenle değil akılla ilişki kurulmalıdır. Akıl ile beden birbiri ile savaşmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder