Günümüzde beden iç refleksel çalışması bakımından akıldan bağımsız olmasına karşın dış refleksel bakımından akılın boyunduruğu altındadır.
Bu boyunduruk zorunludur. Çünkü beden dış dünyadan gelen etkilere karşı aklın bilgilerinin ışığında tepkilerini oluşturmuştur.
Modern yaşantımızda kanunlar ve dini, ahlak kuralları aklın bedene dış refleksel olarak tutumunu içinde yaşadığı toplum tarafından akıla verilen değerler olarak belirlemektedir.
Ahlakın kökeni insan toplum yaşantısının başladığı anda oluşmuştur. Ahlakın özü toplu yaşamanın uyumundadır. Ahlak doğada bulunmaz. Doğada birlikte yaşamaya başlamış ve üye sayısı artan türlerin kendi aralarında ve kendi dışında rakip türlere karşı oluşturdukları davranış kalıplarıdır. Ahlak içsel refleks de bulunmaz dışsal reflekste yani aklın ürünü olarak ortaya çıkar, sürü refleksi bir dışsal refleks olup iki temel duygu olan öfke ve korkuyu aktifleştirir. İnsanlık tarihinde ayrı coğrafyada yaşayan insan toplulukları kendi bulundukları ortama göre ahlak davranışları geliştirmişlerdir.
Evrensel ortak ahlak oluşumu toplu yaşama uyumu temelinde oluşturulan ve özünsenip kolayca terkedilmeyecek, çiğnenmeyecek, yabancıllaşamayacak, dışlanamıyacak değerlerin ortaya konup benimsenmesiyle ortaya çıkabilir.
Ahlak tarihsel yönü ile liderlerin ve belli grubların oluşturduğu toplu yaşam uyumu ilke ve prensiplerinin zamanla birey ve topluluklar tarafından yeni şartlara göre değişime uğratmasıyla ilerlemiştir. Ahlak bireylerde toplum içinde yazılı olmaksızın öğrenilerek bilinen söz ve davranış şekillerinin uygulanmasının yükümlülüğü, sorumluluğu bulunmasıdır. Ahlak bireysel davranış özgürlüğünü toplu yaşama uyumu adına sınırlar. Birey toplumda ahlaki sınırlar içinde seçimlerle özgür olabilir.
"Kendin için istemediğini başkası içinde yapma" evrensel ahlak için sınırlı bir önermedir. Bir çok durum için uygulanamaz. " Öyle bir davran ki o davranışın evrensel ahlakın yasalarından olsun" bu önermede bir davranış örneği, şekli, tutumu belirtmeden bireylere örnek ahlak davranışı oluşturulması bırakılıyor. Sekiz milyar insanın bir insanı izler konumda bu önerme çok büyük bir önem taşır. Tüm dünyanın beni sizi yirmi dört saat izlediğini bilsek ve öyle davransak süper ahlaki insan kavramının ortaya çıkmasına şahit oluruz. Böyle bir ortamda hem doğal hemde ahlaklı davranılamaz. Tamamiyle evrensel ahlakım örneği robot insan haline geliriz. İzleyenler bizim tepkilerimizi, hangi durumlar karşında nasıl davranacağımızı bilirler zamanla ve sıkılırlar. Yani Ahlak özgürlükle bağdaşmaz toplu yaşam uyumu gereğince. İnsan, insanlar ve insanlık nasıl doğaya karşı yok olma tehlikesini ertelediyse birlikte yaşama uyumu gereğince de ahlakı korumak geliştirmek zorunda kalmıştur. Ahlak bireylerin birbirleriyle ve toplumla ortam ve şartlara göre nasıl davranılacağının öğrenilmiş yazısız kuralları, ritüelleri, ortak ruhun birlikteliğinin sessizce onaylanması ve uygulanmasıdır.
Günümüz toplumlarında ahlakı üretim ve tüketim alışkanlıkları belirlemektedir. Ekonomi adeta kendi evrensel ahlakını oluşturmaya çalışmaktadır sanki. Sınırsız tüketim isteği en kutsal değer olarak baş tacı ediliyor. Diğer tarihi ve kendini kanıtlamış ahlaki değerler yeni nesile benimsetilemiyor. Yalan söylemek, az çalışıp çok çalıştığı izlenimleri oluşturma, zengin olup fakir görünme, fakir olup zengin gösterme, örnek değil kıskanılan olma, moda ve akım yaratma amacında manipüle etme azdan çoğulu yönlendirme, her türlü davranış ve yaşayış şeklini ahlaki, erdem ve toplum üstünde sahip olunabileceği gazını verme gibi bir çok suni ve sentetik, geçici ve uçucu hazların önemi teşvik ediliyor.
Beden özgür değildir. içten geldiği gibi davranamaz. Bedeni kanun, ahlak ve din nasıl davranması gerektiğini akıl yoluyla terbiye veya sınırlama altına almıştır. Bu hal toplu yaşamanın gerekli olması sonucu zorunluluk haline gelmiştir.
Yemeğine nasıl karar verip nerede, nasıl, kimlerle yemesi gerektiğini bedene akıl toplum kuralları nedeniyle ilkeler sunmuştur.
Beden akılın gayet mantıklı ve ölçülü kurallarını ihtiyaç listesini ve zamanını sunması nedeniyle doyum ve rahatlama yoluyla kendi içinde uyumlu çalışmasını sürdürür.
Bedenin mutsuzluğu ise içsel rekleksel sürecine akıl yoluyla ihtiyaçların karşılanma sırasında olumsuz kararların uygulanması, boşverilmesi, ihmal edilmesi akıl beden iletişiminin bozulması (bedenin akla gönderdiği sinyal, mesaj ve istekler) bedenin iç refleksini bozacak, dış refleksel hareketini de istikrarsızlaştıracaktır.
Bedenin sağlıklı gülme davranışıının temelinde aklın kendi ve dış akıl ve bedenlerdeki mantııksal çelişkileri algılaması ve ona dışsal tepki verme vardır.
Gülme davranışı aklın eğemenliği altındaki bedenin, akıldaki oluşan çelişik kararların bedene yanlış eylemlerde bulundurması ve aklın oluşma nedeninin bendenin varolması demek olduğunu hatırlatma anı ve özgürlüğünü gösterme görünümüdür.
Beden dna'dan gelen baskı ve aklın kuralları arasında sıkışmışlık hisseder. İkisi arasında bir denge kurmaya çalışır. Önceki ataların kuralsızlığı şimdiki aklın kuralları arasında gidip gelmektedir.
Dna'dan gelen bilgiler varlığının temel bilgileri olmayıp önceki ataların toplum yaşayış şekillerine göre aklın hükmünde bedenin yaşamasını şekillendirdiği bilgileri içermektedir.
Akıl tırnakların kesilmesini, baştaki saç kılların korunarak işlevinin gereksizliğini, köpek dişinin ilk zamanlardaki görevinin iptalini aklı bedene sunarak dna bilgilerini güncelleme etkinliğini hızlandırma baskısı oluşturmuştur. Beden ise bu hızlı değişime hazır değildir. Beden aklın hızlı çalışması aksine bire bin, onbin, yüzbin yavaş değişime alışıktır.
İnsan bedeni toplum olarak doğar. Bireysel değildir. Dolayısı ile insan bedeni başka bir insana bağımlı olarak doğar. Doğduğunda ağlaması anne karnındaki alışık olduğu beden ihtiyaçlarının karşılanma düzenin uzun süre devam etmesini istediği ve bildiği içindir. En az yedi, on yıl gibi.
Beyin hücreleri aklın gelişmesi için boş birer kağıt gibidir. Her hücre bilgi ile dolacak boş kap gibidir. Beden tarih sürecinde akıla böyle olanak sunabilmiştir. Köpek dişinde, kıl, tüy ve tırnak da sunmamış, sunamamaktadır. Araç kullanması ve toplu yaşaması nedeniyle daha fazla hücre sunmuştur.
Akıl bedenle olan ilişkisinde özgür değildir. Beden ise ihtiyaçları ve karşılanması yönünden aklı tarafından özgürlüğü kısıtlanmıştır.
Beden de aklın toplum şartlarını öne sürmesi bakımından özgür değildir. Bedenin uzmanlık alanı içsel refleks alanıdır. Bu refleks alanında temel ihtiyaçların karşılanma isteği(amacı), doyum ve gelişim vardır. Bir çocuk büyüme potansiyelini içinde taşıdığı için bedenin ihtiyaçlarına daha çok istek, doyum ve gelişim içindedir. Yetişkin bir beden istek ve doyum olduğu halde gelişim yerine koruma konumuna geçer. Büyüme tamamlanmış ve koruma amacı devam etmektedir.Bedenin isteklerinin karşılanması sonucundaki istekler arzulara dönüşür. Arzular aklın isteklerine doğru bir yöneliştir. Temel ihtiyaçların sınırları olması ve döngüsel olması beden özgürlüğümüzün genişlemeye değil, sürekliliği temel teşkil ettiği fikrine ulaşabiliriz. Yani Bedenimizin sınırsız ve çok geniş özgürlüğünden söz edemeyiz. Arzularımızın sınırsız olması bedenimizden çok aklımızla ilgilidir. Fantazilerimiz ve hayallerimiz aklımızın bize sunduğu avutmalar, düşlemelerdir. aklımız bunları bedenimize anlatmaktadır. Bir aklın" şöyle bir hayalim, fantazim var sen ne dersin ?" derken bedeninde seslenmektedir. Beden ise bu iletişime keyiflenebilir veya rahatsız olabilir.
Beden aklın kurallarına aykırı davranırsa akıl bedene kanun, din ve ahlak yasalarının yaptırımını hatırlatır ve onun varlığına dair endişe algılar. Vicdan sürecidir bu. Akıl beden uyumu sarsılmış ve sorunlar içermektedir bu durum.
Beden özgürlüğü ve akıl özgürlüğü şeklinde iki özgürlük sayabiliriz. Ruhun özgürlüğü de bu iki özgürlüğe bağlı olacaktır haliyle.
Bedenin özgürlüğü ihtiyaçların karşılanması, devamı ve hareket etme şeklinde olurken aklın bedene karşı görevlerini yerine getirdikten sonraki düşünmede ve eylem kararlarının bedene de uyumlu olacak şekilde gelişmesi şeklinde algılamalıyız. Yani aklın bedene rağmen, bedenin akla rağmen özgür olabileceğini söyleyemeyiz.
Ruhun özgürlüğü de akıl beden uyumuyla gelişen bir özgür olma halidir. Ruhun özgürlüğü insanlığın kendi içinde uyumu sağlarken evrende ilerleme ile mümkündür.
İnsanlık evrene bakarken, dünyaya ait sınırlarını da görmüştür ruhunda, bir de kendi içinde anlaşamama süreci de(küreselleşme) onu mutsuz kılmaktadır. Çevreye ve canlılara zarar verme fikri aynı zamanda kendi bedenine zarar vermekte olduğu üzüntüsünü de yaşamaktadır ruhunda.
Toplum içinde kanun, din ve ahlak kuralları olması nedeniyle bunlar akılı temsil etmektedir. İnsanların aynı mekanlarda birlikte yaşaması bedeni temsil etmektedir. Ruh ise insanlığın kendine sahip olduğu veya edindiği kurallar(akıl) ve insanlar, mekanlar(beden) uyumu olan barışık ve düzenli olma haliyle gelişimini canlılığın örneği, temsili şekline dönüşür.
Devlet (kurumlar), toplum bağlantısında ise devlet akılı, toplum ise bedeni temsil eder.
Bu boyunduruk zorunludur. Çünkü beden dış dünyadan gelen etkilere karşı aklın bilgilerinin ışığında tepkilerini oluşturmuştur.
Modern yaşantımızda kanunlar ve dini, ahlak kuralları aklın bedene dış refleksel olarak tutumunu içinde yaşadığı toplum tarafından akıla verilen değerler olarak belirlemektedir.
Ahlakın kökeni insan toplum yaşantısının başladığı anda oluşmuştur. Ahlakın özü toplu yaşamanın uyumundadır. Ahlak doğada bulunmaz. Doğada birlikte yaşamaya başlamış ve üye sayısı artan türlerin kendi aralarında ve kendi dışında rakip türlere karşı oluşturdukları davranış kalıplarıdır. Ahlak içsel refleks de bulunmaz dışsal reflekste yani aklın ürünü olarak ortaya çıkar, sürü refleksi bir dışsal refleks olup iki temel duygu olan öfke ve korkuyu aktifleştirir. İnsanlık tarihinde ayrı coğrafyada yaşayan insan toplulukları kendi bulundukları ortama göre ahlak davranışları geliştirmişlerdir.
Evrensel ortak ahlak oluşumu toplu yaşama uyumu temelinde oluşturulan ve özünsenip kolayca terkedilmeyecek, çiğnenmeyecek, yabancıllaşamayacak, dışlanamıyacak değerlerin ortaya konup benimsenmesiyle ortaya çıkabilir.
Ahlak tarihsel yönü ile liderlerin ve belli grubların oluşturduğu toplu yaşam uyumu ilke ve prensiplerinin zamanla birey ve topluluklar tarafından yeni şartlara göre değişime uğratmasıyla ilerlemiştir. Ahlak bireylerde toplum içinde yazılı olmaksızın öğrenilerek bilinen söz ve davranış şekillerinin uygulanmasının yükümlülüğü, sorumluluğu bulunmasıdır. Ahlak bireysel davranış özgürlüğünü toplu yaşama uyumu adına sınırlar. Birey toplumda ahlaki sınırlar içinde seçimlerle özgür olabilir.
"Kendin için istemediğini başkası içinde yapma" evrensel ahlak için sınırlı bir önermedir. Bir çok durum için uygulanamaz. " Öyle bir davran ki o davranışın evrensel ahlakın yasalarından olsun" bu önermede bir davranış örneği, şekli, tutumu belirtmeden bireylere örnek ahlak davranışı oluşturulması bırakılıyor. Sekiz milyar insanın bir insanı izler konumda bu önerme çok büyük bir önem taşır. Tüm dünyanın beni sizi yirmi dört saat izlediğini bilsek ve öyle davransak süper ahlaki insan kavramının ortaya çıkmasına şahit oluruz. Böyle bir ortamda hem doğal hemde ahlaklı davranılamaz. Tamamiyle evrensel ahlakım örneği robot insan haline geliriz. İzleyenler bizim tepkilerimizi, hangi durumlar karşında nasıl davranacağımızı bilirler zamanla ve sıkılırlar. Yani Ahlak özgürlükle bağdaşmaz toplu yaşam uyumu gereğince. İnsan, insanlar ve insanlık nasıl doğaya karşı yok olma tehlikesini ertelediyse birlikte yaşama uyumu gereğince de ahlakı korumak geliştirmek zorunda kalmıştur. Ahlak bireylerin birbirleriyle ve toplumla ortam ve şartlara göre nasıl davranılacağının öğrenilmiş yazısız kuralları, ritüelleri, ortak ruhun birlikteliğinin sessizce onaylanması ve uygulanmasıdır.
Günümüz toplumlarında ahlakı üretim ve tüketim alışkanlıkları belirlemektedir. Ekonomi adeta kendi evrensel ahlakını oluşturmaya çalışmaktadır sanki. Sınırsız tüketim isteği en kutsal değer olarak baş tacı ediliyor. Diğer tarihi ve kendini kanıtlamış ahlaki değerler yeni nesile benimsetilemiyor. Yalan söylemek, az çalışıp çok çalıştığı izlenimleri oluşturma, zengin olup fakir görünme, fakir olup zengin gösterme, örnek değil kıskanılan olma, moda ve akım yaratma amacında manipüle etme azdan çoğulu yönlendirme, her türlü davranış ve yaşayış şeklini ahlaki, erdem ve toplum üstünde sahip olunabileceği gazını verme gibi bir çok suni ve sentetik, geçici ve uçucu hazların önemi teşvik ediliyor.
Beden özgür değildir. içten geldiği gibi davranamaz. Bedeni kanun, ahlak ve din nasıl davranması gerektiğini akıl yoluyla terbiye veya sınırlama altına almıştır. Bu hal toplu yaşamanın gerekli olması sonucu zorunluluk haline gelmiştir.
Yemeğine nasıl karar verip nerede, nasıl, kimlerle yemesi gerektiğini bedene akıl toplum kuralları nedeniyle ilkeler sunmuştur.
Beden akılın gayet mantıklı ve ölçülü kurallarını ihtiyaç listesini ve zamanını sunması nedeniyle doyum ve rahatlama yoluyla kendi içinde uyumlu çalışmasını sürdürür.
Bedenin mutsuzluğu ise içsel rekleksel sürecine akıl yoluyla ihtiyaçların karşılanma sırasında olumsuz kararların uygulanması, boşverilmesi, ihmal edilmesi akıl beden iletişiminin bozulması (bedenin akla gönderdiği sinyal, mesaj ve istekler) bedenin iç refleksini bozacak, dış refleksel hareketini de istikrarsızlaştıracaktır.
Bedenin sağlıklı gülme davranışıının temelinde aklın kendi ve dış akıl ve bedenlerdeki mantııksal çelişkileri algılaması ve ona dışsal tepki verme vardır.
Gülme davranışı aklın eğemenliği altındaki bedenin, akıldaki oluşan çelişik kararların bedene yanlış eylemlerde bulundurması ve aklın oluşma nedeninin bendenin varolması demek olduğunu hatırlatma anı ve özgürlüğünü gösterme görünümüdür.
Beden dna'dan gelen baskı ve aklın kuralları arasında sıkışmışlık hisseder. İkisi arasında bir denge kurmaya çalışır. Önceki ataların kuralsızlığı şimdiki aklın kuralları arasında gidip gelmektedir.
Dna'dan gelen bilgiler varlığının temel bilgileri olmayıp önceki ataların toplum yaşayış şekillerine göre aklın hükmünde bedenin yaşamasını şekillendirdiği bilgileri içermektedir.
Akıl tırnakların kesilmesini, baştaki saç kılların korunarak işlevinin gereksizliğini, köpek dişinin ilk zamanlardaki görevinin iptalini aklı bedene sunarak dna bilgilerini güncelleme etkinliğini hızlandırma baskısı oluşturmuştur. Beden ise bu hızlı değişime hazır değildir. Beden aklın hızlı çalışması aksine bire bin, onbin, yüzbin yavaş değişime alışıktır.
İnsan bedeni toplum olarak doğar. Bireysel değildir. Dolayısı ile insan bedeni başka bir insana bağımlı olarak doğar. Doğduğunda ağlaması anne karnındaki alışık olduğu beden ihtiyaçlarının karşılanma düzenin uzun süre devam etmesini istediği ve bildiği içindir. En az yedi, on yıl gibi.
Beyin hücreleri aklın gelişmesi için boş birer kağıt gibidir. Her hücre bilgi ile dolacak boş kap gibidir. Beden tarih sürecinde akıla böyle olanak sunabilmiştir. Köpek dişinde, kıl, tüy ve tırnak da sunmamış, sunamamaktadır. Araç kullanması ve toplu yaşaması nedeniyle daha fazla hücre sunmuştur.
Akıl bedenle olan ilişkisinde özgür değildir. Beden ise ihtiyaçları ve karşılanması yönünden aklı tarafından özgürlüğü kısıtlanmıştır.
Beden de aklın toplum şartlarını öne sürmesi bakımından özgür değildir. Bedenin uzmanlık alanı içsel refleks alanıdır. Bu refleks alanında temel ihtiyaçların karşılanma isteği(amacı), doyum ve gelişim vardır. Bir çocuk büyüme potansiyelini içinde taşıdığı için bedenin ihtiyaçlarına daha çok istek, doyum ve gelişim içindedir. Yetişkin bir beden istek ve doyum olduğu halde gelişim yerine koruma konumuna geçer. Büyüme tamamlanmış ve koruma amacı devam etmektedir.Bedenin isteklerinin karşılanması sonucundaki istekler arzulara dönüşür. Arzular aklın isteklerine doğru bir yöneliştir. Temel ihtiyaçların sınırları olması ve döngüsel olması beden özgürlüğümüzün genişlemeye değil, sürekliliği temel teşkil ettiği fikrine ulaşabiliriz. Yani Bedenimizin sınırsız ve çok geniş özgürlüğünden söz edemeyiz. Arzularımızın sınırsız olması bedenimizden çok aklımızla ilgilidir. Fantazilerimiz ve hayallerimiz aklımızın bize sunduğu avutmalar, düşlemelerdir. aklımız bunları bedenimize anlatmaktadır. Bir aklın" şöyle bir hayalim, fantazim var sen ne dersin ?" derken bedeninde seslenmektedir. Beden ise bu iletişime keyiflenebilir veya rahatsız olabilir.
Beden aklın kurallarına aykırı davranırsa akıl bedene kanun, din ve ahlak yasalarının yaptırımını hatırlatır ve onun varlığına dair endişe algılar. Vicdan sürecidir bu. Akıl beden uyumu sarsılmış ve sorunlar içermektedir bu durum.
Beden özgürlüğü ve akıl özgürlüğü şeklinde iki özgürlük sayabiliriz. Ruhun özgürlüğü de bu iki özgürlüğe bağlı olacaktır haliyle.
Bedenin özgürlüğü ihtiyaçların karşılanması, devamı ve hareket etme şeklinde olurken aklın bedene karşı görevlerini yerine getirdikten sonraki düşünmede ve eylem kararlarının bedene de uyumlu olacak şekilde gelişmesi şeklinde algılamalıyız. Yani aklın bedene rağmen, bedenin akla rağmen özgür olabileceğini söyleyemeyiz.
Ruhun özgürlüğü de akıl beden uyumuyla gelişen bir özgür olma halidir. Ruhun özgürlüğü insanlığın kendi içinde uyumu sağlarken evrende ilerleme ile mümkündür.
İnsanlık evrene bakarken, dünyaya ait sınırlarını da görmüştür ruhunda, bir de kendi içinde anlaşamama süreci de(küreselleşme) onu mutsuz kılmaktadır. Çevreye ve canlılara zarar verme fikri aynı zamanda kendi bedenine zarar vermekte olduğu üzüntüsünü de yaşamaktadır ruhunda.
Toplum içinde kanun, din ve ahlak kuralları olması nedeniyle bunlar akılı temsil etmektedir. İnsanların aynı mekanlarda birlikte yaşaması bedeni temsil etmektedir. Ruh ise insanlığın kendine sahip olduğu veya edindiği kurallar(akıl) ve insanlar, mekanlar(beden) uyumu olan barışık ve düzenli olma haliyle gelişimini canlılığın örneği, temsili şekline dönüşür.
Devlet (kurumlar), toplum bağlantısında ise devlet akılı, toplum ise bedeni temsil eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder