Basınç kelimesi basmak, bastırmak, sıkıştırmak, baskılamak, gevşek ve dağınık nesneleri sıkı ve birleşik hale getirmek, madde ve enerji miktarlarını geniş alandan dar bir alana doğru ittirmek ve kapladıkları alanı azaltmak, hacim miktarını küçültmek şeklinde oluşan bir olgu.
Evrensel ilkelerin işleyişi sırasında hava basıncı, ısı basıncı, su basıncı, çekme ve itme kuvvet basınçları şeklinde bir çok basınç şekli oluşmaktadır. Isı değişimlerin, karışma, çarpışma ve ayrışmaların madde ve enerji üzerinde bir çok etkileri oluşmaktadır. Bu etkileşimlerin bilimsel açıklamaları ve araştırmaları bulunmaktadır.
Basınç kavramının canlı üzerindeki olgusu üzerine durmak istiyorum. Bu alana güneşin kendi içindeki basınç ve çekim olgusu örneğinden giriş yapacağım.
Güneş yüksek sıcaklıkta olup içinde madde ve enerji sürekli hareketli halde bulunmaktadır. Büyük bir dairesel alanda madde ve enerji bir fırın gibi kendi yakıtını yakmakta ve tüketmektedir. Tüketmesi ancak kendisinden kaçanlar yani ısı ve ışınlar nedeniyle olmaktadır. Diğer kalanlar ise kendi içindeki yanma ve soğuma şeklindeki hareketlerine devam etmektedirler.
Canlı, üreme sisteminde kendi bedensel tamamlanmış özelliklerini basınç halinde tohum ve yumurta şekline getirerek kendi içinde üretmektedir. Hazır hale gelen tohum ve yumurta adeta kullanılmış ve değişmiş havanın nefesle dışa verilmesi refleksinde, bedendeki fazla veya zararlı maddelerin sıvı, katı ve gaz halinde bedenden atılma baskısındaki halinde bedenden atılma konumuna yani hareketli olma halinde doğru ilerlemektedir. Tohum ve yumurta üretim merkezinden hareketlenerek merkezden dışa doğru hareket haline geçmektedir.
Tohum ve yumurta, canlının kendi temsilini basınçla minimal hale getirme etkinliğidir.
Bu teorimiz tohumdan ve yumurtadan tamamlanmış bedene geçişin kaynağına ışık tutmaktadır.
Basınçlanmış beden temsili tohum ve yumurta aldığı besin, hava ve su ile açılmaya ve hücrelerinin bölünmesini arttırarak, birleşimini devam ettirerek büyümeye ve kendi içinde çoğalmaya başlamaktadır.
Vakumla havası alınmış bir kapalı alan veya düzeneğin, kapalı kalmaya devam etmesi halinde, dış havanın ona baskısını sürekli uygulaması hali kapalı alanın veya düzeneğin basınç altında kalması demek olurken, küçük bir açılımla içeri giren hava miktarının içerde artmasına doğru basıncın azalması şeklinde devam etmesi durumu vardır. Kapalı alan veya düzeneğin dışa açılımı büyük ve birden olursa içeri giren hava basıncı da hızlı ve büyük olacaktır. Dışa açılım az olursa hava basıncı azar azar ve sürekli devam bir şekilde olacaktır. En sonunda kapalı alan ve düzeneğin dış ile bağlantı noktası olarak hava değişimi miktarı dengesi oluştuğunda basınç normal hale gelecektir. Burada " Doğa boşlukları sevmez " deyimi havanın basıncı ile ilgili olup hava bağlantısının kesildiği her boşluğa ve doluya, madde ve enerjiye baskı kurmaktadır.
Canlı, tohumu ve yumurtası için nasıl bir basınç oluşturmaktadır. Bu basınç uygulamayı nasıl başlatmış ve devam ettirmektedir. Canlıya ait bu basınç oluşturma örneğinin evrensel ilkeler basınç olgusu ile nasıl bir bağlantısı bulunmaktadır. Canlı, evren basınç bilgisini kendi içinde mi uygulamaktadır. Yoksa o olgunun farklı bir halini mi kendi oluşturmuştur.
Tohum ve yumurta oluşumunda, canlı önce genetik temel özelliklerinin mikro ölçekte kopyasını oluşturmakta ve bu da yeterli olmayıp, oluşan bu mikro ölçeğe büyüme, genişleme, yayılma ve tam bedenlenmeye kadar varacak basıncı barındırma özelliğini yüklemektedir. Adeta havası alınmış bir su botunun kapağını açar açmaz hava basıncının onu şişirmesi gibi tohum ve yumurta da ısı, su, besin ve hareketle her canlının bedenlenmeyi tamamlayacağı süreye göre ve kadar bu basınç altında büyümesini sağlamayı başarmıştır.
Bu teorimize göre tohum ve yumurtanın oluşumuna uygun basınç miktar ve bilgilerini yüklersek o tohum ve yumurtanın tam bedenlenme sürecini uzatabileceğimiz gibi anlam çıkmaktadır.
Bu bilgiler ışığında, canlının ömrünü kat kat arttırabileceği anlamına gelmektedir.
İnsan yumurtasına uygulanacak bir basınç bilgisi, şekli ve miktarı onun çocukluğunu otuz yıl, ergenliğini yetmiş yıl, olgunluğunu iki yüz elli yıl ve yaşlılığını ise yüz yıl arttırabileceği gibi hayal gücümüzü aşan oranlara ulaşmak olanaklıdır. Bir insanın toplam ömrü dört yüz elli yıla kadar veya daha fazlası için olanaklıdır. Zaten doğa evriminde bunu geliştirmeye çalışmaktadır.
Canlının evren sıçrayışlarında daha yükseğe, göz kırpması ve yutkunmasını (hareket temsilinde) daha fazla yapmasını sağlamanın yollarını aramaktadır. Doğa, canlılığın çeşitlenerek her olasılığı denemesi ve evrensel ilkelerini de kullanarak onun ötesine doğru ilerleme amacındadır. Doğa, yaşamın artması, uzun sürmesi ve evrende yayılması üzerine çalışmaktadır. Doğanın rakibi veya antitezi insan gibi diğer canlılar da değildir, onun antitezi evrensel normatif ilkelerin canlı üzerindeki olumsuz ve yok edici etkileridir. Doğa için canlının canlıya en kötü olumsuz etkisi nüfus sınırlaması (insanın bozgunculuğu içinde geçerli olan) üzerindedir. Canlının canlıdan beslenme özelliği doğanın kendi devinimini arttırması, evrene işleyişi ve ilkelerine karşı kendi özerk alanını genişleme, yayılma ve sıçrama öncesi, yoğunlaşma ve basıncını arttırma (Amazon ormanları) üzerinedir.
Bu bilgiler ışığında her türlü bitki, bakteri, mantar, hayvan cinsleri ve türlerinin ömürlerin on katı veya daha fazla artarak evrensel ilkelerin, olguların sınırlama özelliğine karşı yeni bir oluşuma doğru ilerleme olanağı bulunmaktadır.
Canlının dış olumsuz etkenler olasılıkları dışında kendi iç yaşamsal ömrünü uzatmasının bir çok yolu bulunmaktadır. Uzun yaşama olanaklarının başında ilk basınç oluşumunun tamamlanma aşamasında ikinci bir basınç başlangıcı gerekmektedir. İkinci basıncı oluşturmak için birinci basıncın geri çekilmesini sağlamak ve organizmanın o süre içinde ikinci bir basıncı oluşturması gerekmektedir.
Yaşam Basıncı Denemesi (insanda)
Yaşam Basıncı nedir ?
Canlı organizmanın bedensel oluşumu, gelişimi, büyümesi ve tamamlanması süreçlerini sağlayan içsel yapısında bulunan genetik olarak oluşturulmuş dna ve hücre bazında kalıtımla aktarılan ömür süresini sağlayan itkiler bütünüdür.
Ömür aşamaları Yaş Yaşamsal Basınç oranları
Bebeklik 0-2 10
Erken çocukluk 3-5 20
Orta çocukluk 6-10 30
çocukluk 11-15 40
erken gençlik 16-18 50
orta gençlik 18-23 60
Gençlik 24-28 70
Erken yetişkinlik 28-32 80
orta yetişkinlik 33-38 90
Yetişkinlik 39-45 100
erken olgunluk 46-50 80
orta olgunluk 51-55 60
Olgunluk 56-70 50
İleri olgunluk 71-80 40
Erken yaşlılık 81-85 30
Orta yaşlılık 86-90 20
Yaşlılık 90-100 10
Ömür basınç oranlarında ikinci bir basıncın oluşması için neler gerekmektedir. İkinci basıncı hangi aşamalarda düzenlemek en iyi sonucu verir. İkinci basınç uygulandığında ömür süresi ne olacaktır. Üçüncü basınç ayarına geçebilmek için önceki basınç ayarları nasıl olmalıdır.
Bedenimizin yaşamasına katkıyı en çok kalbimiz sağlamaktadır. Ömrümüzün sınırı onun atışlarıyla sınırlı olduğu bilinmektedir. Eğer biz onun atış miktarını sorunsuz arttırabilirsek ikinci ve sonraki basınç oranlarını da düzenleyebiliriz. Bedenin en önemli basınç ölçer ve belirleyici organı kalp uzun ve sağlıklı yaşamamızın anahtarı gibi durmaktadır.
Belli bir yaştan sonra ikinci küçük bir kalbin bedene takılması ikinci aşamaya geçişi sağlayabilir. Bu ikinci kalp yapay veya küçük ve doğal olabilir. İkinci kalp atımı kanın bedeni beslemesi, temizlemesi, onarması, yenilenmesi gibi bir önemli özelliği karşılayabilecektir. Belirli zamanda veya gerektiği anda ikinci kalp değiştirilerek ömür çizgisi uzaması sağlanabilinir. Bu kalp beden dışından da destek olarak atar damara bağlanabilir. Önemli olan bedenin ikinci kalbi kabullenmesi ve onunla uyumlu olabilmesidir. Bu başarılabilirse genetikle iki kalpli olma veya belli yaşta ikinci kalbin oluşması sağlanabilir.
Yaşam süresini kısaltan ikinci etken de yer çekiminin baskısıdır. Bu baskıyı ve basıncı azaltmak adına bir çok yol aranabilir. İçinde neon veya daha fazla uçuçu özelliği olan gazların bulunduğu özel elbiseler üretilebilir.
Tüm bu sorular biyo-fiziğin ve tıp bilimin konusudur.
Uzun ve sağlık yaşama için yeni olarak dikkat edilmesi gerekenler
Canlılık evrenin sıcaklık ve soğukluk etkisine karşı büyük bir direnç geliştirmeye çalışmaktadır. Bir yandan bu evrensel işleyişe karşı savunmalar geliştirirken bir yandan onu üremenin oluşumu için kullanmaktadır. Sıcaklık değişimlerine karşı canlı bedensel değişimlerini gerçekleştirmektedir. İklimlere göre canlı hareket tarzlarını ve bedenindeki değişimlerini geliştirmektedir. Deri ve kıllar, kanın bacaklarda dolaşmaması ve sadece ana gövdede bulunması, iklime göre uykuya yatmalar ve uyanmalar.
Doğa sürekli bulunduğu ortama belli bir sıcaklık dengesi oluşturmaya çalışması bu evrensel işleyişin canlı üzerinde ne kadar büyük bir etkisinin göstergesidir. Yaklaşık bir haftalık ömürleri olan böceklerin uygun sıcaklık, nem ve besin olan ortamda bulundurulmaları onların ömürlerini daha da uzayacağı anlamına gelmektedir. Böceklerden av olunmaya savunma geliştirmeyenler bu kısa yaşamaya karşı üremeleri ile yumurtalarının çok sayıda olmasını sağlamaktadırlar.
Sıcaklık değişimlerin canlı üzerinde büyük etkileri olduğu ortadadır.
Biz insanlarda da beden ısısı dengesinin korunması ve sürdürülmesi bir çok rahatsızlığın hastalığın önlemede önemlidir. Çok sıcak veya çok soğuk su ve havanın bedenimiz üzerimizde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Beden bu aşırı sıcaklık değişimlerinin etkileri ile ölüm alarmı vermektedir. Yanma ve donma risklerine karşı beden hızla bir etki-tepki oluşturmaktadır kendi içinde.
Yumurta ve tohumun oluşmasında mevsimsel sıcaklık farklarının etkileri olduğu bilinmektedir. Canlılar bu sıcaklık değişimlerini özellikle kullanmaktadırlar bedenlerinde. Sıcaklık ve basınç oranlarını başlangıcında yeni üreyecek canlıların beslenebilme olanaklarının bilgisi ile birleştirmekte ve içgüdüsel olarak çoğalmalarını gerçekleştirmektedirler.
İnsan dış iklimsel koşullarını belli bir oranda dengede tutabildiği için mevsimsel üreme etki ve şekillerini azaltmıştır. Hem dış iklimsel etkileri hem de beslenme olanakları onun mevsimsel bağımlılıktan koparmıştır. İtkiler ve güdüler etkilerini duyguların referansına bırakmıştır. İlişkilerdeki kızgınlık, öfke ve üzüntü, korku gibi uç duygular yumurta üretimi için belirleyici hale gelmiştir. Gençlerdeki hızlı öfkelenme ve üzülme gibi bir çok hızlı duygu değişimlerinin kaynağında yumurta üretme sisteminin çalışma referansını mevsimsel ve beslenme odağından duygulara kaydırması bulunmaktadır.
Mevsimlerdeki değişimler biz insanlara görünüş ve etki olarak duygularımıza etki etmektedir. Bedenimiz için bu mevsimsel algı duygularımızı harekete geçirmekte ve sonrası itki ve dürtülerimizle birleşmektedir. Duygularımız itki, dürtü ve güdülerimizle geri bildirimli çalışmaktadır. Doğal işleyiş sürecinden ayrılmış insan itki, dürtü ve güdü gelişimlerini duyguda biriktirme yoluna gitmekte ve sonrasında eylem ve düşünce (bilgi) olarak etkilere yol açmaktadır.
Yaşam Döngüsü
İnsan yaşamı aşamaları olan doğum, bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, olgunluk, yaşlılık sonrasında ikinci bebeklik, ikinci çocukluk, ikinci gençlik, ikinci yetişkinlik, ikinci olgunluk ve yaşlılık sonrası üçüncü döngü başarılabilir mi ?
Zor ama imkansız değil.
Zor olan bu konularda daha yeniyiz ve çok daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. İmkansız konusu ise önce "öğrenillmiş çaresizlikten" kurtulmakla imkansız olmadığı yolunda yeni adımlar atabiliriz.
--------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder