22 Aralık 2020 Salı

Eytişimsel Düşünme Süreci - 4

Felsefik terim, kelime ve kavramları sabitleme, tümelleri belirginleştirme ve sürekliliğini sağlama çabaları olmalıdır, eytişimsel düşünmede. 

Tümellerin kümeleri

Evren güneş sistemin kapsamaktadır. (Diğer sistemleri de)

Güneş sistemi dünyayı kapsamaktadır.

Dünya (yerküre (bilimsel)) doğayı kapsamaktadır. Veya dünya ve doğa birlikteliğinde ikisi eşit de olabilir. Doğa dünyayı tümden kuşatmak amacındadır. Doğanın oluşma yeri dünya olması bakımından dünya doğayı kapsamaktadır. Fakat doğa zamanla dünyayı kuşatıp kapladığı için doğa da dünyayı kapsamaktadır veya eşittir de denilebilir. Doğanın tanımında zaten canlı ve madde-enerji birleşmesi bulunduğundan dünya, doğa ile aynı tanım içinde yer alabilir veya eşittir denilebilir. İleri sürülen savlarda doğa ve dünya olguları  aynı veya birbirinin kapsamında olarak ele alınabilir. Doğa ve dünya birlikteliğine yeni bir isim, tanımda verilebilir.

Doğa canlılığı kapsamaktadır.

Canlılık (Hayat), insanı kapsamaktadır.

Kapsayandan kapsanana ilerledik.

Kapsanandan kapsayana ilerleyelim.

İnsan canlılığın içinde yer alır.

Canlılık doğada bulunmaktadır.

Doğa sadece dünyada bulunmaktadır. Şu an ki bilgimizle.

Dünya, güneş sisteminde bulunmaktadır.

Güneş sistemimiz, evrende bulunmaktadır.

Yukarıdaki önermeler ışığında evren, doğa ve insan hakkında bir çok kelime, tanım ve önermeler belirgin ve sabit hale gelmektedir.

Örneğin "insan doğası" diye bir kelime felsefik olarak doğru değildir. İnsanın kapsamında olduğu doğadan ayrılmış ve kendi doğasını oluşturmuş izlenimi veren bu kelime çelişiktir. İnsan yaşantısı, kültürü (kendi yaşam sürecinde oluşturduğu tüm değerler) olabildiği gibi yeni kelimeler ve tanımlar üretilebilir. İnsan bulunduğu doğadan şu an ayrılması olanaklı değildir. Solunum, beslenme, içme gibi temel ihtiyaçlarımızı doğadan alırken kendimize ait bir doğa oluşturmuş olamayız. Doğanın insan fiziksel ve zihinsel yapısındaki şekillenmelerinden, sürecinden, sonuçlarından, yaşayışına etkilerinden bahsedebiliriz.

Bitkilerin dünyası, kedilerin dünyası, Ahmet'in dünyası gibi deyimler felsefik olarak geçerli olmayıp edebiyat, sanat gibi felsefe dışı olgular için kullanılabilir. Felsefede dünya kavramı tektir. Doğayı kapsayan dünyadır . Felsefenin tümelleri yerinde sabit kalmalı ve tikellerde kullanılmamalıdır. Dolayısı ile evren, dünya, doğa gibi tümel kavramlar eytişimsel düşünme, konuşma ve yazma sırasında sadece kendi anlamlarını ifade için kullanılmalı kendilerinden başka bilgileri tanımlarken araştırırken kullanılmamalıdır. Türkçenin daha iyi ve evrensel bir dil olabilmesi için eş anlamlı kelimelerin azaltılması ve yenilerinde ortaya çıkarılmaması gerekmektedir. 

Felsefede tümellere ait sabit ve tek olması gereken kavramların eş anlamlar karmaşası yaratabilecek tikellerde kullanılması fikirdaşlığı, aynı fikirde olmayı zorlaştırmaktadır. Felsefe söz ve yazılarında istenilen fikirlerin anlaşılmamasından çekinilerek parantez açmalar, ekler, notlar yazılması çoğu zaman kavramların eş anlamalara gelecek şekilde kullanılmasından ileri gelmektedir. Evren denildiğinde galaksileri kapsayan sınırı bilinmeyen içinde bulunduğumuz olguyu anlamalıyız. " Evrensel" denmekteki amaç da evrende canlının sadece dünyada olduğu mantığından hareketle tüm dünyayı kapsadığı olsa da evren kavramıyla aynı olmadığı için ona " küresel" demek daha doğru olur. Evrensel kavramı tüm evrene ilişkin konularda ortaya sunulmalıdır. Evren kavramını tikellerde kullanamayız. Çünkü evren kavramı yapısı itibari ile tektir söz konusu her kavramı kapsamaktadır. Kapsayan bir kavramı kapsanan olarak kullanmak çelişiktir. Doğa kavramı da öyle. Felsefe alanı dışında her konuda tikeller için kullanabildiği halde felsefede kullanılmamalıdır bence. Dünya (yerküre) kavramı da aynı şekilde bu kavram o kadar tikel için kullanılmaktadır ki parantez içinde açıklama yapmak zorunda kalmaktayım. "... dünyası " dendiğinde bir çok dünya varmış da sunulan onlardan biriymiş gibi kullanılması ancak felsefe dışında olmalıdır. Türkçe dilinin en iyi hali her kelimenin tek anlam içerecek hale gelmesidir. Eş anlamlı, çok anlamlı kelimeleri bırakmak için nedenimiz ve olanağımız vardır günümüzde. En azından eğitimde bunu verebilmeliyiz öğrencilere ilköğretimden yükseköğretime kadar.     

Dünyamızdaki evrensel yasalar tek başlarına bulunmaları doğa nedeniyle zordur. Çünkü doğa içindeki canlılar ile evrensel yasalara dolaylı veya dolaysız olarak etki etmektedirler. Örneğin çekim evrensel yasası varken kuşlar gibi uçan canlılar bu yasanın etkisine girmekten kısa süreli de olsa farklı bir harekete tarzı ile çıkmaktadırlar.  Yerçekimi nedeniyle her madde ve canlı her zaman yere düşer ilkesini bozmaktadırlar kısa süreli de olsa. Burada yerçekimi evrensel canlıların bu yasaya karşı direnmesi veya onun kesinliğini bozması ise doğa yasalarınca olmaktadır. Dolayısıyla canlı yerçekimine direnir önermesi canlının yerçekimi evrensel ilkesine bütünüyle uymadığı ve ona karşı gelmekte olduğunu göstermektedir. Depremlerin oluşumunda fosillerin ve diğer canlıların etkisiyle oluşan fay hatlarının ortaya çıkmasına canlılar neden olduğu için canlılar depreme neden olabilir doğa yasası da çıkabilmektedir. Dünyada doğa yasalarıyla evren yasaları iç içe geçmiş ve birbirlerinin nedeni olma durumundadırlar.  Yerçekimine direnen bir kuş gördüğümüzde bilimsel olarak " Bu uçan madde (canlı) evrensel çekim yasasına uymuyor" sonucu çıkarabiliriz.  Her depremin nedeninin altında canlılarında etkileri bulunduğu gibi dünyada olan her olguda canlının az veya çok etkisi bulunmaktadır. Evrensel yasaların yalın, saf olduğu hal dünya dışında dünyanın etkileşime girmediği madde ve enerji halleri için geçerlidir. Evren yasaları ile doğa yasaları dünyada birleşme, etkileşme belki de dönüşme halinde olabilmektedirler. Kuantum parçacıklarının cansız olduğundan emin miyiz bu önermeler ışığında. Kaldı ki deneylerde gözlemciye göre dalga veya parçacık halinde hareketleri canlılara özgü bir davranış şeklidir. Diğer bir aklımıza gelen önerme ise tüm evrenin canlılığın farklı bir hali mi olduğudur. Canlılığın oluşumundan günümüze yeryüzü katmanlarının fosiller ve yaşamaya hazır tohumlarla dolu olması artık yeryüzünün cansız olduğuna ait düşünceleri tekrar gözden geçirmemizi gerektirmektedir. Ölmüş ve doğacak olan canlıların oluşturduğu devasa ve geniş katmanların üzerindeyiz. Canlıların etki ettiği yeryüzündeki fiziksel olayların, evrensel olarak oluşan canlı-dışı fiziksel yasalar ile aynı olduğundan emin miyiz bilimsel olarak. Henüz bunun denemesini, deneyini yapabildik mi her yönü ile. Şu an bildiğimiz kuantum fiziğinin ilkelerinin oluşumunun sadece dünya için değil de tüm evren için geçerli olduğundan nasıl emin olabiliriz.  

Eytişimsel düşünmede zihinde bir evren modeli oluşturmaya çalışılmaktadır.  Bu model bilgi ile gerçek arasında en yakın ve en doğru bağlantının oluşmasına hizmet etmektedir. Zihindeki modelde önce evren haritaları oluşur. Zihnin bulunduğu konumdan gidilebilecek en uzak konuma doğru ilerleyen bir harita. En uzaktan bulunduğu konuma da dönebilecekken, evrenin en küçük parçası ile en büyük parçası arasında da bağ oluşturmaya çalışır. Bu büyük ve geniş haritalama her zaman yenilenir, tazelenir, değiştirme esnekliğindedir. Zaman haritaları da oluşturulur. Evren zamanı, güneş sistemimizin zamanı ve dünyamızdaki işleyen zaman olarak birbirine hem bağlı hem de ayrı olarak algılanabilen bir zaman. İnsanlık tarihi, canlılık ve doğanın zamana göre durumu, geleceğe yansımaları gibi farklı zamanlara açık olunur.  

İlköğretimden üniversiteye kadar eğitimimizle verilen tüm bilgiler bu haritalandırmalar üzerinedir. Bu bilgileri özümseyen, zihninde tekrar hatırlayabileceği şekilde öğrenebilen her öğrenci ergenlik sonrası yetişkinlik döneminde bedenin yavaşlayıp zihninin hızlandığı yaşlarında bu haritaları hatırlayıp zihninde evren modeli temellerini oluşturabilir. Bilgilerimizin bizde doğuştan olduğu, geldiği yanılgısı aslında o bilgileri çocukluktan itibaren duyu algılarımızla almamıza rağmen algıya dönüştüremeyip yetişkinlikte zihin etkinliği ile tekrar alırken algılayarak almamızdan ve bu bilgileri ikinci  hatta üçüncü kez  aldığımızı önemsememekten kaynaklanmaktadır. Bilgileri öğrenme potansiyeli ile doğarız bilgileri bire bir taşıyarak değil. Eğer taşıyarak gelseydik hepimiz birer reenkarnasyon karmaşası, kaosu içinde olurduk. 

Günlük yaşam sırasında bu evren modelinde kendi yeri ile en uzak köşe arasında aralıklı olarak bağlantısını devam ettirirse düşünce sistemi gelişmeye ve karmaşık düşünce sisteminden uzaklaşmaya başlar. Zihin haritası sonuçlar, önermeler, yargılar, sorgulamalar ile bilgi birikimini devam ettirirken güncel yaşantı işleyişi de devam ettirilir. Şizofreni rahatsızlığı genellikle kavramsal bilgi ile günlük yaşantı arasında gelinip gidilme esnasında zihin kendi oluşturduğu evren modelinde takılı kalması ve bir türlü günlük yaşama davranışına dönememesidir. Akılın bir özelliği de ikili çalışmasıdır. Kavramsal olarak ve yaşamsal olarak çalışması. Meslekler, hobiler, hedefler zihni günlük yaşamda tutar. Düşünmeyi ön plana alıp günlük yaşamı ikinci plana almak olmaz. İkisi de paralel ilerlemelidir. Zihnin evren modeli kaynağını günlük yaşamdan alır, bilgilerin içinin doldurulması, yerli yerine oturtulması, kendini tamamlaması, yeni bilgilerin alınması, sağlama olanağı, emin olma hali, yeni bilgilere ulaşılması hep günlük yaşamdan gelir. 

İnsanlık erdem ve değerleri başta olmak üzere tüm kişisel ve toplumsal yaşayış biçimlerimizi tutunma, tutum  olarak zihinsel evren modeli içine en iyi bir biçimde yerleştirilmesi gerekmektedir. Bireysel ve toplumsal kültürümüzün doğa ve evren ilkeleri ile paralel yürütmeye çalışmamız birinci önceliğimiz olmalıdır. Bunu başarmak için eytişimsel düşünmede özne(l)-nesne(l) farkındalığını sürekli açık tutmalıyız. Doğru ve sağlıklı düşünmemizin, yaşamamızın sigortalarından, rotalarımızdan biri de bu düşünme yöntemi olabilir. Bu yöntem yetişkinlikte daha çok oluşmaktadır. Henüz erken yaşlarda bu yöntemi denemeler olmuş mudur bilmiyorum. Eğer erken yaşlarda uygulanırsa dahilerin ve delilerin çoğalacağı muhakkaktır. Aslında bu düşünme yöntemi insanlık tarihi boyunca bulunmakta olduğu halde bunu erken yaşlarda eğitim olarak verilip uygulanması için belirgin bir yöntemi oluşturulmamıştır. Dolayısı ile önce yöntem netleştirilmeli, düşünce ve karar birliği oluşturmalı sonra küresel olarak yeni zihinlere sunulacak, uygulanabilecek  model oluşturulmalıdır. Bireyde bilginin düşünmede hem öznel hem de nesnel olması yanında yaşamında da öznel ve nesnel farkının ayırımına varabilmesi ve ona göre yaşamını düzenleyebilmesi ilkesi bulunmaktadır eytişimsel düşünme yönteminde. Kusursuzluk, güç, hakimiyet arayışı değildir bu yöntem. Öznelin kendi varlığını nesnel içinde konumlandırabilme, evren içindeki yerinin farkında, bilincinde olma halinde olmaya çalışma çabasıdır.        

Zihinde evren modeli oluşturan her eytişimsel düşünen kişi günlük yaşantıdaki yaşanılan tecrübeleri, edinilen bilgileri, olay, olgu, nesne, kişi, zaman, mekan ve gelişmeleri bu evren modeline uyarlayarak, düşünme ile yaşama arasında sürekli bir eytişimsel etkileşime girer. Zihni ile yaşam arasında sürekli eytişim kurar.

Trafikte sürücülerin sinirli ve gergin olmalarının temelinde sonuçları can ve mal kaybına yol açan trafik kurallarına uyulmamasıyla ortaya çıkacak kazalar vardır. Trafikte can ve mal gibi iki önemli olgu, hatalara karşı sürücüleri hoşgörüsüz ve savaşma psikolojine itmektedir. Trafikte hata demek cana ve mala zarar vermek anlamına gelmektedir. Ekonomik zarara uğrama, yaralanma ve hatta ölme riski sürücüleri zıtlaşma, tartışma ve hatta kavga etme ve kötü sonuçlarına yöneltmektedir. Şehir içi trafik kazalarında daha çok ekonomik kayıplar olmakla birlikte psikolojik etkenler birikerek sürücülerde cana kasıtla ekonomik kayıp arasında fark olmadığı fikri ile hareket etme şekline doğru itmektedir. Sürücü koltuğuna oturduğu an dokuma algısı aracın sınırlarına doğru genişleme yapar ve kaza anında bedeniyle çarpışmış hissini yaşar. Bu gerçek olmayan ama sürücü için sorunsuz bir sürüş alışkanlığı için zihinde gelişen duyu ve duygu kazanma etkisi sürücünün bedeninde yaşamış hissi verir ve tepkisi o oranda artar. Araç reklamlarındaki rahat sürüş hali ve boş yollar imajı sürücüleri arada şehir dışına çıkma isteğine yönlendirmektedir. Şehir içi trafiğin kalabalık olması, sık sık durma ve bekleme zorunda oluşu, kalabalık bir akışta olduğu hissi de sürücüleri rahat bir sürüş için şehir dışına çıkma isteği oluşturmaktadır. Şehir içi sürüş keyfini de reklamlarda değil filmlerin sahnelerinde görebilirsiniz. Sessiz ve gizli olarak yerleştirilmişlerdir oralara. Taksi kılığında veya ayrılık ve kavuşma sahnelerinde.  

Trafik kazalarında iki sürücü (genellikle) arasında haklı, haksız olasılıkları:

Haklı - Haksız

Haklı - Haklı

Haksız - Haksız

Kurala uymama nedenleri:

* Bilmesi gerekirken kuralın bilinmemesi. (Ehliyet alırken verilen bilgilerin önemsenmemesi, yeni ve değişen kuralları öğrenilmemesi )

* Sürücü kontrolü dışından gelen etkenler. ( Araç arızası ve dış etkenler)

* Sürücünün bedensel ve zihinsel etkileri. ( Uykusuz, yorgun, alkollü olma gibi haller, bir yere yetişme sabırsızlığı, öfkeli, üzgün, inatlaşma gibi duygusal yoğunlukta olma halleri) 

Trafik kazalarında haksız olduğu (örnek olarak) halde haklı olduğunu iddia eden ve buna inanan çok zihin bulunmaktadır. Bu zihinler bir kural otoritesi veya uzmanı olaya müdahale edince haksız olduklarını (bir olgu örneği) bilginin kesinliği ve yaptırım gücü etkisiyle yanlış biliyorsa veya bilmiyorsa öğreniyor ve gerçek olguyu kabul etmeyi ondan kaçamadıkları için zorunlu kalıyor gibidirler. Bu zihinlerde nesnel düşünmenin eksikliği bulunmakta olup yaşamı sadece öznel değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır. Nesnel olgu kendileriyle yüzleşmeye zorladığında öznel düşünmeye ara vermektedirler. Nesnel akıl eksikliği toplum yaşamında bir çok sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde sadece öznel akıl ile yaşamaya çalışmak yeterli olmamaktadır. 

Trafik kazalarında kurala uyma veya uymama konusunda haklı ve haksız olma bilgisinin zihinde(zan, düşünme) ve yaşanmışlıkta ( gerçek olgu) olması halleri farklı olabilmektedir.

Haklı ve haksız olma durumlarında  kurala uyma veya uymama bilgisinin farklılaşma halleri.

A. Haksız olma durumunda

1. Bireyin zihnindeki bilgi.

a. Haksızım (Olguyu kabulleniş)

a1.Eminim ( Olguya dair kesin yargı)

a2. Emin değilim, tahmin ediyorum. (Olguya karşı kararsızlık, bilmeme)

a3.İstemiyorum, kabul etmiyorum (Duyguya dönüş, sığınma, olgu ile yüzleşmeme, yargıdan kaçınma, karar almama, alamama hali)

b. Haklıyım (Olguyu kabullenmeme)

b1.Eminim. (Kabullenmemeye dair kesin yargı oluşturma)

b2. Emin değilim, tahmin ediyorum. (Belirsizlik, karasızlık, yargıda bulunmamak, bulunamamak)

b3.İstiyorum, kabul ediyorum. (Duyguya dönüş, yargıdan kaçış, akılı duygunun emrine vermek, öznel akılla (bencillik) düşünmede ısrar etmek, nesnel akılı reddetmek).

c. Bilmiyorum (Bilgi eksikliği, zihin çalışmasının durması)

2. Bireyin dilindeki (konuşma, söz etme) bilgi 

2a. Haklıyım

2b. Haksızım

2c. Bilmiyorum. Duyduğuma da inanmıyorum veya inanıyorum. (karşıdakinin sözlerine).

2d. Konuşmama, susma (karşının davranış bilgisini konuşmayı tercih etme).

3. Gerçek olgu ( Bilginin uzmanınca ortaya konması ve yaptırım gücünün olması (yasa ve uygulayıcısı).

B. Haklı olma durumunda

1. Bireyin zihnindeki bilgi.

a. Haklıyım

a1.Eminim

a2. Emin değilim. Tahmin ediyorum.

a3. İstiyorum. Kabul ediyorum. 

b. Haksızım (Yanlış yargıda bulunmak, duygu ve ilişkilere hatalı tutum etkisi, bilgi eksikliği, karşıdaki kişi ve olayları dikkate alarak verilen yargı)

b1. Eminim (Yanlış yargıyı kesinleştirme, karar alma)

b2. Emin değilim. Tahmin ediyorum. (şüphe halinde olma)

b3. İstemiyorum. Ama şartlar (zaman, mekan ve ilişkiler, önyargı, gelecek zaman ait tahminler, yanlış önsezi de bulunma, hoşgörülü olma ve çözüme odaklanmaya hazırlanma girişimi vb.(çok değişkenli)) kabullenmemi gerektiriyor. ( Haklı olup da haksızlığı kabul etmiş gibi yapmak az rastlanan bir davranış ve tutum şeklidir. Zihnin ya saf yani az ve basit çalışan ya da bilge olup çok çalışıp da bir çok olasılığı akıldan geçirip buna karar vermiş hali olabilir. ).

c. Bilmiyorum.

...... 

Görüldüğü gibi zihinlerdeki bilgi, dildeki bilgi ve yaşamdaki bilgi farklılıklar içerebilmektedir. 

  

Bilgiyi, insan zihnindeki ve yaşamındaki (insanlık) durumuna göre ele alırsak:

0- Zihin boş ( Zihin yapısı (karmaşık, saplantılı, bilgi almayan, reddeden), itki, dürtü, güdü ve duygunun etkisinde)  - yaşam dolu (Boş zihne göre yaşam anlamsız ve boş)

1.Yaşamda doğru - Zihinde yanlış ( Eğitim şart)

2.Yaşamda yanlış- Zihinde doğru ( Bir şeyler ters gidiyor algısı)

3.Yaşamda yanlış - Zihinde yanlış ( Kaos ortamı)

4. Yaşamda doğru- Zihinde doğru ( Modern insan tanımı diyelim.)

Eytişimsel  derin düşünmede dördüncü aşamaya ulaşma amacı vardır. En azında oranı arttırma çabası bulunmaktadır. 

Bu yöntem bireysel ve toplumsal yaşamda suçu, zihinsel ve bedensel hastalık, rahatsızlıkları, mutsuzluğu, karamsarlığı, korkuyu azaltır. 

Güvenli ve emin olma, yasalara uyma, sağlıklı ve uzun yaşama, gelişime ve yeniliğe açık olma, Sakin veya hareketli olabilme, bedensel ve zihinsel dengesini kurabilme, ilişki, iletişim, çalışmada verimli, mutlu, keyifli olma, sorunlara karşı gerçeği kabulleniş ve çözümsel yaklaşımcı olabilme, minimal yaşayış tarzının, mütevaziliğin önemini kavrama, yaşamda beden rekabetini aşma ama onu doğasından ötürü de yok saymama, düşünme rekabetini ortak ve küresel aklın doğa ve evren ilkelerine paralel ilerlemesi amacında olduğunu bilerek yapma gibi daha bir çok insana ve insanca yaşama ait erdem ve değerlerin oluşmasını, artmasını sağlar. 

İnsanlığa ait küresel beden ve zihin birlikteliğinde ebedi barış halinde iken tüm algılarımızın, aklımızın ve hayatımızın doğa ve evrenden gelecek mesajlara (bilgi) açık olduğu bir döneme doğru ilerlemek mümkündür. 

.....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...