Aile içinde kardeş ilişkileri
Kardeşler arasındaki ilişkiler aynı kaynaktan gelen ve aynı mekanda büyüme olanağı içinde çocukluk, ergenlik ve gençlik çağlarını birlikte yaşama yönünden hayata bakışa aynı pencereden bakıp farklı dünya anlayışına ulaşmak gibi ilginç sonuçları önümüze sunmaktadır.
Anne ve babaya karşı kardeşlerin tutumu, beklentisi ve edindikleri ilk hayat bilgileri ömür boyu onları meşgul edecek ve kaynağa (aile) dönerek zihinlerinde geri bildirim yapacaklardır. Bu geri bildirimin bilinçli veya bilinçsizce yapılması o döneme ait duygu ve düşüncelerin kısır döngüsünün süresini belirleyebilecektir. Bilinçli yapılan değerlendirmeler o bölümün kesinlik kazanmasına ve zihni meşgul etmemesine yol açarken, kaynağın tam değerlendirmesini yapamamak zihni sürekli eksik bir şeyler olduğu konusunda meşgul edecektir çözülmemiş olarak.
Sevilme ve değer verilme rekabeti
Kardeşler, anne ve baba tarafından öncelikle kendilerinin sevilmesini isterler ve bunu sağlamak için kardeşleriyle rekabet duygusu içinde bulunurlar. "Göze girmek", " ilk ve çok sevilen olmak", " Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılanmasında verilen önceliğini almak" gibi sevilme ve değer verilme önceliğini almak istenir kardeş rekabetinde. Beyaz yalanlar, doğruyu gizlemeler, küçük kinler ve nefretler duyulur kardeşler arasında. Diğer kardeşlerin tam düşman olamayacağının kabullenilmesi yaşanır anne ve babanın olaylara verdiği tepki sonuçlarında. Ömür boyu takınılacak bencilliklerin, önde olma isteğinin, ikili ilişkilerde kendi sözünün dinlenmesi öncül ve önemli olması çabasının izleri, katılan etkinliklerde öne çıkma, sivrilme çabaları hep bu ailedeki kardeşler arasındaki ilişkilerin etkilerinin yansımaları olarak görülmektedir. Kardeşler arasında sessiz kalan sevgi ve ilgi konusunda sırasını bekleyenler ise birinci olmaktan ümidi kesmiş ve sırasının elbet kendisine de geleceğini anlamış olan kardeşlerdir. Sevgi ve değerde ilk önceliği kapmış olan kardeş hep bunun devamında ısrar ederken diğer kardeşler sıra adaletinin bilincine varmışlar ve olgun davranışın temellerini atmışlardır.
Kardeşler arasındaki kavgada son duruma anne ve baba girerek olayın oluşum sırasını dinleyip haksız ve haklı olanı belirlemede önemli bir rol oynarlar. İlk adalet duygusu kardeşler arasında hissedilir, yaşanır, gözle görünür olur. Haklı haksız belirlenmesi adil olursa her iki taraf için bir ders niteliği taşır. Haklı veya haksız yargısı doğru alınamaz ise her iki tarafta olumsuz etkilenir bu karardan. Haklı olduğu halde haksızlığına karar verilen kardeş bunu unutmaz ve ilerleyen zamanlarda benzer durumlara algısı açık olur, telafi olursa adalet duygusu dengelenirken, haksızlık devamında ise tutum ve davranışlarında kaynağını gizleyen bir tepki olarak ortaya çıkar. Haksız olduğu halde haklı kabul edilen kardeş ise adaletin yanıltıcı olarak kullanılabileceğini öğrenir ve vicdanını susturma çabasına girer, çelişik olmayı kabul eder.
İster yarı öz yarı üvey olsun, isterse de tam üvey olsun kardeşler arasında aile içerisinde merkez ve çevre ilişkileri oluşmaktadır. Bu tür kardeşlik yapılarında kendini bir bölüme yerleştirme kesinliği yaşanır aile içinde.
Ergenlik oluşumu ve gelişimi
Ergenlik, ailenin eseri olan bir bedenin, parça, kopya ve bağımlı olma halinden bütün, özgün (kendilik) ve bağımsız haline geçme çabalarının sergilendiği bir yaş dönemidir. Aile ergenin bu hareketinin erken olduğu anlayışındadır. Bu değişimin olmasını aile (Anne,baba), kendi ve toplumun belirlediği dönemde olmasını ister. Ergen içten gelen baskı ile aile ve toplum ilkeleri arasında sıkışır. Öfke etkisi içten baskı yapan cinselliğin kızgınlığı ile birleşir ve dışa vurumlar gözle görülür olur. Ergen bu dönemde aile ve onun temsil ettiği topluma karşı kendi olmak adına tepkiler geliştirme yollarını arama eylemlerine girer. Bu dönemde hatalarını önemsemez, kendilik olma çabalarında. Hatasız ve doğru eylemin temsili, sahibi olduğunu iddia eden ailesi ve topluma karşı tercihini hata yapmayı göze alarak yapabilir zaman zaman. Hatalarının kendisine hatırlatılmasına da tepki gösterir. Ergenlik dönemi, ailenin ve toplumun genel bilgisini fark ve kabul ettikçe, bedenin fiziksel gelişiminin cinsellik dürtüsünün önemli bir etken eklenmesi etkisinin atlatılmasıyla ergenlik sessizliğe bürünür bireyin sonraki yaşantısında. Ergenlik dönemi aileden bedensel bağ olarak kopuş ve toplumdaki yerini belirlemeye öğrenmeye çabaladığı bir geçiş dönemidir. Daha derine ve kaynağına inersek cinselliğin bedende bir organ olarak ortaya çıkışı ve bu halin zihne ve tüm bedene etki sürecinde bedenin onu kabul etme süreci (yabancı bir organ olarak algılamama, bağışıklık geliştirmeme, uyum oluşturma) denilebilir. Cinselliğin ergenlik öncesi hatta doğumdan sonra ele alınması bireyin kendi içinde cinsellik oluşumunun tamamlanmadığı süreçten bahsetmek anlamına gelmekte olup ancak dıştan gelen rahatsızlıkların bireyde ilerideki yaşantısındaki olumsuzlukların kaynağı olarak bakılabilir. Dolayısıyla bireyin ergenlik öncesi içten dışa doğru gözle görülür ve incelenmesi, mercek altına alınmasını gerektirecek cinselliğin bedensel ve zihinsel dışa vurumları bilinçli olacağı, önündeki yaşam boyunca önemli ilişkilerinin kaynağını oluşturamaz. Ergenlik dönemiyle bu ortaya çıkar. Ergenlik dönemindeki yaşayacağı tecrübe ve izlenimleri bireyin gelecekteki yaşantılarına etki eder.
Ergenliğe girmiş gençlere, içinde bir güç artışı olduğunu, yer çekimine karşı direnmenin, nesneleri hareket ettirme gücünde, hareketlerinde hızın artışı, sabit duramama ve odaklanamama sorunları olduğu değişimler hakkında bilgi verilmelidir. Bu yaşın bilinçli algılanması, oluşma olasılığı bulunan bir çok sorunun önüne geçebilecektir. Spor yapma, gezme, bir çok etkinliklere katılma isteği hep bedenin kendisine katılan organla etkilerinin bütünleşme sürecindeki hücresel çoğalma ve büyüme hızının gence etkileridir.
İnsan yaşamının uzaması ve ergenliğin olgunluk içinde devamı
Kardeşler arasındaki ilişkiler aynı kaynaktan gelen ve aynı mekanda büyüme olanağı içinde çocukluk, ergenlik ve gençlik çağlarını birlikte yaşama yönünden hayata bakışa aynı pencereden bakıp farklı dünya anlayışına ulaşmak gibi ilginç sonuçları önümüze sunmaktadır.
Anne ve babaya karşı kardeşlerin tutumu, beklentisi ve edindikleri ilk hayat bilgileri ömür boyu onları meşgul edecek ve kaynağa (aile) dönerek zihinlerinde geri bildirim yapacaklardır. Bu geri bildirimin bilinçli veya bilinçsizce yapılması o döneme ait duygu ve düşüncelerin kısır döngüsünün süresini belirleyebilecektir. Bilinçli yapılan değerlendirmeler o bölümün kesinlik kazanmasına ve zihni meşgul etmemesine yol açarken, kaynağın tam değerlendirmesini yapamamak zihni sürekli eksik bir şeyler olduğu konusunda meşgul edecektir çözülmemiş olarak.
Sevilme ve değer verilme rekabeti
Kardeşler, anne ve baba tarafından öncelikle kendilerinin sevilmesini isterler ve bunu sağlamak için kardeşleriyle rekabet duygusu içinde bulunurlar. "Göze girmek", " ilk ve çok sevilen olmak", " Temel ve kültürel ihtiyaçların karşılanmasında verilen önceliğini almak" gibi sevilme ve değer verilme önceliğini almak istenir kardeş rekabetinde. Beyaz yalanlar, doğruyu gizlemeler, küçük kinler ve nefretler duyulur kardeşler arasında. Diğer kardeşlerin tam düşman olamayacağının kabullenilmesi yaşanır anne ve babanın olaylara verdiği tepki sonuçlarında. Ömür boyu takınılacak bencilliklerin, önde olma isteğinin, ikili ilişkilerde kendi sözünün dinlenmesi öncül ve önemli olması çabasının izleri, katılan etkinliklerde öne çıkma, sivrilme çabaları hep bu ailedeki kardeşler arasındaki ilişkilerin etkilerinin yansımaları olarak görülmektedir. Kardeşler arasında sessiz kalan sevgi ve ilgi konusunda sırasını bekleyenler ise birinci olmaktan ümidi kesmiş ve sırasının elbet kendisine de geleceğini anlamış olan kardeşlerdir. Sevgi ve değerde ilk önceliği kapmış olan kardeş hep bunun devamında ısrar ederken diğer kardeşler sıra adaletinin bilincine varmışlar ve olgun davranışın temellerini atmışlardır.
Kardeşler arasındaki kavgada son duruma anne ve baba girerek olayın oluşum sırasını dinleyip haksız ve haklı olanı belirlemede önemli bir rol oynarlar. İlk adalet duygusu kardeşler arasında hissedilir, yaşanır, gözle görünür olur. Haklı haksız belirlenmesi adil olursa her iki taraf için bir ders niteliği taşır. Haklı veya haksız yargısı doğru alınamaz ise her iki tarafta olumsuz etkilenir bu karardan. Haklı olduğu halde haksızlığına karar verilen kardeş bunu unutmaz ve ilerleyen zamanlarda benzer durumlara algısı açık olur, telafi olursa adalet duygusu dengelenirken, haksızlık devamında ise tutum ve davranışlarında kaynağını gizleyen bir tepki olarak ortaya çıkar. Haksız olduğu halde haklı kabul edilen kardeş ise adaletin yanıltıcı olarak kullanılabileceğini öğrenir ve vicdanını susturma çabasına girer, çelişik olmayı kabul eder.
İster yarı öz yarı üvey olsun, isterse de tam üvey olsun kardeşler arasında aile içerisinde merkez ve çevre ilişkileri oluşmaktadır. Bu tür kardeşlik yapılarında kendini bir bölüme yerleştirme kesinliği yaşanır aile içinde.
Ergenlik oluşumu ve gelişimi
Ergenliğe girmiş gençlere, içinde bir güç artışı olduğunu, yer çekimine karşı direnmenin, nesneleri hareket ettirme gücünde, hareketlerinde hızın artışı, sabit duramama ve odaklanamama sorunları olduğu değişimler hakkında bilgi verilmelidir. Bu yaşın bilinçli algılanması, oluşma olasılığı bulunan bir çok sorunun önüne geçebilecektir. Spor yapma, gezme, bir çok etkinliklere katılma isteği hep bedenin kendisine katılan organla etkilerinin bütünleşme sürecindeki hücresel çoğalma ve büyüme hızının gence etkileridir.
İnsan yaşamının uzaması ve ergenliğin olgunluk içinde devamı
İnsan bir canlı olarak doğanın kendisine verdiği, doğ, büyü, üre ve öl sıralamasında ergenlik döneminin ömür boyu devam etme sürecini uzatarak kısa yaşama sınırlarını aşmıştır. İnsan dışında canlı ortalama yaşama süresini aşan diğer canlı bitkilerdir.
Sürüye hakim olan bir arslan konumunu ergenlik dönemini uzattıkça korur. Ne zaman ki bedeni ergenlik belirtilerini dışa veremez hale geldiğinde yeni sürü liderine yerini bırakır ve kaderine(ölüme) ayrılır.
İnsanda ise ergenlik olgunluk öncesi durum olup ergenliğin ilk etkileri birey tarafından kontrol altına alınarak ömür boyu gizli ergenliğin olgunluğunda yaşar. Davranışlarında baskın eylem ergenlik olmaz. Toplumda bir birey olarak kültürel bir kimlik olarak belirginleşir.
Doğadaki doğal ömrümüz yirmi veya otuz yıl olmasına rağmen geliştirdiğimiz yaşantı şekli ile ömrümüzü yetmiş, seksen yıllarına çıkarmamız, otuz yaş üzeri bir hayaletmiş gibi olmamızı, doğa karşısında kendimizi yok saymamız hissini yaşamamız söz konusu olamaz. İnsan ömrünün uzamasını ergenliğin uzaması olarak ele almayız. Olgunlukta ergenlik fiziksel özellikleri varlığını sürdürmekte olup cinselliğin, ergenlik yaşındaki kontrol dışı ve ön planda olması yaşanmamaktadır kültürün etkisi ile. Doğma süreci, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde birey için en uzun zaman yaşam süresinin uzadığı ergenlik ve gençliği içinde barındıran olgunluk dönemidir. Birey bu dönemlerden doğum süreci, bebeklik, çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde kendi sınırlı yaşantısını yaşamaktadır. Ergenlik dönemi topluma yönelme, gençlik toplumu algılama ve öğrenme, olgunlukta ise ilgi alanını büyük oranda toplumla geçirmektedir. Kazalar, hastalıklar ve olumsuz olaylar, alışkanlıklar ve ilişkiler bireyin doğal yaşam sürecini olumsuz olarak etkilemektedir.
Cinselliğin bedensel ve zihinsel dengesi
" Şeytan uydum" diyen ceza alan bireyler ergenlik etkisini öne çıkarmış ve kültürü, toplumu, ahlak ve yasaları önemsememiş anlamına gelmektedir. Buradaki şeytan cinselliğin zihne ve bedene tümden hakim olması, bireyin edindiği eğitim ve öğretimin değerlerini hiçe sayarak bedenin kimyasal yapısına teslim olmasıdır. Cinsellikte içsel dürtü her zaman hazır beklerken sağlıklı ve uyumlu bireyler toplum değer ve ilkelerine bağlı kalarak edep ve adabıyla bunu yaşamaktadırlar. Aile kurumu cinsellik yaşantısı için en kabul gören ve onaylanan temel olma özelliğindedir.
Cinsel yaşantı şekilleri
Aile dışında uzun, kısa ilişki yaşantıları da bireylerde teknoloji gelişimi ve sınırlayan eski gelenek baskıların azalmasıyla geniş bir alanı kaplamaktadır. Aile kurumunun çokluğu devam ettiği sürece uzun ve kısa ilişki türlerinin olması gelişmiş toplumlar tarafından hoşgörü ile karşılanma olasılığı bulunmaktadır. Bu hoş görü ortamının, cinsellik tanımlarının yeniden yapılmasına, tercihlerin kabul edilir olunmasına, cinselliğe karşı bireylerin tutum ve değerlerinin içselden dışa vurumlarının yadsıma ve inkar edilemeden yeni edep ve adap şekillerine evrilmesi beklenir toplumsal kültürün.
Toplumun ergenliği ve olgunluğu
Sürüye hakim olan bir arslan konumunu ergenlik dönemini uzattıkça korur. Ne zaman ki bedeni ergenlik belirtilerini dışa veremez hale geldiğinde yeni sürü liderine yerini bırakır ve kaderine(ölüme) ayrılır.
İnsanda ise ergenlik olgunluk öncesi durum olup ergenliğin ilk etkileri birey tarafından kontrol altına alınarak ömür boyu gizli ergenliğin olgunluğunda yaşar. Davranışlarında baskın eylem ergenlik olmaz. Toplumda bir birey olarak kültürel bir kimlik olarak belirginleşir.
Doğadaki doğal ömrümüz yirmi veya otuz yıl olmasına rağmen geliştirdiğimiz yaşantı şekli ile ömrümüzü yetmiş, seksen yıllarına çıkarmamız, otuz yaş üzeri bir hayaletmiş gibi olmamızı, doğa karşısında kendimizi yok saymamız hissini yaşamamız söz konusu olamaz. İnsan ömrünün uzamasını ergenliğin uzaması olarak ele almayız. Olgunlukta ergenlik fiziksel özellikleri varlığını sürdürmekte olup cinselliğin, ergenlik yaşındaki kontrol dışı ve ön planda olması yaşanmamaktadır kültürün etkisi ile. Doğma süreci, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde birey için en uzun zaman yaşam süresinin uzadığı ergenlik ve gençliği içinde barındıran olgunluk dönemidir. Birey bu dönemlerden doğum süreci, bebeklik, çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde kendi sınırlı yaşantısını yaşamaktadır. Ergenlik dönemi topluma yönelme, gençlik toplumu algılama ve öğrenme, olgunlukta ise ilgi alanını büyük oranda toplumla geçirmektedir. Kazalar, hastalıklar ve olumsuz olaylar, alışkanlıklar ve ilişkiler bireyin doğal yaşam sürecini olumsuz olarak etkilemektedir.
Cinselliğin bedensel ve zihinsel dengesi
" Şeytan uydum" diyen ceza alan bireyler ergenlik etkisini öne çıkarmış ve kültürü, toplumu, ahlak ve yasaları önemsememiş anlamına gelmektedir. Buradaki şeytan cinselliğin zihne ve bedene tümden hakim olması, bireyin edindiği eğitim ve öğretimin değerlerini hiçe sayarak bedenin kimyasal yapısına teslim olmasıdır. Cinsellikte içsel dürtü her zaman hazır beklerken sağlıklı ve uyumlu bireyler toplum değer ve ilkelerine bağlı kalarak edep ve adabıyla bunu yaşamaktadırlar. Aile kurumu cinsellik yaşantısı için en kabul gören ve onaylanan temel olma özelliğindedir.
Cinsel yaşantı şekilleri
Aile dışında uzun, kısa ilişki yaşantıları da bireylerde teknoloji gelişimi ve sınırlayan eski gelenek baskıların azalmasıyla geniş bir alanı kaplamaktadır. Aile kurumunun çokluğu devam ettiği sürece uzun ve kısa ilişki türlerinin olması gelişmiş toplumlar tarafından hoşgörü ile karşılanma olasılığı bulunmaktadır. Bu hoş görü ortamının, cinsellik tanımlarının yeniden yapılmasına, tercihlerin kabul edilir olunmasına, cinselliğe karşı bireylerin tutum ve değerlerinin içselden dışa vurumlarının yadsıma ve inkar edilemeden yeni edep ve adap şekillerine evrilmesi beklenir toplumsal kültürün.
Toplumun ergenliği ve olgunluğu
Çağımızda artık toplum ergenliğin diğer tüm yaşam şekillerine baskın olması, ön planda olma riski olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla kadim geleneklerinin yıkılması, yok olması gibi kötü bir olasılık bulunmamaktadır. Kadim gelenek toplumun oluşum, gelişim ve devam sürecinin temelinde bulunmaktadır. Bu temel toplumsal kurum ve işleyişi ile korunmaktadır. Kadim geleneğin bitmemesini, yok olmamasını kendi tutum ve eylemleri sayesinde olduğunu söyleyen bir çok grupların temsil bireyleri, toplumun kurum ve işleyişini hafife alıp temsillerini gerçekler karşısında abartma girişimlerinde bulunmaktadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder