Bilinç oluşturmanın temelinde bireyin kendine doğal bir değer oluşturması bulunmaktadır. Kendine önem vermenin ve bir değer oluşturmanın referansı ilk olarak doğal bir canlı yapısından insan olma süreci olgusudur.
İnsan olma doğal olgusu temelinde birey zihinde kendini bedensel ve ruhsal olarak önemli ve değerli olduğu gerçeğini tüm düşünce ve eylemlerinde bulundurur.
Bireyin kendine değer ve önem vermesinin temel referansı, kıyası, kaynağı sadece doğanın bir üyesi ve canlısı olarak insan olma üzerinedir. Bu doğal kaynak var olmasının temel nedeni ve açıklamasıdır.
Bireyin kendine değer ve önem verdiği diğer referanslar ise bu temel kaynağın ve oluşun üzerine eklenecektir. Kendi çevresinde ve dolayısı ile toplumda aldığı sorumluluklar, meslekler, yetenekler, ünvan, kariyer, zenginlik, uzmanlık gibi görevler bireyin insan olgusunun üzerine eklediği kişisel özellikleri olacaktır. İnsan olmasının değer ve önemini taşıyan temeller ile üzerine eklenen özellikler her zaman iki ayrı unsur olup bir kişide birleşme özelliğini taşıyabilecektir.
Birey insan olma önem ve değerini öncelikli tutması sayesinde bilincin aktif olmasını da sürekli hale getirebilmektedir. Önce temel olmayıp üstüne inşa edilen özellikleri öncüllemesi bu bireyin bilinç inşa etmesinin ilerlemesini engelleyebilmekte ve sınırlamaktadır.
İnsan olgusunun sınırlarını henüz bilememiz, fakat zihinsel ve edimsel özelliklerinin sınırlarını belli oranda bilmemiz bilinç inşasının insan olgusu üzerinde yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde bilinen zihinsel ve edimsel özelliklerinden kurulmaya başlayan bilinç inşası gelişme gösteremeyecek ve zamanla sınırlı ve eksik kalabilecektir.
Bireyin kendinde doğal değer ve önem oluşturması özne olduğunun keşfine ilerletir. Ben, özne, birey, kişi, bilincine diğer canlı ve insanların varlığında ulaşır. Birey doğumundan itibaren annesi ile birlikte var olduğu algısından sütten kesilince ve anne bedeninden birleşik devam halinden kopunca ben ve annem olarak algısı değişmeye başlar, ben, anne, baba ve kardeş gibi bir çok akraba da bu olguyu ben ve onlar algısını geliştirmektedir.
Bireyin bilinç inşasını çocuklukta hissettirmek ve oyun ile gençlikte ise eğitimle verebiliriz.
Oluşturulan bilinçle bireyin bu bilincinin yerine veya onunla kıyas edilecek hiç bir insani özelliğinin yeterli olmadığı dengesi de verilmelidir.
İnsanın en önemli özelliği onu diğer canlılardan ayıran bireyden başlayan toplumla devam eden bilinç oluşturabilmesidir. Bu bilinç temel ihtiyaçların giderilme kolaylığı, kozmolojinin canlı üzerine etkisi olan ısıyı veya enerjiyi kontrol edebilmesi veya ona karşı genetik dışında korunma olanaklarını geliştirmesi, türüyle ilişkilerinde sürekli bir gelişme, dönüşme ve çoğalma sürecini sürdürmesini sağlanması üzerine inşa edilmeye başlanmıştır ve hala devam etmektedir.
Bilinç İnşasında Aşamalar
1. İnsanın doğal ve temel olarak kendine değer ve önem vermesi. Özgüven. Bu özgüveni varlıktaki temsili olarak kendi türünün en önemli unsuru saymak. Kendi kültürü içindeki sistem ve işleyiş tarzları ile kıyas, karşılaştırma ve kültür özellikleri üzerinden bir değerini oluşturmama tercihinde bulunma. Bu özlük hakkından vazgeçmeme hali. Bu hakkını sadece varlığının temsili ve dokunulamaz, devredilemez bir kader kabul edilmesi. Bir birey diğer bireye karşı daha değerli ve önemli olduğu değil, doğadaki başka türlere karşı kendi özelliğinin temsilinde değerli ve önemini taşıdığının farkına varmak. Bu bilinçlenme aşamasına bir örnek verebiliriz. Bir film çevrilmektedir. Aktörler bu filmin rollerine o kadar kendilerini kaptırarak oynamaktadırlar ki. Yönetmen filmin bölüm veya final sahnelerinde ara verileceğini veya bitişi haber vermesine rağmen oyuncuların filmden çıkmak istememesi hala devam etmeye çalışmalarını örnek verebiliriz.
Günümüze kadar gelen ve sürekli değişime ve gelişime uğrayan yönetim şekillerine halkın uyum çabası ve uyumunu filmin sahneleri olarak görebiliriz. Vasiyet verenler kalanlara yarım kalmış işlerinin tamamlanmasını ısrar etmeleri onların hala filmin sahnelerinde olduklarını göstermektedir. Vasiyeti dinleyen bir bilinçli kişi içinden film hala devam ediyor demekten kendini alamaz. Bu arada tarihsel ideolojilerin iyi veya kötü değerlendirmesi konumuz dışında olup her ideolojide bulunan bilincin farkındalığına dikkat çekmekteyim. İnsan kültürü içindeki gelişen ve değişen her usul, kural, yasa ve gelenekler bilincin hem film içinde hem de film sırasında dışarıdan da kontrol edebilme olanağı olduğunu da fark ediyoruz. Film içinde rol sırasında yaşayan beden, sahnelerin farklılaşmasını fark eden zihin ve filmin bütünsel oluşmasına değinen bilinç olarak birey üç aşamayı da takip edebilmektedir. Böyle bir oyuncu ya hem oyuncu hem de yönetmen olabilir ya da yönetmenin eserini kendi içinde sindirmiş ve destekleyen bir tavırda olabilir.
Serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi olan bir yönetim şeklinde halk alış-veriş ve ülke yöneticisini oy ile seçme temelinde özgülüklerin artma potansiyelinde yaşarken. Bu sistemde zenginleşme veya sınıf atlama tutkusu ile yönetimde bir görev alma veya onun geliştirdiği politikalardan yararlanma isteği ön plana çıkmaktadır. Sloganı kazanmak, kaybetmemek, rekabet, ekonomik yarış, bireysel başarılar, en iyisi olma, en önde olma gibi bir çok öne çıkarılmış hedefler bulunmaktadır.
Sosyalist veya komin sistemlerde ülke yöneticilerin uzun dönem görevde kalmaları özelliği öne çıkmaktadır. Sınıf olgusunu bastırma ve engellemeye çalışma her bireyin eşit ve aynı yaşama şartlarına sahip olduğu vurgusu öne çıkmaktadır.
Yönetim sistemlerine uyum içinde olmaya çalışan bireyler bu rollerine öyle alışırlar ki sistemler birer film, senaryo olurlar onlarda o filmde sürekli oyuncu haline gelirler. O kadar oyuna girerler ki bölümlerin değişimini ve hatta filmin bittiğini bile fark etmeyebilirler. Kaldı ki akıştaki filmin içinde iken filmin dışından veya yönetmenin bakışından bakmak istemezler veya onlara o olanak sunulmaz veya denk gelmez. İşte bilinçlenme halini hem o filmde bedeniyle oynarken, hem bölümlerin değişimini hem de bitmesine ek olarak dışarıdan bakabilme özelliği olarak örnek verebiliriz. Bilinç bireyi tanıdığı yüz elli başka bireyden daha fazla olan toplumu anlamaya ve doğayı keşfetmeye çağırmaktadır. Genişleyen zihin sayesinde bilinç doğal oluşma haline ulaşabilecektir ancak.
Özgüven ulaşmak isteyen birey yaşamındaki bir çok çelişkilerini çözmeye çalışarak başlayabilir. Vicdan dinginliğini hedef alması gerekecektir. Çelişkilerini azaltan veya çözen ve vicdan dinginliğine ulaşan zihin zaman ve mekan kontrolünü kazanır. Ben ve varlık ikilemine doğru ilerler. Varlıktaki mütevazi yerini saptar ve yaşam akışına devam eder. Bilinç için yaşanmışlık belirlenmiş bir geçmiş demektir. " Ey gidi günler ey ne günler yaşadık ", " Zaman nasıl da geçmiş" gibi deyimler bilinç tarafından ortaya sunulmaz. Çünkü geçmiş bilinç için kısa bir süre önce gibi hatırlanır. Bilinç geçmişini sıkıştırır, özetler ve anlaşılır kılar. Şu anın genişliğini ve sonsuz olasılıklarında varlık algısına çabalar, geleceğin açılmayı bekleyen bir kapalılık olduğunu sezmektedir.
...........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder