Depremlerin yer kabuğunun hareketi olduğu, genel anlamda yerküre ve enerji dengesi etkisiyle oluştuğu bilinmektedir.
Depremlerin oluşma anılarında büyük enerji miktarının yeryüzünde dolaşması sırasında rastladığı her madde ve canlı üzerinden akımına devam etmektedir.
Yerkabuğu dağılan büyük miktardaki bu enerjiyi çevreye bitene kadar yaymaktadır. Bu yayma sırasında sarsıntılar oluşmaktadır.
Deprem merkezinden çevreye yayılan bu büyük miktardaki enerji yakınından itibaren güçlü ve hızlı bir titreşim olarak, uzak ve yüksek yerlerde ise salınım ve yaylanma şeklinde ilerlemektedir.
Deprem öncesi, oluşumu ve sonrasında artçıları şeklinde oluşmaktadır.
Depremin insan üzerindeki olumsuz etkisi özellikle oluşum aşamasının ani ve güçlü olarak beklenmedik olarak insanda oluşturduğu şok etkisi yaratmasındandır.
Bilim, depremin oluş öncesi sinyalleri algılamalı ve deprem bölgesindeki insanlara bilgi vermelidir. Depremin oluşma öncesi hareketliliklerinden büyük ölçekte bir oluşuma doğru ilerleyip ilerlemediğinin tespitlerini yapacak yöntemler oluşturabilmelidir.
Depremin oluş öncesi sinyallerinin belirlenmesi günlük yaşantıda olan insanların ani şok yaşamasını engelleyebilecek ve hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır.
Depremin oluş öncesi önemli sinyallerin tespit edilemesin takip eden birimler bunu o bölgedeki kitle iletişim araçları ile halka iletmelidirler.
Depremin insanda şok etkisi, panik ve korku yaratması ani ve sert olarak birden ortaya çıkmasındandır. İnsanların hiç beklenemedik bir şekilde büyük enerji dağılımının bir parçası olması onların bedenlerine ve zihinlerine karmaşıklık, korku, şaşkınlık yaratmasına ve zihin, bedenin normal işleyişine olumsuz etki etmesine neden olmaktadır.
Depremler, doğa yasalarına (evren ve canlı yasaları değil. Bakınız : Canlı ve insan ilişkileri yazım, sondan ikinci paragraf) göre oluşan bir yeryüzü hareketidir. Dünya dışında başka gezegen ve uydularda oluşan depremler ise (canlılığın olmadığı) evren yasalarına ait oluşumlardır.
Yerküremizdeki depremlerin oluşumuna canlılarda etkili olmaktadırlar. Canlıların doğa yasalarına etkileri yeryüzündeki enerji oranlarıyla olmaktadır. Deniz, göl, akarsu, yer altı suları, okyanus, atmosfer ve yeraltındaki değişimlere etki eden canlı türleri doğa yasalarının oluşmasını, şekillenmesini ve ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. Dünyamızdaki doğa yasaları ne sadece canlı dışı fiziksel koşullarla ne de tümden canlıların etkisindeki etki-tepki sonuçlarıyla oluşmaktadır. Hem evren fiziksel yasalarının hem de canlı hareket ve etkilerinin sonuçlarının birleşmeleriyle, etkileşmeleriyle oluşmaktadır.
Depremlerin sadece dünyanın kendi halindeki hareketlerinden değil aynı zamanda canlıların (bu dönemde insan başta olmak üzere) yeryüzüne etkilerinin bu oluşumlara neden olduğunu söyleyebiliriz.
Canlıların yaşam şekillerinin yeryüzüne etkileri sürekli, büyüyen, yayılan, dönüştüren bir ivme ile devam etmektedir.
Depremin bilimde yeni açılımları
Deprem oluşma aşmasıyla yeryüzüne gelmeden bilim ve teknoloji olarak ona ulaşılmalıdır. Bu bilgi ve teknoloji ilgi alanı olabilen bilim dalları kurulmalıdır.
Deprem oluşma potansiyeli olan bölgelerde kilometrelerce yer altına inilerek teşhis ve çözümler üretilmelidir. Olası büyük deprem oluşum öncesini tespit etmek, sonrasında büyük miktardaki hareket enerjisini emecek hatta bu enerjiyi kullanabilecek teknolojinin alt yapısını hazırlamak gerekmektedir.
Yeraltı Bilimlerinin depremle ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları elektrik ve güneş enerjisinin büyük miktarda ve uzun sürelerde depolama olanağı bilgisinin yolunu açabileceği düşüncesini çağrıştırmaktadır.
Depremlerin devasa hareket enerjisini, elektrik ve güneş enerjilerini de uzun süre ve büyük miktarda depolama olanağını oluşturacak teknoloji bilgisinin yeraltı bilimlerinden çıkacağı öngörüsünde bulunabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder