Varlığa bakışımızda biz insanların birer akışta olduğumuzu fark ediyoruz. Bu akış canlılığın büyük nehrinde ana akımlardan biri gibi durmakta. İnsanlık tarihi boyunca yazılan ve söylenen toplu yaşama erdemlerinin toplumlarca tam olarak neden uygulanamadığının cevabı açık görünmektedir. Çünkü bu bir canlılık veya insanlık adına bir ütopya olarak durmaktadır. Doğada hiç bir canlı tek başına diğer canlılara hakim ve yönetimde olamaz. Bu ilke bir türün diğer türlere hakimiyet kuramayacağı gibi kendi türü içinde tam hakimiyet kuramayacağına işaret etmektedir. O nedenle toplumları ne bir askeri nizam ne de huşu içinde iman edenler kılabiliriz. Doğa canlı türlerinde tek düze ve standart yaşamı her zaman yıkacaktır. Doğanın amacı oluştuğu dünya ortamından evrene yayılmak için her türlü yaşama şeklinin denenerek kozmolojinin kendisi için tehlikeli halinden onu kullanır hale gelebilmek ve öyle gelişmesine devam etmektir.
Bir türün diğer türlere hakim olmaya başlaması, çoğalması halinde bir hücrenin kendini daha fazla büyüyemeyip ikiye ve sonra bir çok kez bölünmelerle karşılaşması gerçeğindeki diyalektik ile o türün kendi içinde ikiye veya daha fazla farklılaşma ile kendi kendinin diyalektik zıtlığını yaşaması kaderi karşımızda durmaktadır.
Bu gerçek karşısında insanlığın bir ahenk kendi arasında uyumu uzun süreli olamayacağı görülmektedir. Bu ancak mekanda yayılmasını devam ettiren türler başarabilecektir. Bir türün sayısı mekanda bulunma ideal koşullarında sağlanabilirse ve devam ettirilebilirse türün kendi içindeki düzeni ve yaşamı sorunsuz olabilir. Aynı mekanda türün çoğalması ve sınırlarını genişletememesi onun kendi kendi ile zıtlık içine girip bölünmelere başlaması anlamına gelmektedir.
Bir hücrenin neden belli bir boyuta kadar bütünlüğünü koruyabildiği ve belli bir zaman içinde bölündüğü henüz çözülememiştir.
Bir hücre bilgimiz gibi yirmi dakika kadar büyüdükten sonra birden ikiye bölünmektedir. Bölündükten sonra birleşmekte ve daha sonra yine aynı büyüklüğe geldiğinde geometrik olarak yine bölünerek aynı eylemleri tekrar tekrar etmektedir.
Adeta canlı bir inşa sürecidir bu hal. Kendini büyüten, bölen, birleşen ve yine bölen ve yine birleşen.
Bir evin oluşmasındaki tuğlaların merkezden çevreye gelişimi olan bir inşa, güneşin ve gezegenlerin elips halini taklit eden bir inşa.
İnsanlık kendi içinde hakimiyet kurma ve rakibini yaşam alanından veya bulunduğu mekandan çıkarmak, etkisiz yapmak, kovmak ve son çare canlılığını bitirmek gibi bir çok olasılıklar içinde dürtü ve güdülerini hep aktif durumda tutması canlılığın doğasından olan mekanda daha fazla büyüyemeyen hücre gerçekliğine dayanır. İnsan da çevresiyle hem birleşecek hem de ayrılacaktır. Birleşmek şartları nasıl olacaktır. Zorla mı, anlaşarak mı, Hakimiyetle mi, gönüllü mü. Her türlü olasılık bile bize bir düzen sınırlaması için yetmeyecektir. Çünkü hem hakimiyet de olsa anlaşma da olsa zarar verme veya yok etme olasılığı hep olacaktır. Bir bireye zarar veren veya öldüren bireye " Neden yaptın" sorusu karşısında " Öyle istedim, keyfimden veya bilmiyorum " cevapları hep doğanın gizli yaptırımlarını içermektedir. Seçenek olması yeterlidir bazen kötü de olsa uygulanmaktadır. Seçenek varsa o olacaktır. İster yüzde bir ister de yüzde sıfır bir.
Fek : Filogazete'de " özgürlük ve eşitlik" güncesi. Bir Gazeteci Bir Düşünür. Youtube kanalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder