Bir Deyim
"Dağ fare doğurdu." Deyiminde anlatılmak istenen büyük bir beklentiden ufak bir sonuç çıkmasıdır. Bu deyim yaşantı içerisinde şaşkınlığı anlatmak adına güzel bir yorumdur. Dağ büyük fare küçüktür. Dağın bir fare doğurması değil, bir fil veya balina doğurması beklenirdi değil mi ? Bu deyime farklı açıdan bakalım, Büyük bir cansız kütle küçük bir canlı kütlesi doğurdu dersek anlam tamamiyle değişir. Büyük dağ küçülür, küçük fare büyür. Dağ fare olur, fare dağ olur.
Yasaların Uyumluluğu
Doğa yasaları, insanlık yasaları, bir ülke anayasası, bir grup,birlik, insan kuralları, prensipleri olarak tümünü ortak noktada buluşturulabilir miyiz ? Evrendeki tüm yasaları bir formülle açıklayabilir miyiz. (bakınız " Her şeyin teorisi, sicim teorisi, higgs bozonunun formülde tam gerçekte ise kanıtlanmaya çalışılan teorisi).
Suçun Kaynağı
İnsanlar tarıma başladıktan sonra binlerce yıl köleliği kabullendiler veya öyle olmaya zorlandılar. Yeter artık demeleri neden bu kadar uzun sürdü. Yüz elli yıl önce kölelik ülkeler yasalarında kaldırılması ancak kesinlik kazandı. Neden bu kadar geç oldu. Adalet neden geç geliyor. Özgürlüğün yapımızda olması doğadan geliyor. Bir canlının var olması için mekan genişliği ve nüfus yoğunluğu çok önemlidir. En az yeri en çok nüfusla boyutlarına göre bakteri gibi küçük canlılar kaplamakta. Onlar da belli bir kalabalığa ulaşıp alanlarını genişletemezlerse ölürler. Neden, tüketecekleri kalmaz, atıkları mezarları olur.
Suçlarımız, kötülüklerimiz tarihte doğa açısından ne ifade eder. Sadece toprağı eşeleyen fare kadar değerimiz var mıydı ona göre. Hep ondan işaret bekledik. Varlığımızın kaynağını ondan aldığımızı öğrenmiştik Nefesi ondan alıyorduk, besini, suyu ondan alıyorduk. Avlarımızı o veriyordu. Bize kızarsa deprem, sel, kıtlık gibi işaretler veriyordu. Bizi severse bolluk, bereket yılı sunuyordu. Zamanla şunu gördük. Kızgınlığı sevgisinden fazla idi. Çünkü hepimizi ölümle cezalandırıyordu. Bu en büyük ceza idi bizim için. Sevdiğimiz insanların ölümüne tanık oluyorduk. Her birimizin sonunun öyle olacağını öğrenmiştik. Suç ve kötülük avcılık genlerimizde saklı hala. Avcılık doğamızda olan ve hala onu kendimize, birbirimize zarar vermeyecek hale getirmekle meşguluz.
Suçu ve kötülüğü Önlemenin Yolu
Tarihte çiftcilerin savaş ilan ettiği veya saldırganlığına dair bilgiler var mı, pek yok, mevcut olanlar savunmaya yöneliktir. Saldırılara veya kötü yönetimlere karşıdır. Eski mısır yüzlerce yıl tarımını yaparken firavununa itaat etti. Tarihteki kölelik neden uzun döneme yayıldı. Tarım ve hizmet eden bu kitle avcılık dürtüsünün bastırılmasının sonucu mekana ve ilişkilerin sınırlılığını kabullenmekle özgürlüğünün sınırlarını çizmiş olmakla itaatkar olmuşlardır. Değişkenin ve zorlukların olduğu bu yaşantıdaki seçimini tarım ve hizmete adayanlar, sakin ve uyumlu bir yaşamı seçerken yönetilmeyi de kabullenmiş olmaktadırlar. İster bir sahip, ister bir kral isterse bir sistem(devlet). Tarih bize insanoğlunun avcılıktan tarımcılığa geçişindeki birbirine yaptığı kötülükleri anlatıyor. Her konudaki yeni gelişime giren toplumların avcı kimliğine girerek eskileri değişimlere zorlamalarının gerçek öykülerini sunuyor. Yanlış uygulamaların kötü denemelerini gösteriyor. Suçlu ve kötü olayların günümüze gelmesi vahşet ve dehşet şeklinde yaşanması büyük bir işaret fişeği olarak tarihe yansıyor.
Tarımcılık hala devam ederken avcılık tarzını değiştirerek devam ediyor.Azalan avcılık yanımız nasıl hortluyor peki günümüzde. Suç işleyerek. birbirimizi aldatarak kanunlara uymayarak, ülkesel ve ülkelerarası kanunları hiçe sayarak avcılık dürtümüzün baskınlığın etkisinde kalıyoruz. Sakin ve basit yaşarken para, mevki, çevre güçlerine sahip olduğumuz kararına varınca, buyrun size gaddar, zalim, hırslarının esirindeki bir avcı ruh,dna. Dünya bana zalim ben sana zihniyeti. Bu duyguları yaşayıp zarar görmeden, zararlı olmadan kenara çekilenlere, çekilebilenlere ne mutlu.
Kaynağı avcılık dürtüsüne dayanan tüm suçları önlemenin yolu onu tarım veya tarım zihniyetinin olgunluğuyla uyumlulaştırmaktır. Mahkumları planlı programlı bir şekilde tarım ve zihniyeti ile rehabilite (insanı ölçülerle) etmek gerekir.
Eğitimimiz, bilgi ve meslek vermenin yanında, zararlı avcılık zihniyetini bilip tarım zihniyetinin erdemliliğini düşünce ve davranışlarda yansımasını sağlamak şeklinde olmalıdır.
Adaletin Hızı
Biz insanlar doğanın yasaları ile toplum yasalarını uyumlu hale getirme konusunda hala emekliyoruz.
Tarihin belli dönemlerindeki bireysel ve kitlesel yaşanılan korkunç ve dehşet olaylar bir sinyal olarak zaman ve mekanda asılı kalıyor. Sonraki dönemdeki yaşayanlar için işaret fişeği haline geliyor, ateş düştüğü yeri yakarken tarihe girmesi için ateş kıvılcımlarının fişek haline dönüşmesi zaman alıyor. Bu eski tarihlerde daha uzun ( binlerce yıl) yakın tarihlerimizden itibaren orta (yüzyıllar) bugünlerde ise yıllar haline geliyor. Gelecekte aylık, günlük ve nihayet saatlik hale gelecek. (Adalet hızlı olacak)
Avcılığın genlerimizde keşfetme, öğrenme, merak ve mücadele etme şeklinde devamının yollarını arıyoruz. Doğanın içindeyiz ama onun kurallarına göre yaşamamızı şekillendirmekten uzaklaşmak istiyoruz. Sonucu(ölümü) değiştirmek üzerine bilgimizi kullanmaya çalışırken bilgi bizi uzaya doğru itmekte.
Doğanın verdiğini biz yapmaya çalışıyoruz ona bağımlılığımızı azaltma planlarımızın parçası haline geliyor. Nüfusumuzun artması tüketim konusunda bizleri kafası karışık, kararsız ve çekimser hale getiriyor. Şimdilik atıklarımız bize değil doğaya zarar veriyorken doğa bize yansıtmanın birikimini yapıyor.
Bilgi Çağı
"Dağ fare doğurdu" " Bu mucize nasıl oldu"
Eğer yeni olguları açıklayacak yeni kelime ve deyim bulamıyor, ekleyemiyorsak o zaman mevcut kelimeleri farklı açılardan yeniden yorumlamaya mecburuz demektir, bu da bizi yeni kelimeleri oluşturmaya yöneltecektir. Olay, yorum ve sonuç döngüsünde, bilginin gelişiminde...
Özkan Salman
"Dağ fare doğurdu." Deyiminde anlatılmak istenen büyük bir beklentiden ufak bir sonuç çıkmasıdır. Bu deyim yaşantı içerisinde şaşkınlığı anlatmak adına güzel bir yorumdur. Dağ büyük fare küçüktür. Dağın bir fare doğurması değil, bir fil veya balina doğurması beklenirdi değil mi ? Bu deyime farklı açıdan bakalım, Büyük bir cansız kütle küçük bir canlı kütlesi doğurdu dersek anlam tamamiyle değişir. Büyük dağ küçülür, küçük fare büyür. Dağ fare olur, fare dağ olur.
Yasaların Uyumluluğu
Doğa yasaları, insanlık yasaları, bir ülke anayasası, bir grup,birlik, insan kuralları, prensipleri olarak tümünü ortak noktada buluşturulabilir miyiz ? Evrendeki tüm yasaları bir formülle açıklayabilir miyiz. (bakınız " Her şeyin teorisi, sicim teorisi, higgs bozonunun formülde tam gerçekte ise kanıtlanmaya çalışılan teorisi).
Suçun Kaynağı
İnsanlar tarıma başladıktan sonra binlerce yıl köleliği kabullendiler veya öyle olmaya zorlandılar. Yeter artık demeleri neden bu kadar uzun sürdü. Yüz elli yıl önce kölelik ülkeler yasalarında kaldırılması ancak kesinlik kazandı. Neden bu kadar geç oldu. Adalet neden geç geliyor. Özgürlüğün yapımızda olması doğadan geliyor. Bir canlının var olması için mekan genişliği ve nüfus yoğunluğu çok önemlidir. En az yeri en çok nüfusla boyutlarına göre bakteri gibi küçük canlılar kaplamakta. Onlar da belli bir kalabalığa ulaşıp alanlarını genişletemezlerse ölürler. Neden, tüketecekleri kalmaz, atıkları mezarları olur.
Suçlarımız, kötülüklerimiz tarihte doğa açısından ne ifade eder. Sadece toprağı eşeleyen fare kadar değerimiz var mıydı ona göre. Hep ondan işaret bekledik. Varlığımızın kaynağını ondan aldığımızı öğrenmiştik Nefesi ondan alıyorduk, besini, suyu ondan alıyorduk. Avlarımızı o veriyordu. Bize kızarsa deprem, sel, kıtlık gibi işaretler veriyordu. Bizi severse bolluk, bereket yılı sunuyordu. Zamanla şunu gördük. Kızgınlığı sevgisinden fazla idi. Çünkü hepimizi ölümle cezalandırıyordu. Bu en büyük ceza idi bizim için. Sevdiğimiz insanların ölümüne tanık oluyorduk. Her birimizin sonunun öyle olacağını öğrenmiştik. Suç ve kötülük avcılık genlerimizde saklı hala. Avcılık doğamızda olan ve hala onu kendimize, birbirimize zarar vermeyecek hale getirmekle meşguluz.
Suçu ve kötülüğü Önlemenin Yolu
Tarihte çiftcilerin savaş ilan ettiği veya saldırganlığına dair bilgiler var mı, pek yok, mevcut olanlar savunmaya yöneliktir. Saldırılara veya kötü yönetimlere karşıdır. Eski mısır yüzlerce yıl tarımını yaparken firavununa itaat etti. Tarihteki kölelik neden uzun döneme yayıldı. Tarım ve hizmet eden bu kitle avcılık dürtüsünün bastırılmasının sonucu mekana ve ilişkilerin sınırlılığını kabullenmekle özgürlüğünün sınırlarını çizmiş olmakla itaatkar olmuşlardır. Değişkenin ve zorlukların olduğu bu yaşantıdaki seçimini tarım ve hizmete adayanlar, sakin ve uyumlu bir yaşamı seçerken yönetilmeyi de kabullenmiş olmaktadırlar. İster bir sahip, ister bir kral isterse bir sistem(devlet). Tarih bize insanoğlunun avcılıktan tarımcılığa geçişindeki birbirine yaptığı kötülükleri anlatıyor. Her konudaki yeni gelişime giren toplumların avcı kimliğine girerek eskileri değişimlere zorlamalarının gerçek öykülerini sunuyor. Yanlış uygulamaların kötü denemelerini gösteriyor. Suçlu ve kötü olayların günümüze gelmesi vahşet ve dehşet şeklinde yaşanması büyük bir işaret fişeği olarak tarihe yansıyor.
Tarımcılık hala devam ederken avcılık tarzını değiştirerek devam ediyor.Azalan avcılık yanımız nasıl hortluyor peki günümüzde. Suç işleyerek. birbirimizi aldatarak kanunlara uymayarak, ülkesel ve ülkelerarası kanunları hiçe sayarak avcılık dürtümüzün baskınlığın etkisinde kalıyoruz. Sakin ve basit yaşarken para, mevki, çevre güçlerine sahip olduğumuz kararına varınca, buyrun size gaddar, zalim, hırslarının esirindeki bir avcı ruh,dna. Dünya bana zalim ben sana zihniyeti. Bu duyguları yaşayıp zarar görmeden, zararlı olmadan kenara çekilenlere, çekilebilenlere ne mutlu.
Kaynağı avcılık dürtüsüne dayanan tüm suçları önlemenin yolu onu tarım veya tarım zihniyetinin olgunluğuyla uyumlulaştırmaktır. Mahkumları planlı programlı bir şekilde tarım ve zihniyeti ile rehabilite (insanı ölçülerle) etmek gerekir.
Eğitimimiz, bilgi ve meslek vermenin yanında, zararlı avcılık zihniyetini bilip tarım zihniyetinin erdemliliğini düşünce ve davranışlarda yansımasını sağlamak şeklinde olmalıdır.
Adaletin Hızı
Biz insanlar doğanın yasaları ile toplum yasalarını uyumlu hale getirme konusunda hala emekliyoruz.
Tarihin belli dönemlerindeki bireysel ve kitlesel yaşanılan korkunç ve dehşet olaylar bir sinyal olarak zaman ve mekanda asılı kalıyor. Sonraki dönemdeki yaşayanlar için işaret fişeği haline geliyor, ateş düştüğü yeri yakarken tarihe girmesi için ateş kıvılcımlarının fişek haline dönüşmesi zaman alıyor. Bu eski tarihlerde daha uzun ( binlerce yıl) yakın tarihlerimizden itibaren orta (yüzyıllar) bugünlerde ise yıllar haline geliyor. Gelecekte aylık, günlük ve nihayet saatlik hale gelecek. (Adalet hızlı olacak)
Avcılığın genlerimizde keşfetme, öğrenme, merak ve mücadele etme şeklinde devamının yollarını arıyoruz. Doğanın içindeyiz ama onun kurallarına göre yaşamamızı şekillendirmekten uzaklaşmak istiyoruz. Sonucu(ölümü) değiştirmek üzerine bilgimizi kullanmaya çalışırken bilgi bizi uzaya doğru itmekte.
Doğanın verdiğini biz yapmaya çalışıyoruz ona bağımlılığımızı azaltma planlarımızın parçası haline geliyor. Nüfusumuzun artması tüketim konusunda bizleri kafası karışık, kararsız ve çekimser hale getiriyor. Şimdilik atıklarımız bize değil doğaya zarar veriyorken doğa bize yansıtmanın birikimini yapıyor.
Bilgi Çağı
"Dağ fare doğurdu" " Bu mucize nasıl oldu"
Eğer yeni olguları açıklayacak yeni kelime ve deyim bulamıyor, ekleyemiyorsak o zaman mevcut kelimeleri farklı açılardan yeniden yorumlamaya mecburuz demektir, bu da bizi yeni kelimeleri oluşturmaya yöneltecektir. Olay, yorum ve sonuç döngüsünde, bilginin gelişiminde...
Özkan Salman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder