9 Mayıs 2023 Salı

Varlığa Bakış - 4


 

Bireyin üç bedensel hali : Oturma, yürüme ve araç kullanma üzerine

Araç kullanan bireyin bedeni araç kullanma deneyimini kendinde saklar. Bu birey evinde rahat halde oturur iken ikilem yaşar. Araç kullanmayı hafızasında taşıyan beden ile rahat ve hareketsiz oturan beden arasında kalır. Bedeni için hangi oturum hakim olacaktır. Rahat ve hareketsiz oturmak mı yoksa araca oturduğu anlardaki ayak, el ve dikkatinin sürekli hareket halinde ilerleyişi hali mi.

Bu bireyin yürüme hafızası azalıp aracı kullanma deneyimi öne çıkmaktadır. Doğal haldeki yürüyüşü yerini tüm bedeni ile hareket halindeki oturuma devretmiş gibi görünmektedir. Bu birey arada kalmakta zorlanır arada kalmak oturan bedenin hareketsiz kalış süresidir. Araç kullanmayan beden rahat ve hareketsiz oturmayı da kabul edebilmektedir. Stres altındaki araç kullanma anlarına rahat ve hareketsiz oturmayı tercih edebilecektir. Bireyin zihni araç kullanırken yol haritasına odaklanır.

Trafikteki yol seyrine ve kendinin yapacağı gaz, fren, direksiyon çevirme gibi sık hareketlere odaklanır bedeni. Sürücünün hem bedeni hem de zihni aktif ve çalışmaktadır.

Bireyin üç hali ortaya çıkmaktadır. Sürücü hali, oturan hali ve yürüyen hali. Sürücü hali ile oturan hali birleşmiştir. Sürücü iken oturmaktadır. Sadece oturur iken sürücü olmama hali bulunmaktadır.

Bir bireyin sürücü halinde iken oturmayı da kapsadığını söyleyebiliriz. Evinde oturur iken yemek yeme, bir şeyler içme ve sohbet etme halinde iken sürücülükle ilgisi bulunmamasına rağmen zihni ve bedeni asgari düzeyde olsa bile aktif halde bulunmaktadır. Sürücü iken oturması halinde iken ise bu aktivitesi zirve haline taşınmakta ve zihin ile bedeni tam olarak çalışmaktadır. 

Yürüyüşte ise belli bir yolda ilerler iken rahat, dikkatli ve stresli halleri bulunabilmesine rağmen amacı sadece yürüyüş olan birey daha rahat ve belli tempo ile yürümekte iken bir yere ve zamana yetişme telaşında olma hali ve yol üzerindeki sıkışıklık halleri bireydeki stres hallerini arttırmaktadır. Modern yaşam temposu bireyleri sürüş, oturma ve yürüyüş üçleminde yer değiştirme olarak sınırlamıştır. Bu üç hal dışında kalındığında bireyin stres durumu artmaktadır. Yani ayakta ve hareketsiz kalmak buna örnek olabilir. 

Teknolojinin insan günlük yaşamında en çok etkisi olup da bireylerin bu teknolojik araçları kullanma isteğinin oluşması ulaşım araçları üzerine olduğu görülmektedir. Bu durum insan doğasının mekan değiştirme zorunluluğu ilkesine dayandığını söyleyebiliriz. Bitkiler mekan değiştirmelerini üreme sonunda hareketli canlıların ve rüzgarın taşımasıyla tohumlarını aktarma şeklinde gerçekleşirken insan gibi hareketli olması doğasından gelen canlılar sürekli mekan değiştirmek zorundadır. İster uçsun, ister yüzsün, isterse de yürüsün mekan değiştirmek zorundadır. Ev ve malzemeleri teknolojileri bir merkez konumu açısından önemli olurken, ulaşım araçları ise hızla mekan değiştirmek amacında ilerlemektedir.
Bakterilerin mekan değiştirmesi de rüzgar, su, nesne ve başka canlı üzerinden olmaktadır.

İnsanın araçla hız yaparken veya koşarak hız yaparken zihinsel aktiviteleri sadece yol odaklı olmaktadır. Duyu organlarının işlevlerinin bedenin yol boyunca varlığını koruması üzerine çalışacağı amacında olduğudur. Birey hızla yol alırken, zihnini bedenin hizmetinde olarak sadece yol ile sınırlar. Varlık hakkında düşünmesinin olanağı bulunmamaktadır. Zihni yaşamak üzerine olarak yol üzerinedir. Varlık hakkında düşünebilmesi için durmalı veya yavaş ilerlemeli, ilerlediği yolun kendisi için güvenilir olduğundan emin olmalıdır. İşte yol üzerine dikkatini veren zihni faaliyetlere yaşam içinde olan zihin diyebiliriz. Yolda olup da bedeninin rahat ilerlemesi veya bedenin oturma, ayakta durması halinde hafif hareket halinde olması durumunda zihni yaşamın yani varlığa odaklanıp onun üzerine düşünebilmesini sağlar. Bireyin zihni yaşamda aktifliği ve yaşam üzerine aktifliği şeklinde ikiye ayırabiliriz bu hali. 

İnsanın varlıkta yaşaması ve varlıkta düşünmesi halleri de denilebilir. Yola odaklanması bedenin varlığının devamı için gerekli olurken, durması veya yavaş ilerlemesi varlığının korunması halinden bedenin rahatlığında zihnin varlık hakkında aktif hale gelmesini sağlamaktadır. 

Bireyin varlık karşısında iki durumu dikkatimizi çekmektedir. 
1. Varlıkta yaşamak
2. Varlığa ait düşünmek
Bu ikisi bir arada olamaz gibi görünmektedir anlık olarak. 
Ya yaşamdasınız veya yaşamaktasınızdır ya da yaşamı düşünmektesinizdir.

Yaşamakta iken tüm bedeniniz ve zihniniz yaşamaya odaklanır. Bu durumda üst zihniniz yani bilinciniz devrede olmaz. Ancak yavaş hareket halinde iken yani yaşamayı yavaşlatırsanız beden, alt zihin ve üst zihin birlikte hareket edebilir, aktif olabilir. Tabi ki bu durum için bilinci önceden hazır etmemiz gerekmektedir. Kontrol onda olursa bu durum oluşabilir. Yolda olan birey bilinci ile bu algıya girer ise hem bilinci, hem zihni hem de bedeni yani üç özelliği bir arada aktif olabilecektir. Fakat bu durum başlangıçta çok yorucu olmaktadır. Alıştırmalar ile geliştirmesi gerekmektedir. Örneğin ağdaş durumda iken arka fonda belirlenmiş bir müzik dinlemeyi bilinç kabul edelim. Onun aktif halde olmasını sağlayalım. Bu halde iken haberleri dinlemeye başlayalım. Arka fon müziği bilinci, haberler ise yaşamayı temsil etmektedir. ikisini bir arada duyabilmeliyiz. Arka fon müziği dinleme rahatlığında haberleri de anlamalıyız. Bunu zihnimiz başarabilmektedir. En azından benim denemelerim gayet iyi deneyim sunmaktadır şu ana kadar. Haberleri anladıktan sonra zihnimizde onları değerlendirir iken arka fonun hatırlattığı bilince ait felsefe görüş ve bilgilerime göre değerlendirmem kolaylaşmaktadır. Sunulan haberlerin ve rahatça izlenebilen her sunumun bilinç tarafından değerlendirilmesi kolaylaşmaktadır. Bu halde iken beden rahat, görme, duyma ve anlama duyuları aktif, bilinç ise açık iken üç hal bir arada aktif halde olunabilmektedir. 

Bu arada " Anlama" kavramını artık insan için duyular arasında almamız gerekmektedir. Görme, duyma, tatma, koklama, dokunma gibi klasik beş duyuya altıncıyı ekleme zamanı gelmiştir. Altıncı duyuyu "Anlamak ve anlam verebilmek" olarak dikkate alabiliriz. Anlama duyumuz diğer beş duyumuzun verilerini şimdilik insan için diyelim sonuçlandırma işlevi görmektedir. Eğer bir insanın sürekli nesne ve olaylara karşı duyularını kullanıp da anlam vermeseydi yani bir karara varamasaydı sürekli o duyularını aktif etmeye devam ederdi. Bir canlının sürekli bir gürültüye maruz kalması ve ilk zamanlarda çok rahatsızlık çekmesiyle başlayan fakat ilerleyen zamanda onu kabul etmesi ve ara sıra yok sayması onu algılamayı anlaması yönünde olarak kabul edebiliriz. Anlamayı duyu verilerin algılanmasını sonuçlandırma veya onları kabul etme şeklinde açıklayabiliriz temel olarak. İnsan dışında canlılar onu kabul ederler ve zaman içinde tepki oluştururlar iken insan bu süreci hızlandırır, etkilere bir anlam vererek, ona göre eylem veya tepki süresini hızlandırmaktadır.

Anlamayı algı tamamlaması olarak da duyularımız arasına katabiliriz. Görme, anlama şeklinde tamamlama gibi. Duyma, anlama gibi, tatma ve anlama, koklama ve anlama, dokunma ve anlama gibi. Anlama aynı zamanda hafızaya alma eylemi taşımaktadır. Canlı duyularıyla algıladıktan sonra anlam ile sonuçlandırır ve bu hafızada kaydedilir. Anlama ile kaydetme arasında sıkı bir ilişki olduğu ortadadır. Hafızanın anlamayı kaydetmesinin duyu verilerinin sıklığı ve yoğunluğu ile belirlemesi bulunmaktadır. Sık ve güçlü tekrarları olan etkilerin anlama ve kaydetme potansiyeli artmakta, seyrek ve zayıf tekrarlar ise anlama ve kaydedilmesi belli bir seviyede kalmakta veya azalmaktadır. 

İnsanda duyu, algı ve anlama süreci tamamlamaları gelişmiştir. Diğer canlılarda henüz bu süreçleri ölçmemiş olmakla birlikte onlarda kendilerinin maruz kaldığı varlıklarını koruma amacına dayanan savuma veya saldırma tepkilerinin duyu, algı ve anlama geliştirdiklerini tahmin edebiliriz.  

Varlığa bakışımız insanın oturma, sürme ve yürüme üzerinden tekrar varlığa bakışa yöneldi ve anlama kavramını tekrar değerlendirme üzerine gelişti. Anlamının duyu ve algının tamamlanası keşfini yapmış bulunmaktayız. 

"Anlama ve anlam verme " kavramları hakkında daha fazla düşünmemiz insanın diğer canlılar ile arasındaki farklılaşma konusunda yeni fikirler ortaya çıkarabilir.   
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çağdaş Felsefe, " Bir Filozofun El Kitabı" adlı kitabımın imza gününe ait sunum.

" Bir Filozofun El Kitabı " adlı kitabımın imza günü heyecanlı, keyifli ve çoşkulu geçti. Etkinliğe katılan arkadaşım ve dostlarım...