Kalıcılık Felsefesi
Doğa: Dünya üzerinde canlıların yaşama ve varlıklarını sürdürebilme olanağı olan ortam, zemin, yaşam alanı, yaşam belirtisi bulunan yer, yaşam döngüsünün ve kalıcılığının bulunması.
Bitki: Canlılığın gelişiminde en önemli yeri tutan canlılar topluluğu. Alt kültür ve üst kültür arasındaki dengeleyici unsur.
İnsan : Canlılığın şu an bilinen en gelişmiş ve en üst temsilcisi.
Doğaya çok dikkatli baktığımızda göreceğimiz en önemli özellik güç değil, kalıcılıktır. Kalıcılık kelimesinin kısa bir araştırmasını yaptım üstad google'dan bir iki felsefe sayfalarını mercek altına aldım. Kalıcılık felsefesi veya kalıcılığın felsefik anlamına rastlayamadım. Varlık felsefesi bulunmakta ama bu fesefe varlığın olup olmadığı bölümüne takılıp kalmış, şüpheciler yolunu kesip durmuşlar.
Doğal yenilenme(seleksiyon) gücü kazanarak varlığını sürdürmek değil, ortama uyum yeteneğini kazanarak kalıcı olmak adına yapılmaktadır.
Varlık felsefesinin en önemli eksiği kalıcılık olgusu olduğu ortadır. Kalıcılığın güçden daha önemli olduğunun kanıtı gözümüzün önündeki bitkilerdir. Sabit halde ve yavaş büyüyen insan öğrenmesine göre zayıf yapıda olan bitkiler. Biz insanların gücü olmasına karşın onları yok edemeyiz. Bu konuda güç işe yaramaz. Dolayısı ile önemli olan aslanın yırtıcı gücü değil, otçulun sayısının kalıcılığı önemlidir. Otçulun beslenme ve üreme gücü değil, bitkinin yeterli sayıda genişliği ve varlığını kalıcı olarak sürdürmesi önemlidir.
Kalıcılık felsefesi'ne giriş yapmış bulunmaktayız. Bu önemli olguyu, düşünceyi dünya tarihinde ortaya çıkarmış, düşünür, felsefeci, politikacı, askeri, sanatçı belki olmuştur. Felsefe ile ilgilenen bir kişi olarak neden şu ana kadar "kalıcılık" gibi önemli bir olguyu hep basit cümleler içinde gördüm, okudum ve algıladım. Demek ki bu önemli olgu hakkettiği yerde bulunamadı, gizlendi veya önemsenmedi.
Serbest piyasa ekonomisi içinde eğitim ve seminerlerde işletmenin "kalıcılı"ğı temel kavramlar arasında bulunması onun önemi yansıtmaktadır.
Devletlerin anayasalarında "kalıcılık" unsuru önemli ve vazgeçilmezdir.
İnsanlık tarihine bakalım kalıcılık kavramı yönünden; İnsanlık gelişiminin ve kalıcılığının temellerini tarımla uğraşmak üzerine başlatmıştır. Otçulu(avlanma, evcilleştirme) arada tutup beslenmenin kaynağına bitkilere bakmak yetiştirmek üzerine yönelmiştir.
Kalıcılık kendini sağlayan tüm unsurların ana hedefi, başı, önde geleni olmaktadır.
Doğada her türlü canlı gelip gider, türler gelir, gelişir kalıcı olmanın yolunu bulurlarsa devam ederler. Bulamazlarsa yok olurlar. Günümüz kalıcıları bakteriler, bitkiler ve biz insanlarız. Diğer türler numunelik gibi ara form gibi durmaktalar.
Yeni çağda insanlığın en önemli unsuru güçlü, zeki, hızlı, zengin, ünlü olmak değil kalıcılık olmalıdır. çünkü kalıcılık diğer unsurlarının sonucu ve birleşenidir. Hepsini içinde barındırır.
Zeki, zengin, güçlü, hızlı, ünlü, güzel olmak değil, onları bünyesinde barındırabilen en önemli unsur kalıcı olmaktır.
İster bir işletme, ister bir aile, isterse bir devlet. Bir birey olarak, birlik, dernek olarak kalıcılık, kalıcılık, kalıcılık.
Bu olgu doğa da var ve doğadan aldığımız her doğal olgu bize yararlıdır, tabi ki doğru algılamak şartıyla.
Tüm ihtiyaçlarımızı şu ana kadar ondan alıyoruz ve alacağız.
Kalıcılık olgusunu doğadan örnekle açıklamaya çalıştım. Amacım doğayı tanrılaştırmak değil tabi ki. Panteizmle bir ilgisi yok. Doğa ile karşılıklı ve zorunlu bir ilişkimiz olduğu açısından yaklaşıyor ve örnek veriyorum.
Sonuç : Kalıcılık başlı başına çok önemli bir olgudur. İnsana ait her alanda, eğitim, sanat, siyaset, devletler arası, insanlararası ilişki ve iletişimde ana unsur olması birlikte kalıcı olmanın sürdürebilirliğini keşfetmemizi sağlayacaktır.
Özkan Salman
Doğa: Dünya üzerinde canlıların yaşama ve varlıklarını sürdürebilme olanağı olan ortam, zemin, yaşam alanı, yaşam belirtisi bulunan yer, yaşam döngüsünün ve kalıcılığının bulunması.
Bitki: Canlılığın gelişiminde en önemli yeri tutan canlılar topluluğu. Alt kültür ve üst kültür arasındaki dengeleyici unsur.
İnsan : Canlılığın şu an bilinen en gelişmiş ve en üst temsilcisi.
Doğaya çok dikkatli baktığımızda göreceğimiz en önemli özellik güç değil, kalıcılıktır. Kalıcılık kelimesinin kısa bir araştırmasını yaptım üstad google'dan bir iki felsefe sayfalarını mercek altına aldım. Kalıcılık felsefesi veya kalıcılığın felsefik anlamına rastlayamadım. Varlık felsefesi bulunmakta ama bu fesefe varlığın olup olmadığı bölümüne takılıp kalmış, şüpheciler yolunu kesip durmuşlar.
Doğal yenilenme(seleksiyon) gücü kazanarak varlığını sürdürmek değil, ortama uyum yeteneğini kazanarak kalıcı olmak adına yapılmaktadır.
Varlık felsefesinin en önemli eksiği kalıcılık olgusu olduğu ortadır. Kalıcılığın güçden daha önemli olduğunun kanıtı gözümüzün önündeki bitkilerdir. Sabit halde ve yavaş büyüyen insan öğrenmesine göre zayıf yapıda olan bitkiler. Biz insanların gücü olmasına karşın onları yok edemeyiz. Bu konuda güç işe yaramaz. Dolayısı ile önemli olan aslanın yırtıcı gücü değil, otçulun sayısının kalıcılığı önemlidir. Otçulun beslenme ve üreme gücü değil, bitkinin yeterli sayıda genişliği ve varlığını kalıcı olarak sürdürmesi önemlidir.
Kalıcılık felsefesi'ne giriş yapmış bulunmaktayız. Bu önemli olguyu, düşünceyi dünya tarihinde ortaya çıkarmış, düşünür, felsefeci, politikacı, askeri, sanatçı belki olmuştur. Felsefe ile ilgilenen bir kişi olarak neden şu ana kadar "kalıcılık" gibi önemli bir olguyu hep basit cümleler içinde gördüm, okudum ve algıladım. Demek ki bu önemli olgu hakkettiği yerde bulunamadı, gizlendi veya önemsenmedi.
Serbest piyasa ekonomisi içinde eğitim ve seminerlerde işletmenin "kalıcılı"ğı temel kavramlar arasında bulunması onun önemi yansıtmaktadır.
Devletlerin anayasalarında "kalıcılık" unsuru önemli ve vazgeçilmezdir.
İnsanlık tarihine bakalım kalıcılık kavramı yönünden; İnsanlık gelişiminin ve kalıcılığının temellerini tarımla uğraşmak üzerine başlatmıştır. Otçulu(avlanma, evcilleştirme) arada tutup beslenmenin kaynağına bitkilere bakmak yetiştirmek üzerine yönelmiştir.
Kalıcılık kendini sağlayan tüm unsurların ana hedefi, başı, önde geleni olmaktadır.
Doğada her türlü canlı gelip gider, türler gelir, gelişir kalıcı olmanın yolunu bulurlarsa devam ederler. Bulamazlarsa yok olurlar. Günümüz kalıcıları bakteriler, bitkiler ve biz insanlarız. Diğer türler numunelik gibi ara form gibi durmaktalar.
Yeni çağda insanlığın en önemli unsuru güçlü, zeki, hızlı, zengin, ünlü olmak değil kalıcılık olmalıdır. çünkü kalıcılık diğer unsurlarının sonucu ve birleşenidir. Hepsini içinde barındırır.
Zeki, zengin, güçlü, hızlı, ünlü, güzel olmak değil, onları bünyesinde barındırabilen en önemli unsur kalıcı olmaktır.
İster bir işletme, ister bir aile, isterse bir devlet. Bir birey olarak, birlik, dernek olarak kalıcılık, kalıcılık, kalıcılık.
Bu olgu doğa da var ve doğadan aldığımız her doğal olgu bize yararlıdır, tabi ki doğru algılamak şartıyla.
Tüm ihtiyaçlarımızı şu ana kadar ondan alıyoruz ve alacağız.
Kalıcılık olgusunu doğadan örnekle açıklamaya çalıştım. Amacım doğayı tanrılaştırmak değil tabi ki. Panteizmle bir ilgisi yok. Doğa ile karşılıklı ve zorunlu bir ilişkimiz olduğu açısından yaklaşıyor ve örnek veriyorum.
Sonuç : Kalıcılık başlı başına çok önemli bir olgudur. İnsana ait her alanda, eğitim, sanat, siyaset, devletler arası, insanlararası ilişki ve iletişimde ana unsur olması birlikte kalıcı olmanın sürdürebilirliğini keşfetmemizi sağlayacaktır.
Özkan Salman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder