Bilinç, insanın veya insanların yaşamlarında kendileri ile her türlü bağlantı zorunluluğu olan olay, olgu, nesne ve bilginin farkındalığında olması ve varlığını koruma, sürdürme için bu bağlantıları türün belirlemiş olduğu ilke ve kurallara göre bilmesi ve kullanmasıdır.
Bireyler ve gruplar olarak bilincimizi sürekli aktif tutamayız. Rutin ve düzenli yaşayış haline dönüş yapmamız gerekmektedir. Bu düzenli ve sürekli yaşantılarımızda gerekli olduğunda bilincimizi aktif ederiz. Günlük düzenli ve tekrar içeren yaşantılarımız sezgisel yaşantı haline gelir.
Sezgisel yaşantılarımız sırasında bilincin aktif olması gerektiği zamanlar onu aktif eder kullanır tekrar sezgisel yaşantıya döneriz.
Bilinci kullanmak her yaşantıyı tekrar gözden geçirmek ve hatırlamak yolu değerlendirmeye gerektirdiği için sezgisel yaşantılarımızdaki oluşan aksilik, kaza, önemli değişim ve farklılıklar oluştuğunda bilincimizi kullanma gereği duyarız.
Zihnimiz bütünsel bir deyimdir. Bilinç zihnin içinde yer alan, düşünme ve hafızayı kullanan, karar verme, tutum, tavır oluşturma ve eylemde bulunmamızı sağlayan bir etkinlik ve çalışmadır.
Günlük yaşayışta sürekli tekrarlanan ve devamında sorun oluşturmayan eylem ve düşüncelerimiz sezgisel yaşamımızı oluşturmaktadır. Bu sezgisel yaşantıya başlamamız ve onu kabullenmemiz, bilinçli de olabilir öğrenilmiş de olabilir.
Öğrenilmiş ve devam ettirilen her sezgisel yaşayış ve alışkanlık, bilinçli düşünce ve değerlendirme gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu yapıldığında sezgisel yaşantı ve alışkanlıklar da değişiklik ve yenilenme olasılığı oluşur ve sezgisel yeni yaşantı haline dönüşür.
Kişinin ve grupların " Ben veya biz ne yapıyoruz " sorusu bilincin sezgisel yaşantı içinde olan ve sezgisel düşünen, zihin halindeki kendine, sorulmuş bir sorudur.
Bilinci daha iyi anlamamız için bilincin olmadığı bir zihinsel durum gereklidir. O da sezgisel düşünce ve eylemlerdir.
Sezgisel düşünce ve eylemler bir bireyin çocuklukta öğrendiği veya öğretildiği yaşamsal olgulardır.
Bireyler bu sezgisel edindikleri öğrenmeleri bilinçli olarak gözden geçirdiklerinde bu sezgisel yaşantılar üzerinde değişiklikler yapabilirler. Yapılan bu yeni değişimlerin tekrarı da yeni sezgisel yaşama dönüşür.
Sezgisel düşünce ve yaşama şeklinde başlayan hayatımız, bilincimizin devreye girmesi ile gözden geçirilir. Bu gözden geçirilmiş yaşantılarımızda değişmesi gerekli veya gerekli olmayan durumlar ortaya çıkar. Yeni yaşantı şekillerinin de eklenmesi, oluşturulmasıyla da güncellenebilir.
Bilinç bir yerde zihin güncellemesi ve yaşama güncellemesi yapma özelliğidir.
Bilincin en önemli özellikleri
1. Düşünülen, bilinen ve yaşanılanların unutulmaması veya hatırlanmasıdır.
2. Sezgisel düşünme ve yaşantıların sürekliliğinde bilinç gerektiğinde kullanılmaktadır.
3. Bilinç bireyin kendisiyle dolaylı ve dolaysız bağlantılı ve zorunlu olan olay, olgu, canlı, nesne ve bilgiler ile ilgilidir.
4. Bilincin aktif olması ve uzun kullanım olanağı sezgisel, duygusal, güdüsel ve dürtüsel yaşantıların bilgisine ve farkındalığında oluşur. Bilinç bu yaşayış şekillerin üstünde oluşur. Bu yaşayış şekillerinde kalmak ve onların dışına zihinsel olarak çıkamamak bilincin çalışmasını, bilinçli olmayı engeller.
5. Bilinçli düşündüğünü, eylem yaptığını, karar verdiğini savunan bir birey türümüzün gerekli ilke ve kurallarına göre uyumlu ise gerçek bilincini yansıtıyor demektir. Eğer bu bilinç: dürtü, güdü, duygu ve sezgisel yaşantısını bilinçli yaptığını ve bu yaptığı türümüzün ilke ve kurallarına uymuyorsa gerçek bilinçlilik hali değildir, bilinç altı yaşantıların gereklerini yaptığını bilinçli olarak itiraf ediyor demektir. Yani farkında olarak bilinç altı yaşantılarını ortaya koyuyor ve sonuçlarını sunuyor demektir. Yani bilincimizin iki yönü bulunmaktadır. Türümüzün ilke ve kurallarına göre kullanılan bilinç hali, bir de bilinç altının unsurlarını yaşayan ve onların farkında olan fakat türün ihtiyaç ve gereğine güncellemeyen bilinç vardır. Bu bilinç türü yanlış bilinç türüdür. Bilinçli suç işlenmesi bu kategoriye örnek verilebilir.
Örneğin bir birey, aç kalıp, hırsızlık yaptığında, dürtü ve güdü yaşantısının etkisinde ve farkındadır. Bunu savunmaktadır. Onu yargılayan kurum görevlisi bu bireye aç olduğunda sana yardım edecek diğer insanlara ve kurumlara bu durumunu sunma bilincini neden kullanmadın şeklinde yargıda bulunur. örnekteki açlık dürtüsünü çalma eylem güdüsüyle gidermiş bir bilinç eksik ve yanlıştır. Türümüzün yardımlaşma ve dayanışma ilke ve kurallarını dikkate almamış ve onu yok saymakla bilincin en doğru ve gerekli biçimini kullanmamış olmaktadır.
Bilincin aşamaları olduğu da ortadadır.
Dürtü, güdü, duygu ve sezgisel yaşantıları fark eden ve onlar üzerinde türümüzün gerekli ilke ve kurallarına göre yaşayan bilinç şekli en doğru ve gerekli olan bilinç halidir. Bilinç altı yaşantıları için tür ilke ve kurallarını önemsemeyen onları yok sayan bilinç türü ise türümüz için eski ve geri bir durumdur.
(İlk yapacağım Youtube canlı yayında bu konuyu yani bilinç konusunu işleyeceğim detayı ile.)
Devam edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder